‘Ergene Deşarjı devam ederse Karadeniz’i ve Ege’yi büyük risk altına sokacağız’

MAREM Proje Lideri Hidrobiyolog Levent Artüz, Ergene Nehri Derin Deniz Deşarjı projesinin Marmara’dan sonra Karadeniz’i ve Ege Denizi’ni de tehdit ettiğini belirtti.

Abone ol

DUVAR - Sevinç ve Erdal İnönü Vakfı bünyesinde yürütülen, Marmara İzleme Projesi (MAREM), 8 Ocak’tan bu yana Marmara Denizi’nde toplam 200 istasyon ve 450 farklı noktada araştırma yaptı. Son olarak 28 Ağustos- 10 Eylül tarihleri arasında “Kütlesel Müsilaj Oluşumunun Durumu ve Marmara Denizi Ekosisteminde Bıraktığı Etkiler” araştırmasını yürüten MAREM, Marmara Denizi’nin kirlilik alarmı verdiğini bir kez daha hatırlatıyor. 

‘NEREDEYSE OKSİJENSİZ BÖLGELER OLUŞTU’

Araştırmada, suda çözünmüş oksijen, deniz rengi, pH (asitlik), besleyici tuzlar gibi değerlerde kirliliğe bağlı çok ciddi değişimler kaydedildi. Özellikle Ergene Nehri Derin Deniz Deşarjı projesinin etki alanı olan orta Marmara Denizi kesitinde yaşama elverişli değerlerin çok ciddi şekilde sınırların altına düştüğü, önceki senelerde gerçekleşen çalışmalarla karşılaştırıldığında neredeyse oksijensiz bölgelerin oluştuğu belirlendi.

‘MÜSİLAJ FORM DEĞİŞTİRDİ’

Marmara Denizi genelinde fiziksel-kimyasal-biyolojik oşinografi çalışmaları gerçekleştiren MAREM araştırmasında müsilaj kütlesinin form değiştirerek tüm su kütlelerini, farklı derinliklerde etkilemeye devam ettiği vurgulandı.

MAREM Proje Lideri Hidrobiyolog M. Levent Artüz, Marmara Denizi’nde tür çeşitliliğinin 2021 başından bu yana beklenenin de üzerinde düşüş gösterdiğini belirterek şunları söyledi:

“Bunun temel sebebini zaten aşırı bir şekilde kirletilen Marmara Denizi’nde aramak gerek. 2021 başından beri artışın temel sebebini de 2020 sonunda devreye giren Ergene Deşarjı'na bağlıyoruz. 2021 başında özellikle Marmara Ereğlisi ile Gelibolu arasında gözlenen yoğun balık ölümleri ile başlayan süreç halen devam etmekte. Biz Marmara Denizi genelinde 1989 senesinde kirletilmeye bağlı olarak tür çeşitliliğini ciddi anlamda bozduk. Sonraki süreç ise bu tür çeşitliliğinin bozulduğu ortamda, kirliliğe dayanabilen türlerin, rekabet şartları da değiştiğinden fert adetlerinde artışlar gelişti. Bunu Marmara’nın kıpkırmızı olması, yemyeşil olması, denizanası istilaları, ticari öneme sahip balıkların kaybolmaları, hatta simge balıklar ile ilgili yapılan kampanyalar bağlamında gözledik. 2007 senesinde ve bu sene karşılaştığımız deniz müsilajı da bu zincirin halkaları.”

Artüz, tür çeşitliliği azalırken kirliliğe dayanabilen türlerin avantajlı hale geçip fert adetlerini arttırdığını, öte yandan çok sayıda türünse ortamdan elini ayağını çektiği veya öldüğünü söyledi. “Zamanının balıkhane müdürü Karekin Deveciyan Efendi’nin 1915 yılında yayınladığı kitapta bu bölgede ticari önemi olan 124 adet balıktan bahsediliyor. Bugün itibarı ile bırakın ticari önemi, bu balıkların bazılarının ismi bile söylense tanıyan çıkmaz. Bunlar bizim haşır-neşir olduğumuz ticari balık türleri bir de Marmara Denizi genelinde yaşayan tüm türleri hesap edin. İş vahimden de öte.”

‘PLAN OLUMLU MADDELER İÇERİYOR ANCAK BİZİM ACİLEN İHTİYACIMIZ OLAN EYLEM’

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından haziran ayında ilan edilen 22 maddelik müsilaj eylem planı, uzmanların takdirini toplamıştı. Planın oldukça radikal ve olumlu maddeler içerdiğini belirten Levent Artüz, “Ancak bizim acilen ihtiyacımız olan eylem” diyor ve bugüne kadar söz konusu plan ile ilgili hiçbir hukuki düzenlemenin hayata geçmediğini vurguluyor: “Plan yayınlandı ama biz hâlâ Marmara Denizi’ni tam gaz ve gün be gün artan bir şekilde kirletmeye devam ediyoruz. Bunun en belirgin kanıtı da Ergene Deşarjı.”

MAREM’in araştırmasında Ergene Nehri Derin Deniz Deşarjı projesinin Marmara Denizi’nin alt ve üst su kütlelerini ciddi oranda etkilediği ortaya çıktı. MAREM Proje Lideri Artüz bu durumu şöyle açıklıyor: “2020 senesi Kasım-Aralık ayından beri dünyanın en kirli akarsularından biri olan ve Ege Denizi’ne akan Ergene Nehri’nin kirletici unsurlarını 50 kilometre taşıyıp Tekirdağ’dan Marmara Denizi’ne basmaya başladık. Bu işlem devam ettiği takdirde, çok ama çok kısa bir süre sonra Karadeniz’i de Marmara gibi kaybedeceğiz ve kuzeyinden başlamak üzere Ege Denizi’ni de çok büyük risk altına sokacağız.”