Erdoğan: Evdeki altın ve dövizinizi finans araçlarına yatırın
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti 7. Olağan Kongresi'ndeki konuşmasında ekonomideki başarıları anlatırken "Sadece kendilerini güvende hissetmek amacı ile evlerinde döviz ve altın tutan vatandaşlarımızın milli servetimiz olan evlerindeki döviz ve altını, çeşitli finadan araçlarına yatırmalarını istiyorum" dedi. Erdoğan, yeni anayasa çalışmaları için partilere çağrıda da bulundu.
DUVAR - Ankara Spor Salonu'ndaki AK Parti Olağan Kongresi'nde Divan Başkanlığı'nı yapan AK Parti Sakarya Milletvekili Ali İhsan Yavuz açılış konuşmasının ardından saygı duruşunda bulunuldu, İstiklal Marşı okundu. Kongre programının okunmasının ardından kürsüye çıkan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 81 ili övgü sözleriyle tek tek selamladı.
Erdoğan'ın mesajları özetle şöyle:
BAHÇELİ'YE ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM: Her işimize olduğu gibi, insanlığa, ümmete, milletimize, ülkemize hizmet mücadelemizin yeni bir safhasının ilk adımı olarak gördüğümüz bu kongremize de Rabbimize niyazla başlıyoruz. İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, imansız olan paslı yürek sinede yüktür. Biz, bugüne kadar hangi mücadeleyi yürütmüşsek, hangi başarıları kazanmışsak, hepsini de işte bu iman, işte bu inanç, işte bu azim sayesinde gerçekleştirdik. Bundan sonra da aynı hissiyatla, Sırat-ı Müstakim üzere yürümeye, ter dökmeye, gerektiğinde canımızı ortaya koymaya devam edeceğiz. Bu vesileyle, Milliyetçi Hareket Partisine ve Genel Başkan Sayın Devlet Bahçeli'ye, Cumhur İttifakı çatısı altında, büyük ve güçlü Türkiye yolunda bizimle birlikte yürüdükleri için şükranlarımı sunuyorum. Milletimizin 15 Temmuz gecesi meydanlarda kurduğu Cumhur İttifakını, Milliyetçi Hareket Partisi ile birlikte seçimlerde ve Meclis'te devam ettirerek, mücadelemizin saflarını tahkim ettik ve genişlettik. Hangi partiden olursa olsun, Cumhur İttifakına destek olan her bir kardeşime ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Türkiye'yi önce 2023 hedeflerine, ardından da 2053 vizyonuna inşallah bu ittifakla kavuşturacağız.
TEK PARTİ FAŞİZMİ: Büyük rüyalar görmek, bu rüyaların ardından gitmek bize medeniyetimizin emridir. Siyasetin en başta gelen vazifesinin de, milletle birlikte bu rüyaları görmek, umutları canlı tutmak, hedefler koymak suretiyle inşa ve ihya faaliyetinde bulunmak olduğuna inanıyoruz. Milletimiz, yaşadığı onca badireye rağmen hep ayakta kalmayı ve yeniden şahlanışa geçmeyi, bu vasfı sayesinde başarmıştır. Asırlarca 3 kıta 7 iklimi idare etmiş devletini, 7 düvelin leş kargaları gibi başına üşüşmesiyle kaybeden milletimizin, İstiklal Marşımızda ruh ve vücut bulan zaferinin hikmetini arayanlar, önce buraya bakmalıdır. Tek parti faşizminden darbe ve vesayet cenderesine, bunların yol açtığı siyasi, sosyal, ekonomik krizlerden, bölgesel ve küresel tehditlere kadar nice zorlu mücadeleyi, yine aynı anlayışla yürüttük. Geçtiğimiz 19 yılda, Türkiye’yi demokraside ve kalkınmada dünyanın en ileri ülkeleri seviyesine getirmek için attığımız her adımda, gücümüzü ve cesaretimizi, milletimizin binlerce yıllık bu birikiminden aldık.
