Ermenistan’da siyasal kültür değişiyor
Sivil toplum gönüllüsü Edgar Haçatryan Ermenistan'da eski Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ve Cumhuriyetçi Parti hegemonyasının kırılmış olması sonrasındaki gelişmeleri Gazete Duvar'a değerlendirdi. Haçatryan geçmişte halkta var olan umutsuzluk, hissizlik ve umursamazlık hissinin ortadan kalktığına dikkat çekiyor.
Elif Aksu Kaya
DUVAR - Erivan’a 17 Ağustos günü varmıştım. Otel görevlisi işlemlerimi bitirir bitirmez “Bu akşam Cumhuriyet Meydanı’nda devrim kutlaması var, isterseniz gidin” dediğinde yüzüne anlamadan baktım. Ermenistan’da sokak gösterileri olduğunu ve iktidarın değiştiğini biliyordum, ama insanlardaki devrim coşkusunun oraya gidene dek farkında değildim. Benim eksikliğim de olabilir; yine de Ermenistan sözkonusu olduğunda jeopolitik denklemlerden, büyük oyunlardan azade bir şeyler okumak kolay değil Türkiye’de. O akşam bir milyon nüfuslu Erivan’ın dörtte biri o meydandaydı sanırım ve Paşinyan’ın konuşmasının tek kelimesini anlamasam da havadaki canlılığı ve umudu hissetmemek mümkün değildi. Bu izlenimlerim Erivan dışına çıktığımda da sürdü. On yıllık iktidarın devrilmesine giden protesto gösterileri sırasında başkente yürüyüşler başlatan küçük şehirlerde de aynı gururlu değişim umudu göze çarpıyordu. Bu hafta sonu, 9 Aralık günü, Ermenistan’da yeni parlamento seçimi yapılacak ve yeni bir dönem başlayacak. Bugüne kadar olan süreçle ilgili merak ettiklerimi, Gümrü’de başlayan protesto yürüyüşünün ilk durağı olan Vanadzor şehrinde uzun yıllardır sivil toplum faaliyeti yürüten Edgar Haçatryan’a sordum.
Merhaba Edgar. Ermenistan’da sivil toplum alanında çalışıyorsun, bize hem kendi çalışmalarından hem de Ermenistan’da sivil toplum faaliyetinin durumundan bahsedebilir misin?
Ben Ermenistan’dan Edgar Haçatryan. Vanadzor’da faaliyet gösteren Peace Dialogue adlı sivil toplum kuruluşunun yöneticisiyim. Peace Dialogue özetle çatışma etkisi altında ve çatışma sonrası toplumlarda insan haklarının korunması ve ilerletilmesi, çok katmanlı diyaloğun, barış kültürünün, demokrasinin ve demokratik kurumların geliştirilmesi hedefleriyle çalışıyor.
Ermenistan sivil toplumu homojen değil, dolayısıyla sivil toplum faaliyetinden genel hatlarıyla söz etmek zor. Şu an Ermenistan’da kayıtlı olan 5000’in üzerinde sivil toplum kuruluşu (STK) var, bunların çoğu kâğıt üzerinde kuruluşlar. Bu kuruluşları üç ana gruba ayırmak mümkün: Birinci grup, Nisan 2018’deki Kadife Devrim’den önce en geniş STK kesimini oluşturan hükümet eliyle kurulmuş STK’lardır. Önceki hükümetin temsilcileri ya da eski rejimin desteklediği oligarklar tarafından kurulmuş, ülkedeki somut politik ve sosyal süreçlerle ilgili kamuoyu oluşturmak ve rejimi sürdüren araçlardan biri olarak sivil toplum üzerindeki kontrolü tek elde toplamak amacıyla sürekli desteklenmiştir. Ermeni STK’larının en büyük ikinci kesimi hayır işleriyle uğraşanlardır. Bu tür STK’lar büyük ölçüde dünya genelindeki Ermeni Diasporası tarafından desteklenir. Çalışmalarının odak noktası, kötü ekonomik ve sosyal koşullarda yaşamlarını sürdürebilmeleri için çeşitli hassas gruplara destek olmaktır. Üçüncü ve en küçük grup ise savunuculuk eksenli olarak adlandırılan STK’lardır. Bunların ana görevleri hükümet faaliyetlerini izlemek, yasal ve politik değişiklikler için lobicilik faaliyetlerinde bulunmak, insan haklarını korumak ve ilerletmeye çalışmak vb.’dir. 2018’deki Kadife Devrim’in öncesinde bu STK’ların çoğu rejime eleştirel yaklaşıyor, bunun karşılığında eski rejim ve onun destekçileri tarafından potansiyel tehdit olarak algılanıyordu.
