Enver Hoca'yı bırakmayan köy: Görülmese de eksik değil

Arnavutluk'un Labinot Mal köyünde yaşayanlar, bugün belki de Enver Hoca'nın son heykeline ev sahipliği yapıyor. Hatta aslında basit bir 'ev sahipliğinden' çok, 'koruma' sözkonusu...

Abone ol

TİRAN - İkinci Dünya Savaşı'nda İtalyan ve Alman işgaline karşı verilen zorlu mücadelenin ardından Arnavutluk'un başına geçen Enver Hoca, bugün ülke dışında 'bunker' (sığınak) şakaları ile anılıyor. Başkent Tiran'da, 'komünizmin katlettikleri' gibi, kimin ne olduğunun belli olmadığı, rakamların bol keseden yuvarlandığı bir sığınak müzesi, bu yorumların üstüne bir anti komünizm propagandası da serpiyor. Bir de Enver Hoca'nın isminin başına, belki de sadece dikkat çekici göründüğü için 'ilk ateist devleti kuran diktatör' sıfatı koyanlar var. Böylece Enver Hoca bilmeyene ülkenin başına ansızın çöreklenip 45 yıl türlü türlü ve nedensiz vahşet uygulayan bir vampir gibi gösterilmeye çalışılıyor.

Evet belki, Hoca'nın muhtemel bir yeni işgale karşı ülke genelinde yaptırdığı on binlerce sığınak ya da uyguladığı din politikası bugün kolayca tarihsel magazin malzemesi olabilir. Fakat dünyanın hiçbir yerinde olmadığı gibi, Arnavutluk'ta da tarih okuması bu kadar basit yapılmamalı. Bakış açısının korkunç şekilde taraflı oluşu bir tarafa, Enver Hoca'nın gerçek 'mirasını' anlamak istiyorsak eğer, işe Arnavut halkını anlamaktan başlamak gerek.

Enver Hoca heykeli. (Ulusal Sanat Müzesi)

ARNAVUT ULUSAL KİMLİĞİ

Kimin ne dediği bir tarafa, ister komünist, ister anti komünist olsun Arnavutların kendilerine neden 'yalnız' sıfatını yakıştırdıklarını anlamak hiç zor değil. Ünlü Arnavut yazar İsmail Kadare, 'Ölü Ordunun Generali' kitabında halkını roman karakterinin ağzından tanımlarken 'çevresine göre yalnız ve dört bir yandan düşmanlarla dolu' diyor.

Arnavutlar 1982 yılında, başkentlerinin tam merkezine bir Ulusal Tarih Müzesi kurmuş. Tasarımıyla dikkat çeken bu bina, çevresine göre bir başka 'yalnız' halk olan Ermenistan'daki tarih müzesine, gerek konum, gerekse anlatım şeması açısından inanılmayacak derecede benziyor. Erivan'daki müze de, tıpkı Tiran'daki 'mevkidaşı' gibi kentin en önemli meydanında yer alıyor. Üstelik her iki müze de paleantolojik devirlerden günümüze uzanan bir şekilde ilerliyor. Bağlam elbette 'ulusal kimlik' üzerinden kuruluyor.

Labinot Mal'daki heykelin El Cezire haberinde yayınlanan fotoğrafı.

Fakat geçmişin birbiriyle ilgisiz dönemlerini sadece bu ulusal kimlik harcıyla birleştirdiğinizde, ortaya tarihsellikten çok bir kimlik arayışı ortaya çıkıyor. Arnavutlar için de bu böyle: Yunan koloniciler, Romalı işgalciler, 'Osmanlı barbarları', faşist işgalciler... ve tüm bunlara karşı çıkan bir de figür. Çevresine göre yalnız halklardaki 'otoktonluk' (yerlilik) vurgusu, Arnavutlarda hiç de mütevazi bir şekilde algılanmıyor. Doğru ya da yanlış diye değil ama bağlamı sadece buradan kurmak yanıltıcı. Sanırsınız bu millet taş devrinde bile yabancı işgalci klanlarla savaşmış ve her gelen sadece kötülük getirmiş.

Her şey iyi hoş, bir yerden anlamlandırabiliyorsunuz. Ama antifaşist direniş bölümünün ardından müzede nereye doğru devam edeceğinizi şaşırıyorsunuz. Zira Arnavutluk'ta sosyalizmin çöküşünden sonra yeni yöneticiler, ulusal kimlik yazımına üç beş 'ek' yapmak istemiş. Ülkenin her yerinde olduğu gibi Rahibe Terasa için burada da bir yer ayrılmış. Fakat müzenin geri kalanına göre oldukça özensiz bir köşe olduğunu söylemek çok kolay.

Ulusal Sanat Müzesi'nin arka bahçesinde Lenin ve Stalin heykelleri arasında yan çevrilmiş Enver Hoca heykeli...

