Erkekler Mars’a, kadınlar Venüs’e

Financial Times gazetesinin araştırmasına göre dünyada ilk defa bir kuşak içindeki erkekler ve kadınlar ideolojik açıdan birbirlerinden farklı düşünüyor. Hem de hemen her ülkede… Buna göre, Z Kuşağı’nın erkekleri büyük ölçüde muhafazakârken, kadınları açık fikirli. Bir değil, iki Z kuşağı var. Konunun nedenine nasılına ve memleketteki yansımalarına bir bakalım.

Yenal Bilgici yenalbilgici@gmail.com

1.

1990’ların başında, dünyayı gümbür gümbür değilse de hafif hafif sallayan ve epey tartışma çıkaran bir kitap yayımlandı: ‘Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs’ten’. Amerikalı yazar ve ilişki danışmanı John Gray tarafından kaleme alınan eser, erkek ve kadın arasındaki problemlerin çoğunun iki cinsiyet arasındaki temel farklılıklardan kaynaklandığını iddia ediyordu. Gray’e göre erkek ve kadının hem ilişkilere hem hayata yaklaşımı birbirinden farklıydı; hatta o kadar farklıydı ki bu ikisi aslında başka gezegenlerin insanıydı. Erkekler, savaş tanrısı Mars’la özdeşleştirilen gezegenden, kadınlarsa aşkın ve güzelliğin tanrıçası Venüs’ün ismini alan gezegenden geliyordu. Dolayısıyla iki cinsiyet arasındaki tüm problemler bu temel farklılığı göz önüne alarak değerlendirilmeliydi. 

Kitap tüm dünyada milyonlarca sattı ve kısa sürede doksanlar popüler kültürünün önemli bir unsuruna dönüştü. Şimdilerde unutulmaya yüz tutsa da, o dönem televizyon dizilerinden gazete makalelerine, Gray’in bu eserine epey referans veriliyordu. 

Tahmin edersiniz (ya da hatırlarsınız), Erkekler Mars’tan Kadınlar Venüs’ten elbette çok da eleştirildi. Kitap, ilişki dinamiklerine dair belki işe yarar bazı şeyler söylüyordu ama esasen kadını ve erkeği stereotipleştirerek statükoyu da koruyordu. Hem gerçekten bu tür farklılıklar var mıydı? Kitabın sorduğu soruları kafaya takan birçok bilimsel araştırma bunun tam tersini ortaya çıkarmıştı: Fiziki farklılıklar bir yana, erkeklerin ve kadınların birbirinden ayrı insanlar olduğunu söylemek abesle iştigaldi. Ne psikolojik ne de sosyolojik açıdan, kadın ve erkek arasında böylesi bir farklılık olduğundan bahsetmek mümkün değildi. Tüm insanlar aynı gezegenden geliyordu. Dünya’dan.

2.

Ama… Houston, we have a problem.

Şimdi Dünya’da ciddi bir meselemiz var. Bir farklılık meselesi… Son yıllarda erkekler ve kadınlar arasında ama esasen genç erkekler ve genç kadınlar arasında giderek büyüyen bir uçurum. İdeolojik bir uçurum… Financial Times gazetesinin yaptığı bir araştırma, Z Kuşağı mensuplarının (kabaca 1995-2013 yılları arasında doğanlar) erkek ve kadın bireyleri arasında daha önce görülmemiş boyutlarda bir ideolojik farklılaşmayı ortaya koyuyor. 

Nedir bu farklılaşma? Bugün 30 yaş altındaki yetişkin kuşakta erkekler giderek muhafazakârlaşırken, kadınlarsa giderek daha yenilikçi ve açık fikirli hale geliyor. Gazete, bu tür bir farklılaşmanın tarihte ilk defa yaşandığını yazarken, bugüne dek aynı koşullarda yetişen, aynı kültür sahasının içinde yaşayan kuşaklarda, kadınlar ve erkekler arasında dünya görüşü açısından bir denge bulunduğunun altını çiziyor. 

Gazete bu farklılığı dünyanın her tarafında bulmuş. ABD’de, genç kadınlar buna göre erkek çağdaşlarından yüzde 30 puan daha özgürlükçü. Almanya’da da aynı; yüzde 30 puan. Birleşik Krallık’ta 20 puan. Güney Kore’de ise 50 puan. Bu ülkede, iki sene önceki seçimlerde genç erkekler muhafazakâr Halkın Gücü Partisi’ni desteklerken, genç kadınlar aynı oranda liberal Demokratik Parti’ye oy vermiş. 30 yaş üstü erkek ve kadınlar ise bu partileri aynı oranda, cinsiyetler arasında farklılık yaşanmaksızın  desteklemiş. Bir başka örnek: Polonya’da 18-21 yaş arası erkeklerin yarısı aşırı sağcı Konfederasyon Partisi’ne oy verirken, aynı yaş grubundaki kadınların sadece altıda biri ilgili partiye yönelmiş.

