Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın Tahran ziyareti “olağan
dışı” olarak nitelendirildi. Sadece zamanlama olarak değil, Esad’ın
daha önce Moskova’ya yaptığı ziyarette olduğu gibi “yanına kimseyi
almadan” yaptığı ziyaret çeşitli yorumlara neden oldu.
Şarkul Avsat gazetesi yazarlarından Suriyeli gazeteci İbrahim
Hamidi Esad’ın ziyaretinin birçok alanda birçok tarafa mesaj
içerdiğini belirtiyor. Gerçekten de öyle.
Suriye’de yaşanan savaşın nedenlerinden birinin İran ve
dolayısıyla Hizbullah’ın da dahil olduğu “Direniş Eksenine”
yakınlık olduğu biliniyor. Batı da, Suudi Arabistan gibi bölgesel
güçler de Suriye’nin İran’dan uzaklaşması için geçmişte çok ve
açıkça çaba sarf etti ancak Şam yönetimi taviz vermedi. İran ile
işbirliğinin ötesinde bir nevi kader birliği görüntüsü veren ilişki
nedeniyle Suriye Batı tarafından şeytanlaştırılmakla kalmadı
ülkesinde, kaosu da gördü.
Savaşın bitmeye yüz tuttuğu bu dönemde de Suudi Arabistan ve
Batı’nın Suriye’ye dönmesinin ön şartlarından birisi yine İran.
Hatırlanacağı gibi bundan bir süre önce Suudi Arabistan yönetiminin
Esad’a maddi ve siyasi açık çek verdiği öne sürülmüş, Suudi
Arabistan’ın Şam Büyükelçiliği'ni tekrar açacağı belirtilmiş ve
Suriye’nin Arap Birliği’ne tekrar alınacağı ifade edilmişti. Yine
bundan önce İsrail saldırıları zaman zaman devam ederken gündeme
gelen İran varlığı konusunda Suriye “idare eder” bir tutum takınsa
da İran’a karşı net bir tavır sergilememiş ve bu konuda “trionun”
diğer ayağını oluşturan Rusya ile aynı çizgide olmadığını ortaya
koymuştu.
Esad’ın İran konusunda taviz vermez tutumunu sürdürmesi Arap
Birliği, Suudi Arabistan’ın elçilik açması ya da diğer bazı bölge
ülkelerinin Şam’a tekrar dönme hamlelerinin durmasına neden oldu.
Ancak buna rağmen Esad’ın tavrı değişmedi.
Özetle Suriye savaş öncesinde zaten stratejik işbirliği halinde
olduğu ve savaş sırasında kader birliği yaptığı İran’dan ne
pahasına olursa olsun vazgeçmiyor.
İranlıların çeşitli seviyelerde ziyaretlerinde ya da başka
zamanlarda yapıldığı gibi “dostluk, işbirliği” gibi ifadeler içeren
açıklamalarla yetinilmemesi ve Esad’ın Tahran’ı bizzat ziyaret
ederek dini lider Hamaney ve Cumhurbaşkanı Ruhani ile verdiği
fotoğraflar hem bölge ülkelerine hem Batı’ya kararlılık mesajı.
İbrahim Hamid’i Esad’ın bu ziyaretinin Rusya’ya da mesaj
taşıdığını iddia ediyor. Gerçekten öyle olabilir mi?
Sanılanın aksine Moskova ve Şam her konuda aynı düşünceleri
paylaşmıyor. Özellikle Türkiye, iç siyasi düzenlemeler, yeni
anayasa, anayasa komisyonunda yer alacak isimler bu “anlaşmazlık”
noktalarından birkaçı. Bu arada Suriye yönetiminin yolsuzlukla
mücadele konusunda etkili adım atamamış olmasının da Rus tarafını
fazlasıyla rahatsız ettiğini belirtmek lazım. Bunlar bizim
saptamalarımız.
Hamidi ise bundan sonra Suriye’nin imarı ve enerji kaynaklarının
çıkarılması ve işletimi konularında da Rusya ile İran arasında
gizli bir rekabetin olduğunu belirtiyor. Nereden bakılırsa bakılsın
sadece Suriye’nin imarı kalemi bile birkaç yüz milyar dolarlık bir
hacim ve bu, küresel çapta iştah kabartmış durumda. Hamidi, İran’ın
Esad’ı ağırlayarak gelecekteki ekonomik işbirliğini garantiye almak
istediğini savunuyor.
Batı ve Suudi Arabistan gibi ülkeleri ilgilendiren ise bu
ekonomik işbirliğinden çok siyasi ve askeri işbirliği. İsrail’in
İran’ın askeri varlığını gerekçe göstererek Suriye’ye saldırılar
düzenlediği, Trump’ın İran’ı hedefe koyduğu, Suudi Arabistan
liderliğinde İran karşıtı bir askeri güçten bahsedildiği dönemde
Esad’ın ziyareti “düşman çatlatmak” üzere ama büyük riskler de
taşıyan bir ziyaret oldu.
