AKP’nin eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, deprem felaketini öne sürerek seçimlerin bir yıl ertelenip 2024’te belediye seçimleriyle birlikte yapılmasını önerdi. Bu arada Yüksek Seçim Kurulu’nun da (YSK) yine deprem felaketini öne sürüp seçimleri erteleyebileceği görüşleri ortaya atıldı.
Tüm hukukçu uzmanların birleştiği nokta, savaş koşulları dışında anayasal olarak seçimlerin ertelenmesi mümkün değil. Öte yandan YSK’nın afet koşullarını öne sürerek seçimleri erteleme yönünde hiçbir yetkisi yok.
YSK’nın böyle bir yetkisi olmadığı gibi esas görevi seçimlerin güvenlik içinde yürütülmesi ve seçim itirazlarının değerlendirilmesi göreviyle yükümlü olmasıdır. Seçimin ertelenmesi yasal olarak YSK’nın görev tanımı içinde yer almadığı gibi ancak savaş halinde TBMM’ye ait bir yetkidir.
Aksi bir durum, YSK’nın kendiliğinden seçimleri erteleme girişimi, Anayasa’dan kaynağını almadığı için yok hükmündedir ve muhalefetin de ifade ettiği gibi bir “darbe" niteliği taşır.
SEÇİM TARİHİ: 18 HAZİRAN 2023’TÜR
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, daha önce seçimlerin 14 Mayıs 2023’te yapılacağını açıkladıysa da bu yönde yasal bir girişim ve meşru bir işlem yapılmamıştır. Deprem felaketi nedeniyle seçimler, 14 Mayıs 2023’te yapılmasa bile yasal ve anayasal olarak seçimin yapılma tarihi 18 Haziran 2023’tür.
Deprem bölgesindeki seçmen kütüklerinin yenilenmesi ve güncellenmesi için dört aylık bir zaman vardır. YSK da, bu süre içinde gereken hazırlığı yapabilme olanağına sahiptir, yeterli zaman vardır, bu çerçevede seçimlerin ertelenmesini gerektirecek bir durum yoktur.
CHP başta olmak üzere tüm muhalefet partileri de, seçimlerin ertelenmesine kesinlikle karşı çıkmışlar, net bir tavır koymuşlardır. AKP sözcüsü Ömer Çelik de, seçimlerin ertelenmesi konusuna değinmeden Bülent Arınç’ın sözlerinin partiyi bağlamadığını ifade etmiştir.
Ancak ne Cumhurbaşkanı Erdoğan, ne de başka bir AKP’li yetkili kesin bir dille seçimlerin ertelenmesine karşı çıkmamış, seçim tarihinin 18 Haziran 2023 olduğunu telaffuz etmemişlerdir.
ASIL AMAÇ; OHAL’LE SEÇİME GİTMEK
Cumhurbaşkanı kararnamesinin TBMM’de kabul edilmesiyle birlikte deprem gerçekleşen 10 ilde üç ay süreyle Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmiştir. OHAL, bu bölgede 10 Mayıs 2023’e kadar devam edecektir. Ancak bu süre TBMM tarafından dört aydan fazla olmamak koşuluyla sürekli uzatılabilir.
AKP, aslında deprem bölgesinde OHAL rejimi ile seçime gitmek istemektedir. 2016’daki darbe girişimi öne sürülerek OHAL ilan edilmiş ve 2017 anayasa değişikliği (referandumu) ve 2018 seçimleri bu rejimin koşulları altında gerçekleştirilmiştir.
OHAL’in ilan edilmesi demek, temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının tamamen ya da kısmen durdurulması demektir. Yargı denetimine tabi olmayan Cumhurbaşkanı kararnameleriyle toplantı, gösteri yürüyüşlerinin yasaklanması, ertelenmesi, izne tabi olması anlamına gelmektedir. Ayrıca gazete, dergi, broşür, el ilanı gibi seçimlerde kullanılabilecek her türlü malzemenin dağıtılmasının da yasaklanabileceği anlamını taşımaktadır.