Yeni siyasal süreçlerin Ermenistan’daki sivil toplumu nasıl etkileyeceği konusunda bir öngörüde bulunmak zor. Şimdilik, ağırlıklı olarak az önce belirttiğim üçüncü gruptan olmak üzere çok sayıda coşkulu sivil toplum aktörünün yeni hükümete katıldığını görebiliyoruz. Bu bir yandan iyi bir şey çünkü yeni yönetimin planladığı değişimleri hayata geçirmek için elinden iş gelen ve sorumluluk sahibi insanlara ihtiyacı var; fakat diğer yandan bu durum, sivil toplumun hükümet politikalarına eleştirel yaklaşan kesimini zayıflatmak gibi bir riski de içeriyor.
Ermenistan’da haftalarca süren hükümet karşıtı protestoların ardından, 10 yıl cumhurbaşkanlığı yaptıktan sonra başbakan olmak isteyen Serj Sarkisyan istifa etti ve muhalif lider Nikol Paşinyan 8 Mayıs 2018’te başbakan oldu. Bu hükümet değişikliği sürecini özellikle Ermenistan halkının rahatsızlıkları ve talepleri açısından kısaca anlatabilir misin?
Gerçekten de birçok kişinin (özellikle sivil toplum aktivistleri ile rejime eleştirel yaklaşan siyasi liderlerin) Ermenistan’ın otoriterliğe doğru baş aşağı gidişi konusunda anlaşılması pek de zor olmayan kaygıları vardı. Fakat devrimi zincirlerinden boşandıran bundan çok daha büyük bir öfke dalgası oldu, halk toplumun her alanında ve kademesinde yaşanan haksızlıklara, adaletsizliklere karşı büyük bir öfke içindeydi. Binlerce insan yolsuzluğa bulaşan tüm oligarkların ve siyasetçilerin -ki bunlar genellikle aynı kişilerdi- adalet önüne çıkarılmasını talep etti. Paşinyan’ın ana hedeflerinden ve vaatlerinden birisinin yolsuzlukla mücadele olması bu anlamda önemlidir. Protestolar olumlu sonuçlar verdikçe insanlar daha da cesaretlendi. Paşinyan’ın başbakan seçilmesinin ardından tüm ülkede köylerde, kasabalarda, şehirlerde yerel gösteriler patlak verdi. İnsanlar kendi küçük devrimlerini başlattı ve yolsuzluğa bulaşan yerel yetkililerin ve politikacıların istifasını isteyen protestolar düzenledi.
Hükümet karşıtı protestolara katılan insanların profiline dair belirgin bir şey söylemek mümkün mü? Örneğin gençler ya da yüksek eğitimliler mi ağırlıktaydı? Kadınların katılımı nasıldı?
Sivil toplum 2003’ten beri Serj Sarkisyan’ın otoriterce hırslarına karşı giderek yükselen bir protesto içindeydi. Paşinyan’ı destekleyenlerin çoğu hükümet karşıtı çeşitli hareketlerden gelen kişiler. 2010'dan sonra ülkenin siyasi, toplumsal ve ekonomik koşulları iyice kötüye gitmiş, bu da sivil aktivizmin yoğunlaşmasını getirmişti. Tabii ki tüm bu aktivist gruplar protestolara katıldı, fakat Nisan 2018 devriminin itici gücü ağırlıklı olarak gençlerdi. Birçok uzmanın da belirttiği üzere, hareketin başarısı büyük ölçüde örgütlenme ağlarınca kotarılan protestolar protestoların taktiklerine ve araçlarına bağlıydı; protestocular sosyal medyayı, öğrenci çevrelerini, büyük ve küçük şirket çalışanlarından oluşan çevreleri ve sivil toplum örgütlerini kullanarak ülkenin birçok şehrinde eş zamanlı gösteriler düzenlediler. Erivan’da yüzlerce öğrenci sokaklara çıktı, “Boykot!” ve “Bize katılın!” sloganlarıyla yolları kesti, trafiği durdurdu, hükümet binalarını işgal etti.