Öyle ki İran’da yaşanan son gösterilerde dile getirilen
“Suriye’ye para harcayacağınıza kaynaklarınızı kendi halkınız için
harcayın” eleştirisi şimdi Esad’a yönelik olarak “İran ile
işbirliği bize çok şey kaybettirdi, bundan sonra da kaybettirecek”
şeklinde Şam’da dile getiriliyor olabilir.
Ancak ikili kendi ülkelerinde, bölge içinde ve dışında yapılan
tüm itirazlara rağmen kader birliğini sürdürme niyetindeler.
Bu arada İran’da da, Suriye’de de İdlib’e yönelik askeri
seçeneğin de öne çıkarılması düşüncesinin ağır bastığını vurgulamak
lazım. Cevad Zarif geçtiğimiz günlerde İdlib’e yönelik askeri
seçeneğin de masada olduğunu belirtmişti. Esad’ın danışmanı Buseyna
Şaban ise “hazırlıkların sürdüğünü ve kararlı olduklarını” ifade
etmişti. Bu açıklamaların üstüne önceki gün Şam’dan yapılan
açıklama İdlib konusunda yeni bir işaret sayılabilir. Şam’da bir
kaynak SANA’ya “terörist grupların ateşkesi ihlal ederek Hama’nın
kuzeyinde bulunan ordu mevzilerini bombalamaya devam ettiklerini,
Suriye ordusunun eli kolu bağlı oturmaya devam edemeyeceğini”
açıkladı. Ama en önemli işaret Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’dan
geldi. Lavrov “Türkiye’nin ateşkes ile ilgili taahhütlerini
yeterince yerine getirmediğini” yineledi.
Esad’ın ziyaretinde “Kürt meselesi” konuşulmadı mı?
Konuşulmuştur elbette, ancak ABD’nin çekilme konusunda net bir
tavır sergilememesi ve daha sonrasının belirsizliğini koruması,
Türkiye ile ABD arasında süren görüşmeler (pazarlıklar değil) tüm
tarafları “bekle-gör” sessizliğine itti.
Esad ise tam da bu ortamda Tahran’a giderek bazı tarafların
görmeye dahi dayanamadığı fotoğrafları verdi. Bu arada bir gazeteci
arkadaşım “tam da bu sırada Ruslar bir “Hmeymim” fotosu sızdırdı”
diyerek Rusya’nın Tahran’daki pozlardan rahatsız olmuş
olabileceğini savundu. Öyle midir bilinmez, öyle ise bile
tartışması İdlib sonrasına kalır. Anayasa ve diğer konulardaki
çalışmalarda tartışmalar daha da belirginleşir.
“Hmeymim fotosu” Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in
Suriye’nin Lazkiye kentinde bulunan Rus askeri üssünü Esad ile
birlikte ziyaretinde çekildi. Protokol krizi yaşandığı izlenimi
veren fotoğrafta bir Rus subayı Putin’in ardından yürümek isteyen
Esad’a müdahale ediyordu. Bu fotoğrafın bir versiyonu Esad’ın
Tahran ziyareti sırasında ortaya çıktı ya da çıkarıldı.
Buralardan “Suriye ile Rusya arasında sorun var, Suriye Tahran’a
daha da yanaştı” anlamı çıkmıyor elbette. Tahran ile Şam’ın da her
konuda aynı düşünmediği ortada. Rusların rahatsızlığı muhtemelen
“şekilsel.”
Esad bir kez daha Tahran ile üstelik tam da “kendisine geri
dönüşlerin başladığı” tavrını net bir biçimde ortaya koydu. Esad’ın
bu tavrı “yönetim” olarak mı, “kişisel” olarak mı gösterdiği
sorusunu da sormak lazım. Zira bu soru Rus tarafını da işin içine
katarak cevaplandırılması gereken bir soru. Esad’ın Hamaney ile
buluşmasında Suriye bayrağının olmaması, ziyaretin “Suriye
yönetiminde İran etkisinin azaltılması gerektiğini savunanlara
rağmen yapılmış olması” gibi konuların Şam’da konuşulduğu
belirtiliyor. Bu arada Esad’ın ziyareti Arap ülkelerinin
“dönüşlerinin” durmasına tepki olarak yaptığını ve İran kartını
daha bariz göstermek istediğini savunanlar da var.
Her durumda “düğün değil, bayram değil ziyaretinin” sonuçları
yakın zamanda ortaya çıkmaya başlar.