MUHALEFETİN MİTİNGLERİ YASAKLANABİLİR
OHAL rejimi ile seçimlere gidilmesi halinde muhalefet partilerinin deprem bölgesindeki faaliyetleri, toplantıları, mitingleri yasaklanabilir, izne tabi hale getirilebilir. OHAL ilan edilen 10 il arasında Diyarbakır, Gaziantep, Adana gibi büyük şehirler vardır. Muhalefetin buradaki seçim çalışmaları güçlüklerle karşılaşabilir.
Bu çerçevede AKP, devletin acze düştüğü ve partisi aleyhine oluşabilecek koşullardan kurtulabilmek için OHAL düzeni içinde seçimlerin yapılmasına büyük bir gayret gösterecektir.
Seçimlerin ertelenmesi anayasal olarak ve hukuken savaş dışında mümkün olmadığından iktidar partisi, “erteleme” meselesini öne sürüp, yani “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” anlamına gelen OHAL’i devreye sokmak istemektedir.
2017 anayasa referandumu ile 2018 seçimlerinin OHAL rejimi altında yapılmamış olsaydı AKP’nin kazanma ihtimali zayıflamış olabilirdi. Çünkü “tek adam rejimi”ne geçen referandumda kıl payı ile “evet” oyu çıkmıştı.
AKP, ENKAZ ALTINDA KALDI
Deprem felaketi, AKP’nin, parti devleti haline dönüşen devletin enkaz altında olduğunu gösterdi. Liyakatsiz ve ehil olmayan kadrolarla doldurulan devlet kadrolarının beceriksizliği, çok net bir biçimde ortaya çıktı.
AFAD ve Kızılay’ın depremin ilk günlerindeki yokluğu, beceriksizliği, koordinasyon ve organizasyon eksikliği, toplumda büyük bir tepkiye yol açtı. AKP’nin 20 yıl boyunca kamu kurumlarının özelleştirilmesine, halkın doğal kaynaklarının talan edilmesine, yoksullaşmasına dayanan bu piyasacı, neoliberal politikalar çöktü, iflas etti.
AKP, piyasacı, rantçı, dinci bir rejimden yararlanan belli bir sermaye kesiminin çıkarlarını koruyan bir devlet yapısı oluşturdu. Aslında bir burjuva devletinin son tahlilde sermaye kesiminin ortak çıkarlarını koruyan bir mekanizmaya sahip olması gerekir. AKP, çok sınırlı bir sermaye fraksiyonun partisi haline geldi. TÜSİAD gibi büyük sermaye kuruluşlarının çıkarlarıyla örtüşmeyen politikalar izledi.
Devlet, Marksist açıdan egemen sınıfların bir baskı aracıdır. Genelde tüm sermaye sınıfının ortak çıkarlarını koruyan ve toplumda burjuva hukuku açısından meşruiyete ve rızaya sahip olabilen bir mekanizmadır.
Sadece belli bir sermaye fraksiyonun çıkarlarını koruması halinde, hem diğer sermaye gruplarının tepkisiyle karşılaşır, hem de toplumsal meşruiyetini kaybetme noktasına gelir. AKP, böyle bir noktaya doğru sürüklenmektedir.
MUHALEFETİN DİK DURMASI LAZIM
Tüm bu koşullar karşısında muhalefetin öncelikle seçimlerin 18 Haziran 2023’te yapılması konusunda çok net bir tavır ve ısrar içinde olması gerekiyor. Keza OHAL koşullarındaki bir seçime de şiddetle karşı çıkılmalıdır.
Depremin ilk günlerinden itibaren toplumsal dayanışma, çok güzel örnekler verdi. Halk, birlik ve beraberlik içinde yaralarını sarmaya çalıştı, çalışıyor. Meclis muhalefetinin yanı sıra depremin ilk gününden itibaren yardıma ve dayanışmaya koşan sosyalistlerin de, toplumsal muhalefetin de önümüzdeki süreçte emekten yana, kamucu bir anlayışla bu dinci, faşizan rejime son verebilmesine olanak vardır…