Ermeni katliamının şifreli telgrafları

Taner Akçam, Naim Efendi isimli bir Osmanlı bürokratının gerçekten yaşadığını ve bir Hatırat kaleme aldığını kanıtlamaya çalışıyor. O Hatırat’ın içinde İttihat ve Terakki’nin lideri ve dönemin İçişleri Bakanı Talat Paşa’nın Ermenilerin katledilmeleri için emirler yağdıran şifreli telgrafları da var.

Abone ol

Selçuk Gürsoy

Naim Efendi alkolik ve kumarbaz bir Osmanlı memuruydu. Bu iki alışkanlığı nedeniyle, sürekli paraya ihtiyaç duyuyordu. 1915 yılında Res-ül-Ayn’da reji idaresinde memur olarak çalışırken Halep’e, Ermeni tehcirini yöneten Sevkiyat Müdürlüğü’ne tayin edildi.

1915 yılı içinde Anadolu’nun çeşitli yerlerinden yola çıkarılan Ermeni kafilelerinden hayattan kalabilenler Halep’te toplanmıştı. 1915 yılının Kasım ayında hükümet yeni bir kararla Halep ve civarında bulunan bütün Ermenilerin daha güneye, çöle, Deyr ez-Zor’a gönderilmelerine karar verdi.

Taner Akçam, Naim Efendi’nin Hatıratı ve Talat Paşa Telgrafları Krikor Gergeryan Arşivi, İletişim Yayınları

Naim, Sevkiyat Müdürlüğü’nde başkâtiplik görevine atandığı için İçişleri Bakanlığı tarafından Halep’e yazılan telgrafları görebiliyordu. Belki vicdan azabı çektiği için, belki de para edeceklerini düşündüğünden, bu telgrafların kopyalarını çıkardı ve sakladı. Bunları kendi gözlemleri ve açıklamalarıyla da birleştirerek, hatırat şeklinde kaleme aldı.

Elindeki hatıratı ve belgeleri 1918 yılında İstanbullu bir Ermeni aydına, Aram Andonyan’a sattı. Andonyan da bu hatıratı ve belgeleri 1920-21 yıllarında Ermenice, İngilizce ve Fransızca olarak yayımladı.

1983 yılında Türkiye’de Şinasi Orel ve Süreyya Yuca imzasıyla Ermenilerce Talat Paşa’ya Atfedilen Telgrafların Gerçek Yüzü adlı bir kitap yayımlandı. Yazarlar, Andonyan’ın yayımladığı hatıratın ve telgrafların sahte olduğunu iddia ediyorlardı. Yazarlara göre 1) Naim Efendi isimli bir Osmanlı memuru yoktu; 2) Dolayısıyla böyle bir hatırat gerçek olamazdı; 3) Talat Paşa’ya ait olduğu söylenen belgeler tahrif edilmiş, sahte belgelerdi. Bunun en önemli kanıtı da, yayımlanan telgraflarda o zamanki şifreleme sisteminin kullanılmamış olmasıydı.

Orel ve Yuca’nın kitabından sonra hatırat ve belgelerin sahte olduğu genel olarak kabul gördü. Yayımlanan telgraflar, Talat Paşa’ya ait sahte telgraflar olarak anılmaya başlandı. Eleştirel tarihçiler bile çalışmalarında hatıratı ve belgeleri yok saymayı ve tartışmamayı tercih ettiler.

Taner Akçam bu çalışmasında, önce Naim Efendi isimli bir Osmanlı bürokratının gerçekten var olduğunu ve Halep’te Sevkiyat Müdürlüğü’nde çalıştığını kanıtlamakla işe başlıyor. Bunun için Osmanlı Arşivi’nde Naim Efendi’nin adının geçtiği belgelerin peşine düşüyor. Gerçekten de 1915 yılının Kasım-Aralık aylarına ait yazışmalarda, Halep’te Naim Efendi adında bir bürokratın çalıştığını gösteriyor. Buna göre Naim Efendi, 26 yaşında, Silifkeli, evli, Hüseyin Nuri oğlu, bir memurdur. (s. 46 vd.)

Taner Akçam, Naim Efendi’nin gerçekten var olduğunu kanıtladıktan sonra bu defa Naim Efendi’nin hatıratında anlattığı olayların iz düşümlerini Osmanlı belgelerinde araştırmaya başlıyor. Naim Efendi’nin anlattığı toplam on olayın gerçekten de onun anlattığı gibi olduğunu belgelere dayanarak gösterebiliyor. Taner Akçam’a göre Naim Efendi’nin hatıratının otantikliği açıkça kanıtlanmıştır. (s. 102)

İşin en zor kısmı ise, Talat Paşa’ya ait olduğu iddia edilen telgrafların gerçekliğinin kanıtlanmasıdır. Orel ve Yuca belgelerin sahte olduğu konusunda 12 temel tez öne sürmüşlerdi. Örneğin, Naim Efendi’nin verdiği belgelerin Dâhiliye Nezareti’nin Gelen-Giden Evrak defterlerinde kayıtlarının bulunmadığını söylüyorlardı. Oysa söz konusu defterler araştırmacılara açık değildir, gösterilmemektedir. Akçam bu defterlerin araştırmacılara açılmasını talep ediyor. Ayrıca Akçam’a göre Talat Paşa, yazışmalarının bir bölümünü evine kurdurduğu özel bir telgrafla gerçekleştirmekteydi.