Kadınlar barışçıl protestolarda göze çarpacak denli öndeydi, başkent Erivan’da hayatı durduran gösteriler sırasında kadın aktivistleri barikatlarda ve yol kesme eylemlerinde sık sık gördük. Gel gelelim protesto hareketinin liderliği bakımından, gösterilerdeki yüksek katılımlarına rağmen çok daha geri planda kaldılar. Bu konu devrim sırasında sosyal medya üzerinden yapılan tartışmalarda da konuşulmuştu, yeni yönetimin kadınların siyasete dahil edilmesi konusunda yeni bir yaklaşım göstereceğine dair umutlar vardı. Protestolar sırasında kilit roller üstlenen birçok kadın sivil toplum aktivisti politik kültürün bu kadar az değişmesinden duydukları düş kırıklığını dile getiriyor. Toplumsal değişimde kadının rolünün Ermeni kültüründe çok uzun süredir küçümsendiğini ve yeni hükümette toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele etmek için kadınları kamusal alanda varlık göstermeye teşvik edecek çok daha fazla şey yapılması gerektiğini söylüyorlar.
8 Mayıs’tan bugüne Ermenistan’da bir demokratik dönüşüm ve geçiş süreci yaşandığı söylenebilir mi? Yeni hükümet toplumun taleplerini karşılamak için ne gibi adımlar attı?
Yeni kurulan hükümet programını 7 Haziran 2018’de meclise sunmuş, program oy çokluğuyla onaylanmıştı. Programın temel önceliği, kamu iradesinin özgürce ifade edilmesini garanti altına alacak bir seçim yasası reformunu takiben erken parlamento seçimlerinin hazırlanması ve hayata geçirilmesi idi. Yeni hükümet programı ayrıca insan hakları sorununa, hukukun üstünlüğü konusuna ve yolsuzlukla mücadeleye de değiniyordu. Yeni hükümetin programında belirttiği konulara uygun şekilde hareket ettiğini söyleyebiliriz. Ne var ki meclis çoğunluğu yeni bir seçim kanununun kabulüne karşı çıktı, dolayısıyla önümüzdeki seçimler yine yürürlükteki seçim mevzuatına uygun olarak yapılacak gibi görünüyor.
Yeni hükümet toplumun her kademesinde yolsuzlukla savaşmak için ciddi bir politik irade gösterdi. Geçtiğimiz birkaç ay boyunca Ermenistan’da çok sayıda üst düzey yolsuzluk olayı ortaya çıkarıldı. Bunların arasında üst düzey politikacılar, askerî yetkililer, oligarklar ve eski cumhurbaşkanının akrabaları da var.
Çalışma arkadaşlarımdan biri yakın zamanda yazdığı bir makalede Ermenistan’daki bu yeni süreçle ilgili şöyle demişti: “Devrim, Sovyetler sonrası döneme karakterini veren umutsuzluğa, hissizliğe ve umursamazlığa bir son verdi.” Bence bundan daha iyi ifade edilemezdi. Devrim, toplumun demokrasiye ve demokratik bir toplumda halkın gücüne olan inancını yeniden tesis etti. Dahası, halkta bir adalet talebi yarattı.
Devrimin Ermenistan’daki siyasal kültürü değiştirmesi ve Cumhuriyetçi Parti’nin (eski cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın partisi) hegemonyasını kırması çok önemlidir. Bugün tanıklık ettiğimiz üzere, siyasal kültürdeki bu değişim geniş bir ideoloji yelpazesine yayılan yeni siyasi parti ve hareketlerin kurulmasını teşvik ediyor. Bu da eski rejimin sağcı, milliyetçi görüşlerini baskın görüş olmaktan çıkarıyor. Farklı siyasi ideolojiler (sol siyasetler, liberal siyasetler vs.) artık yüksek sesle dile getiriliyor. Bu yeni politik çeşitliliğin önümüzdeki erken seçime yansımasını umuyoruz.
