Eşitlik için Kadın Platformu –EŞİK, resmi kuruluş açıklaması ölçü alınırsa henüz bir yaşında bile değil. Ancak bir buçuk yıl önce pandemi sürecinin başlamasıyla birlikte kadın hakları açısından süreci değerlendirme ve kazanımlara sahip çıkacak birlikteliği güçlendirme niyetiyle 2020 Mart'ından itibaren düzenli toplantılar başlamıştı. Türkiye kadın hareketinin farklı örgütlerinden kadınlar, LGBTİ+lar, bağımsız feministler, akademisyenler, gazeteciler, sağlıkçılar dahil her meslekten kadınlar ve ekoloji gibi farklı alanlarda çalışan sivil toplum gönüllüleri ile emek ve meslek örgütlerinin temsilcileriyle zenginleşen bu toplantılar her kimliği ve ideolojiyi de kapsıyordu. Aleviler, Kürtler, dindarlar, Kemalistler, sosyalistler, işçiler, işverenler, esnaf, ücretli ve ücretsiz ev emekçilerinin aylar süren Çarşamba Toplantıları'nda birlikte ürettiği fikirlerin sonucuydu Eşitlik için Kadın Platformu. 1 Ağustos 2020 de basın açıklamasıyla kuruluşunu ilan ettiği zaman 1970’lerden yani ülkemizde ikinci dalga feminizmin yükselişine tanıklık edip içinde yer almış duayen –feministlerden söz ediyorum ama TDK kodlu otomatik yazılım duayen yerine aksakal önerdi :(- feministlerden kadın hareketine ilk adımını EŞİK ile atmış öğrenciler ve yeni mezunlara kadar her aklın ortak ürününden söz etmiş oluyoruz, Eşitlik için Kadın Platformu dediğimiz zaman.
EŞİK kuruluşundan sonra da günümüze kadar Çarşamba Toplantıları geleneğini sürdürüyor. Üstelik karar mekanizması olarak EŞİK yapılanmasının en önemli organı Çarşamba Toplantıları. Oylama değil oydaşma usulü ile alınıyor kararlar. Tek kişi bile itiraz ettiği takdirde karar alınmıyor ancak itiraz eden iknaya açık olduğunu, kararın gerekçelerinin tartışılmasına ihtiyaç duyduğunu da belirtirse aynı konuda görüşmelerin haftalarca sürdüğü oluyor. Heyecanı ve katılım düzeyi hiç düşmeyen toplantıların tek karar alma organı oluşu son derece demokratik bir yapı oluşturuyor. Farklı alanlarda ve gönüllü olan herkesin katılabildiği çalışma grupları içerisinden seçilmiş ikişer temsilcinin oluşturduğu bir de koordinasyon grubu var EŞİK’te. Ve koordinasyonun iş bölümü ve haberleşme işlevinin dışına çıkıp karar alıcı olma ihtimaline karşı kendi haklarına alabildiğine sahip çıkıyor, Çarşamba katılımcıları. Tabii ki yoğun kadın gündemine Çarşambalar yetmediği için bir de özel konular ve konuklar için Cumartesi Toplantıları eklendi süreç ilerledikçe. Karar alma sürecinin bunca yavaş olmasına rağmen henüz bir yılını doldurmadan ne çok iş yaptığını hem sosyal medya hesaplarından hem de esik_platform.net hesabından takip edilebilir. Asıl önemlisi ise platformun kısa sürede tanınmasını kolaylaştıran da yapılan işlerin çokluğu değil bence güvenilirliği. Sağlam işler çıkardı EŞİK. Yavaş karar alma süreçleri demokrasinin doğasında ve bu da alınan kararların yazboz tahtasına dönüşmesini önleyen ortak akıl ürünü oluşundan geliyor. Ülkeyi tek kişinin yönettiği ucube sistem kurulurken halkı ikna için hızlı karar alma gerekçesi sunanlar duyurulur. Falan tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nde değişiklik yapan falan tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi gibi komedilere, çoğulcu ve kapsayıcı, müzakereci karar alma süreçlerine sahip demokratik yapılarda rastlanmaz zira.
