1 Ekim Çin Halk Cumhuriyeti’nin 70'inci yıldönümü. 29 Ekim Türkiye Cumhuriyeti’nin 96'ncı yıldönümü. Yirminci yüzyılda kurulmuş ulus-devletler için ulusal günler hem yedi düvele başarı hikayelerini duyurma hem de geçmişle ve bugünle hesaplaşma vesilesi. Topyekun diplomatik yalıtılmışlıktan çıkıp otuz yılda dünyadaki ikinci büyük ekonomi haline gelen Çin, özerk bölgesi Hong Kong’da dinmeyen protestoların, Amerika’yla pek kararsız bir ticaret savaşının ama daha da önemlisi yoksulun alabildiği tek et olan domuz fiyatlarının şahlandığı bir dönemde parti-devletin yetmişinci yılını kutluyor. On beş bin kişinin görev aldığı, seksen dakika sürecek ve ünlü yönetmen Zhang Yimou tarafından hazırlanan bir askeri resm-i geçit şovuyla kutlayacak üstelik.
Cumhuriyet Bayramı Çin halkı için bir haftalık tatil, Çin devleti içinse bir aylık bir gerginlik sebebi. Medyaya sansür artıyor, sivil toplum ve akademi devletle gereksiz sürtüşmeler yaşamamak için etkinliklerini ekim sonrasına erteliyor.
Türkiye’de Sevr sendromu tabir edilen, Avrupa ülkelerinin Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı sırasındaki jeopolitik/ekonomik emellerini bugün de devam ettirdikleri düşüncesi ve ülkece gurur duyulabilecek her başarının ‘Batı’ya gününü gösterme, Batı’yla yaşanacak her gerginliğin de Sevr ‘aşağılanmasını’ hatırlamaya bir vesile olduğu toplumsal hafızanın bir benzeri Çin’de de var.
On dokuzuncu yüzyılın ortasında Afyon Savaşları’nda İngiliz İmparatorluğu'na yenilerek tarihinin ilk modern anlaşmasını oldukça eşitsiz şartlarda imzalamak zorunda kalan Çin için de bir “Nanjing sendromu” olduğundan bahsedebiliriz. Çin milliyetçileri de zaten buna “Yüzyıllık Aşağılanma” adını veriyorlar. Çin’in modern tarihindeki her başarı öyküsü bu aşağılanmanın üstesinden gelinmesi metaforuyla kutlanıyor. 1949 Devrimi, sosyalist olduğu kadar anti-emperyalist ve üçüncü dünyacı bir başarı olarak sunulurken, 2008’de Çin’in ilk defa olimpiyatlara ev sahipliği yapması ülkenin artık sadece üçüncü dünya lideri olmadığının, gelişmiş ülkeler ligine katıldığının bir işareti olarak kutlandı.
2010’lu yıllara geldiğimizde ise beklentilerin ötesinde merkeziyetçi ve güvenlikçi bir lider olduğunu ortaya koyan Xi Jinping’in Çin için yeni bir dönem başladığını ilan etmesine tanık olduk. Önceki liderler Çin’in hâlâ kalkınmakta olan bir ülke olduğuna vurgu yapıp artık adı Küresel Güney olmuş olan üçüncü dünyayla dayanışma mesajları verirken, Xi’nin Çin’i yeni bir dünya düzeninin belirleyicisi olmak niyetinde.
Kuşak ve Yol Projesi'yle, daha önce tartıştığımız yeşil teknolojilerle, merkezine oturduğu finans ağlarıyla, uluslararası örgüt donörlüğüyle dünya liderliğine oynayan Çin aynı anda varoluşsal kaygılarla kıvranıyor. 2019, sosyalist cumhuriyetin olduğu kadar birçok başka önemli anmanın da yıldönümü.
İlki Çin aydınlanmasının, kültürel modernleşmesinin mihenk taşı kabul edilen 4 Mayıs Yeni Kültür Hareketi’nin 100'üncü yıldönümü. Devlet işlerinin halk dilinde halledilmesi, yurttaşlık hakları, bilimsel eğitim gibi talepleri olan 4 Mayıs’ın toplumsal hafızası iki ayrı yöne çekilebilir. Özgürlükçü aydınlar 4 Mayıs’ı bir demokratikleşme çağrısı olarak okurlar, devletçi aydınlar bir milliyetçilik manifestosu olarak. Bu sene 4 Mayıs’ın yıldönümünde hangi yorumun baskın çıkacağı gergin bir bekleyişe neden oldu. En sonunda spontane bir toplu eylemliliğin önünü kesmek için 4 Mayıs 1 Mayıs’la son anda birleştirilerek bir haftalık tatilde özellikle büyük şehirlerde yaşayanların ve en önemlisi üniversite öğrencilerinin tatile ya da memleketine gitmesi teşvik edildi. Bütün diğer toplantıların yasaklanması ve sosyal medyanın sansürlenmesiyle bir tek Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in sesi duyuldu, o da 4 Mayıs’ı bir yurtseverlik sembolü olarak ilan etti. Bu eksiltmeli yorumun yarattığı hayal kırıklığı kamuoyuna yansıdı ama. Benim gözlemim de, sıradan insanlarda bu milliyetçi söylemin göz devirmelerle karşılandığı yönünde.