BU DEFA FARKLI BİR TÜRKİYE VAR: Bugün, insanlığın yakın tarihin en önemli sağlık kriziyle boğuştuğu, küresel siyasi ve ekonomik sistemin köklerinden sarsıldığı, yeni arayışların filiz vermeye başladığı bir dönemden geçiyoruz. Ülkemizi ve milletimizi, sürekli kendi iç sıkıntılarıyla meşgul ederek, son iki asırdır bu tür köklü değişimlerin dışında tutanlar, yine aynı oyunun peşindeler. Ama bu defa başaramayacaklar. Çünkü bu defa farklı bir Türkiye var. Bu defa, kökenine, inancına, meşrebine bakmaksızın 84 milyon vatandaşıyla tek millet iyen bir Türkiye var. Ellerinden gelse, “yağmurlu havada ülkemize bir bardak su vermeyecek” olanların her gün karşımıza yeni dayatmalarla çıkmaları, bizi yolumuzdan döndüremedi, döndüremeyecektir. Türkiye’yi yeni küresel siyasi ve ekonomik düzenin asli unsurlarından biri yapmakta kararlıyız.
AK PARTİ İKTİDARA GELDİĞİNDE TÜRKİYE TEL TEL DÖKÜLÜYORDU: Türkiye ne zaman demokrasi ve kalkınma hamlesine girişse, karşısına içeriden ve dışarıdan nice engeller çıkartıldı. Rahmetli Menderes’in ve rahmetli Özal’ın çabalarıyla, rahmetli Erbakan ve rahmetli Türkeş’in dirayetli duruşlarıyla elde edilen kazanımlar, bizi ancak 2000’lerin başına kadar getirmeye yetebildi. AK Parti, milletimizin tarih ve medeniyet iddiasının temsilcisi olarak iktidara geldiğinde, karşımızda her şeyiyle tel tel dökülen bir ülke vardı. Demokrasimiz yaralıydı, kalkınmamız eksikti, huzurumuz kaçıktı, ama hamdolsun inancımız ve umudumuz dipdiriydi. AK Parti, milli iradenin üstünlüğünü tam manasıyla tesis ederek Türkiye’de demokrasiyi güçlendirdi. AK Parti, 81 vilayetimizin tamamını, eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden spora her alanda yaptığı yatırımlarla kalkındırdı. AK Parti, polemik ve kavga siyasetinin yerine eser ve hizmet siyasetini getirerek, asırlık kayıplarımızın sebebi olan zihniyeti değiştirdi. AK Parti, kesintisiz reformlarıyla ülkemizin muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkma mücadelesini adım adım ileriye taşıdı.
EVLERİNİZDEKİ DÖVİZ VE ALTINI FİNANS ARAÇLARINA YATIRIN
19 yıllık AK Parti iktidarı boyunca yaptıkları icraatları rakamlar vererek anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan ekonomideki başarıları anlatırken vatandaştan evlerindeki döviz ve altını finans araçlarına yatırma çağrısında bulundu:
HER AY YENİ REKORLAR KIRIYORUZ: Satın alma gücü paritesine göre milli gelirde Türkiye’yi dünyada 17’nci sıradan 13’üncü sıraya yükselttik. Dünyayı kasıp kavuran salgına rağmen geçtiğimiz yıl yüzde 1,8 büyümeyle, G-20 ülkeleri arasında ikinci sırada yer aldık. Göreve geldiğimizde vergi gelirlerinin yüzde 86’sını bulan faiz ödemelerini, geçtiğimiz yıl yüzde 16’ya gerilettik. Avrupa ülkelerinde yüzde 97’ler, gelişmiş ülkelerde yüzde 130’lar civarında olan borç stokunun milli gelire oranını yüzde 42,6 seviyesinde tutmayı başardık. İhracatımızı 36 milyar dolardan aldık 170 milyar dolar bandına kadar çıkardık. Her ay yeni ihracat rekorları kırarak, bu yolda yürümeyi sürdürüyoruz.
