Erdoğan: Konuşan anayasa

Önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli söyledi, sonra cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. İkisi de Binali Yıldırım’ın İstanbul belediye başkan adaylığı resmen açıklanmadan, “istifa etmesi gerekmediğini” belirttiler. Bahçeli’ninki baştan bir tür öneri gibi duruyordu, Erdoğan konuşunca bir hüküm olduğu anlaşıldı. Anayasa’nın ve TBMM İçtüzüğünün açık hükümlerini aşan bir hüküm.

Ali Duran Topuz atopuz@gazeteduvar.com.tr

Önce izninizle, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bir gazeteci arasında geçen şu diyalog:

- İstanbul adaylığıyla ilgili sayın meclis başkanımızın istifa süreci bir netlik kazandı mı? Verebileceğiniz bilgiler var mı?

- Yani, meclis başkanımızın adaylığı noktasında istifa nereden çıktı?

- Meclis başkanlığından.

- Öyle bir şey var mı? Dersinizi iyi çalışmamışsınız! İstifaya gerek yok.

- Nasıl işleyecek süreç efendim?

- Milletvekilliği süreci biliyorsunuz bir belediye başkanı seçilinceye kadar aynen devam eder. Meclis başkanlığında da durum aynıdır. Eğer seçilirse, aday olması halinde seçilirse seçildiği zaman istifası gerekir. Ondan önce istifaya gerek yok. Parlamento ise şu anda nasıl başkan yardımcısı vasıtasıyla veya yardımcıları vasıtasıyla yürütülüyorsa aynı şekilde yürütülür.

BİR ANALOJİDEN BAŞKA ELDE NE VAR?

İstifa nereden çıktı? “Meclis başkanlığından” diyor, soruyu soran gazeteci. Anayasa hükmünü düşünüyor besbelli. Yani “Anayasadan…” diyor.

Anayasa’dan? Sahi anayasa nerede? Cevaba geçmeden, yukarıdaki sohbeti az daha eşeleyelim.

Meclis Başkanı ile başkanlık için temel şart olan milletvekilliği eşit görülüyor ve bunun üzerinden bir analoji yapılıyor. Başka bir hukuki veri yok. Anayasa’nın adı bile anılmıyor; Anayasa’nın “başkan meclis içinde ve dışında parti faaliyetlerine katılamaz” hükmü, hiç yokmuş gibi verilmiş cevap. Yani bir yorumla bile karşı karşıya değiliz, yorum olsa maddenin neden uygulanmadığına dair iyi kötü bir akıl yürütme ile karşılaşırdık. Cevap verilen tek şey, pratik görünümlü bir soru: Peki parlamento nasıl yönetilecek? Bu sefer de içtüzük hükmü yokmuş gibi yapılıyor:

İçtüzük, parlamento başkanını, Meclis’i “Meclis dışında temsil etmek”le görevlendiriyor örneğin ve istifa etmediği sürece tüm faaliyetlerinde “Meclis’i temsil” niteliğini üstünde taşıyacak Binali Yıldırım.

GÖREVLERİNİ NASIL YAPACAK?

Milletvekili belediye başkan adayı olursa, zaten vekillik için oy istediği seçmenin karşısına çıkacak. Meclis Başkanı ise anayasa ve içtüzükle belirlenmiş bir fazla sıfata sahip: Tarafsız Meclis Başkanı. Dahası, pratik cevabın hiç yokmuş gibi yaptığı bir şey daha var, başkanvekillerinin görevlerini nasıl yapacağına ilişkin içtüzük maddeleri, biri şu:

“Başkan, özürlü olduğu veya Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı halinde iken Ankara dışında bulunduğu zaman, görevlerini yerine getirmek üzere, Başkan vekillerinden birisini kendisine yaziyle vekil olarak tayin eder.”

Ve, sohbette “yardımcı” diye sözü edilen, içtüzüğün “başkanvekili” dediği kişilerin durumu:

“Başkanvekillerinin hangi birleşim veya oturumları yöneteceklerine Başkan karar verir.”

Sohbete bakarsak sanki Binali Yıldırım’ın adaylığı süresince başkanvekilleri her şeyi çözebilecek, o da İstanbul büyükşehir belediyesi başkanlığı koltuğuna yükselmek için güzel güzel çalışacak. Fakat içtüzük, “Hayır” diyor, Meclis’te değilsen bir vekil tayin edeceksin” ve “Hangi başkan vekilinin hangi oturumu yöneteceğini de sen belirleyeceksin.”

KENDİNİ ASKIYA ALAMAZ!

