Erdoğan komşulara da 'pardon' der mi?

Erdoğan Türkiye’de seçimi kazandı ve Cumhuriyet’in ilk başkanı oldu. Şimdi tıpkı seçim sonrası konuşmasında olduğu gibi “komşulara” ve Batı blokuna “geçmişi unutalım” mesajı verebilir. Ama bu ülkelerin hemen hepsi ile sorunlar dağları aşmış durumda. Elinde sihirli değnek olmadığına göre?

Musa Özuğurlu yazar@gazeteduvar.com.tr

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan seçimi kazanmakla bir süredir fiiliyata geçirdiği tek karar verici pozisyonunu resmileştirdi. Artık dış muhataplarının karşısına seçimi ilk turda kazanmış biri olarak “daha güçlü” çıkabilecek. İlk konuşmasında iç kamuoyuna “kırgınlıkarı unutalım” diyen Erdoğan dışarıya da aynı mesajı verir mi? Önünde önemli bir kısmına kendisinin de müdahil olduğu sorunlar, konular var.

Listenin en başındaki Suriye’yi iki başlık altında ele alabiliriz.

Birincisi: Arap Baharı macerasında Ortadoğu liderliği ve hakimiyeti hedefinden geri adım attıktan sonra Suriye’de Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları ile oluşturulan nüfuz alanlarını korumak. Bunu da iki başlık altında görebiliriz: Bu bölgelerde kendi politikasına uygun kesimleri yerleştirmek ve kök salmalarını sağlamak. Bundan sonra da bu bölgedeki yereller ile oluşturduğu etkiyi hem Rusya ve İran gibi ülkelere karşı masada hem de mücadele ettiği Esad’a karşı sahada kullanmak.

İkincisi: Türkiye içi politikasını da doğrudan etkilemesi bakımından “aciliyet kesbetmiş” olan Suriye Kürtleri meselesi.

Suriye içinde elde edilen nüfuz bölgelerinde bundan sonra Türkiye’nin varlığı ne kadar sürecek? Ya da Erdoğan’ın da dediği gibi bu alanlar daha da genişletilecek mi? Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarından sonra yapılan icraatlara bakılacak olursa Suriye’de uzun süre kalmaya niyetli. Türkiye fiili olarak bu topraklara el koymuş durumda ve daha da ötesi icraatların hepsi bu toprakların gayriresmi Türk iline çevrilmesi niyetini ortaya koyuyor.

Kürt meselesi ise Erdoğan’ın artık bir an önce “çözmeye” gayret edeceği bir mesele. Bunu da iki açıdan görmek lazım: Birincisi ABD varlığı ve uygulanan politikaların Erdoğan için sorun teşkil etmeye devam edecek olması. İkincisi Suriye’deki Kürt girişiminin ulaşacağı bir başarının Türkiye’ye sirayet etmesi olasılığı.

Suriye’deki nüfuz alanları konusunda Erdoğan’ın nasıl bir politika izleyeceği aşağı yukarı belli. Kürt meselesinde ise iki seçeneği var ya daha da sertleşecek (ki bu durumda Türkiye içinde de çok farklı bir süreç başlayabilir) ya da kırmızı çizgilerinden vazgeçip Kürtler ile savaşmak yerine pazarlık masasına oturacak. Ankara’da devletin “ali menfaatinin” bu olduğuna karar verilmesi de olası çünkü.

Erdoğan’ın önünde duran diğer konu Filistin meselesi. Bugüne kadar Filistin konusunda tek bir somut adım bile atmayan Erdoğan bundan sonra ne yapacak? Son büyük darbe Kudüs’ün başkent ilan edilmesiydi ama Erdoğan’ın “önemli gerekçeleri” vardı: İç gelişmeler, seçim süreci, başkanlığın kesinleşmemiş olması vs. ama şimdi artık öyle bir durum yok. Üstelik nasıl başlanırsa öyle gider prensibi gereği derhal harekete geçmesi icap eder. Filistin konusunda somut bir adım atar mı? Ya da sürpriz yapar da Filistin davasında yeni bir sayfa açmak yerine İsrail ile yeni bir sayfa açar mı? İkincisi daha olası görünüyor.

Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’den sonra Erdoğan’ı tebrik eden ikinci isim Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin oldu.

Erdoğan ile Putin’in her konuda tam uyum / anlaşma içinde olmadıkları malum. Ama Rusya Türkiye’nin istikrarını kendi istikrarının ön cephesi olarak görüyor. Erdoğan’ı “kendi uzayında sergiledikleri” doğrudan Rusya’yı etkilemediği sürece makbul bir lider olarak gören Putin için Erdoğan’ın seçilmesinden daha iyi bir sonuç olamazdı.

