Ergene Nehri Raporu: Kaldıramayacağı kirlilik yüküyle karşı karşıya

Yüksek şehir plancısı Elhan, Ergene Nehri’ndeki incelemelerini raporlaştırdı. Elhan, “Ergene Nehri arıtma tesislerinin olması durumunda dahi kaldıramayacağı bir yük ile karşı karşıya” dedi.

Abone ol

Pelin Akdemir

DUVAR - Ergene Nehri, dere kirliliği, renk değiştirmesi, fabrika atıkları, kötü koku, halk sağlığı, balık ölümleri ve çevre protestolarıyla basında yıllardır yerini alıyor. Marmara Denizi’nde görülen müsilajdan sonra Hidrobiyolog Levent Artüz de Ergene Nehri’ne dikkat çekmişti. “Ergene Nehrinin kirliliğinin en önemli sebebinin sanayi tesisleri olduğu artık bilinen bir gerçektir. Bunun temel sebebi de arıtılmadan yapılan deşarjlar olmaktadır.”

Bu ifadeler, Yüksek şehir plancısı Seda Elhan’ın Yurttaşlık Derneği'nin 'Kamu Politikalarinda Yurttaşın Sözü' projesi kapsamında hazırladığı “Ergene Havzası Kirlilik ve Ekolojik Tahribat Araştırması” raporunda yer aldı. Yüksek şehir plancısı Seda Elhan ile raporu üzerine konuştuk.

Yüksek şehir plancısı Seda Elhan, Ergene Nehri'ndeki incelemelerini rapor haline getirdi.

‘EVSEL, ENDÜSTRİYEL VE TARIMSAL KİRLİLİK SULARI KİRLETİYOR’

Ergene Nehri’ni kirleten nedenler nelerdir?

Havzadaki endüstri kuruluşlarının arıtılmış veya arıtılmamış atık suları, noktasal kaynak halinde Ergene Nehri’ne veriliyor. Tarım alanlarından oluşan atık sular ve havza sınırları içinde yer alan irili ufaklı yerleşim merkezlerinin evsel atık suları da doğrudan veya dolaylı olarak Ergene Nehri’ne deşarj ediliyor. Geçmişte yeraltı suyu ve yüzeysel sular bakımından zengin bir bölge olan Ergene Havzası’ndaki sular, evsel, endüstriyel ve tarımsal kirlilik nedenleriyle kirlenmeye maruz kalmış. İzinsiz açılan kuyulardan su çekimleri sebebiyle yeraltı suyu miktarlarında aşırı bir azalma meydana gelmiş. Evsel ve endüstriyel atık suların arıtılmadan ve katı atıkların düzensiz olarak alıcı ortamlara bırakılması, bilinçsiz zirai ilaçlama ve gübreleme sonucu yeraltı suları ve yüzeysel sular kirlenmiş ve kirlenmeye devam ediyor.

16 ADET SANAYİ BÖLGESİ VE ÇOK SAYIDA SANAYİ TESİSİ VAR

Ergene Havzası’nda sanayi tesislerinin durumu nedir?

Bu çalışma kapsamında, Ergene Havzası’nda nehrin kirliliğinde direkt etkili olan 15 adet Organize Sanayi Bölgesi ve bir adet Avrupa Serbest Bölgesi ele alındı. 16 adet sanayi bölgesi içerisinde 1085 adet şirket listelendi. Bunların dışında nehir ve kolları boyunca yayılmış münferit sanayi tesisleri mevcut. Çalışma kapsamında, şimdiye kadar tespit edilen 284 münferit sanayi tesisi genellikle Ergene Nehri’nin Çorlu, Çerkezköy, Ulaş, Vakıflar, Misinli, Büyükkarıştıran, Muratlı kolları üzerinde yoğunlaşmış.

‘ÇALIŞMALAR YA RAPORLARDA KALMIŞ YA DA YÜZEYSEL OLMUŞ’

Ergene Nehri ve havzası ile ilgili, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, yerel yönetimlerin veya ilgili kuruluşların yaptığı özel bir çalışma var mıdır? 

