Erdoğan Diyarbakır'da yeni bir şey söylemedi

Erdoğan, yeni bir şey söyleyeceğine dair bir beklenti olmadığı için, Diyarbakır'da çok sönük bir mitinge imza attı. Bu sönük miting sandığa nasıl yansıyacak? Bunu da 14 Mayıs'ta göreceğiz. Bir tahmin yürütecek olursak, Diyarbakır'da 2 milletvekili çıkaracak olursa, öpüp başına koysun.

Vecdi Erbay verbay@gazeteduvar.com.tr

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhur İttifakı'nda yer alan partilerin genel başkanlarıyla birlikte Deprem Konutları Temel Atma ve 1432 Konut ve 17 Dükkan Anahtar Teslim Töreni'nde konuşacaktı. Bir de Türkiye'nin en büyük camilerinden biri olarak lanse edilen Selahaddin Eyyübi Camisi'nin açılışını yapacaktı. Gitmemek, neler söyleyeceğine kulak vermemek olmazdı. Bu tören, aynı zamanda Erdoğan'ın Diyarbakır'daki kitlesine şahit olma imkanı da verecekti.
Miting niyetiyle düzenlenen tören, alışageldiğimiz miting alanı İstasyon Caddesi yerine Kışla Caddesi'nde düzenlenecekti. Mitingin, temeli 2017'de atılmış ve kim bilir kaçıncı defa açılışı yapılacak caminin hemen yanında olması anlaşılır bir durumdu. Yine de insanın aklına, "Acaba arzuladığı kitleyi bulamayacağını düşündüğü için mi yer değişikliğine gitti?" gibi bir soru gelmedi değil.
2011 yılından bu yana Erdoğan'ın Diyarbakır'da düzenlediği bütün mitingleri izledim. Biraz kitlesine, kitlesinin davranış biçimine vakıf olduğumu düşünüyorum. Ancak bu kez hakikaten değişik ve sönük bir mitingle karşılaştım.



ALANDA TEKBİR SESLERİ

Miting için gelenlerin bir kısmı polis arama noktasının önünde bekliyor, kendi aralarında muhabbet ediyorlardı. Ellerine tutuşturulan AK Parti flamalarını ne yapacaklarını bilmez bir halleri vardı. Fotoğraf çektirdiklerinde flamalar yukarı kaldırılıyordu, o kadar.
Polis arama noktaları önceki mitinglere göre çok sıkı değildi. Yoğunluk da olmayınca arama noktalarından kolay geçtim. Parti flamaları polis tarafından toplatılıyordu, nedenini soranlara polis, "İçeride dağıtılıyor" cevabı veriyordu. Ancak içeride parti flamaları yerine sadece Türk bayrağı dağıtılıyordu.
Miting için caddede toplanan kitleyi kılık kıyafetinden edasına kadar ikiye ayırmak mümkündü: AK Partili erkeklerin önemli kısmı traşlı, takım elbiseli; genç kadınlar başörtüsüz ve rahat kıyafetli, orta yaşın üstündekilerin çoğunluğu ise başörtülüydü. Çarşaflı kadınlar ellerindeki HÜDA PAR flamalarıyla kendilerini gösteriyorlardı. HÜDA PAR'lı erkekler sakallarıyla ve şalvara yakın kıyafetleriyle kendilerini belli ediyorlardı. İki partinin mensupları hissedilir şekilde birbirlerinden uzak duruyorlardı.
Tekbir seslerinin geldiği yöne AK Partililerle birlikte dönüp baktık. Bir grup HÜDA PAR'lı, ellerindeki flamalarla polis arama noktasına doğru ilerliyordu. "Dik dur eğilme, HÜDA PAR seninle" sloganını benimsemiş görünüyorlardı. Genel başkanları Zekeriya Yapıcıoğlu da AK Parti'yi benimsemiş olmalıydı ki, yaptığı konuşmada, "Hiçbir işi beceremeyenler sadece çamur atarlar, eleştirirler" diyerek muhalefeti eleştirecekti.
Bu arada ön sıralardan da zaman zaman tekbir sesleri yükseliyordu. Bu, AK Parti mitinglerinde duymaya çok alışık olmadığımız bir slogandı.



