90'lı yıllardan bu yana erkeklik kavramı bir tartışma alanı olarak gündemde. Raewyn Connell'in teorileştirdiği haliyle hegemonik erkeklik kavramı üzerinden hem akademik, hem de politik alanda bu konu üzerine tartışmalar devam ediyor. Connell'in düşüncesindeki tüm dünyada işleyen "küresel cinsiyet düzeni" ve bu düzenin temel dayanağı erkeklerin kadınlardan daha güçlü olması, onları boyunduruk altına alması, tahakkümü altında tutması tartışılıyor. Fotoğraf sanatçısı Ahmet Polat'ın Leica Gallery İstanbul'da yer alan "The Myth of Men" sergisi de farklı kültürler üzerinden günümüzde erkek olmanın anlamı üzerine yapılan bir araştırma sürecinin parçası.
Connell'den devam esersek...
Connell erkekliği tek bir şekilde değil, her toplumsal yapı içerisinde birbirinden farklılık gösteren, rekabet eden, birbiri ile çelişen erkeklik öğretileri, anlatıları, modelleri olduğunu vurgulamıştı. Yani, erkeklikler sadece tarihsel olarak farklılaşmıyor, farklı hiyerarşik kategoriler etrafında da ayrışıyor. Serginin de kendine baz aldığı erkeklik sosyolojisi, feminist ve queer bir perspektiften eleştirel bir şekilde inceleniyor, bu alanda çalışmalar artıyor. Ancak erkekliğin inceleme altına alınmasının bir sebebi de erkekliğin yaşadığı kriz.
Hollanda'da yaşayan ve 20 yıldır fotoğraf çalışmalarına devam eden Ahmet Polat'ın işleri The New York Times, Rolling Stone, Vogue, Vice gibi yayınlarda yer aldı. 2007 yılında İstanbul Modern'de gerçekleştirilen Kimsin Sen? sergisiyle çalışmalarını görme olanağı bulmuştuk. 2015 yılında Hollanda'nın en büyük fotoğraf festivallerinden Fotoweek yılın fotoğrafçısı olarak Ahmet Polat'ı ödüllendirmiş ve sanatçı bir yıl boyunca Hollanda'nın fotoğraf elçisi olarak çalışmıştı. The Myth of Men sergisi de aynı zamanda iki yıldır devam eden " What's in a Man?" isim bir projenin parçası.
"What's in a Man?" isimli çalışma, görsel sanatlar, tiyatro ve röportajlar aracılığıyla günümüz toplumunda erkek olmanın ne demek olduğunu araştıran bir ekibin ürünü. Projenin yaratıcı ekibi fotoğrafçı ve film yapımcısı Ahmet Polat, tiyatro yapımcısı ve televizyon sunucusu Lucas De Man ve yazar ve ses sanatçısı Rashif El Kaoui’den oluşuyor. 200 erkeğe yöneltilen "İlk kez ne zaman erkek gibi hissettiniz?" sorusu da bu çalışmanın temelini oluşturuyor.
Sergi siyah beyaz fotoğraflardan ve saniyede 750-1000 fotoğraf çekebilen yüksek hızda bir kameranın kullanıldığı renkli video-fotoğraflardan oluşuyor. Ayrıca üç kanal üzerinden akan fotoğraf serisinde bir yandan da röportaj yapılan kişilerin seslerini dinleyebiliyoruz. Bu da çalışmayı belgesel fotoğrafçılığa yakınlaştırıyor. Connell'in de işaret ettiği gibi yaşadığımız çağda tek bir erkeklik tanımı yok. Kültür, tarih, sınıf gibi farklarla erkeklik tanımları değişkenlik gösteriyor. Ahmet Polat'ın fotoğrafları da tek bir erkeklik algısı oluşturmuyor. Gündelik hayat içinde, çalışırken, çocuğunu severken, kitap okurken, eğlenirken ya da birçok erkeğin çoğunlukla yaptığı gibi zaman öldürmek için toplanırken görüyoruz. Erkeklik sosyolojisini temel alan birçok örnekte gördüğümüz gibi maskülen bir erkeklik portresi sunmuyor sergi. Keskin söylemleri olmayan bir çalışmayla karşı karşıyayız.
Erkeklik artık 90'lı yıllarda tartışıldığından farklı bir noktada. Erkeklik sosyolojisini temel alan birçok çalışmaya tanık olduk. Sergideki röportajlarda da gördüğümüz gibi erkekliğin bir baskı unsuru olduğu erkekler için bile kabul edilmiş bir durum artık. Böyle bir noktada The Myth of Men sergisi röportaj yaptığı öznelerine ve izleyicisine alanlar bırakarak klişe anlatıma kaçmaktan son anda kurtuluyor.
Projenin bu sergi dışındaki çalışmalarını da görmek sergiyi bütünlemiş olacak. The Myth of Men sergisi 2 Aralık tarihine kadar görülebilir.