Erdoğan: Bu ödüller fikir ve sanat dünyamızın zorbalarına karşı açılmış bir bayraktır
Erdoğan, Necip Fazıl Ödülleri töreninde “Hiç şüphesiz bu ödüllerin asıl vasfı, kültür ve sanat hayatımızı esir alan klan dayanışmasını ve ideolojik vesayet zincirlerini parçalamasıdır" dedi.
DUVAR - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Necip Fazıl Ödülleri töreninde konuştu. Erdoğan, “Bu ödüller, kendileri dışında hiç kimseye var olma hakkı tanımayan fikir ve sanat dünyamızın zorbalarına karşı açılmış bir bayraktır. Sadece Atatürk Kültür Merkezi’nin inşaat sürecinde sergilenen rezillikler, bu zihniyetin gerçek yüzünün milletimiz tarafından görülmesini sağlamıştır” dedi.
Erdoğan, sanat ve fikir alanına ilişkin olarak şunları söyledi:
“En basit bir yerde geri vitese takanlardan değildi. Dimdik ayakta yoluna devam edenlerdi. Vefatının ardından geçen 38 yıla rağmen üstad, eserleriyle, mücadelesiyle bizlere rehberlik etmeyi sürdürüyor.
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ’NİN İNŞAAT SÜRECİNDE SERGİLENEN REZİLLİKLER: Hiç şüphesiz bu ödüllerin asıl vasfı, kültür ve sanat hayatımızı esir alan klan dayanışmasını ve ideolojik vesayet zincirlerini parçalamasıdır. Bu ödüller, kendileri dışında hiç kimseye var olma hakkı tanımayan fikir ve sanat dünyamızın zorbalarına karşı açılmış bir bayraktır. İlim ve fikir yoksunu bu zorbaların ilk günden itibaren üstad Necip Fazıl ve Necip Fazıl ödüllerini dillerine dolamalarının sebebi budur. Necip Fazıl ödülleriyle, bu zorbaların konforu bozulmuş, yıllardır al gülüm ver gülüm işlettikleri tezgahları dağılmıştır. Sadece Atatürk Kültür Merkezi’nin inşaat sürecinde sergilenen rezillikler, bu zihniyetin gerçek yüzünün milletimiz tarafından görülmesini sağlamıştır. Necip Fazıl ödülleri, uzun süredir hasretini çektiğimiz Türkiye merkezli düşünme sürecine de önemli katkılar yapmaktadır.
DEĞİŞİMLE YOZLAŞMA ARASINDA KESKİN BİR ÇİZGİ VARDIR: Değişim elbette hayatın gerçeğidir, ancak değişimle yozlaşma arasında keskin bir çizgi vardır. İnsanlık, son iki asırda kadim değerlerinin örselendiği büyük bir dönüşüm, başka bir deyişle dejenerasyon yaşadı. Modernleşmeyle beraber insanın kendi fıtratına, çevresine, hayatı paylaştığı diğer mahlukata yönelik bakış açısı da değişti. İnsanı, insanın kurdu olarak gören hastalıklı yaklaşım, altta kalanın canının çıktığı sadece güçlünün ayakta kaldığı bir sistem inşa etti. Afrikalılar başta olmak üzere, modern batının dışında kalanlar, bu zihniyetin mensupları tarafından ezildi, hor görüldü, sömürgeleştirildi. Beyaz adam, vahşi toplumlara sözde medeniyet götürme iddiasıyla insanlık tarihinin en büyük katliamlarına, soykırımlarına imza attı.
O BENİM DE İÇİNDE BULUNDUĞUM KUŞAĞIN, DİRENİŞ ÖNDERİYDİ: O benim de için bulunduğum kuşağın adeta bir mürşidi, muallimi, kültür ve sanat pınarlarımızı kurutan aydın vesayetine karşı bir direniş önderiydi. Terörün, şiddetin ve batıya öykünmenin kol gezdiği fırtınalı bir dönemde; üstad, sadece varlığıyla koca bir neslin kaybolup gitmesine de engel oldu. Üstad Necip Fazıl, hayattaki en büyük gayesinin; tarihini, dilini, dinini, aslını bilen fikir Mehmetçikleri yetiştirmek olduğunu söylemiştir. Gençlerin okumasından, araştırmasından, medeniyet değerlerine sahip çıkmasından daima mesrur ve mutlu olmuştur.” (HABER MERKEZİ)