İngiliz oyun yazarı William Shakespeare'in 'Othello' eserinde
bir sözü vardır: “Önce hayaller ölür, sonra insanlar”.
Fenerbahçe'deki ikinci Ersun Yanal dönemini hiçbir söz daha güzel
anlatamazdı. Hayaller kuruldu. Dili anlaşılmayan birçok duaya amin
dendi. Beklenti ateşine sürekli benzin döküldü ve o beklenti her
gün kendi katsayılarıyla çarpıldı. Ama matematik bir yerde takıldı.
Çünkü işlem en baştan yanlıştı. İşlem yanlış olunca sonuç da yanlış
oldu. Önce umut sönmeye başladı, pembe sisler dağılınca ertelenen
gerçeklerle yüzleşildi. Hayaller öldü yani. Ardından Ersun Yanal'ın
Fenerbahçe hikayesi son erdi.
Aslında Fenerbahçe'nin son iki yılı bile kitap olabilecek ilginç
bir hikaye. Her şey çok basit görünüyordu halbuki. 20 yıl başkanlık
yapan Aziz Yıldırım gidecekti, kulüp üzerindeki ölü toprağını
atacaktı ve sayın Ali Koç'un başkan olmasıyla beraber
kurumsallaşacak Fenerbahçe, bir dünya kulübüne dönüşecekti. Değil
mi? Böyle değil miydi büyük plan?
Normalde konuları kronolojik olarak ele alır ve analiz ederim.
Bu sefer kitabı tam ortadan açalım. Konuyu ve durumu çok basit
düşünelim.
14 Aralık 2018 tarihinde Fenerbahçe'de ikinci Ersun Yanal dönemi
başlamıştı. Çünkü sezona Phillip Cocu ile başlandı. Neden?
Milyonlarca Fenerbahçeli, Aziz Yıldırım'ın son yılında bile 1 yıl
boyunca “Er-sun Ya-nal” diye bağırırken neden Phillip Cocu ile
anlaşılmıştı? Çünkü Ali Koç'a Ersun Yanal sorulduğunda “Siz
benim vizyonumu anlamamışsınız” diye cevap vermişti. Yani ya Ersun
Yanal hiç gelmemeliydi Fenerbahçe'nin başına ya da 2018 yazında her
şeyin başında gelmeliydi. Kötü gidişin ve krizin tam ortasında bir
“kurtarıcı” olarak getirildi ki bu bizim milletimizin en kötü
alışkanlığı olduğunu düşünüyorum. Biri gelecek ve her şey düzelecek
mantığı. Tamamen gerçek dışı, irrasyonel bir yaklaşım. Tıpkı tüm
felaketlerden yine tek bir 'günah keçisi'ni sorumlu tutma zihniyeti
gibi.
Ersun Yanal, 15 aylık ikinci Fenerbahçe serüveninde 3 transfer
dönemi gördü. Şaka değil. Ali Koç ve Damien Comolli iş birliğinin
transferde hatalar zincirine birkaç halka da Ersun Yanal eklemedi
değil. Fenerbahçe'ye son 1,5 yılda gelen giden oyuncu sayısına
bakın, gerçekten çok ciddi bir sirkülasyon. Doğru transfer
diyebileceğiniz, “Evet, bunu transfer ettik” diye övünebileceğiniz
bir oyuncu yok gerçek manada. Beşiktaş'ta 4 sene oynayıp bir türlü
ilk 11 oyuncusuna dönüşemeyen Tolgay Arslan mı yoksa Galatsaray'ın
resmen kurtulduğu Serdar Aziz mi Fenerbahçe'de fark yaratacaktı?
Miha Zajc için 4,5 milyon Avro artı Salih Uçan verildi. Yani say
say bitmez gerçekten.
Fenerbahçe'nin genel resmini bir kenara bırakalım şimdilik ve
elimize sadece Ersun Yanal'ın vesikalık fotoğrafını alalım.
Ersun Yanal'ı transferlerden ötürü eleştirenler var. “Kadroyu
yanlış kuruyor” diyenler çokça fazla. Rakip analizi bana göre
sıfır. Maçın içinde hamlelerinde geciktiğini de söyleyenler oluyor.
Ersun Yanal'ın bütün bu konularda hataları olabilir. Her hocanın
olabiliyor zaman zaman. Ersun hoca bütün bu konularda hataları daha
istikrarlı da yapmış olabilir. Ama bence Ersun Yanal'ın Fenerbahçe
hikayesini sonlandıran asıl sebep bunlardan biri değil. Belki de
genel futbol kamuoyu ve Fenerbahçe taraftarı bazı gerçekleri
görmekten kaçıyor. Belki hataları yanlış yerlerde arıyor
herkes.
Anlatalım...
Ama öncelikle bir konuyu çok iyi anlayalım. Ersun Yanal'ın kara
kaşı ve kara gözüne, karizmasına vurulmamıştı Fenerbahçe taraftarı.
