Erdoğan: Putin ile hemfikir olduk, tahılı Afrika ülkelerine ulaştıracağız
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Putin, 'ücretsiz olarak tahılı Cibuti, Somali, Sudan buralara gönderelim' dedi. Hemfikir olduk, mutabık kaldık" diye konuştu.
DUVAR - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜYAP İstanbul Fuar ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen, A19. MÜSİAD EXPO 2022 Ticaret Fuarı'na katıldı.
Erdoğan, burada yaptığı konuşmada "Sayın Putin görüşmemde bana şunu söyledi: 'Biz ücretsiz olarak bu tahılı bu ülkelere, Cibuti, Somali, Sudan, buralara gönderelim.' Hemfikir olduk ve 'Bunu da G20'de geniş çaplı görüşelim' dedik" dedi.
Erdoğan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
"Uluslararası toplumun salgın döneminde ortaya çıkan trajedilerden gereken dersleri çıkarmadığına üzülerek şahit oluyoruz. Özellikle ağızlarını her açtıklarında dünyanın geri kalanına, insan hakları ve özgürlük dersi veren Batılı kurumların ve ülkelerin bu vahim tablo karşısındaki kayıtsızlığı utanç vericidir. Nitekim dün akşam Sayın Antonio Guterres ile yaptığım konuşmada da dedim ki 'G20'de bunu gündeme getirelim ve G20 Zirvesi'nde de özellikle dünyada neler yapacağız, Rusya-Ukrayna arasındaki bu savaşla birlikte özellikle biz gelişmiş ülkelere mi bu tahıllı gübreyi göndereceğiz yoksa az gelişmiş, fakir, garip gureba ülkelere mi göndereceğiz bunun için orada bir adım atalım.' Kesinlikle az gelişmiş, fakir fukara ülkelere bu desteği verelim. Zira Sayın Putin dün evvelsi günkü görüşmemde bana şunu söyledi: 'Biz dedi ücretsiz olarak bu tahılı bu ülkelere, Cibuti, Somali, Sudan buralara gönderelim.' Hemfikir olduk ve bunu da dedik G20'de geniş çaplı görüşelim. Mutabık kaldık. Atmamız gereken adım bu. Yapmamız gereken de bu. İnşallah bu ayın 13-14'ünde Bali'de bir araya geleceğiz ve orada da bu görüşmeleri yapacağız.
BİZİ ASIL ÜZEN, İSLAM DÜNYASINDAKİ KARDEŞLERİMİZİN MAZLUM VE MAĞDURLARIN ÇIĞLIKLARINA SAĞIR KESİLMESİDİR: Avrupa'yı ‘bahçe’, dünyanın geri kalanını ise ‘vahşi otlar’ olarak tanımlayan zihniyetin bu şekilde davranmasına şaşırmıyoruz ancak kabul de etmiyoruz. Bunlar için medeniyet sadece Batı'yı, insan sadece beyaz adamı, hak ve özgürlükler de sadece Avrupalı bireyleri ifade etmektedir. Afrikalı, Asyalı ve Latin Amerikalılar ise ancak ucuz iş gücüyle altınıyla petrolüyle ve diğer tüm doğal kaynaklarıyla bunlara hizmet ettiği ölçüde değerlidir. Şayet böyle bir durum yoksa bu insanlar görkemli Avrupa bahçesini istila eden birer ayrık otundan ibarettir. İnsanı diline, ten rengine, kökenine, ülkesine göre ayıran bu çarpık bakış açısının dünyamızı nasıl bir felakete sürüklediğini yakın geçmişteki acı tecrübelerden gayet iyi biliyoruz. Sömürgeciliği yeni yol ve yöntemlerle devam ettirenlerin krizler karşısında vicdani tavır takınmasını da beklemiyoruz. Bizi asıl üzen, İslam dünyasındaki kardeşlerimizin, en azından bir kısmının mazlum ve mağdurların çığlıklarına sağır kesilmesidir. Türkiye pek çok alanda olduğu gibi bu hususta da farkını ortaya koymaktadır ve koyacaktır.
Bilhassa petrol, doğal gaz, nükleer güç hatta kömür gibi kendine yeterli enerji kaynaklarına sahip ülkeler, küresel düzeydeki fiyat artışlarından sınırlı seviyede etkilendikleri için avantajlı duruma geçiyorlar. Resesyonla birlikte daralan pazarın daha çok bizim yoğun olarak ihracat yaptığımız bölgelerde olmasının, ihracatçılarımızı zorlamaya başladığı anlaşılıyor. Kimi alanlarda bunun emarelerini görüyoruz. Ancak bizim asıl maharetimiz, böyle dönemlerde kendimize yeni çıkış yolları bulmamız değil mi? Öyleyse şikayet etmeyeceğiz. Hep birlikte çözüm yollarına bakacağız.
BİZİM PAZARIMIZ KOLAY KOLAY BİTMEZ, KÜÇÜLMEZ: Türkiye, orta ve yüksek teknolojiye, yüksek katma değere dayalı ürünlerin üretimi ve ihracatı konusunda yoğun gayret göstermekle birlikte sanayinin ana omurgasını hala temel ihtiyaç maddeleri oluşturuyor. İnsanlar yemekten, giyinmekten, günlük hayatları için gerekli temel ürünleri almaktan vazgeçmeyeceği için Türkiye'nin pazarı kolay kolay bitmeyecek ve küçülmeyecek. Herhangi bir yerde enerji gibi elimizde olmayan girdi artışlarına dayalı rekabet sebebiyle kaybettiğimiz avantajı, bir başka yerde hızla telafi etme imkanına sahip olduğumuzu düşünüyorum. Tabii bunu söylerken enerji konusundaki çözüm arayışlarımızı da kesintisiz sürdürdüğümüzün altını bilhassa çizmek istiyorum. Hidroelektrik kaynaklarımızı sonuna kadar değerlendirirken güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir kaynakların yaygınlaşmasını da teşvik ediyoruz. Sürekli ve sürdürülebilir enerji için yenilenebilir enerjiye dayalı üretimde oluşan dalgalanmaları dengeleyecek diğer araçları da hızla ülkemize kazandırıyoruz. Unutmayın, artık Türkiye inşallah doğal gazda bir 'hup' olacak ve Rusya doğal gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya sevki konusunda Sayın Putin'in herhalde açıklamalarını dinlediniz, duydunuz. Bu çalışmayı dayanışma içerisinde sürdüreceğiz. Ayrıca Karadeniz'de bulduğumuz doğalgazı sisteme verdiğimizde, konutların ihtiyacını karşılama yanında elektrik üretiminde de rahatlama sağlayacağız. (HABER MERKEZİ)