Bir de büyük harflerle “KOMÜNİST TERÖR” isimli bir bölüm var ki söz etmeden geçmek mümkün değil. Kimin nereden sahip olduğu belirsiz üç-beş eşya ile safi ajitasyondan ibaret, derme çatma bir bölüm. Hadi ülke anti-komünist bir propagandayı benimsemiş olabilir tamam ama Enver Hoca yönetime nasıl geldi, ülkede neler olup bitti, onca yılda yaşananların tek açıklaması sadece 'vahşet' mi? Taraflı da olsa bir 'bağlam' kurmak gerekmez mi?

YIKILAN HEYKELİ DİKEN KÖY

Ancak ülkedeki genel kanının, kuru bir antikomünizmden ibaret olduğunu düşünemeyiz. Yıkılan heykellerin fotoğrafları defalarca önümüze konsa da, yeniden dikilen heykelleri çoğu zaman görmüyoruz. Arnavutluk'un Labinot Mal köyünde yaşayanlar da, bugün Enver Hoca'nın belki de son heykeline ev sahipliği yapıyor. Hatta aslında basit bir 'ev sahipliğinden' çok, 'koruma' sözkonusu...

Labinot Mal'da bir partizan. (1943)

Tiran'ın biraz güneyinde yer alan Elbasan bölgesindeki bu köy, aynı zamanda Enver Hoca ve Arnavut komünistlerin 'Arnavut Ulusal Kurtuluş Ordusu'nu' kurup antifaşist mücadeleyi başlattıkları yer. Nitekim Enver Hoca döneminde, köyde mücadeleye başlanan bina müze haline getirilmiş. Heykel de bu dönemden miras.

1990'larda, rejimin çöküşüyle birlikte ülke genelinde heykel kırıcılık -ya da metalleri satmak üzere 'çalıcılık' başlar. Bugün yıkılan heykellerin küçük bir bölümü Ulusal Sanat Müzesi'nin arka bahçesinde sergilenmektedir. (Lenin, Stalin ve partizan heykellerinin yüzü ziyaretçilere dönük sergilenirken Enver Hoca heykelinin yüzü kasıtlı olarak yan konulmuştur). Köylüler bu Enver Hoca düşmanlığı furyasında kendi köylerindeki heykeli saklar. Daha sonra 1997 yılında Enver Hoca'nın doğumgünü dolayısıyla tekrar eski yerine dikerler. Independent gazetesi bu olayı, 'Arnavutluk diktatörü hatırladı' şeklinde duyuracaktır.

Ulusal Tarih Müzesi ve 'Arnavutlar' isimli mozaik. 

Daha sonra açıkta duran heykelin sökülmesi, saldırıya uğraması ya da metal için çalınması riski ortaya çıkar. Böylece 6 bin nüfuslu bu köy, heykeli bir zamanlar müze olan binaya kilitler. Bugünse eski müze sorumlusunun eşi Sabire Plaku, heykelin biricik bekçisi durumunda. Yağmalanmış müze deposunda, samanlar arasında duran heykel hakkında AFP'ye konuşan Plaku, heykele yıllardır gözkulak olduğunu söylüyor. Enver Hoca'nın köydeki 'varlığını' ise “Belki görülmez, ancak eksik de değil” diye açıklıyor.

Aljazeraa'nın konu ile yaptığı haberde ise köylülerin fikirleri yer vermek yerine, anti komünist propaganda yapmak tercih edilmiş. Ülkede komünist geçmişe karşı iyi hisler besleyenlerin sadece 'nostaljikler' olduğu söyleniyor. Yoksulluk ve işsizlik nedeniyle gençleri Yunanistan ya da İtalya'ya göçmek için fırsat kollayan bir ülkede, sosyalizmin yıkılmasından 'destan' çıkarmak asıl sorunken, farklı bir önerme sunanları ısrarla 'nostaljik' başlığı içerisine almak bugünün Arnavutluk'unda sık rastlanan bir refleks. 

Bununla birlikte ülkede sadece bu seslerin duyulduğunu söylemek de güç. Enver Hoca üzerinden başlatılan sığ komünizm düşmanı propagandaya karşı çıkmak, geçmişin günahını, sevabını omuzlamak anlamına gelmez. Asıl sorun, Tiran'da bir duvarda silinmeye çalışılmış ancak hâlâ okunabilen bir yazıdaki gibi “Antikomünizmin faşizm olduğudur.”

Kaynaklar ve daha detaylı bilgilerin yer aldığı adresler:

https://www.evrensel.net/haber/357942/bir-halk-demokrasisi-ornegi-arnavutluk https://www.independent.co.uk/news/albania-remembers-dictator-1236503.html
https://artdaily.cc/news/126538/One-family-s-vigil-to-protect-the-memory-of-Albania-s-dictator#.X4g5tdAza00
https://www.aljazeera.com/features/2020/5/26/holding-onto-hoxha-guarding-the-last-statue-of-communist-albania


https://soetrails.wordpress.com/tag/cairo/