Erdoğan’ın Kıbrıs'la imtihanı: KKTC'de ‘İstanbul seçimleri’ atmosferi

KKTC'de pazar günü düzenlenecek seçimlerde, muhafazakârlığa ve baskıcı yönelimlere direnen özerklik cephesiyle, su boruları ve iş makineleriyle oy arayışında olan Ankara destekli Ersin Tatar cephesi karşı karşıya gelecek. AK Parti, kendi talimatları dışına çık(a)mayan bir adayı destekleyerek Kıbrıs’ta son 10 yıldır yaşadığı yenilgilere 'dur' demek istiyor.

Abone ol

DUVAR - Biz dün Türkiye ve Kıbrıs Türk televizyon kanallarında ne izledik? Neye tanık olduk? Kıbrıs’ın kuzeyindeki seçimlere sayılı günler kala, Kıbrıs Türk sağını temsil eden bir adayın yer aldığı, su boruları ve iş makineleriyle donatılan görüntüler ne anlama geliyor? Kıbrıs sorunu, kapalı, hayalet şehir Maraş üzerinden verilen yeni mesajla neden ve nasıl birkaç saat içinde daha da içinden çıkılmaz bir hale sokuldu ve KKTC hükümeti dağılma noktasına geldi?

Kıbrıs Türk toplumu ve Kıbrıs sorununu yakından izleyen hemen herkes, çarşamba gününün ilk saatlerinden beri yukarıdaki sorulara cevap aramakla meşgul. Maraş ile ilgili olarak Rum tarafının reaksiyonunu bir tarafa bırakacak olursak, yukarıdaki sorular son yıllarda Türkiye-Kıbrıs hattında etkili olan çok katmanlı, karmaşık sorunlarla yakından ilgili. AK Parti iktidarının içte demokratikleşme perspektifiyle kısa flörtünün son bulduğu dönem sonrasında Ankara-Lefkoşa hattı gerildi ve büyük sorunlara gebe bir hal aldı.

'SHOW-EĞLENCE PROGRAMI'

Kabaca 2010-2020 dönemini Kıbrıs sorununun çıkmaza sürüklendiği ve Türkiye ile Kıbrıs toplumu ilişkilerinin gerildiği, karanlık, ‘kayıp’ bir dönem olarak değerlendirebiliriz. Dün akşamüstü saatlerinde televizyon erkanlarında izlediğimiz görüntüler, bu gerçeklikle ve tabii ki KKTC'de pazar günü düzenlenecek kritik cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birebir ilişkili. Bu gerçeklik iki temel üzerinde şekillenmekte: AK Parti iktidarının Kıbrıs’taki yenilgisi ve Kıbrıs sorunu çıkmazı. 

Adanın kuzeyinde sandıkların açılmasına sayılı günler kala Ankara’nın Başbakan Ersin Tatar’ın cumhurbaşkanlığı adaylığını desteklemek ve kuvvetlendirmek adına Ankara-Kıbrıs hattında gösterime sunduğu ‘show-eğlence programı’, AK Parti iktidarının son 10 yıllık ‘karanlık’ süreçte adada yaşadığı siyasi yenilgilerle birebir ilişkili.

ANKARA DESTEKLİ ADAYLAR KKTC'DE İSTENEN BAŞARIYI ELDE EDEMEDİ

Zira 2010 yılından bugüne dek AK Parti, Kıbrıs’ın kuzeyindeki seçim süreçlerinde kayda değer bir kazanım elde edemedi. Gerek KKTC seçim süreçlerinde, gerekse de Türkiye seçimleri ve referandumları için adada yürütülen seçimlerde, Ankara’daki muhafazakâr iktidar yenilgi üzerine yenilgi yaşadı. 2010 ve 2015 KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Ankara’nın müdahalelerine rağmen 'istenen' adayın başarısıyla sonuçlanmadı. 2014 sonrasında Türkiye seçimleri için adada kurulan sandıklar ve yürütülen faaliyetler istenilen sonuçları yaratmadı. 2013’te Türkiye’nin desteğini alan KKTC Başbakanı sandıkta hezimet yaşadı.

