EŞİK’ten Danıştay’a İstanbul Sözleşmesi çağrısı: 1 Temmuz'dan önce yürütmeyi durdurma kararı verilmeli

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kararını Danıştay’a taşıyan EŞİK Platformu, “Danıştay, 1 Temmuz’dan önce yürütmeyi durdurma kararı vermezse, sonrasında vereceği kararın anlamı olmayacaktır” dedi.

Abone ol

ANKARA - Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle çıkması sonrası kadın örgütleri başta olmak üzere barolar, siyasi partiler ve STK’lar tarafından Danıştay 10. Dairesi’nde açılan yürütmenin durdurulması ve kararın iptali davasında Cumhurbaşkanlığı savunma verdi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) dosyasındaki savunma, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü tarafından hazırlandı. Savunmada, “Açılan davalar haksız ve hukukî dayanaktan yoksun olup reddi gerekmektedir” denildi.

CUMHURBAŞKANLIĞI SAVUNMASINA TEPKİ

Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) yaptığı yazılı açıklamada, Cumhurbaşkanlığı tarafından Danıştay’a gönderilen savunmayı ‘tutarsız’ olmakla eleştirerek şu değerlendirmeyi yaptı:

“(Düzenlemenin mahiyeti gereği ya da Cumhurbaşkanı’nın devletin başı sıfatıyla yaptığı ve devletin yüksek menfaatini ilgilendiren işlemlerine karşı yargı yolunun kapalı olduğu iddiası) Bu iddia hukuken doğru değildir. İstanbul Sözleşmesi gibi temel haklarla ilgili yasalar ve sözleşmeler konusunda Cumhurbaşkanı’nın tek başına böyle bir yetki kullanması mümkün değildir. Dilekçede, TBMM'nin uluslararası anlaşmaları onaylaması konusundaki yetkisi ve önemi ortadan kaldırılmaya ve TBMM tamamen devre dışı bırakılmaya çalışılmaktadır.

Dilekçeye göre 'TBMM'nin yetkisi, onaylamayı veya katılmayı uygun bulmakla sınırlıdır… TBMM, andlaşmaların imzalanması, hatta TBMM'ye sunulması ve onaylanması aşamasında yetki sahibi değildir. Andlaşmaları nihai olarak yürürlüğe koyma (ve feshetme) yetkisi yürütme organında bulunmaktadır.' Bu iddia da başta 90. madde ve TBMM ile Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile ilgili birçok Anayasa maddesine aykırıdır. Yasama, yasa yapma görevi, asıl olarak TBMM’nindir. Anayasa 90. madde, uluslararası sözleşme hükümlerine yasaların da üzerinde bir statü vermekte; sözleşme hükümlerinin otomatik olarak kendisiyle çelişen yasa maddelerinin yerine geçeceğini söylemektedir. Cumhurbaşkanı, ne kararnameleri ne tek kişilik kararları ile bu anayasal zorunluluğu bertaraf edebilir."

'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ PARTİ TÜZEL KİŞİLİĞİYLE İLGİLİ DEĞİL'

EŞİK, dilekçede Siyasi Partiler Kanunu’nun 3. maddesi gerekçe gösterilerek İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin açılan davaların parti tüzel kişiliğiyle ilgisi olmadığının da öne sürüldüğünü ifade etti. EŞİK tarafından yapılan açıklamada, “Savunmada 'Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı, Sözleşme’nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine ilişkin olup, kararın parti tüzel kişiliğini ilgilendiren meşru ve güncel bir menfaat ilişkisi bulunmadığı gibi, parti tüzel kişiliği üzerinde sonuç doğurması da mümkün değildir' denildi. TİP’in dışında CHP, HDP, İyi Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi ve Kadın Partisi gibi birçok parti iptal davası açmıştı” ifadelerine yer verildi.

'DANIŞTAY ACİLEN YÜRÜTMEYİ DURDURMA KARARI VERMELİ'

“Danıştay 10. Dairesi’nin Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine sayılı günler kalmasına rağmen, anayasal dayanaktan yoksun ve hukuken yok hükmündeki bu kararların yürütmesini durdurmadı” denilen EŞİK açıklamasında, Danıştay’ın acilen yürütmeyi durdurma kararı vermesi çağrısında bulunuldu. EŞİK’in açıklamasında şöyle denildi:

“Danıştay’da açılan tüm davalarda artık yürütmeyi durdurma kararı verilmesinin önünde hiçbir engel kalmamıştır. 1 Temmuz’a sayılı günler kaldığı için derhal yürütmeyi durdurma kararı verilmelidir. İstanbul Sözleşmesi, kadınların ve LGBTİ+’ların can güvenliği ve şiddetsiz bir hayat hakkı için kritik önemde bir hukuki belgedir. Danıştay, 1 Temmuz’dan önce yürütmeyi durdurma kararı vermediği takdirde, sonrasında vereceği kararın bir anlamı olmayacaktır. İstanbul Sözleşmesi’nden bu hukuk dışı çıkış girişimi, sadece kadınlar ya da Türkiye açısından değil; insan hakları evrensel hukukunu altüst eden bir girişim olduğu için de dünya hukuk ve siyaset tarihine geçecektir. 20 Mart ve 30 Nisan 2021 tarihlerinde yayınlanan iki Cumhurbaşkanı kararı da birer cümledir. Cumhurbaşkanlığı tarafından şu ana dek sözleşmeden çıkış konusunda resmi bir gerekçe açıklanmamıştır. Yasal düzenlemelerin gerekçeleri iletişim ve propaganda birimleri tarafından değil; o düzenlemeyi yapan makam tarafından açıklanır. Danıştay’a gönderilen Cumhurbaşkanlığı savunmasında da sözleşmeden çıkış gerekçesi konusunda tek kelime yer almamaktadır. Esasa dair hiçbir konuya girmeyen; usule dair teknik ayrıntılara boğulmuş bir dilekçe ile bir ülkenin geleceği, ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınların hayatları hakkında karar verilemez. Sadece savunma dilekçesi bile, sözleşmeden çıkış için dayanılacak tek bir mantıklı gerekçe olmadığının kanıtıdır. İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olma sıfatının 01.07.2021 tarihinde sona ereceği dikkate alındığında, Cumhurbaşkanı’nın söz konusu kararlarının uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararlar doğacaktır. Bu kararlar açıkça hukuka aykırı olduğu için ivedilikle yürütmeyi durdurma kararı verilmesi zorunludur.” (DUVAR)