DÖVİZ VE ALTIN ÇAĞRISI: Son bir kaç gündür piyasalarda yaşanan dalgalanmalar, Türkiye ekonomisinin temellerini, gerçek dinamiklerini, taşıdığı potansiyeli ve yarınını kesinlikle yansıtmıyor. Türk sanayisi, salgın dönemindeki performansıyla direncini ve gücünü bir kez daha ortaya koymuştur. Kamu maliyesi ve finans sektöründeki göstergeler, gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülkeye göre daha sağlam bir yapıya sahip olduğumuza işaret ediyor. Bir süre önce açıkladığımız ekonomideki reform programımızın politikalarını ve takvimini dün akşam itibarıyla ilan ettik. Şimdi artık vakit, daha çok çalışma, üretme, gaza basma, hedeflerimize yürüme vaktidir. İktisadi temeli olmayan hareketlere karşı ülkesinin yanında yer alarak, güven ve istikrar mesajımıza sahip çıktıkları için milletimizin tüm fertlerine ayrıca teşekkür ediyorum. Sadece kendilerini güvende hissetmek amacı ile evlerinde döviz ve altın tutan vatandaşlarıma buradan bir çağrıda bulunuyorum. Bu vatandaşlarımdan, milli servetimiz olan evlerindeki döviz ve altını, çeşitli finans araçlarına yatırarak, ekonomiye ve üretime kazandırmalarını istiyorum. Finans kuruluşları, özellikle de katılım finans şirketleri, bu altın ve dövizler için müşterilerine, onları memnun edecek getiri sağlayabilecek alternatifler sunuyor. İş insanlarımıza da, 30 Haziran’a kadar devam eden varlık barışından yararlanarak, yurt dışındaki kaynaklarını ülkemize getirebileceklerini tekrar hatırlatıyorum. Ülkemize yatırım yapan uluslararası yatırımcılara ise, Türkiye’nin gücüne ve potansiyeline güvenmeleri çağrısında bulunuyorum.
YENİ ANAYASA MESAJLARI
Cumhurbaşkanı Erdoğan yeni dönemde yeni bir Anayasa yapmanın gündemlerinde olduğunu belirterek şöyle konuştu:
HEP TARTIŞMALI OLDU: İlk olarak yeni ve sivil Anayasa teklifimizle ilgili yaklaşımımızı sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye’nin neredeyse iki asrı bulan Anayasa arayışında, milletimizin içine sinen ve dört elle sarılacağı, sahipleneceği bir metne kavuşamadık. Anayasa çalışmalarımızın tamamı, olağanüstü dönemlerde, olağanüstü şartların dayatmasıyla ve olağanüstü yöntemlerle yapılmıştır. Milletin tüm kalbiyle içinde olmadığı bu süreçlerde ortaya çıkan Anayasa metinleri de, daha ilk günden itibaren hep tartışılmalı olmuş, hep değişiklik talepleriyle karşı karşıya kalmıştır.
ÜLKEYİ KUCAKLAYACAK METİN ÇIKMADI: Mevcut Anayasamız, 1960 darbesiyle ilk şekli verilen, 1980 darbesinin ardından da yeniden yoğrularak milletimizin önüne konan bir metindir. Darbenin üzerinden silindir gibi geçtiği, terörden bezmiş, ekonomik sıkıntıların altında ezilmiş bir halka silahların gölgesinde onaylatılan bu Anayasa, lafzı ve ruhuyla arkasındaki vesayetçi güçlerin eseridir. İki asırlık Anayasa geçmişimize baktığımızda aşağı yukarı her çeyrek asırda yeni bir Anayasa’yla karşılaşıyoruz. 1982 yılında kabul edilen mevcut anayasamızın üzerinden 29 yıl geçti. Yani bu Anayasa, tarihi periyodu içinde de artık geçerliliğini kaybetmiştir. Üstelik bu süre zarfında, Anayasanın neredeyse değişmeyen maddesi kalmadığı halde, yine de ortaya ülkedeki herkesi kucaklayacak bir metin çıkmadı.