Ersun Yanal'ın futbolunu istiyordu Fenerbahçe taraftarı, Ersun
Yanal'ın futbol anlayışını. Aykut Kocaman'ın da gitmesini bu yüzden
istediler. Ama bu futbol hangi futboldu? 2013-2014 sezonunda Nisan
ayında şampiyonluğunu ilan eden Fenerbahçe'nin futboluydu.
O sezonki Fenerbahçe takımını şöyle bir hatırlayın; ileride
Webo, Sow, Kuyt, Emenike. Sağ bek Gökhan Gönül, sol bek Caner
Erkin. Emre Belözoğlu, şu anki halinden 6 yaş genç. Aykut
Kocaman'ın kurduğu takımdı o da. Sadece Emenike eklenmişti o yaz.
Peki rakipleri kimdi Ersun Yanal'ın? Fatih Terim'in Milli Takım'a
gitmesiyle hoca değiştiren bir Galatasaray. Ki idare sorunları da
vardı o sezon. FEDA sezonundan yeni çıkmış, ismini duymadığınız
oyunculardan kurulu bir Beşiktaş. O sezon Ersun Yanal'ın başarısını
da kabul etmek gerekir ama bir taraftan da hayal dünyasında
gezinmek yerinde, bir takım gerçeklerin de farkında olmak
gerekir.
Hep söylenir ya “İyi futbolcularla, iyi hoca olursun” diye.
Kesinlikle doğru. O dönemki kadronla “Biz şampiyon olacağız, diğer
takımlar sıralamayı belirlesin” gibi manasız söylemlerde bulunurken
bunun arkasında durmanı sağlayabilecek bir oyuncu grubun vardı. Ama
böyle bir dönemde, bu kadar yetersiz bir kadroyla, bir oyun planın
bile olmadan “mekanın sahibi döndü” ya da “biz şampiyon olacağız,
diğer takımlar sıralamayı belirlesin” gibi hamaset dolu söylemlerde
bulunursan hikayenin sonu bu olur. Ersun Yanal'ın hatası bu oldu.
Taraftarın gazına kendini kaptırdı ve gerçeklerden uzaklaştı.
Halbuki yapması gereken basitti. Tam tersi. Beklentiyi düşürüp,
oyuncularından ve kendinden o baskıyı alması gerekirdi.
Her maçın sonunda “Fenerbahçe büyük bir takımdır” diyerek büyük
hoca olunmuyor. Süper Lig'de Galatasaray'ın başında 9 sezonda 8 kez
şampiyon olmayı başaran Fatih Terim'in hiçbir maçın sonunda
Galatasaray'ın büyüklüğünü anlatan ya da manasız bir şekilde hayal
kurduran, hayal satan söylemlerde bulunduğunu hatırlamıyorum.
“Fatih Terim hep gazla guzla işi götürüyor” diyenlere ve Ersun
Yanal'a söylüyorum; Terim Kadıköy'e geldi ve seni taktikle dövüp
gitti. “Dövmek”ten kastımız tabii ki mecazi.
Görevi kendin bıraktın sözde. Gönderilmedin ya. “Fenerbahçe bana
ihtiyaç duyduğunda her zaman varım” diyorsun, e Fenerbahçe'nin şu
an durumu ortada. Sana ihtiyacı var, neden bırakıp gidiyorsun? Bu
işler hakikaten insanın aklıyla alay eden işler. Görevi bıraktın,
saygı duyulması gerekir. Sonuçta herkesin kendi kararı. İnsanların
kararını saygı duymak durumunda herkes. Peki Trabzonspor maçına
çıkmak nedir?
Dersin boş olduğunu öğrendiğinde havaya uçan öğrenciler bir anda
kapıdan içeri giren rehberlik hocasını görürler. Ersun Yanal'ın
Trabzonspor maçında yaptığı budur. Ama bu konuda hata sadece Ersun
Yanal'ın değildir. Kurumsallıktan bahseden sayın Ali Koç'a sormak
istiyorum; görevine son verilen veya ayrılan bir teknik direktörün
Trabzonspor gibi ciddi bir deplasmanda takımın başında çıkmasının
neresi kurumsallıkla ilişkilidir? Bunu gerçekten sorgulamak
gerekir. Ersun Yanal'ın, Trabzonspor maçına çıkmaması
gerekirdi.
Ersun Yanal, Türkiye'nin kaliteli teknik direktörlerinden biri
değildir diyemezsiniz. Belki de kariyeri bundan sonra hep geriye
doğru gidecektir. Sonuçta Mustafa Denizli gibi 1.lig'den takım alıp
çıkarabilecek, 'challenge' yapabilecek, meydan okuyabilecek bir
hoca mıdır bunu zamanla göreceğiz. Çok büyük istek üzerine yeniden
yayınlanan bir dizinin bölümü gibi düşünün. Bu sefer tutmadı.
Fenerbahçe taraftarına kurdurduğu hayaller, Fenerbahçe'deki
kariyerinden önce bitti. Evet, Ersun Yanal'a ayrılan sürenin sonuna
geldik...