Eşinden fırça yemek istemeyen taze babalara tavsiyeler
Ebeveynlik becerisinin doğuştan geldiği yaklaşımı, toplumsal cinsiyet rolleri, çocuk bakımı ve ev işleri konusundaki adaletsiz iş bölümü açısından, bazı insanların elbette çok işine geliyor. Yanlış bir şekilde tüm kadınların annelik içgüdüsüne sahip olduklarını varsayarken, babalık yapmanın genetik bir sayısal loto gibi sadece bazı erkeklere vurduğunu iddia ediyoruz.
Kasey Edwards *
Bir arkadaşım yakın zamanda baba olacağını öğrendi. Ebeveyn olmanın dayanılmaz bir yan etkisi olarak tavsiye vermeden duramadım ve kendisine çocuk doğduktan sonraki ilk zamanlarda kendine vakit ayırmasını, ebeveyn olmayı öğrenmesini tembihledim.
Bana saçmalıyorsun der gibi bakınca , ebeveynlik becerilerini –ve o özgüveni- geliştirmenin zaman ve antrenman gerektirdiğini açıkladım. Banyo yaptırmak ve oyuncaklarla sevimlilikler yapmak gibi pratik becerilerin yanı sıra, çocuklarla nasıl iletişim kurulacağını da öğrenmek gerekiyor.
ERKEKLER YANLIŞ YETİŞTİRİLİYOR
Bu, özellikle erkekler için geçerli. Kültürümüzde erkekler sevecen ve oyuncu olmamak üzere yetiştiriliyor ki bu iki özellik de çocukların bir ebeveynde en çok aradıkları şeyler arasında. Arkadaşıma eğer eşi ile aynı ölçüde ebeveynliği öğrenemezse, aralarındaki güven farkının çok açılacağını ve sonradan bu farkı kapatamayacağını açık biçimde belirttim. Bu senaryoda, büyük ihtimalle, onun açığını kapatmaya çalışan öfkeli bir eşle baş başa kalacak. bu rada kendisi fr çocuğula bağ kurma ve onunla oynama yeteneğinden mahrum oluşuna kendi de öfkelenecek.
Buna rağmen arkadaşım tavsiyeyi hemen reddetti. Ona göre ebeveynlik becerisi insanda doğuştan ya oluyor ya da olmuyordu. Ve eğer onda bu kabiliyet yoksa sağlık olsundu, bu konuda yapabileceği bir şey yoktu.
Buna cevabım şu: Saçmalık!
Bu yaklaşımı hayatın herhangi başka bir alanında sergilediğinizi düşünün. Mesela bu adam golf oynamaya karar vermiş olsa ve ilk seferinde hiç beceremese, eminim ki durumu öylece kabullenmezdi. Aksine, vakit buldukça gidip oynar, gittikçe de bu işte iyileşirdi. Ebeveynlik de tam olarak böyle. Bununla doğulmuyor, öğreniliyor.
BİR ÇOCUĞUM OLANA DEK ANNELİKTEN HABERSİZDİM
Ben de doğuştan ebeveynlik becerileriyle doğmadım. Hatta dürüst olmak gerekirse, anne olmadan önce çocuklardan ödüm kopuyordu. Çocukken bebeklerle pek oynamazdım, diğer çocuklar yerine yetişkinlerle vakit geçirmeyi severdim ve birinin bebeğine bakacağıma bir kanal tedavisi için dişçi koltuğuna oturmayı yeğlerdim.
Dolayısıyla ilk kızıma hamile kaldığımda, ebeveynlik becerileri otomatik olarak bana yüklenecek diye ummuştum.
Öyle olmadı.
Ama sırf bu iş bana kolay gelmedi diye ebeveynlik görevlerimden azledilmek, bir seçenek değildi elbette. O yüzden kitaplar ve internet blogları okudum, diğer anne babalara bir sürü soru sordum. İyi bir anne olabileceğime olan inancım, neticede beni kapasitem dâhilinde iyi bir anne yapan şey oldu.
Ebeveynlik becerisinin doğuştan geldiği yaklaşımı, toplumsal cinsiyet rolleri, çocuk bakımı ve ev işleri konusundaki adaletsiz iş bölümü açısından, bazı insanların elbette çok işine geliyor. Yanlış bir şekilde tüm kadınların annelik içgüdüsüne sahip olduklarını varsayarken, babalık yapmanın genetik bir sayısal loto gibi sadece bazı erkeklere vurduğunu iddia ediyoruz. Bu, erkeklere çocuk bakma zorlaştığı anda bu işten “yırtma” imkânı veriyor. “Üzgünüm hayatım, seni istiyor, sen bu işte benden çok daha iyisin.” Tabii babaları, iyi bir ebeveyn olmak için zaman yatırımı yapma ihtiyacından da kurtarıyor. Ebeveynlik üzerine kitapların çoğunu kadınların alıp okumasının bir sebebi var.
EĞİTİMLE HER ŞEY ÖĞRENİLİYOR
Elbette bazı insanların çocuklarla iletişimi diğerlerinden daha iyi. Herhangi bir kreşe girip oradaki öğretmenlere bakarsanız, bu son derece yetenekli insanları görürsünüz. Ama bu ‘doğuştan sevecen’ görünen insanların aynı zamanda yıllarca eğitim aldığını unutmamak gerekiyor.
Benden daha ‘doğal’ şekilde çocuklarla ilişki kurabilen arkadaşlarıma baktığımda neredeyse hepsinin çocuklarla deneyimleri olduğunu, küçük kardeşleri, kuzenleri, öğrenciyken aldıkları bakıcılık işleri olduğunu görüyorum. Dolayısıyla, doğal yeteneklerini asıl besleyen şey alıştırma yapmak oluyor.
Geniş ailelerin ve kırsal yaşam alanlarının azalması nedeniyle kendimiz anne-baba olmadan önce bir deneyim kazanamıyoruz. Bunu yerine ‘iş üstünde’ öğrenmemiz gerekiyor. Hatalar yapa yapa öğreniyor ve zaman içinde iyileşiyoruz. Ve ciddi olmak gerekirse, ben çocuk bakmayı öğrendiysem, herkes öğrenebilir.
Babalar ‘bu işleri’ öğrenemeyeceklerini iddia ettiklerinde, bilerek ya da bilmeyerek, yalnızca üstlerinden sorumluluğu başkasına atmakla kalmıyor, çocuklarını da iyi bir ebeveyne sahip olma imkânından yoksun bırakıyorlar.
* Yazının aslı Sydney Morning Herald sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: İdil Karşıt)