Putin’in Erdoğan sevgisi karşılıksız değil. Bu sevginin tek nedeni iki liderin yönetsel anlayışlarının birbirine yakın olması değil, iki lider de Batı’nın “sevgisine” mazhar olmadıklarının farkında ve bunun sadece kendilerine karşı değil ülkelerinin varlığına karşı olduğunu düşünüyorlar. Bu nedenle Rusya ile ilişkilerin bundan sonra daha da güçlenerek devam etmesi beklenebilir.

S-400’ler ile bağlantılı (olduğu belirtilen) F-35 ve İran’a yaptırımların Zarrab vasıtası ile delinmesi sonrası olası ceza krizleri ne olur şimdilik kestiremeyiz ama bunlar iki ülke arasındaki ilişkileri hepten etkilemiş gibi görünmüyor. ABD’nin “madem yeniden seçildi yaşasın Erdoğan” demesi büyük olasılık. Kendileri ile ve NATO içinde kriz yaratıyormuş gibi görünse de onlar da Erdoğan’ın Batı’ya olan sadakatini ve Rusya hamlelerinin amacını biliyorlardır.

İran’ın Batı ile yaşadığı kriz yakın zamanda yeni bir aşamaya girebilir. Geçtiğimiz günlerde İran’ın önümüzdeki haftalarda nükleer anlaşmasından çekilebileceği belirtilmişti. Bundan önce Merkel’in “İran’ın Ortadoğu’daki faaliyetlerinden duyduğu rahatsızlığı” dile getirdiğini de biliyoruz. İran anlaşmadan çekilirse anlaşmanın tarafı olan Avrupalıları tamamen karşısına alabilir. Trump’ın İran politikası zaten belli. İran krizi daha da büyür ve herkesin korktuğu yerlere doğru giderse Erdoğan nasıl bir politika sergileyecek?

Avrupa Birliği ile ilişkiler düzelir mi? Erdoğan AB ile ilişkisinde bir türlü istediği yeri bulamamaktan muzdarip. En büyük sebep “nev-i şahsına münhasır” demokrasi tanımlaması ve yönetsel anlayışı. Demokrasi, terör ve terör ile mücadele, insan hakları gibi başlıklarda iki tarafın tanımlamaları arasında uçurumlar var. Erdoğan bundan sonra fasıllar konusunda Avrupa’yı mı Ankara kriterlerine yaklaştıracak, yoksa kendisi mi Kopenhag kriterlerine dönüş yapacak bunu zaman gösterecek. Ama zaten Avrupa’nın çok da umurundaymış gibi görünmüyor. Erdoğan Batı ile ekonomik ilişkilerini sürdürdüğü sürece sorun yok onlar için de.

Türkiye hemen hepsi AKP – Erdoğan döneminde şekillenen politikalar nedeniyle Irak, Mısır, Lübnan gibi ülkelerle de problemler yaşıyor. Erdoğan koskoca bir ülkenin dış politikası sadece bir kişinin durumuna bağlıymış gibi yeni bir sayfa açtığını ilan etse bile bu ülkeler ile ilişkilerin bir günde düzelmesini beklemek hayal.

Akdeniz'deki gaz anlaşması Türkiye'yi etkiler mi?

Seçim gürültüsünden duymadık ama hemen yanı başımızda yeni bir ittifak doğuyor. Akdeniz’de İsrail – Kıbrıs – Yunanistan “gaz kardeşliği” askeri alanı da içine alarak pekiştiriliyor. Türkiye münhasır ekonomik bölgeler ile ilgili taviz vermeyeceğini açıklamıştı daha önce. Karşı birlik ise daha kötü senaryolara hazırlanırcasına askeri ittifak açıklaması yapıyor. İsrail’in kendisine yakın bölgede Lübnan ile sorun yaşadığını da düşünecek olursak önümüzdeki dönemde yükselen mücadele / çatışma bölgesi Doğu Akdeniz mi olacak? Erdoğan’ın bu ittifaka karşı tavrı ne olacak?

Erdoğan Türkiye’de seçimi kazandı ve Cumhuriyet’in ilk başkanı oldu. Şimdi tıpkı seçim sonrası konuşmasında olduğu gibi “komşulara” ve Batı blokuna “geçmişi unutalım” mesajı verebilir. Ama bu ülkelerin hemen hepsi ile sorunlar dağları aşmış durumda. Elinde sihirli değnek olmadığına göre?

Tüm yazılarını göster