Telgrafların gerçek olup olmadığı konusundaki en önemli argümanlardan biri de şifreleme tekniği ile ilgilidir. Akçam, binlerce belgeyi inceleyerek, Orel ve Yuca’nın bu konudaki iddialarının da doğru olmadığını kanıtlamaya çalışmıştır. Ancak bu konunun kesinliğe kavuşabilmesi için, 1914 sonrasına ait şifre anahtar defterlerinin araştırmacılara açılması gerekmektedir. Osmanlı Arşivi’nde en son 1914 yılına ilişkin şifre anahtar defteri mevcut olup, sonrası yoktur. Oysa Akçam, 1914 sonrasına ait bazı şifreli telgrafların Arşiv çalışanları tarafından çözüldüğünü görmüştür. O halde defterler mevcuttur, fakat saklanmaktadır. Akçam bu durumu, Naim Efendi’nin verdiği telgrafların doğru olduğunun bir kanıtı olarak görmektedir. (s. 100)

Talat Paşa’ya Ait Olduğu İddia Edilen Telgraflardan Örnekler

(Telgrafların dili sadeleştirilmiştir. Telgraflarda Ermenilerden “eşhas-ı malume” yani “malum şahıslar” olarak söz edilmektedir.)

“Ermeniler için Türkiye arazisinde yaşamak, çalışmak gibi haklar tamamıyla kaldırılmış ve bu bâbda hükümet bütün mesuliyeti kabul ederek beşikteki çocuklarına varıncaya kadar bırakılmaması emrini vermiştir. (s. 21)

“Türkiye’de mevcut bütün Ermenilerin tamamen mahv ve imha edilmelerinin Cemiyetin (İttihat ve Terakki Cemiyeti) emriyle Hükümetçe kararlaştırıldığı evvelce de bildirilmişti… kadın, çocuk, sakat diye düşünülmeyerek imha önlemleri ne kadar feci olursa olsun, vicdani duygulara kapılmadan varlıklarına son verilecektir.” (s. 22)

“… merhamet ve acıma duygularına kapılmadan, onların tümünün varlığına son vererek Türkiye’de Ermeni isminin kalmaması için, canla başla gayret gösterilmesi…” (s. 22)

“Bazı yerlerde açılan yetimhanelere malum şahısların çocuklarının da kabul edildiği anlaşılmaktadır. Bunların yaşamalarından, hayatlarından devletçe mazarrattan (zararlar) başka bir şey tasavvur olunmadığı halde ya gerçek maksadı idrak edememek aczi veya hafife almak emeliyle bu kişilerin beslenmesine ve yaşatılmasına çalışmak, onlara acımak kesinlikle hükümetin amacının karşında olmak demektir…” (s. 114)

“Yol boylarında yığılmış kalmış olan malum şahısların cesetlerinin yabancı subaylar tarafından görülüp fotoğraflarının alındığı işitilmekte olduğundan bunların hemen gömülmesiyle açıkta bırakılmaması…” (s. 140)

“Yollarda kalan ölülerin gömülerek cesetlerin dere ve göl ve nehirlere attırılmaması…” (s. 142)

“Yürüyüş sırasında malum şahıslar hakkında halkın işleyeceği bütün suçlar hükümetin amacını gerçekleştirmiş olacağından kanuni takibata gerek yoktur.” (s.167)

YENİ ÇIKAN KİTAPLAR

Naim Efendi’nin Tanıklıklarından Örnekler:

“Öldürmek bir sevda, bir kutsal alışkanlık halini almıştı.” (s. 175)

“Felaket, sefalet, hastalık yüzünden günde yedi, sekiz yüz Ermeni ölüyor. Bunlar yollarda çamurlara gömülmüş, vahşi kuşlar tarafından her tarafı delik deşik olmuş, insanlık vicdanını sızlatacak halde idi.” (s. 201)

“Dört yaşından itibaren bütün çocuklar da ölüme mahkûm edilmişti.” (s. 205)

"Türkiye’nin geniş topraklarının hangi köşesine bakarsanız, en karanlık kovuklarda, insafsızca parçalanmış Ermeni cesetleri ve iskeletleri bulunacak.” (s. 224)

“Gelen şifreleri kaydettikçe titriyordum. Bütün bir millet, kendi kadın ve çocuklarıyla, ölüme mahkûm edilmişti.” (s.225)