Erdoğan: Esad gücüne çok güveniyordu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye'nin El Bab'dan sonraki hedefinin Menbic ve Rakka olacağını söyledi. Erdoğan, 'güvenli bölge' talebini ABD'nin yeni başkanı Trump'a da ilettiklerini söyledi. Erdoğan ayrıca Suriye krizi sırasında iki kez görüştüğü Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'a iki kez 'kendi halkının üzerine tanklarla gitme' dediğini söyledi.
DUVAR - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Bahreyn'de açıklamalar yaptı. Erdoğan Suriye'de bir güvenli bölge kurulması gerektiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Suriye krizine ilişkin olarak, "Esed gücüne çok güveniyordu. Bu süreçte kendisiyle 2 kez görüştüm. 'Durum hiç iyi değil' dedim" diye konuştu. "Bu işi bitir, dedim. Sağa vurdu, sola vurdu 'engelleyemiyorum' dedi. Bunlar terörist dedi" diyen Erdoğan, "Ben sizi yakından takip ediyorum, yanlış yapıyorsunuz, dedim. Ertesi gün 360 kişiyi öldürdü. Bu acımasız gidiş, cuma namazında olan insanları şehit etti. Ve bu süreç devam etti. Biz de ilişkilerimizi kestik. Şimdi amacımız diplomasi, siyasi çözüm. Astana bunun önemli adımlarından bir tanesi oldu. Biliyorsunuz Doğu Halep 45 bin insanı çıkardık" ifadesini kullandı.
Erdoğan Suriye'de uçuşa yasak bir güvenli bölge oluşturulması gerektiğini de söyleyerek, Türkiye'nin El Bab'dan sonraki hedefinin Menbic ve Rakka olacağını söyledi.
Bahreyn'de konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından ve basının sorularına verdikleri yanıtlardan satır başları şöyle:
TEHDİTLER NEDENİYLE ADIM ATTIK: Biz, kardeş kavgasını sonlandırmak, bu kanı, gözyaşını ve zulmü engellemek için ne yaptık? Maalesef bir çoğumuz bu soruya tatmin edici cevaplar veremiyoruz. Bu coğrafyada kaderimiz de kederimiz de ortaktır. Bugün Suriye'nin başına gelenlerin yarın bizim başımıza gelmeyeceğinin garantisi yoktur. Durum tespiti yapmadan vizyon geliştiremeyiz. Bu durum tespitine Suriye ile başlamak istiyorum. Suriye ile en uzun sınır bize ait. İlk tehdit bize. Bu tehditler nedeniyle adım atmak durumunda kaldık.
Suriye’deki krizi geniş bir bölgede güvenlik tehditlerine yol açıyor. Buna artık bir son verilmesi gerektiği ortadadır. Ateşkesin tahkim edilmesi, güçlendirilmesi gerekiyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü korunarak meşruiyet zemini güçlü bir siyasi geçiş sürecinin hayata geçirilmesi şarttır.
HEDEF MÜMBİÇ VE RAKKA: Fırat Kalkanı operasyonu ile DEAŞ ve PYD’nin bir bölümünü sınırlarımızdan uzaklaştırdık. Şimdi El Bab’ı da DEAŞ’tan temizlemek suretiyle attığımız adım bir hedefe kilitlenmiştir. Sonrasında doğuya yönelerek Münbiç ve Rakka’da eğer koalisyon güçleriyle adımı atarsak terörden arındırılmış güvenli bölgeye ağırlıklı olarak Arap kardeşlerimiz ve Türkmenler yerleşme imkanı bulacaklardır. Şehitlerimiz var. Ama burada DEAŞ’tan 3 bini aşkın etkisiz hale getirilen kaybı var. DEAŞ’ın İslam’la uzaktan yakından alakası yoktur. DEAŞ bir terör örgütüdür. Bu insanlar hiçbir zaman Müslüman olamaz.
TERÖRLE İSLAM'I YAN YANA GETİRENLER VAR: DEAŞ Müslümanların yüz karasıdır tüm dünyada Müslümanlar bunlardan dolayı karalanmaktadır. Biz bunları hak etmedik. Bizler bu dinin mensupları olarak sevgili peygamberimizden bu yana biz hep güvenin temsilcisi olduk. Terörle İslam’ı yan yana getirenler var. İslam’la terörizmi kimse yan yana getirmesin. İslam’la radikalizmi de kimse yan yana getirmesin. İslam radikalliği kabul etmez. Aşırılıklardan kimseye fayda yoktur. Böyle yürürsek başarıya ulaşırız.
UÇUŞA YASAK OLMASI LAZIM: Terörden arındırılmış bir güvenli bölgeden bahsediyorum. Uçuşa yasak bir bölge olması lazım. Bu olmayınca oranın güvenli bölge olması mümkün değil.
Eğitilmiş donatılmış bir milli orduyu bu bölgede istihdam etmemiz lazım. Bu noktada Körfez'deki kardeşlerimden de diyorum ki elinizi taşın altına lütfen siz de koyun. Biz Aylan bebekleri, Ümran bebekleri batının dergilerinde görünce mi ah vah edeceğiz. Bunlar olmadan biz tedbirimizi almamız lazım.
MÜLTECİLER İÇİN 25 MİLYAR DOLAR HARCANDI: Suriye’de bugüne kadar, 600 bin diyorlar hayır, katil Esed 1 milyona yakın insanı öldürmüştür. Burada bir zulüm var biz bu zulmü sessiz kalamayız. Ya buna elimizle ya dilimizle bu da yetmiyorsa kalbimizden buğz edeceğiz. Ama bakıyorum ki İslam dünyasında bu hassasiyet birçok yerde maalesef yok.