Uzunca anlattığım EŞİK mini tarihçesi boyunca gönüllülerin en çok önerdiği konulardan birisi yürüyüş veya miting yapma çağrısıydı. Yaklaşık bir buçuk yıldır hemen her toplantıda pandemi koşulları nedeniyle ertelenen bu öneri, salgının hafiflemesi ve aşılanma oranının giderek yükselmesiyle birlikte uygulanabilir hale geldi. Üstelik 20 Mart gece yarısı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile –malum iktidarın adeti oldu kadın karşıtlığını gece yarıları hayata geçirme teşebbüsleri, öğrenemediler feministlerin uyumadığını- İstanbul Sözleşmesi, iç hukuka aykırı biçimde tek taraflı fesih kararı alınınca artık durmak olmazdı. Önce Çarşamba Toplantıları'nda karar olgunlaştırıldı ve EŞİK tarafından kadın ve LGBTİ+ örgütleriyle sivil topluma ve siyasi partilere çağrı yapılması kararı alındı. Çağrının tarihi de Çarşamba Toplantısı'nda belirlendikten sonra 15 Mayıs için miting hazırlık toplantısı için davetler gerçekleştirildi. 15 Mayıs miting hazırlık toplantısına katılanların oluşturduğu komite artık mitingin karar mekanizması olarak işleyecekti ve öyle de oldu. EŞİK tüm bileşenleriyle çağrıcıydı ama 15 Mayıs'ta toplantıya katılanlar miting çağrıcıları oldu. Miting çağrısı için demokrasi dersi nitelemesinde bulunuşum bundandır. Eşitlik için Kadın Platformu hem kuruluş ve işleyişi ile hem de eylem örme yöntemiyle topluma hayli yabancı ve sistemde esamisi okunmayan demokratik kriterleri uygulamaya özen gösteriyor ve başarıyor da. Bu sayede sürdürebiliyor farklı kesimlerin bir aradalığını. Anti demokratik ortam ve muhalefeti parçalama üzerine kurulu iktidar politikası, ülkenin en güçlü muhalefeti olarak tanımlanan kadın hareketinin başına çorap örmeye niyetli ama umarım kadın hareketinden örgütler ve kişiler bu tuzağa düşmezler.
Neyse daha çok uzatmayayım büyük miting 19 Haziran günü Maltepe etkinlik alanında ve 12;00-16;00 saatleri arasında gerçekleşecek. Aynı gün aynı alanda saat 18;00 de ise İlerici Kadınlar miting çağrısı yaptı. İstanbul Sözleşmesi için Meclis Göreve Herkes Göreve sloganıyla “görevinse yap görevin değilse talep et” çağrılarını yönelten EŞİK Platformu mutlu eden gelişmeler bunlar. Eşik bileşeni olsun olmasın veya bileşen olup da bileşen değilmiş gibi tanınmayı seçsin seçmesin ülkedeki tüm feminist kadın ve LGBTİ+ örgütler için hayati öneme sahip İstanbul Sözleşmesi. Yerellerden ve büyük şehirlerden yükselen miting ve gösteri yürüyüşü çağrıları İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz diyor. Tek karar vericiye hitaben hukuksuz kararı geri çekmesi çağrısında bulunmak için sokaklara, alanlara çıkıyor. 1 Temmuz'a kadar hareket, hayli hareketli olacak yani. Üstelik kadınlar “bir tripod bir telefonla değil dayanışmayla” kazanacak inanca sahipler.
Hayatlarımızdan, haklarımızdan, İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz demek için demokratik hakkımız olan alanlara çıkmak yazık ki demokrasinin uzağına düşürülmüş ülkemizde izne bağlı. Yazılı başvuruya henüz yazılı cevap gelmiş değil. Bilinçli kadınlar olarak bizler hem pandemi koşullarında nasıl hareket edeceğimizi biliriz hem de görüyoruz pandemi koşullarına uyulmayan toplantıları ve bu gerekçe hiç tutarlı gelmiyor elbette. Partilerin kapalı salonlardaki lebalep kongreleri bir yana son bir buçuk yılda açık havada organize edilen pek çok siyasi ve sportif etkinlikten herkes haberdar. Sadece İstanbul’da pandemi sürecinde yapılan miting ve müsabakaları hatırlamak bile yeter izin verilmeyişinin pandemi dışındaki nedenlerini düşünmeye. Henüz bir ay bile geçmedi 19 Mayıs Sultanbeyli mitinginin üzerinden. Bulaş ve hasta sayılarının, ölüm sayılarının bu haftadan çok daha yüksek olduğu günlerde Kudüs mitingi yapılabildi. O halde kadınların hayat ve hakları için son derece elzem olan İstanbul Sözleşmesi mitingi de yapılabilir İstanbul’da. Pandemi koşullarının çok daha ağır olduğu 4 Nisan'da İstanbul Maratonu yapılabildiyse 19 Haziran'da da İstanbul Sözleşmesi Mitingi yapılabilir. 1 Ekim 2020 tarihli Beyazıt Meydanı Doğu Türkistan mitingi ile 30 Haziran 2020 tarihli Çağlayan Savunma mitingini de hatırlayalım. Küresel salgın koşullarında düzenlenen büyük açık hava organizasyonlarına izin verildiğini hatırlatarak miting için yazılı kararın izin şeklinde çıkacağını umabiliriz. Aksi takdirde iktidarın gerçekten kadın hareketini en önemli muhalif güç olarak görüp bu güçten korktuğunu düşünebiliriz. Kadınlardan, kadın haklarından ve demokrasiden korkmak çare değil. Toplum istiyor ve kadın emeği ile oluşturulan o İstanbul Sözleşmesi hakkındaki fesih kararını geri çekmek demokrasinin gereği, iç politika da dış politika da bunu gerektiriyor, ülkeyi daha fazla germeyin.