DÜNYADA DA DEĞİŞİYOR: Esasen, dünyaya baktığımızda da Anayasaların daha sık değişiğini görüyoruz. Anayasaları uzun yıllar boyunca değişmeyen ülkeler ise, bu istikrarı, nispeten soyut ve sade metinlere sahip olmalarına borçludur. Türkiye’nin yeni ve sivil bir Anayasa’yı tartışması, hem kendi tarihimizin, hem de gelişen ve değişen dünya şartlarının kaçınılmaz bir gereğidir. Nitekim, yeni ve sivil Anayasa teklifimiz, fikri temeli olmadığı için dikkate almayı gerektirmeyen kimi sığ itirazlar dışında, her kesimde olumlu yankı bulmuştur.
NASIL BİR ANAYASA?: Peki, biz nasıl bir yeni Anayasa istiyoruz? Bizim baktığımız yerden, bu sorunun tek bir cevabı vardır: Milletimiz nasıl bir Anayasayla yönetilmek istiyorsa, biz de işte öyle bir Anayasa istiyoruz. Dolayasıyla; Bu yeni Anayasanın ruhunda millet, yani insan olmalıdır. Bu yeni Anayasanın merkezinde insanın huzuru, refahı, mutluluğu yer almalıdır. Bu yeni Anayasanın özü, tüm değerleriyle, farklılıklarıyla, zenginlikleriyle, hayalleriyle 84 milyon vatandaşımızın tamamını içermelidir. Bu yeni Anayasanın temelinde, ülkemizin gücü, güvenliği, istikrarı, kazanımları ve elbette hedefleri bulunmalıdır. Bu yeni Anayasa, “insanı yaşat ki devlet yaşasın' diye ifade ettiğimiz kadim devlet anlayışımızla inşa edilmelidir. Bu yeni Anayasa, ilhamını ihtişamlı geçmişimizden alan, yönü Türkiye’nin geleceğine dönük, toplumun birlikte yaşama ve geleceğini birlikte kurma iradesinin ürünü asırlık bir sözleşme, bir vizyon belgesi olmalıdır. Bu yeni Anayasa, üstat Cemil Meriç’in söylediği gibi, “muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayan bir köprü” kurmalıdır.
ÇALIŞMALAR HEP YARIM KALDI: Velhasıl yeni Anayasa, darbecilerin, vesayetin, şu veya bu dengenin değil, doğrudan milletin Anayasası olmalıdır. Elbette ütopik veya bürokratik değil, millet mahreçli yeni bir Anayasa hazırlamak kolay değildir. Daha önce bu çerçevede çeşitli girişimlerimiz oldu. Maalesef, siyasi iklim yeteri kadar uygun olmadığı için, bu çalışmalarımız hep yarım kaldı. Buna rağmen 2011’deki Anayasa tecrübesinin ülkemize önemli kazanımlar sağladığını düşünüyoruz.Türkiye’nin bugün, yeni bir Anayasa için, hiç olmadığı kadar hazır olduğuna inanıyoruz. Bu çerçevede, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde, AK Parti Genel Merkezinde, akademi dünyasında, çeşitli sivil toplum kuruluşları nezdinde yürüyen, hepsini de yakından takip ettiğimiz çalışmalar var. Aynı şekilde diğer partilerin ve ilgili kuruluşların da benzer hazırlıkları olduğunu biliyoruz.