Hükümetin Ermenistan’ın komşularıyla ilişkilerini netleştirme ve güncel jeopolitik sorunları ele alan alternatif politikalar geliştirme çabalarını da çok önemsiyorum ben. Yeni politikaların etkili olup olmayacağını uzun vadede daha iyi göreceğiz. O yüzden şimdilik ilgi ve sabırla gözlemleyelim.
Peki bu adımlar atılırken karşılaşılan güçlükler nelerdi?
Eski cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın da aralarında olduğu bazı eski yetkililer hâlâ büyük ölçüde özgürlüğün keyfini sürmekte. Bu nedenle Paşinyan’ın son zamanlardaki konuşmalarında en çok beklenti uyandıran kısımlar, yeni hükümetin hesap verme mecburiyetinin takipçisi olacağıyla, yargı mensuplarıyla eski devlet yetkililerinin ve ülkenin kuvvetli oligarklarının devam eden bağlantılarının üzerine gideceğiyle ilgili niyet beyan ettiği noktalar.
Yargı sisteminin eski rejimin temsilcileriyle bağının sürmesi ülke için hâlâ hayati bir sorun. Yeni yönetim, bu bağları koparmak için Geçiş Dönemi Adaleti (Transitional Justice) mekanizmalarını kullanma niyetinde. Bu yaklaşım, mağdurların uğradıkları zararların tazmin edilmesine dayanıyor. Mağdurlara ve mağdurun haysiyetine öncelik veriliyor ve insanların kendi yetkilileri tarafından istismar edilmesinin önüne geçecek, onların güvenliklerini ve onurlu yaşamalarını garanti altına alacak önlemler alınıyor.
Yakın dönemde önemli bir değişiklik daha yaşandı ve parlamento yapısının yeni döneme uygun hale gelmesi için seçimlerin erkene alınmasını isteyen Paşinyan istifa etti, bu şekilde erken seçimin yolu açıldı. Dışarıdan bakıldığında, hem siyasi güç odakları arasındaki çekişmenin hem de toplumun Paşinyan’a desteğinin sürdüğü görülüyor. Bu son süreçten kısaca bahsedebilir misin?
Evet, şu anda halk desteği bütünüyle Paşinyan’ın arkasında. Erken seçimin “muhalifleri”, yani Ermenistan Cumhuriyetçi Partisi, onun müttefikleri ve destekçileri meclisin olası feshine ve erken parlamenter seçimlere karşı kendilerini garanti altına almaya çalıştılar. Fakat bu partilerin arkasında kayda değer bir halk desteği yok ve parlamentoya yeniden seçilme şansları çok az.
Son olarak, toplumsal alanda çalışan birisi olarak Ermenistan’ın geleceğine ilişkin neler söylemek istersin?
Şu an için yeni hükümete ve onların yenilikçi politikalarına (biz de içinde olmak üzere) sivil toplumdan çok büyük bir destek olduğunu görüyorum. Bu durum hükümetin her şeyi mükemmelen doğru yaptığı anlamına gelmiyor, sivil toplumun gösterdiği bu sadakatin daha ziyade 2018 devriminin olumlu sonuçlarını sürdürmeye ve kurumsallaştırmaya yönelik olduğuna inanıyorum. Bizim de birçok başka sivil toplum aktörünün de yeni hükümetin eylemlerini dikkatle takip etmeyi sürdüreceğinden kuşkum yok. Ayrıca bir sivil toplum çalışanı olarak, yeni hükümetin sivil toplum aktörleriyle diyaloğa açık olmasından da memnunuz. Şurası açık ki tasarlanan reformları hayata geçirmek için gerek hükümetin gerekse sivil toplumun çok ama çok daha fazla çalışması gerekecek, ben de kişisel olarak Peace Dialogue’daki çalışma arkadaşlarımla birlikte bu ağır iş için elimi taşın altına koymaya hazırım.