Yani Binali Yıldırım’ın da uygun bulduğu “istifa etmeme” kararı, yukarıdaki diyalogdaki gibi basit bir kıyasla çözülebilecek bir sorun değil. Diyalogda istifa etmemeye gerekçe gösterilen tek hukuki veri, Yıldırım’ın da milletvekili olduğu. Başkanlığın hukuki çerçevesini belirleyen temel normlar, anayasa ve içtüzük normları, “sıradan bir milletvekili” olmadığını, Meclis’i temsil sıfatını Meclis dışında daima taşıdığını, Meclis’te fiilen görev yapacak durumda olmadığında bile işlerin nasıl yürüyeceğine vaziyet etmek zorunda olduğunu, yani başkanlığını kendi kendine donduramayacağını ya da askıya alamayacağını söylüyor.

Anayasa nerede diye sormuştuk, oraya dönelim: cumhurbaşkanı bir hüküm açıklıyor, her şeyin başı olmak sıfatıyla gazeteciye de dersini çalışması öğüdü eşliğinde. Öyle bir hüküm ki yazılı anayasa hükmünü hiç anma ihtiyacı bile duymuyor, öyle bir hüküm ki içtüzük hükümlerine ne olduğunu söyleme ihtiyacı bile duymuyor. Hüküm diyorum, çünkü “yorum” olsa bunların nasıl aşıldığını (yoruma katılmasak bile) gösteren bir akıl yürütme olması gerekirdi. Anayasa ve içtüzükte yazılanların yorumu olmadığına göre bu hüküm, onlardan üstün bir hüküm. O halde ne anayasa tam anlamıyla anayasadır ne de içtüzük tam anlamıyla içtüzüktür.

O halde tekrar soralım: Anayasa nerede? Pratiği belirleyen yazılı hükümler değil cumhurbaşkanının beyanlarıysa, üstün norm oysa anayasanın bizzat cumhurbaşkanının kendisi olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye, başlangıcı 1876’ya kadar giden yazılı anayasa geleneğini devlet başkanının sözünü temel kanun olarak kabul etmek suretiyle bitirmiş durumda. Mistik bir hukuk yürürlükte yani, şimdilik “anti-hukuk” adını verdiğim bu teolojiye göre yasayan da yorumlayan da bizzat “başkan”dır. Başkan Erdoğan, sadece milletle özdeşleşmiş organik lider değil, aynı zamanda anayasanın bizzat kendisidir.

NOTLAR

ANAYASANIN TBMM BAŞKANIYLA İLGİLİ 94. MADDESİNDEKİ HÜKÜM

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasî partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine; görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar; Başkan ve oturumu yöneten Başkanvekili oy kullanamazlar."

Başkanın görevleri:

Madde 14 – Başkanın görevleri şunlardır:

1. Türkiye Büyük Millet Meclisini Meclis dışında temsil etmek;

2. Genel Kurul görüşmelerini yönetmek;

3. Tutanak dergisi ile tutanak özetini düzenlenmesini denetlemek;

4. Başkanlık Divanına başkanlık etmek ve Divanın gündemini hazırlamak;

5. Danışma Kuruluna başkanlık etmek;

6. (Değişik: 16/5/1996-424 S. Karar/6 md.) Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarını denetlemek; işlerde birikme olması halinde komisyon başkanı ve üyelerini uyarmak ve durumu Genel Kurulun bilgisine sunmak;

7. Başkanlık Divanı kararlarını uygulamak;

8. Türkiye Büyük Millet Meclisinin idari ve mali işleri ile kolluk işlerini yürütmek ve denetlemek;

9. (Değişik: 16/5/1996-424 S. Karar/6 md.) Başkanlık Divanı bünyesinde oluşturulacak "Türkiye Büyük Millet Meclisi Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu" aracılığıyla Meclisi ve çalışmalarını yurt içinde ve yurt dışında tanıtıcı tedbirler almak ve yayın yapmak;

10. Kendisine Anayasa, kanunlar ve içtüzükler gereğince verilen görevleri yerine getirmek.

Başkan, özürlü olduğu veya Türkiye Büyük Millet Meclisi toplantı halinde iken Ankara dışında bulunduğu zaman, görevlerini yerine getirmek üzere, Başkan vekillerinden birisini kendisine yaziyle vekil olarak tayin eder.

Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ayrılan resmi konaklarda oturur.

İÇTÜZÜĞÜN BAŞKAN VEKİLLERİYLE İLGİLİ MADDESİ

Başkanvekillerinin görevleri:

Madde 15 – Başkanvekillerinin görevi, Başkanın yerine Genel Kurul görüşmelerini yönetmek ve yönettiği oturumlarla ilgili tutanak dergisi ile tutanak özetinin düzenlenmesini gözetmektir. Başkanvekillerinin hangi birleşim veya oturumları yöneteceklerine Başkan karar verir.

DEVLET BAHÇELİ

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, mukaddes "Cumhur" ittifakının en güçlü ikinci kişisi değil, aynı zamanda yeni anayasa hükümlerini ilan etme yetkisine sahip tek kişi gibi de görünüyor. Binali Yıldırım'a ilişkin istifa gerekmez hükmünü ilk açıklayan oydu çünkü.

Tüm yazılarını göster