SİYASİ PARTİLERE ÇAĞRIDA BULUNUYORUM: Bunlar, önce ilkeler, sonra somut metinler düzeyinde belirli bir olgunluğa geldiğinde bir araya getirilecek ve milletimizin gözü önünde tartışmaya açılacaktır. Bir başka ifadeyle, yeni Anayasa, açık ve şeffaf bir sürecin ürünü olarak hazırlanacaktır. Yeni Anayasa çalışmalarında bu safhaya önümüzdeki yılın ilk diliminde ulaşmayı hedefliyoruz. Mümkün olan en geniş mutabakatla ortaya çıkacak yeni Anayasa metni de, mutlaka milletin onayına sunulacaktır. Buradan, siyasi partiler başta olmak üzere, yeni Anayasa konusunda sorumluluk üstlenecek herkese çağrıda bulunuyorum. Gelin; ideolojik, zümrevi ve kişisel tüm bagajlarımızı, duvarlarımızı, şerhlerimizi bir kenara bırakarak, Türkiye’yi en az bir asır boyunca taşıyacak lafza ve ruha sahip yeni bir Anayasaya kavuşturalım. Biz buna varız ve hazırız. Yeni Anayasa sürecinin ülkemize ve milletimize şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum.
AİLEYİ KORUMAYI BAŞARDIK: Üzerinde önemle durmak istediğim ikinci husus, önümüzdeki dönemde politikalarımızın lokomotifi olacak aile, eğitim ve kültür başlığıdır. Milletimizin, asırlardır maruz kaldığı onca saldırıya rağmen ayakta kalışının en önemli sırrı ise aile yapımızın mukavemetidir. Şartlar ne olursa olsun, birlik, beraberlik, dayanışma içinde olan aile fertleri, sosyal ve ekonomik her türlü sıkıntının üstesinden gelmeyi başarmıştır. Şehirleşmenin artması, çalışma biçimlerinin değişmesi, eğitim seviyesinin yükselmesi, hayat şartlarının karmaşıklaşması gibi sebeplerle, geniş aileden çekirdek aileye doğru bir geçiş yaşadık. Buna rağmen, aile müessesimizi korumayı başardık.
EVLİLİK YAŞLARI 30'LARA DAYANDI: Televizyon ve internetin yaygınlaşmasıyla, insanımızı çekirdek aileden bireye doğru yönlendiren bir kültür iklimi etrafımızı kuşatmaya başladı. Gözü ve gönlü kapalı bir taklitçiliğin kadim medeniyet birikimimizin yerini alarak, kendi değerlerimiz içinde yenilikçiliğin önünü kesmesi tehlikesini en somut olarak ailede görüyoruz. Öyle ki, evlilik yaşları zaten 30’lara dayanan gençlerimiz arasında hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor. Bir veya en fazla iki çocuklu aile yapısı giderek yaygınlaşıyor. Ebeveynlerin her ikisinin de çalıştığı ailelerde, şayet yakında ikamet eden bir aile büyüğü yoksa, çocuklar evdeki veya kreşteki bakıcılar tarafından yetiştiriliyor.
