EŞİK'ten BBP lideri Destici'ye tepki: İdam cezasını getirmek için kadınları kullanmaktan vazgeçin
BBP Lideri Destici'nin "Kadın cinayetlerini önlemek için idam cezası geri getirilsin" sözlerine tepki gösteren EŞİK: "Önce çıkarttıkları örtülü aflara ve cinsiyetçi yargı uygulamalarına baksınlar."
DUVAR - Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK), Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici’nin "Kadın cinayetlerini önlemek için idam cezası ve kısas geri getirilsin" sözlerine tepki gösterdi. EŞİK'ten yapılan açıklamada "Kadın cinayetlerini bahane olarak kullanarak idam getirmek isteyenler önce çıkarttıkları örtülü aflara ve cinsiyetçi yargı uygulamalarına baksınlar. Çok iyi biliyoruz ki; idam cezasını geri getirmek isteyenlerin amacı kadın cinayetlerinin önlenmesi değil; her türlü demokratik mücadelenin önünü kesmek için korku iklimi yaratmaktır" denildi.
"Kontrolsüz bireysel silahlanma, kadın erkek eşitliğine saldırılar, sosyal ve ekonomik çöküş, Anayasal sisteme darbeye kadar varan hukuksuzluğun yol açtığı bu şiddet ortamını idam, hadım, kısas gibi çağdışı ve yeni şiddetler üreten cezalar ile düzeltemezsiniz" ifadelerinin kullanıldığı açıklama şöyle:
"İdam cezası ve şeriat hukukunun getirilmesi tartışmaları gündemimizden düşmeyen konular haline getirildi. Adliyelerde şeriat, mitinglerde hilafet sloganları atılıyor. İnfial yaratan cinayet ve şiddet olaylarının ardından hemen idam cezası ve şeri hukuk güzellemelerine girişiliyor. İktidar ortakları Erdoğan ve Bahçeli idam cezasını sık sık gündeme getiriyordu. Son olarak 6 Şubat günü Büyük Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici yaptığı açıklamada "Kadın cinayetlerini önlemek için idam cezası ve kısas geri getirilsin" dedi.
Destici gibi her fırsatta idam cezası ve şeri hukuk propagandası yapanlara; günde en az 3 kadın cinayeti işlenen ve İzmir’de taksi sürücüsünün durup dururken öldürülmesi gibi olayların yaşandığı bir ülke haline durup dururken gelmediğimizi hatırlatmak isteriz. Kontrolsüz bireysel silahlanma, kadın erkek eşitliğine saldırılar, sosyal ve ekonomik çöküş, Anayasal sisteme darbeye kadar varan hukuksuzluğun yol açtığı bu şiddet ortamını idam, hadım, kısas gibi çağdışı ve yeni şiddetler üreten cezalar ile düzeltemezsiniz.
Kadın cinayetlerini bahane olarak kullanarak idam getirmek isteyenler önce çıkarttıkları örtülü aflara ve cinsiyetçi yargı uygulamalarına baksınlar
Destici açıklamasında “Terör suçları, kadınlarımızı ve çocuklarımızı hedef alan cinayetler için ve hedef gözetmeksizin yapılan vahşi cinayetler için idam cezası mutlaka ama mutlaka geri getirilmelidir. Hem adaletin yerini bulması için getirilmeli hem caydırıcılık için hem de bizler Müslüman insanlarız; yüce Allah'ın Kuran-ı Kerim'de bu konuda hükmü çok açıktır; 'kısasta hayat vardır” dedi.
“İnfaz düzenlemesi” adı altında, Nisan 2020’de ve Temmuz 2023’te yapılan örtülü aflarla kadın katilleri ve çocuk istismarcıları salıverildi. Sadece bu suçlular değil, Destici’nin partisinin de mecliste onay verdiği son düzenleme ile düşünce “suçluları” hariç uyuşturucu satıcılığından dolandırıcılığa kadar her türlü suç adeta suç olmaktan çıkarıldı. Yetmemiş olacak ki, Şubat sonuna kadar TBMM gündemine getirilmesi beklenen 8. Yargı paketinde de yeni aflardan söz ediliyor.