Tüm bu gelişmeler, AK Parti iktidarının son 10 yıl boyunca Kıbrıs’ta, İzmir ve Diyarbakır’da yaşadığı 'hezimetlere' benzer bir durumla karşı karşıya olduğunu göstermekte. Dahası, Erdoğan hükümetlerinin 'güneydeki İzmir’inde, Türkiye-Kıbrıs Türkleri ilişkileri gittikçe gerildi. Ankara’nın muhafazakâr ve otoriter tavırları adada karşılık bulmadı.

Siyaseten AK Parti iktidarının Kıbrıs’ta epey sorunlu bir kompozisyonla karşı karşıya kaldığı süreçte, Kıbrıs sorunu daha da çetrefilli bir hal aldı. Enerji denkleminin işin içine girmesiyle beraber Doğu Akdeniz’de tansiyon yükseldi ve bu durum Kıbrıs’ı olumsuz etkiledi. 2017 yılına gelindiğindeyse, Crans Montana’daki çözüm denemesi başarısız oldu. Sonraki üç seneyse tüm taraflar tarafından kelimenin tam manasıyla heba edildi. Bu şekilde 2002 sonlarında Kıbrıs’ta çözüm vizyonuyla dış politika atağına geçen AK Parti iktidarı, 2020 sonlarında döne döne kemikleşmiş, bildik milliyetçi argümanlara ve formüllere sarılmak durumunda kaldı. Maraş’ın Türk yönetimi altında açılması fikri, bu uğraşın ‘betonlaştırılması’, kalıcı zemine oturtulması anlamına geliyor.  

YENİ TAKSİM POLİTİKALARINA BEL BAĞLANIYOR

Kıbrıs’ın kuzeyinde pazar günü gerçekleştirilecek olan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin odağında, yukarıda özetlemeye çalıştığımız şekilde, Ankara’nın iki büyük dış politika ‘gediği’ bulunuyor. AK Parti, pazar günkü seçimlerde kendi istemi, yönlendirmeleri ve talimatları dışına çık(a)mayan bir adayı desteklemek suretiyle, Kıbrıs’ta son 10 yıldır yaşadığı yenilgilere 'dur' demek istiyor. Bunu yaparken de, umutlarını Kıbrıs Türk sağına ve 20'inci yüzyıldan kalma ‘taksim’ politikalarının başkalaşımlarına bel bağlıyor.

AKINCI, ANKARA'NIN DAYATMACI ÇİZGİSİNE KAFA TUTUYOR

AK Parti iktidarının Kıbrıs'la ilgili özetlemeye çalıştığımız çizgisi, Kıbrıs Türk toplumunda özerklik yanlısı kesimlerin vetosuna tosluyor. Pazar günkü seçimlerde bu kesimler iki adayla sandığa gidecek: Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve merkez solun lideri Tüfan Erhürman. Her iki aday da Kıbrıslı Türklerin hem siyaseten, hem kültür ve ekonomi açısından gerek Ankara, gerekse de Kıbrıslı Rumlarla ilişkilerde özerkliğinde ısrarcı. Özellikle Mustafa Akıncı son dönemdeki söylemleriyle Ankara’nın dayatmacı çizgisine kafa tutan bir lider olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan, Erhürman gibi Akıncı da Kıbrıs’ta federal çözümden yana tavır koymaya da ısrarla devam ediyor. 

TÜRKİYE'DEKİ YEREL SEÇİM ATMOSFERİNE BENZİYOR

.Kıbrıs’taki cumhurbaşkanlığı seçimleri, bu gelişmeler ve son yaşananlar temelinde, akıllara geçtiğimiz sene yerel seçimlerde Türkiye’de oluşan atmosferi getiriyor: Otarşik muhafazakâr AK Parti iktidarı, Kemalist ideolojiyi 21'inci yüzyıla uyarlamaya çalışan, muhafazakârlığa ve baskıcı yönelimlere direnen özerklik (federal çözüm) cephesiyle karşı karşıya. Pazar günü adada sandıklar kapandığında, su boruları ve iş makinelerinin federasyon cephesiyle restleşmesindeki ilk raundun sonucunu öğrenmiş olacağız. Tıpkı 31 Mart 2019 gecesi İstanbul’da ‘Kanal İstanbul projesi’ ve sokakta çay paketleri dağıtma misali hezeyanlar ile Ekrem İmamoğlu tecrübesi arasındaki yarışın sonucunu öğrendiğimiz ya da saatlerce öğrenmeye çalıştığımız gibi...