OKULLARDA CİDDİ EKSİKLER VAR: Sadece ve sadece aile içinde kazanılabilecek değerlerin, ücreti mukabili alınan hizmetler yoluyla ikame edilemeyeceği açıktır. Okullarda ise, hem eğitim, hem öğretim kısmında ciddi eksikler, ciddi boşluklar olduğunu görüyoruz. Aklı ve kalbi rehber edinmek yerine, sadece nefis ve zekâ üzerine kurulu bilginin çocuklarımıza aktarıldığı bir eğitim sistemi bizi, haktan, hakkaniyetten, irfandan, hikmetten uzaklaştırıyor. Daha açık bir ifadeyle; yeni nesiller, binlerce yıllık varlığımızın teminatı olan aile ortamından, aileden tevarüs edilen değerlerden ve nihayet mektepte biçimlenen şahsiyetten mahrum bir şekilde yetişiyor. Bu tablo bize, yatırımlarımızı kalbe ve akla, yani aileye, eğitim ve kültüre yapmamız gerektiğine işaret ediyor. Medeniyet nöbetini devralacaksak, işe önce buradan başlamamız gerekiyor. Elbette dünyadaki teknolojik, siyasi, sosyal, kültürel gelişmelere sırtımızı dönecek kadar hakikatlerden kopuk değiliz, asla da olamayız. Bizim söylediğimiz; insanı nesne değil, kalbi ve aklıyla özne olarak ele alan kadim medeniyet değerlerimizi, ilhamını geçmişimizden alan yenilikçi bir anlayışla yükseltmemiz, yüceltmemiz gerektiğidir. Taklit eden değil üreten, özenen değil özenilen, hevâyı değil fıtratı önceleyen, vakte teslim olan değil yönünü geleceğe dönen, maziden atiye köprüler kuran nesiller yetiştirmek için önce aileyi sağlama alacağız. Türkiye’nin 2053 vizyonunun hamurunu, diğer her şeyin bunların arkasından geldiği bilinciyle aile, eğitim ve kültürle yoğuracağız.
İLLERİ TEK TEK SELAMLADI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının başında 81 ili tek tek şu sözlerle selamladı:
Adana hoş geldin. Alem düşman kesilse, gönül senden vazgeçmez Adıyaman hoş geldin. Afyonkarahisar hoş geldin. Gökte yıldızım ayım, yerde sarayımsın, Aksaray hoş geldin. Kızıl elmaya koşan şehzadelerin şehri Amasya hoş geldin. Cumhuriyeti kuran başkentim Ankara hoş geldin... Senin gibi yari olan neyler ayvayı narı, Artvin hoş geldin. Dağları bağ, vadileri altın deresi Balıkesir hoş geldin. Coğrafyanın kalbinde zümrütten bir nakışsın Bartın hoş geldin. Türkünü Dicle söyler, akar gönülce söyler Batman hoş geldin. Bayburt hoş geldin. 7 asırlık devlet çıkar rüyandan Bilecik hoş geldin. Oğul balım dağ çiçeğim, bin gönüllüm, Bingöl hoş geldin... Dünya durdukça yazılmaz bir daha senin yazdığın destan Çanakkale hoş geldin. Çok yaşasın yarenler Çankırı hoş geldin. Al yeşil ırmakları kuşanıp da mı geldin Çorum hoş geldin. Kaç yıl oldu efeler biz bu sevdaya düşeli Denizli hoş geldin. Diyarbakır hoş geldin. Mertçe durur sözünde Konuralp'in izinde Düzce hoş geldin. Fatihler senden çıkar, Fetihler senden başlar Edirne hoş geldin. Fırat'ın türküsünü en güzel Gakkoş söyler Elazığ hoş geldin. Dadaşım, ak alnına Palandöken imrenir Erzurum hoş geldin.
Şairimsin, gazimsin, iki gözümün Gaziantep hoş geldin. Güzelliğin ile dünya durdukça durasın Giresun hoş geldin. Gönül bahçemin gümüş goncası Gümüşhane hoş geldin. Dağlar arasında lale çiçeğim Hakkari hoş geldin. Ülkemin altın ışığı Hatay hoş geldin. Serhatı bekleyen nazlı ovam Iğdır hoş geldin. Gülleri güzel, kendi gülünden güzel Isparta hoş geldin. Dünyanın etrafında dönüp durduğu bir semtini sevmeye bir ömrün bile yetmediği İstanbul hoş geldin.