Şu anda 2 milyon 800 bin mülteci bizde. 300 bin de Iraklı mülteci Türkiye’de. Ve bizim şu ana kadar yaptığımız harcama STK’lar ile birlikte 25 milyar dolar. AB’nin bize verdiği söz neydi? Temmuz başında bize 3 milyar Avro ödeyeceklerdi. Geldi mi gelmedi. Şu ana kadar 725 milyon dolar geldi.
TRUMP'A DA SÖYLEDİM: Terörden arındırılmış bölge konusunu önce Sayın Obama’ya şimdi de sayın Trump’a ifade ettim. Dedim ki “Bu bölgede hemen konut inşasına başlayalım. Biz inşaat konusunda tecrübeli bir ülkeyiz. Biz bunları yaparız ama mali konuda siz de bize yardım edin” dedim. Hatta “Burada 500 metrekare bahçe içinde özgün mimari ile bu konutları yapalım. Mültecileri buralara yerleştirelim” dedim. Evi ve bahçesi olmak suretiyle orayı eksin biçsin. 'Çok güzel' dediler. Ama o günden bugüne 2 yıl geçti henüz bir adım yok. Şimdi körfeze de burada önemli bir görev düşüyor. Hep birlikte bu adımı atalım. Kardeşlerimizin mağduriyetini önleyelim. Böyle şehirler kurmak hem o kardeşlerimizin kendi topraklarından kopmasını önleyecektir. Hem de kendi topraklarından kopan kardeşlerimizin geri dönmesini sağlayacaktır.
FETÖ TEŞEKKÜRÜ: 15 Temmuz’da kanlı bir darbe girişiminde bulunan FETÖ yeni nesil bir terör örgütüdür. Bahreyn’in bu konuda gösterdiği hassasiyete teşekkür ederim.
İslam ile terörü ilişkili hale getiren tüm ifadeleri reddediyoruz. Bütün kesimlerin demokratik katılımın parçası olması sağlıklı toplumun ön şartıdır.
Bölge ülkeleri olarak ekonomik seferberlik ruhuyla hareket etmeliyiz. Coğrafyamız ortak kaderimizdir. Huzur ve refah dolu ortak bir geleceği gelin beraber kuralım.
ESED KENDİNE ÇOK GÜVENİYORDU: Esed kendine çok güveniyordu. Kendisiyle iki kere görüştüm. Ramazanda bir gece kendisini aradım, "Beşar iş değil. Vatandaşının üzerine tanklarla gidiyorsun. Yarın Cuma, bu başlangıç olsun. Bu işi bitir." Sağa vurdu, sola vurdu "engelleyemiyorum" dedi. "Bunlar terörist" dedi. "Ben sizi yakından takip ediyorum, yanlış yapıyorsunuz" dedim. Ertesi gün 260 kişiyi öldür. Bu acımasız gidiş, cuma namazında olan insanları şehit etti. Ve bu süreç devam etti. Biz de ilişkilerimizi kestik. Şimdi amacımız diplomasi, siyasi çözüm. Astana bunun önemli adımlarından bir tanesi oldu. Biliyorsunuz Doğu Halep 45 bin insanı çıkardık.
Cenevre süreciyle bunu biraz daha güçlendirmiş bulunuyoruz. Cenevre'de atılacak adımlarla birlikte, orada ABD'nin de katılımı söz konusu. Şu anda dönem başkanlığında Bahreyn'in olduğu Körfez İş Birliği'ne önemli görev düşüyor. Bu işi yakın takibe almamızda fayda var. Diplomatik yollarla bu işi düşmektir. Şu anda bizim güvenlik güçlerimiz ÖSO ile terör örgütlerine karşı orada önemli bir mücadele sürdürüyor. Teşekkür ediyorum.
BATI DUVARLAR ÖRÜYOR: Şu anda tabii Avrupa'ya veya Kanada'ya gidenler çok ciddi bir sayı teşkil etmiyor. Ağırlıklı sayı bizde. Avrupa'nın ve Kanada'ya gidenlerin sayısı 1 milyonu bile geçmez. Biz bütün bunlara rağmen gelebilecek olan mültecileri yine alabileceğimizi söylüyoruz. Biz onları varil bombalarına terk edemeyiz. Gelme durumunda olanlar varsa yine alacağız ama Batı almaktan kaçıyor. Dikenli tellerle duvarlar örüyor. Dikenli teller yetmiyor normal duvarlar ölüyor. Bunlar insan değil mi, bizim uluslararası insan hakları beyannamemiz nerede? Şu anda yeni bir çalışma daha yapıyoruz, bu çalışmayla birlikte, hatta belli bir kısmını vatandaş da yapacağız. Çünkü rahatlıkla iş bulsunlar. Bunların içinde kalifiye elemanlar var, doktorlar var, mühendisler var. Bu insanlar Suriye'de yaşarken çok farklı yaşadılar. Bu insanları konteynerlere terk etmek doğru olur mu. Biz bunu kardeşlik görevi olarak biliyoruz şu anda bunun da inşallah adımını atacağız. Bu dediğim terörden arındırılmış terörden arındırılmış bölge yapılırsa buraya döneceklerine inanıyorum. Bunların dışında biz Suriye'nin parçalanmasını istemiyoruz. Biliniz ki birileri de hem Suriye'nin hem Irak'ın bölünmesini istiyor. Oradaki mezhebi mücadele, aynı zamanda etnik mücadele. Irak'ta da bir pars milliyetçiliği olayı var. Bunların önünü almamız gerekir. Benzer durum Suriye'de de var. Bunun için Körfez'e düşen ne ise bunları hep beraber yapmamız gerekiyor. Zulüme seyirci kalamayız.