Erdoğan: El Bab'tan sonra hedef Münbiç
Menbiç'in Arap kenti olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Orada YPG var, orada PYD var, onların orayı boşaltması gerekiyor. Arap kardeşlerimize verilmeli orası" dedi. Erdoğan, laiklik, hilafet, referandum ve Suriye konusunda da açıklamalarda bulundu.
DUVAR - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerinin desteğiyle Suriye'de Cerablus - El Rai arasında bir güvenli bölge kurmak istediklerini söyledi. Suudi Arabistan'ın El-Arabiya kanalına mülakat veren Erdoğan, yöneltilen sorulara cevap verirken, Arap ülkelerine laiklik tavsiyesinde bulundu. Erdoğan, Müslüman Kardeşler'i terör örgütü olarak görmediğini de ifade etti.
Erdoğan'ın mülakatında öne çıkan başlıklar şöyle:
ESAD: Geçmişte bizim Esed'le ailece ilişkilerimiz, irtibatlarımız vardı. Ama zulüm olduğu zaman her şey bir anda kopar. Nitekim öyle oldu, koptu. Şu anda tabii ki bizim asıl derdimiz şu: Acaba Suriye'deki bu kanı nasıl durdururuz, nasıl bir ateşkes sağlayabiliriz? Bununla ilgili olarak da yoğun bir çabanın içerisindeyiz. Rusya'yla bu konuda ciddi ilişkilerimiz oldu. Bu ilişkiler neticesinde olayı belli bir noktaya taşıyabildik, getirebildik. Biliyorsunuz bir Astana süreci oldu, bu Astana sürecinde görüşmeleri yaptık. Fakat, Astana sürecine giderken Doğu Halep’in boşaltılması süreci oldu ve Doğu Halep'ten bizler 45 bin kişiyi İdlib'e taşıdık. İdlib'e taşıdıktan sonra tabii sağlık hizmetleri noktasında onlara gereken hizmetler var; gıda, ilaç, giyim kuşam, bütün bunlar noktasında Türkiye olarak kendilerine ciddi desteklerimiz oldu, bu desteklerimiz hala da devam ediyor ve devam edecektir; çünkü onları biz bu halde bırakamayız."
MENBİÇ: DEAŞ denilen bu terör örgütüyle de mücadelemiz sürüyor. Özgür Suriye Ordusu'yla beraber Cerablus'a girdik. Biz Özgür Suriye Ordusuyla beraber oraya girince DEAŞ Cerablus'u boşalttı. Fakat tabii bizim için Cerablus yeterli değildi. Çünkü orada bir de PYD denilen, YPG denilen ayrı bir terör örgütü vardı. Yani tek cephede bir mücadele vermiyorsunuz, başka terör örgütleri de var. Dolayısıyla onunla da kalmadık, bir taraftan da El-Rai'den başladık. El-Rai’deki DEAŞ terör örgütünü de oradan boşalttık. Şimdi geldiğimiz nokta El-Bab. El-Bab'da yoğun bir mücadele sürüyor. Öyle zannediyorum ki şöyle birkaç gün içerisinde El-Bab da temizlenmiş olacaktır. El-Bab temizlendikten sonra hedef Münbiç’tir. Çünkü Münbiç Araplara ait olan bir yerdir. Orada YPG var, orada PYD var, onların orayı boşaltması gerekiyor. Bunu Amerikalılara daha önce de söyledik. Buranın tamamıyla oradaki Arap kardeşlerimize teslim edilmesi gerekiyor.
RAKKA: Münbiç'ten sonra bir hedef kalıyor, Rakka. Rakka, biliyorsunuz DEAŞ’ın en önemli merkezi. İşte burada koalisyon güçleriyle bizler el ele vererek, Rakka’dan DEAŞ’ı da temizle hedefinde beraber olduğumuzu ben Sayın Donald Trump’a da söyledim. Gelen diğer temsilcilerine de söyledik: ‘Burada beraber hareket edersek biz Rakka’yı da DEAŞ’tan temizlemek suretiyle, orayı da yine oranın sahipleri olan Arap kardeşlerimize teslim ederiz. Böylece bölge sükunete kısmen kavuşmuş olur’ dedik. Şu anda süreci takip ediyoruz."
GÜVENLİ BÖLGE: Tabii burada özellikle başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin de ciddi desteğine ihtiyacımız var. Bunu niye söylüyorum? Öncelikle büyük bir mülteci krizi var. Nerede bu insanlar? Bu insanların büyük bir kısmı Türkiye'de; Şu anda 2 milyon 800 bin Suriyeli kardeşimiz bizde. Çadırlarda, konteyner kentlerde, Türkiye'nin değişik vilayetlerinde şu anda biz kendilerini misafir ediyoruz. Tabii bunu biz yeterli bulmuyoruz. Diyoruz ki Suriye'nin kuzeyinde Cerablus ile El-Rai arasında güneye doğru şöyle bir 30-40 kilometre, bu bölgede bir terörden arındırılmış güvenli bölge ilan edelim. Orayı aynı zamanda uçuşa yasak bölge ilan edelim. Eğit-donat yapmak suretiyle de oradaki milli orduyu yetiştirelim. Ben Suudi Arabistanlı kardeşlerimle de bu konuları görüştüm. Bunları ABD’yle de görüştüm, Avrupalılarla da görüştüm.