Bu araştırma dünyadaki tüm ülkeleri kapsamıyor; dolayısıyla birçok başka ülke gibi örnekleme dahil edilmeyen Türkiye ile ilgili bir bahis yok ama çıkan sonuçların küresel bir eğilimi yansıttığı söyleniyor. Buna göre erkekler daha savunmacı siyasetleri destekliyor, daha yabancı karşıtı, her anlamda daha muhafazakâr… Kadınlar dünyanın her tarafında özgürlükçü, liberal, müsamahakâr. Dünyanın her tarafında ilk defa bir kuşağın insanları, cinsiyetler bazında, aynı ortamlardan geçmelerine aynı kültürde büyümelerine rağmen ideolojik açından birbirinden ayrılmış. En azından iddia bu. (Bu araştırmayı yeterli görmeyenler, sonuçların abartıldığını düşünenler de var; mesela şurada.)

3.

Her halükârda ilginç bir araştırma, ilginç bir iddia. 

Peki ama neden böyle? Neden erkekler ve kadınlar ters yönlere gidiyor? Ayrıca önceki kuşaklardan çok daha özgürlükçü olduğu söylenen Z Kuşağı’na ne oluyor?

Financial Times, bu konular üzerinde çalışan, şu an Stanford Üniversitesi’nde ders veren ve yakında “Great Gender Divergence” isimli kitabı yayımlanacak akademisyen Alice Evans’ın değerlendirmesine yer vermiş. Evans, bir değil iki Z Kuşağı olduğunu söylüyor. Kadın ve erkek kuşakları… Dünyanın her tarafında bu böyle.   

Örneğin Hollanda’da… Bu konuyu haberleştiren Trouw gazetesi, Hollanda’da genç erkeklerin kadınlara oranla muhafazakârlaştığını yazıyor ve sebeplerini arıyor. Bir uzman, medya eğitimcisi Jacqueline Kleijer, sebep olarak erkeklerin ve kadınların ayrı online dünyalarda olduğundan bahsediyor. Sözgelimi erkekler gitgide daha “maskülen” modellerin etkisi altına giriyor. Bu alanda çok verilen bir örnek, sosyal medyanın en bilinen “adam” influencer’ı, kadın düşmanı demeçleriyle tanınan, şu an insan kaçakçılığı ve tecavüz suçlamalarıyla yargılanan, eski kickboksçu Andrew Tate.

4.

Erkekler ve kadınların dünyası birbirinden ayrılıyor mu? 

Bu, Türkiye’de özellikle tartışılması gereken bir soru. Ortada istatistik olmadığı için sadece kendi fikirlerimi söyleyebilirim (sizinkileri de duymak isterim). 

Ben bizde de benzer bir eğilimin olduğunu düşünüyorum.

Bizde örneğin, içinde illa kadın düşmanlığı bulunmasa da hatırı sayılır oranda erkeklik ululamasının yer aldığı, siyasi açıdan mevcut iktidardan ziyade askeri-endüstriyel kompleksi önceleyen (Teknofest’i ve Bayraktar’ı düşünebilirsiniz) ve giderek erkeksileşen bir bakış mevcut.

Bu bakış bir ifadesini de “at-avrat-silah” üçlemesinin modern versiyonlarında buluyor. Televizyon dizilerinde, futbol taraftarlığında, spor salonlarında ve bir ölçüde de -yine mevcut iktidarın tüm unsurlarında değilse bile- “Reisçilik”te buluyor.

Ayrıca muhalif kesimde de benzer “Reis”ler arayan bir “adam”lık kültürü bizde de mevcut.

Bana göre genç erkek nüfusumuz, iktidarıyla muhalefetiyle muhafazakârlaşıyor. Bekçileşiyor. Birer ahlak bekçisine dönüşüyor.

Kadınlarsa hiçbir şey yapmasalar bile sadece canlarını korumak için özgürlükçü olmak zorunda. Bu iki kültürün İstanbul Sözleşmesi üzerinde nasıl çatıştıklarını gördük. Yine dünyada gitgide büyüyen kadın düşmanı, “incel” adı verilen genç kesimin Türkiye’de de boy gösterdiğini, her gün her an sosyal medyada gözleyebilirsiniz, ki bu konu ileride daha çok baş ağrıtacağa benziyor.

Ama tabii esas mesele bu değil. Esas mesele bunun neden yaşandığı… Bana göre cevap sosyal medyada falan değil. Cevap  bugünlerin en önemli anahtarlarından birinde… Hem bizde hem dünyada ilk defa bu kuşak, bir önceki kuşağın ekonomik olarak altında kalacağını biliyor. Üstelik yukarı yönlü mobilitenin sınırlı olduğunun da farkında. Bir tepki gösteriyorlar. Erkekler içe dönerek, elde kalanı korumaya çalışarak, muhafazakârlaşarak; kadınlar ise zaten elde de bir şey olmadığından topyekûn değişimi seçerek tepki gösteriyorlar. Erkeklerin bir fazladan tepkisi de, kadınların son on yıllar içinde iş yaşamına daha yoğun ve daha eşit katılımına yönelik korumacılık, bunu da hesaba katmalı. Pabucun pahalı olduğunu biliyorlar.

Erkekler Mars’tan kadınlar Venüs’ten gelmemişti elbette. Ama belki şimdi farklı gezegenlere doğru yol alıyorlar.

Tüm yazılarını göster