Suriye yönetimi Halep’teki ilerlemeler başta olmak üzere durumu kendi lehine çevirmeye başladı. Bu süreç bundan sonra daha da hızlanacaktır.
ABD ve müttefiklerinin ise etkili şekilde müdahale edecek gücü de kalmadı artık. Türkiye başta olmak üzere Esad’ı devirmek isteyen silahlı grupları destekleyen ülkelerin bazı hamleleri bu ilerlemede bir istisna yaratabilir ancak bu istisnalar kaçınılmaz sonu bir süre geciktirmekten başka bir sonuca yol açmaz.
SAHADA DURUM
Halep merkezin büyük bölümü Suriye ordusunun kontrolüne girmiş durumda. Doğu bölgelerindeki ilerleme çok kritik. Şimdi ise bir süre önce çok şiddetli çatışmaların yaşandığı ve silahlı grupların tek nefes alabilecekleri koridor olan bölgede yer alan güney cephesinin kritik noktaları ordunun eline geçti.
Marata, Halidiye, İyes ve Rasidin bölgelerinde ise çatışmalar sürüyor.
Güney bölgesi de son dönemde yeniden hareketlendi. Dera şehir merkezinde bulunan Nazıhın beldesi ile Abbasiye bölgesinde El Nusra öncülüğündeki silahlı grupların militanlarına büyük kayıp verdirildi.
Halep ile birlikte yürütülen siyasi çalışmalar çok göze çarpmasa da Suriye devletin mücadelesinde önemli bir yer işgal ediyor. Devlet birçok yerleşim biriminde silahlı çatışmaya katılmış olsa dahi militanlar ile uzlaşmanın yollarını arıyor. Bu çalışmalar içinde Ruslara büyük iş düşüyor. Zira devlet ile militanlar arasında bir güven sorunu var ve bunu gidermek de ancak Rusya’nın “kefaleti” ile olabiliyor.
Yaklaşık bin merkez bu tür görüşmelerde devlet ile anlaşma yoluna gitti.
Bunun kadar önemli bir gelişme ise Şam Kırsalı bölgesinde silahlı gruplara karşı sağlanan ilerlemeler. Bu iki şekilde oldu: Bir yandan ordu Guta bölgesi başta olmak üzere birçok yerde ilerleme sağladı. Diğer yandan yüzlerce militan silah bırakmaya ikna edildi veya İdlib’e gönderilmeyi kabul etti.
Hale pile ilgili işler tamamlandıktan sonra Suriye ordusunun önünde öncelikli iki hedef kalıyor: İdlib ve Rakka. Rakka öncelikli olduğu için değil ancak ABD’nin planları ve savunma bakanının “Rakka’ya operasyon bir an önce başlamalı” açıklaması Rakka’yı acil ihtiyaçlar listesine ekletiyor.
Ama asıl ve nihai hedef İdlib. Er ya da geç İdlib’e girilecek ve Cisr El Suğur dahil önemli merkezler Suriye ordusunun eline geçecek.
DİPLOMASİ YERİNDE SAYABİLİR
Askeri gelişmelerin yanısıra diplomatik çabalar da var. ancak bunların hiçbir önemi yok. Çünkü çaba tek taraflı. Rusya samimi biçimde Batı blokunu mantıklı yola ikna etmeye çalışıyor ancak ABD bir süre daha Suriye’de oynamaya ve oyalanmaya kararlı görünüyor. Bu da diplomatik alanda -aslında hiç olmayan- görüşme ve gelişmeleri uzattıkça uzatıyor.
Musul’da IŞİD’e karşı somut bir sonuç yok henüz. Beklenen haberlerin gelmesi için bir süre daha bekleyeceğiz gibi görünüyor. Çünkü IŞİD tahmin edildiği gibi bu maça çok iyi hazırlanmış ve kontra ataklarını sürdürecek gibi görünüyor. Musul için bir projeksiyon imkansız. Erdoğan’ın çıkışlarının da verilen cevapların da pek bir önemi yok. bunlar sahadaki gelişmeleri zerre kadar etkilemez. Başbakan Binali Yıldırım’ın açıkladığı, “Türk topçularının IŞİD”e karşı ateşe katılmasının” ne önemi var?
Erdoğan’ın “B” planının “Sünnistan” olduğu iddiaları da var. Bu iddianın sahipleri Erdoğan’ın bölgede oyun kurucu / gidişat değiştirici aktör niteliğinde olmadığını göremiyorlar mı?
Erdoğan “Irak’a dalarız” söyleminden tarih derslerine döndü. Yakında Dede Korkut hikayeleri anlatmaya başlarsa şaşırmamak lazım. İnşallah seçeceği nükte de devlet yönetenlere yönelik olur.
ERDOĞAN’A BİR DARBE DE HARİRİ’DEN
Bu arada kimse fark etmeden İran ve Hizbullah Türkiye ve Suudi Arabistan’a bir gol de Lübnan’da attı.
Saadettin Hariri cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mişel Avn’a destek vereceğini açıkladı. Saadettin Hariri’nin kafasındaki tilkilerden hangisi bu fikri verdi şimdilik bilinmiyor ama yakında ortaya çıkar. Bakalım bu hafta içinde beklenen; Lübnan’da tüm zamanların en büyük siyasi dansözü Velid Cumblat’ın kararı ne olacak.