Ergene Nehri ve havzası yıllardır gerek halkın tepkileri, yerel yönetimlerin çağrısı, gerek bilim insanlarının çalışmaları ve açıklamaları ile her zaman gündeme geldi. Bu durum ilgili bakanlıkları çeşitli çalışmalar yapmaya mecbur bıraktı. Fakat bunlar ya raporlarda kalan öneriler ya da yüzeysel, geçici faaliyetler olabildi. Ergene’de yanlış planlama, sınırları zorlayan ve geri dönülmez tahribata neden olan yoğun sanayi varlığı ve üstüne üstlük bir de arıtma sistemlerinin olmaması sorunu mevcut. Tüm bu sorun ve yanlışların bütüncül bir değerlendirme ile bilimsel temellere dayanarak ele alınması gerekmektedir. Aksi takdirde yapılacak çalışmalar yetersiz ve çözümden uzak kalmaya mahkûm.

‘PLANLANAN YENİ ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNDEN VAZGEÇİLMELİ’

Ergene Nehri üzerine yapılması gereken çalışmalar nelerdir?

Bugün yaşadığımız temel problem, bir konuya sadece o konu özelinde bakmakla başlıyor aslında. Oysa bugün ülke genelinde bir yaklaşım ve politika problemi yaşıyoruz. Doğal dengeyi bozmadığımız uygulamalar yapmayı temel yaklaşım olarak almadıkça sorunlar bir noktadan diğerine sıçrar, bir yerdeki geçici çözüm diğer yerdeki yeni soruna sebebiyet verir. Dolayısıyla her ne yapıyor isek, doğanın sınırlarını ve yenilenme kapasitesini göz önünde bulundurarak yapmakla yükümlüyüz. Ergene Havzası’ndaki sorunları ele aldığımızda çözüm önerileri de buradan hareketle belirginleşiyor aslında. Havzada kurulması planlanan yeni organize sanayi bölgelerinden mutlaka vazgeçilmesi gerekmektedir. Bölge ölçeğinde yapılacak bütüncül bir planlama yaklaşımı ile mevcut sanayi yoğunluğunun -özellikle en yoğun kirletici sonuçları olan tekstil, deri, metal eşya, kimya sanayinden başlamak üzere- ivedilikle azaltılması gerekmektedir. Sanayi yerine tarımsal üretimin teşvik edilmesi ama bununla birlikte zirai ilaçların kullanımının da yasaklanması ve denetlenmesi gerekiyor. Aynı zamanda bölgedeki evsel ve sanayi atıklar için doğru arıtma tesislerinin kurulması, doğru işletilmesi ve gerçek anlamda denetlenmesi, caydırıcı cezalar uygulanması olmazsa olmazdır.

Ergene Havzası'nda 16 adet sanayi bölgesi ve çok sayıda sanayi tesisi var. 
‘DAHA KÖKLÜ ÇÖZÜMLERE İHTİYAÇ VAR’

Tesislerin atık su arıtma sistemlerini kurmaları Ergene Nehri’ndeki kirliliği ne derece önleyici olacaktır? Atık su arıtma sistemlerinin buradaki önemi nedir?

Arıtma tesisleri, kirleticilere göre çeşitlilik arz etmekle birlikte gerek sanayi için gerek de evsel atıklar için olmazsa olmaz koşuldur. Atık su arıtma tesisleri kirletici unsurları bertaraf ederek alıcı ortama minimum kirleticinin ulaşmasını sağlar. Aynı zamanda denetlenebilirlik ve ölçümleme imkanları sağlar. Ancak Ergene Nehri arıtma tesislerinin olması durumunda dahi kaldıramayacağı bir yük ile karşı karşıyadır. Yoğun yapılaşma ve sanayileşme baskısı ortadan kaldırılmadıkça sadece arıtma tesisleri ile çözüm bulunabilecek bir durum söz konusu değildir. Daha köklü çözümlere ihtiyaç var.