Efesi ile dünyasında biriciksin, İzmir hoş geldin. Maşallah... Edelere kahramanlık herkesten çok yakışır, Kahramanmaraş hoş geldin. Medeniyet mirasi, güzellikler atlası Karabük hoş geldin. Türkçe'mi bayrak olup dalgalandıran Karaman hoş geldin. Milletim sana aşık Kars hoş geldin. Canıma can katar her yanın Kastamonu hoş geldin. Bir yarim var Erciyes'e yaslanır Kayseri hoş geldin. Bozlakların türkülerin ruhu var toprağında Kırıkkale hoş geldin. Mertler, yiğitler ili Kırklareli hoş geldin. Ahi Evran'dan Neşet Ertaş'a Kırşehir hoş geldin. Kilis hoş geldin. Akçakoca'nın sevdası Kocaeli hoş geldin. Mevlana'dan bilgelik ocağı, Selçuklu'nun başkenti Konya, hoş geldin.
Sizler her biriniz birer şarkısınız. Pınarlardan berrak, çinilerden güzelsin Kütahya hoş geldin. Dünyada eşi bulunmaz, dağın bile bey senin Malatya hoş geldin. Gediz ovasının Fatihler yetiştiren ilim irfan ocağı Manisa hoş geldin. Taşa işlenen şiirim, medeniyet mirasım Mardin, hoş geldin. Gönlü Toroslar'dan yüce Mersin hoş geldin. Seni görmeyenler güzel gördüm demesin, Muğla hoş geldin. Açtın Anadolu'yu Türklere, Muş hoş geldin. Hacı Bektaş'tır pirimiz, Nevşehir hoş geldin. Tarihi çağlar aşan Niğde hoş geldin.
Bağrına yaslanmış sevinir Karadeniz, Ordu hoş geldin. Hareketlim, kadirlim, kıymetlim, Osmaniye hoş geldin. Baba ocağım Rize, kurban olurum size Rize hoş geldin. Destan şehrimiz, bayrak şehrimiz Sakarya hoş geldin. İlelebet sönmeyecek İstiklal meşalemsin Samsun hoş geldin.
Marifet namemsin Siirt hoş geldin. Karadeniz seni takar zümrüt diye sinesine Sinop hoş geldin. Aşık Veysel'in sazını çaldığı alimler, şairler şehri Sivas hoş geldin. Şanına ceylanına, bağrında yatan peygamberlerine kurban Şanlıurfa, Şanlıurfa hoş geldin. Hazreti Nuh'un şehri Şırnak hoş geldin. Tekirdağ hoş geldin. Kendisi bir bağ içinde, bizim gönlümüz onun içinde Tokat hoş geldin. İnsanına doyulmaz, tadına doyulmaz Trabzon hoş geldin.
Binbir güzelliğin cem olup adını verdiği şehir Tunceli hoş geldin. Efesi dünyaya meydan okuyan Uşak hoş geldin. Gölü ile tarihi ile sarsılsa da hep ayağa kalkan azmi ile Van, hoş geldin.
Binbir rengin yuvası, güzellikler ocağı Yalova hoş geldin. Yiğidi yaman, yüreği sağlam, Bozok diyarı Yozgat hoş geldin. Kara kaşları ferman yazdıran Zonguldak hoş geldin.
Yüzlerce milyon kardeşimizle, milyarlarca dostumuz ile sizler tüm dünyayı temsil ediyorsunuz. AK Parti 7. Olağan kongremize hoş geldiniz. Sizlerin şahsında kalbi memleket sevdası ile çarpan genci, kadını, erkeği, yaşlısı herkesi selamlıyorum. Bu memleketin kalkınması için gecesini gündüzüne katanları selamlıyorum. Vatanın her karışını alınteri ile sulayan işçiyi, çiftçiyi her meslekten kardeşimi selamlıyorum. Hangi mezhep ve meşrepten olursa olsun 84 milyon insanın hepsini selamlıyorum. İstiklal ve istikbalimiz için canlarını ortaya koyan şehitlerimizi, gazilerimizi ve bugün de aynı mücadeleyi sürdüren tüm kahramanlarımızı selamlıyorum. Gözü ve gönlü Türkiye'de olan, bu salonda olamasa da kalbi burada atan tüm kardeşlerimizi selamlıyorum. Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla.