Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ı ağırlayınca sorulan sorulardan biri yakın zamanda Putin-Cumhurbaşkanı Erdoğan görüşmesinin olup olmayacağıydı. Bir dönüm noktasında olunduğunun açık belirtisi olan Putin-Esad görüşmesi sonrası Erdoğan’ın “dışarıda” kalmamak üzere harekete geçeceği belliydi. Yarın yapılacak görüşme Erdoğan’ın ön alma girişimi olarak görülebilir.
Bazı Arap ülkelerinin İsrail ile yakınlaşması, Suriye’nin yeniden Arap dünyasına dönüşü için atılan adımlar, Türkiye-ABD ilişkilerinin tahmin edilenden daha kötü bir durumda olması, yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle Suriye’nin İdlib gibi sorunların çözümü konusunda daha aceleci davranmaya başlaması, Türkiye’nin bazı adımlar atmasına rağmen Arap ülkeleri ile olumlu bir süreç için somut adımlar atılmamış olması Erdoğan’ı daha da sıkıştırıyor.
Sonuçta Batı’dan adım adım uzaklaşan bir Türkiye var ve üstelik bu durum Erdoğan’ın eski rahatlığında olmadığı bir dönemde gerçekleşiyor. Erdoğan eskisine göre daha zayıf.
Erdoğan’ın daha önce “bizimle işbirliği yapın” çağrısı yaptığı ABD’ye “Önceki başkanlar ile sorun yaşamamıştık ama Biden öyle değil. ABD Afganistan’da yaptığı gibi Irak ve Suriye’den de çekilsin” ifadelerini kullanması ne kadar sıkıştığını gösteriyor. Belli ki Biden’a “yerelden” baskı yapmaya çalışacak.
Sadece ABD değil, yukarıda sıraladığımız sebeplerden dolayı Erdoğan Rusya'ya karşı da hiç bu kadar zayıf olmamıştı. İçeride anketlerde iktidar partisi ve ortağı için hiç de iyi sonuçlar çıkmıyor. Ekonomik durum Erdoğan iktidarını daha da zorluyor ve muhalefet partileri çok rahat bir dönemden geçiyor. Bu durum Putin’in Erdoğan’ı yalnız bırakması sonucunu getirmeyecek elbette, çünkü Putin Türkiye içinde de en yakın müttefikinin Erdoğan olduğunu biliyor. Bu durumda en mantıklı yol, Erdoğan’ın mevcut zayıf durumunu sürdürmesi. Böylece daha önceleri “denge” kartını rahatlıkla kullanan Erdoğan’ın manevra alanı biraz daha daralacak.
Görüşmedeki en önemli başlık Suriye. Sadece İdlib ve Kürt başlıklarından dolayı değil. Suriye’nin artık hem içeride hem de Ortadoğu’da yeni bir sürece girmeye hazırlanıyor olmasıyla, Türkiye’nin aynı bölgeye dönüş yapabilme isteği eş zamanlı. Türkiye açısından geri dönüşün yollarından biri de Suriye. Arap ülkelerinin Suriye ile ilişkileri geliştikçe Türkiye’den Suriye ile sorunlarını çözme beklentisi bir şart haline gelecektir.
İdlib konusu ise bugüne kadar Putin’in Erdoğan lehine tercih kullandığı bir konu. Elbette Türkiye güçsüz bir ülke değil, ancak sonuçta yabancı bir ülkenin topraklarında; ve Suriye ordusu harekete geçtiği anda Türkiye çekilmek zorunda kalacaktır. Böyle bir çekilme Erdoğan’ın dış politikasında bugüne kadar aldığı en büyük darbe olacaktır. Putin bu durumu şimdiye kadar Erdoğan’ın aleyhinde kullanmadı ama eğer durum Türkiye’nin diğer sorunlarından dolayı önüne geçilemeyecek bir hal alırsa, Putin de saha gerçeklerine göre hareket edecektir.
Suriye tarafı artık Türkiye’nin çekilme zamanının geldiği düşüncesinde ve Putin-Esad görüşmesinde bu durum net bir şekilde ortaya çıktı. Putin ise diğer yanda ABD-Türkiye ilişkilerinin nereye varacağı, Kürt meselesinin geleceği gibi sebepler ile zamanın geldiği düşüncesinde değil. Erdoğan yarınki görüşmede muhtemelen Putin’den yine süre isteyecek. Çok kritik zamanlardan geçiliyor çünkü.
Bir başka konu Suriye’deki Kürt meselesi. Kürtler ile Şam arasında, ABD ile Rusya arasında bu konuda atılacak adım nasıl olursa olsun Türkiye açısından kârlı bir durum çıkmıyor ortaya.
Erdoğan Putin ile masaya oturarak güçlü olduğu imajını yinelemeye çalışacak. Ancak durum ortada, her geçen gün, her yeni gelişme durumun daha da çetrefilli bir hal aldığını gösteriyor. Ortadoğu’da yeni şekillenmeler yeni kapılar açıyor ancak bu kapıların Türkiye’ye -ya da daha doğrudan belirtecek olursak- Erdoğan’a açık olmadığı görülüyor.
Açılmasının yollarından biri Erdoğan’ın Ortadoğu politikalarında net bir dönüşüm gerçekleştirmesi. Ancak bu durum bugüne kadar uyguladığı politikaların ve kullandığı söylemlerin yanlış olduğunu kabul etmesi anlamına geliyor, ki kamuoyu haklı olarak kaybolan yılların hesabını sormaya çalışacaktır.
Özet ile yarınki buluşmada sadece Suriye, İdlib, Kürtler meseleleri değil, bir açıdan Erdoğan’ın da siyasi geleceği konuşulacak. Yarınki görüşme Putin’e yapılan imdat çağrısıdır. Putin Erdoğan’a yardım edecektir, Erdoğan’ın durumunu daha da zorlaştıracak bir tavır içinde olmayacaktır. Ancak Rusya’nın oksijen makinesine bağlı olarak yaşayacak bir dış politika ne kadar sürebilir? Bakalım Putin Erdoğan’a nasıl bir çıkış yolu önerecek.