‘MARMARA’DA BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA OLDU’

Ergene Nehri’nin kirliliğinin 50 kilometrelik borularla taşınarak Marmara Denizi’ne deşarj edilmesiyle ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Ergene Nehri ve kirliliğinden bahsederken Marmara derin deşarjı projesinden bahsetmemek olmaz. Çünkü Ergene’nin bahsettiğimiz bu kirliliği, son dönemde yapılan bu uygulamayla Marmara Denizi’ne direkt taşınmış oluyor. Doğru bir planlamayla önce sanayi yoğunluğunun ve yapılaşma baskısının ortadan kaldırılması ve sonrasında da doğru atık su arıtma uygulamaları ile bu kirliliğin temizlenerek tekrar olduğu yere geri verilmesi şeklinde çözülmesi gerekirken, bu proje ile kirlilik adeta halının altına süpürülüyor. Ne gerçek anlamda ana kirletici unsurları ve bu kirliliğin yarattığı tahribatı ortadan kaldırmış oluyoruz ne de bozulan ekosistemi kurtarmış oluyoruz. Sözde Ergene’nin temizlenmesi adı altında Marmara’ya ciddi bir yük bindirmiş oluyoruz. Zaten kirlilik anlamında doygunluğa ulaşmış bir noktada olan Marmara Denizi'nde bu durum bardağı taşıran son damla oldu. Marmara derin deniz deşarjı projesinin kesinlikle iptal edilmesi gerekiyor.

Raporunuz nasıl geliştirilebilir?

Ergene Nehri üzerine daha kapsamlı “Sahada Tespit ve Su Kirliliği Analiz Çalışması” planlanabilir. Sanayi tesisleri ve atık su arıtma tesislerini yerinde görme, fotoğraflama, kayıt altına alma, tesislerin deşarj noktalarındaki derelerden su numunesi alarak analize gönderme gibi işlemler yapılabilir.

‘ERGENE’NİN KİRLİLİĞİ SINIR AŞAN BİR SORUNA DÖNÜŞÜYOR’

Ergene Nehri’nin uluslararası su politikaları kapsamında önemi nedir?

Ergene Nehri uluslararası su statüsüne sahip olan Meriç Nehri üzerinden Ege Denizine ulaşıyor. Bu yönüyle Ergene Nehri aynı zamanda kirliliğini Meriç Nehrine ulaştırarak sınır aşan bir soruna dönüşüyor. Bulgaristan ve Yunanistan ile ülkemiz arasındaki sınırı oluşturan Meriç Nehri’nin bu durumu sadece Bulgaristan ve Yunanistan ile değil, aynı zamanda üyesi oldukları AB’nin de muhatap olduğu uluslararası bir soruna dönüşüyor.

‘ÜLKEMİZİN SİYASİ VE MADDİ ZARAR GÖRMESİ MÜMKÜN’

Arıtılmadan yapılan deşarjlar, uluslararası arenada Türkiye’yi nasıl etkiler?

Türkiye, Sınıraşan Çevresel Etki Değerlendirmesi (ESPO) Sözleşmesi ile Sınır Aşan Suların ve Uluslararası Göllerin Kullanımı (Helsinki) Sözleşmesi’ne maalesef taraf olmadı. Yine ülkemiz sınır aşan sular konusunda özellikle üye ülkeler ile iş birliğinde yetersiz kalmakta olup AB ilerleme raporunda da bu durum belirtildi. Bununla birlikte Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan arasında Meriç Nehri’ne ilişkin çeşitli anlaşmalar ve çalışmalar mevcut. Her ne kadar sınır aşan sular sisteminde her kıyıdaş ülke kendi bölgesindeki suyun kullanımında mutlak egemenliğe sahip olsa da bu kullanımların diğer kıyıdaş ülkelere zarar vermemesi sorumluluğunu da taşıyor. Bu sebeple ülkemizin Meriç Nehri’nde yarattığı kirlilik kadar sorumluluğa sahip olup yaptırımlara maruz kalması, siyasi ve maddi zarar görmesi mümkün.