IŞİD: Şu anda DEAŞ Suriye'de adeta can çekişiyor daha ileri gitmesi mümkün değil. Biz kararlıyız, inanıyorum ki koalisyon güçleri de kararlı. İnanıyorum ki başta Suudi Arabistan olmak üzere koalisyon güçleri de bu noktada kararlıdır. Eğer teröre karşı ortak mücadele vermezsek, veremezsek, bu terör örgütleri yarın değişik yerlerde, Türkiye'nin de, Suudi Arabistan'ın da, Körfez ülkelerinin de hepsinin başına bela olacaktır. Nitekim biz şu anda sınırlarımız içerisinde düzenlediğimiz operasyonlarla da yüzlerce, binlerce DEAŞ'lıyı evlerinden, adreslerinden toplayıp alıyoruz. Türkiye'ye giriş-çıkış vesaire, bunlar ciddi manada kontrol altındadır. Şimdi burada tek tek isim vermeye kalkmayalım. Ama uluslararası camia içerisinde bunların çok ciddi destekler aldığı belli; çok ciddi sermaye çevrelerinin bunlara destek verdiği belli. Bunları bir defa bilmemiz lazım. Yani bu sadece DEAŞ için geçerli değil, Boko Haram için de geçerli, El Şebab için de geçerli, El Kaide için de geçerli; hepsinin arkasında bu noktada ciddi destekler var, yoksa bu parasal kaynakları nereden buluyorlar? Yani isim şeyine girersek yanlış olur. Onlar zaten kendilerini gayet iyi biliyorlar.
15 TEMMUZ: Bizim milletimiz, 15 Temmuz'daki o hain, zalim darbe girişimini gerçekten o samimi duruşuyla, o inançlı duruşuyla, adeta şehadete yürüme aşkıyla, sevdasıyla püskürttü. Girişimin mimarının da Fetullahçı Terör Örgütü, yani FETÖ olduğu anlaşıldı. Fethullahçı Terör Örgütü'nün 170 ülkede faaliyetleri var; Eğitim faaliyetleri var, çeşitli vakıf, dernek faaliyetleri var, ticari faaliyetleri var vesaire. Çünkü parasal kaynağın çok ciddi olması lazım.
RUSYA: Maalesef o talihsiz olayın öncesinde bizim Rusya'yla ikili ilişkilerimiz ticaret hacmi itibarıyla zaten zirve yapmıştı. Aramızdaki ticaret hacmi 38 milyar dolara kadar çıkmıştı. Tabii her şeyden önce Rusya'dan biz, stratejik bir ürün olarak petrol ve doğalgaz alıyoruz. Bundan sonraki sürece yönelik olarak da Rusya’yla attığımız farklı adımlar var. Mesela Türk Akımı, bilahare başlatılan stratejik bir adımdır. (Rus uçağının düşürülmesi) Tabii o talihsiz olayın arkasından da şu anda FETÖ terör örgütünün pilotlarının çıkmış olması, şu anda yapılan şeyde de bütün aldığımız istihbarat bilgilerinde bu görünüyor. O adım belki de bizim Rusya’yla ilişkilerimizi bozmaya yönelik bir adımdı diye şimdi düşünüyorum; biz de o anda farkında olmamış olabiliriz. Yaşananların ardından Rusya’yla münasebetlerimizin şimdi yeniden düzeliyor olması bölgede birilerini rahatsız ediyor olabilir.
PYD: PKK'nın uzantısı PYD başta olmak üzere terör örgütlerinin, Kuzey Suriye'yi kendileri için adeta bir devlet kurma alanı olarak kabul etmesi, bizim tarafımızdan kabul edilir bir şey değildir. Bunu ta başından beri söyledik. ‘Kuzey Suriye’de bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyiz’ dedik. ‘Burada atılacak bir yanlış adım karşısında kesinlikle Türkiye'yi bulacaktır. Bunun bedelini, faturasını da çok ağır öderler’ dedik. Nitekim şu anda PYD böyle bir adımı atamıyor, atamayacaktır da.