4 Mayıs’ın demokratik yorumunun doğrudan mirasçısı olan bir hareket 1989’da Tiananmen Meydanı'nın aylar süren işgali ile doruk noktasına ulaşan demokrasi hareketiydi. Bu hareketin öncüleri de aydınlar ve üniversite öğrencileriydi. Bu demokrasi savunucusu kuşak illa da rejim değişikliği talep etmiyordu belki ama çoğulculuk, insan hakları, siyasete halkın katılımını istiyorlardı. Ne zaman ki artan enflasyonla beli bükülen mavi yakalı işçiler de saflara katıldı, Çin devleti bir daha geri dönemeyeceği bir adım attı. Tiananmen’i şiddetle bastırmak Çin devletini toplumsal güçlerle müzakere edemeyeceği, hep güvenlik kaygılı, hiyerarşik bir ilişki kurmak zorunda kaldığı bir yola itti. Bu yıl, Tiananmen’in otuzuncu yıldönümüydü. Ülke dışında anıldı, ülke içinde hak savunucuları ‘şu hassas günler geçsin de işimize gücümüze devam edelim’ diye seslerini çıkarmadı.
2019 ayrıca, 2009’daki Urumqi olaylarının onuncu yıldönümü. Göçmen işçiler arasında çıkan ve etnik ayrımcılığın neden olduğu gerginliğin ordu tarafından bastırılması Çin’in Xinjiang’da iktisadi kalkınmaya dayalı politikaları bırakıp ülkenin azınlıklarını bir kamu güvenliği sorunu olarak görmeye başladığı bir süreci doğurdu.
1 Ekim’e giden süreçte Xi Jinping ve hükümet ile parti merkez komitesinin tüm üyeleri değişik devlet kurumlarında toplantılara katılıyorlar ve önümüzdeki dönemin sinyallerini veriyorlar. Cumhurbaşkanı Xi, 22 Eylül’de katıldığı bir toplantıda ülkenin yeni yaşının gündeminin “yurtseverlik eğitimi” olacağını açıkladı. Hong Kong’daki protestolara da, Amerika’yla Huawei krizi ve ticaret savaşına da, temel gıda maddelerinde yaşanan enflasyona da çare Çin halkının daha da yurtsever olması.
Yurttaşlarından kendisine güvenmesini isteyen Çin devleti, karşılığında 2025 yılına kadar yoksullukla ve yolsuzlukla mücadeleyi, bölgeler ve sektörler arasındaki farkları kapatmayı, Amerika ve Japonya’yı geçmeyi, Tayvan konusunu halletmeyi vadediyor.
25 Eylül’de, şaşaası, maliyeti ve işlevi açısından İstanbul Havaalanı'yla karşılaştırılan Pekin Daxing Havaalanı törenle açıldı. İstanbul Havaalanı'nın cumhuriyetin 95'inci yıldönümü olan 29 Ekim’de henüz hazırlıklar bitmeden açılması gibi bu havaalanı da 70'inci Cumhuriyet Bayramı öncesinde açıldı ama bir süre daha çalışmayacak.
Cumhuriyet bayramlarında Mao Zedong’un ve geçmiş liderlerin nasıl anılacağı Mao sonrası dönemde hep bir soru işareti oldu. Deng Xiaoping “Mao’nun yaptıklarının yüzde yetmişi doğru, yüzde otuzu yanlıştı” dediğinden beri bu iki arada bir deredelik Çin hükümetlerinde hüküm sürüyor. Xi hükümeti Mao dönemi söylemlerini öncekilerden çok daha fazla kullanıyor ama gözlemciler bu cumhuriyet bayramının Xi’nin tek adam gösterisi olacağından ve geçmiş liderlerin, hatta kendi ekibinden başka kimsenin esamisinin okunmayacağına emin. Ülkenin geçmişiyle yaşadıkları kırılmalar aynı olmasa da Xi ve Erdoğan’ın birbirlerinin yönetim anlayışlarını neden takdir ettiklerini görebiliyoruz.
Bir yandan uluslararası düzlemde Sevr’in ve Nanjing’in gölgesinden çıkmış güçlü bir devlet olma iddiasında, diğer yandan toplumsal sözleşmesi çözülme tehlikesinde iki ülkede cumhuriyet bayramları hep sancılı.