Eşini öldürmek suçundan tutuklu olup Temmuz 2023 affı ile serbest bırakılan katillerden biri 5 Eylül 2023’te Karabük’te ikinci eşini de annesi ile birlikte katletti. Bu sadece basına yansıyan bir örnek. Veri açıklamamak ya da çarpıtarak açıklamak normalleştirildiği için durumun vahameti kamuoyundan gizleniyor. Salınan katil ve istismarcıların ıslah olduklarının, çıktıklarında kaldıkları yerden devam etmeyeceklerinin güvencesini kim veriyor? Şiddet ve cinsel taciz uyguladıkları evlere gönderilen bu suçlulara karşı kadın ve çocukları kim nasıl koruyor? “Müslüman insanlar”dan biri olarak Destici’nin ittifak ortağından öncelikle bu soruların cevabını istemesi gerekmez miydi?
Kravat taktığı için ceza indirimi uygulayan cinsiyetçi yargılamalar ve çıkılan İstanbul Sözleşmesi ile 6284’ün kağıt üzerinde bırakılması sonucunda potansiyel faillerin nasıl cesaretlendiğinin; daha da önemlisi, kadın erkek eşitliğini mütemadiyen aşındıran söylemlerin kadın katilleri ve cinsel istismarcıları nasıl teşvik ettiğinin araştırılmasını istemesi beklenirdi.
Çok iyi biliyoruz ki; idam cezasını geri getirmek isteyenlerin amacı kadın cinayetlerinin önlenmesi değil; her türlü demokratik mücadelenin önünü kesmek için korku iklimi yaratmaktır. Ceza yasasında ömür boyu hapis gibi yeterince ağır cezalar vardır. Mesele bu cezaların kimler için ve nasıl uygulandığıdır.
Topluma ve kadınlara karşı işlenen suçları suç olarak görmeyenlerin; suçluları koruyup kollayanların, sembolik para cezaları ile gizli ya da açık aflarla felç ettiği ceza hukuku sisteminin her bir torba yasa ile iyice bozulduğunu görüyoruz. 8. Yargı paketi de yine demokratik hukuk devletlerindeki yasa yapma usullerine tamamen aykırı olarak iktidarın tek taraflı keyfi düzenlemelerini içeriyor. Yine yeni af düzenlemelerinden söz ediliyor. Caydırıcılık için idam cezasını savunanlar, önce evrensel ceza hukukunun adil bir yargılama, caydırıcı ama orantılı bir cezalandırma, istikrarlı bir ceza infaz rejiminin hakkıyla uygulanmasını sağlasınlar.
Asıl amacın adım adım laik hukuku yok etmek olduğunu biliyoruz. Şeri hukuk isteyenlere hatırlatmak isteriz ki; idam, kısas doğru cezalandırma yöntemleri olsaydı, yüzyıllardır idam cezası ve şeri hukuk uygulanan ülkelerde; ne kadın cinayeti ve cinsel suçlar meydana gelir, ne de örneğin hırsızlık olurdu. Kısas Pakistan’ın kimi bölgelerinde bir erkek tecavüz suçu işlerse, mağdurun ailesindeki erkeklerin failin ailesindeki kadınlara tecavüz etmesi şeklinde uygulanıyor. Destici ve şeri hukuk isteyenlerin bu ülkenin kadınlarına önerdiği 'kısasta hayat” bu mudur?
Laik hukuk ve laik toplum düzenini savundukları için katledilen Konca Kuriş, Bahriye Üçok ve daha nicelerinin neden ve nasıl öldürüldüğünü hiç merak etmeyen ve yakalandıysa eğer faillerini affedenlere hatırlatırız:
İdam, hadım gibi geri dönüşü olmayan, şiddeti yeniden üreten çağdışı cezalandırma yöntemlerinin, insancıl hukukta yeri yoktur. Laik hukuk ve laik toplumsal sistemden asla vazgeçmiyoruz."