TRUMP: (7 Müslüman ülkeye getirilen ABD'ye giriş yasağı) Trump'ın talihsiz bir açıklaması. Çünkü bu ülkelerin insanları belli bir seyahat hürriyetine hakim; seyahat hürriyetinin yanında da bu insanların bir çoğu çifte vatandaşlık sayesinde aynı zamanda ABD vatandaşıdır. Şimdi ABD’nin vatandaşı olan bu insanlara karşı, kalkıp da belirli ülkelerden hareketle böyle bir yasak getirilmesi, atılmış hatalı bir adımdır diye düşünüyorum. Nitekim yargı kurumları da bu konuyla ilgili olarak şu anda, ABD’de malum farklı adımlar atmak suretiyle o ülkelerin mensubu insanların haklarını koruma noktasında belli kararlar alıyorlar. Tabii bizim telefonla görüşmelerimizden sonra yakın zamanda Sayın Trump’la öyle zannediyorum ki bir yüzyüze görüşmemiz de olacaktır. Bu yüz yüze görüşmede NATO’nun mensubu iki ülke olarak, birçok şeyleri ele alma fırsatımız olacak. NATO’nun dışında bizim Amerika’yla tabii bir stratejik ortaklığımız var.
MÜSLÜMAN KARDEŞLER: Ben o konuyla ilgili olarak da söylüyorum; ben İhvan-ı Müslimin’i bir terör örgütü olarak görmüyorum. Çünkü İhvan-ı Müslimin silahlı bir örgüt değildir. İhvan-ı Müslimin bir düşünce örgütüdür. Kaldı ki şu anda da zaten dağınık bir konumdalar, öyle bir durumları söz konusu değil. Silahlı bir eylemlerini gördüğüm anda, silahlı bir eylemlerine şahit olduğum anda ben Müslüman Kardeşler’e karşı da aynı tavrı takınırım.
LAİKLİK: (Siz İslam ile laiklik kavramını güzel birleştirebiliyorsunuz. Bu konuda Arap dünyasına tavsiyeniz nedir? sorusu üzerine): Yani ben bu bağ kurmayı niye bu kadar İslam dünyası geciktirdi onu anlamakta zorlanıyorum. Biz partimizi kurduğumuz zaman laikliğin tanımını getirdik. Sayın Mursi, Mısır'da iş başındayken Mısır'a yaptığım ziyarette Kahire'deki Opera Binasında bir konferans verdim. Bu konferansta o akşam laikliği anlattım ve İslam'la ilişkisini anlattım. Peki, neydi bizim kurduğumuz partimizdeki laiklik tanımı? Bir defa kişiler laik olmaz, devlet laik olur. Laiklikte devlet, her inanç grubuna eşit mesafededir, her inanç grubunun inancını yaşamasını teminat altına alır. Bunun İslam’a ters olan bir yanı var mı? Yok. Ama bunu hala farklı yerlere çekenler var. Tabii farklı anlayışlar da var: Bir Kara Avrupa’sındaki laiklik anlayışı var, Anglosakson ülkelerdeki laiklik anlayışı var, bunların hepsi birbirinden farklı. Ama bizim şu andaki getirdiğimiz, ülkemizdeki kurucusu olduğum partime ait laiklik anlayışı tüm bunlardan daha da farklı."
HİLAFET: (Hilafetin geri getirilmesi gibi bir hayaliniz ya da isteğiniz var mı? sorusu üzerine) Artık dünya bir değişim-dönüşümün içerisinde. Bu değişim-dönüşüm içerisinde bizler zaten hangi sistemi getirmek istediğimizi, hangi şu anda nasıl bir dönüşümün olması gerektiğini bugüne kadar anlattık. Şu anda mesela Türkiye bir referanduma gidiyor. Bu, cumhurbaşkanlığı sistemi referandumu. Bu cumhurbaşkanlığı sistemi seçiminde, sorduğunuz sorudaki türden bir şey kesinlikle yer almıyor. Yani şu anda Türkiye'nin öyle bir hilafet derdi, bir hilafet meselesi ya da benzeri bir şey söz konusu değil."
KİTAP OKUMA: (Siyaset dışında kendinize vakit ayırabiliyor musunuz, kitap okuyabiliyor musunuz? sorusu üzerine) Şimdi siyasette tabii ki okumamak diye bir şey olmaz. Ancak tabii bu konuda ekibim sağ olsun kitap özetleri yaparlar, bu özetleri bana sunarlar, ben bu özetlerden istifade etmek suretiyle okuma noktasındaki sıkıntımı gideririm. Bu tabii benim işimi doğrusu kolaylaştırıyor.
HUZUR DERSLERİ: Ve bizim tabii bir şu anda başlattığımız adet de var, bu aslında geçmişte de vardı, Osmanlı'da vardı. Mesela huzur dersleri diye bizim bir çalışmamız vardır. Ayda bir biz herhangi bir konuda bir ilim adamına biz bir ders verdiririz, ondan sonra o dersi müzakere ederiz. Ve buna benim yakın çevremdeki mesai arkadaşlarım katılır, hatta bazıları da aileleriyle katılır. Yani yaklaşık 30-40 kişinin katıldığı bir huzur dersidir. Bir diğeri; ilim adamlarımızdan yine buna benzer ayda bir belli konularda toplantı yaparız. Bu bir yemekli sohbettir ve bu yemekli sohbette de yine bu konuları müzakere ederiz, tartışırız.
(HABER MERKEZİ)