SLOGAN ATMA ACEMİSİ

İçeride bir yerde, güneş gözlüklü janti bir adam, önündeki gruba Reis lehine slogan attırmaya çalışıyordu. Ancak ekip bir türlü senkronize olamıyordu. Sonunda slogan attırmaktan vazgeçtiğinde yanına gittim. "Keşke gelmeden sloganı çalışsaydınız" dedim. Bozuntuya vermek istemedi ama bir gazeteciye slogan atma acemisi olarak yakalanmış olmaktan hoşnut olmadığı her halinden belliydi. Büyük bir ilçenin başkanıydı ve insanlar onunla bol bol fotoğraf çektiriyordu.
Bu arada yaşlı bir adam yanına yaklaştı ve isimlerin yazılı olduğu buruşuk bir kağıt parçasını uzattı başkana. Başkan kağıdı yardımcısına uzattı. Yaşlı adama da söz verdi, notu il başkanına ulaştıracağına dair. Kürtçe, "Yalan söylemiyorum ha" dedi, yaşlı adamı teselli etmeye çalışarak.
İlçede alacakları oylarla ilgili pek umutlu değildi. Yine de yanından ayrılırken arkamdan seslendi, "Bu seçimde 5 vekil çıkaracağız" diye. Doğrusu söylediklerine kendisi de inanıyor gibi değildi.



AH O NANELER

Alanın ruhsuzluğundan sıkılıp arkalara doğru ilerlerken bir adamın elinde poşetle tek başına durduğunu fark ettim. Poşetin içindeki naneydi. Adama, "İlk kez birinin bir mitinge naneyle geldiğine tanık oldum" dedim. O da güldü ve mitinge gelirken yol üstündeki bir tezgahtan aldığını söyledi. Elbette bir poşet masum naneyle polis arama noktasından geçmesine izin verilmemişti.
Aslında adam mitinglerin yabancısı değilmiş. Bir dönem AK Parti'de yöneticilik yapmıştı. AK Parti'den ayrılmış sonra geri dönmüş ve bu birkaç defa tekrarlanmış. Şimdiki AK Parti'den de memnun değil ama Erdoğan'ı savunuyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun başa baş gideceğine inanıyor.
AK Parti Diyarbakır'da kaç vekil çıkarır, sorusuna sürprizli bir cevap veriyor: "2 vekil çıkarırsa sürpriz olur. 4 vekil çıkarsa da sürpriz olur. 3 iyidir."
AK Parti 2018 seçiminde Diyarbakır'dan 3 milletvekili çıkarabilmişti. Elinde nane poşetiyle miting alanında bıraktığım adam, partisinin 3 milletvekili çıkarmasına dünden razıydı.



BAHÇELİ 12 YIL SONRA DİYARBAKIR'DA

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 yıl sonra Diyarbakır’a teşrif etmişti. Ön sıralara doğru ilerleyemediğim için gülcemalini göremedim. 14 Mayıs'tan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin yola devam edeceğini söylediğini duyabiliyordum.
Ancak "Serok Erdoğan" sloganına nasıl tepki verdi, görmek, duymak mümkün olmadı. Hatırlanacaktır, Diyarbakır'da Ahmet Davutoğlu'nun "Serok Ahmet" sloganıyla karşılanmasına çok öfkelenmişti. Müttefiki Erdoğan'a, "Bu ne biçim slogan" diye serzenişte bulundu mu, bilemeyiz.
Adalet Bakanı ve AK Parti Urfa Milletvekili adayı Bekir Bozdağ'ın, "Bir yanda Türkiye'ye ilk yerli otomobili kazandıran Erdoğan var, öte yanda Ankara'dan İstanbul'a yürümeyi marifet zanneden Kılıçdaroğlu var" diyerek Kılıçdaroğlu'nun Adalet Yürüyüşü'nü eleştirmesi komikti. Ancak Millet İttifakı'nı kastederken "7  Kocalı Hürmüz" benzetmesi yapması cinsiyetçi ve irrite ediciydi.



BİNİNCİ KEZ AYNI ŞEYLERİ SÖYLEDİ

Sonunda beklenen an geldi, Erdoğan sahneye çıktı ve 2015'ten bu yana belki bininci kez aynı şeyleri söyledi. Selahattin Demirtaş'ı kastederek, "Selo nerede?" diye sordu mesela. Selo'nun nerede olduğunu en iyi Erdoğan biliyordu ama bu sorudaki tehdidin farkında mıydı acaba? Acaba, "Selo'nun izinden giderseniz soluğu onun yanında alırsınız" mı demek istiyordu?
Neyse, yeni bir şey söylemediğini belirterek geçelim. Geçelim ama 2015'ten bu yana tekrarlanan dilin kavga dili olduğunu da ifade edelim. Erdoğan barıştan, demokrasiden, hukuktan ve Kürtlerden uzaklaşıyor. Bunu sadece söylediklerinden değil, ittifak kurduğu partilerin anlayışından da çıkarıyoruz.
Erdoğan yeni bir şey söylemedi. Yeni bir şey söyleyeceğine dair bir beklenti olmadığı için, Diyarbakır'da çok sönük bir mitinge imza attı. HÜDA PAR'ın desteğine rağmen bu sönük miting sandığa nasıl yansıyacak? Bunu da 14 Mayıs'ta göreceğiz. Bir tahmin yürütecek olursak, Diyarbakır'da 2 milletvekili çıkaracak olursa, öpüp başına koysun.

Tüm yazılarını göster