Eşitlik, demokrasi ve barışa biz de muhtacız

Emek örgütleri, kadın örgütleri ve tüm sivil toplum kuruluşlarının katkısıyla yükselecek barış, demokrasi, eşit yurttaşlık, hukukun üstünlüğü ve gelir adaletinin sağlanması gibi temel öncelikler için yükselen sesler belki duyulur hale gelir. Siyasi muhalefet iç tartışmalarından ve iktidar Ortadoğu’ya ağabeylik taslamaktan fırsat bulursa, bu seslerin ve çabaların karşılık görmesi elbette mümkün.

Berrin Sönmez bsonmez@gazeteduvar.com.tr

Yerel ağızla, pek sevdiğim söyleyişiyle “ele verir talkını kendi yutar salkımı” dedirtti, Anadolu Ajansının Hakan Fidan haberi. Suudi Arabistan merkezli Al Hadath televizyonuna verdiği mülakat, hayli ayrıntılı haberle 16 Aralık günü yayınlanmıştı. Söz konusu yayın organı resmi ajans olunca (sadece AA değil her devletin resmi ajansına karşı temkinliyim) Suudilere söylenenle bize aktarılan birebir örtüşüyor mu, emin olmak zor. Tabii ki arada keskin, önemli farklılık varsa konunun uzmanlarından duyarız. Konu Suriye ve 13 yıl sürüp sonra 13 günde bitmiş iç savaş. Suriye’de yeni oluşum olarak anılmaya başlanmış HTŞ terör örgütünün bundan sonra yapması ve yapmaması gerekenler, bölge ülkelerine düşenler, ‘Batı’ neler bekliyor, neler umuyor gibi uzun meseleler. Kürt meselesi kısmen geçse de Filistin meselesi ve İsrail’in yaptığı soykırımdan eser yok. Türkiye’den Heyet Tahrir Şam’a ‘Batılı müttefiklerle’ de uzlaşılmış olan bazı tavsiyeler iletilmiş. HTŞ, AKP’nin siyaset okulundan nasiplenmiş görünüyor.

Özellikle Fidan’ın “Suriye’de hem sivil hem demokratik bir devlet istiyoruz” sözleri "ya kendi ülkemizde" dedirtti. İstihbarat uzmanlığından gelmiş bir dışişleri bakanı Suriye’de sivil yönetim istiyor. Etki ajanlığı yasası çıkarmaya çalışan bir iktidarın bakanı olması bir yana her kurumun kendi istihbarat ağına sahip olmasıyla biz bir istihbarat devletine dönüşmekteyken… Bir de demokrasi istiyor ama burada hayli gerçekçi durmuş. Örnek olarak Türkiye gösterilmiyor. “Bir günde, bir ayda, bir yılda İsviçre demokrasisi” beklemediklerini belirtiyor. Ama biz halk olarak kendi ülkemizde İsviçre demokrasisi istiyor ve bunun için de çalışıyoruz. Aşağıda bu çalışmalardan örnekler vereceğim. Ancak önce uzun haberden bir cümle daha yorumlamak isterim: “Yeni Şam yönetiminin terörle ilişki kurmamasının, azınlıklara kötü muamele yapılmamasının, kadın haklarıyla ilgili konuların önemli olduğuna” işaret etmiş Hakan Fidan. AKP iktidarının ilk yıllarını hatırlattı bu sözler. Din de siyaset de tüccar aklıyla yönetildiği için “müşteri memnuniyeti” yaklaşımıyla AKP siyaset okulunda takiyye dersi verilmiş olmalı HTŞ’ye. Terör örgütüne, terörle bağlantı kurmaması tavsiyesinde elbette sadece PKK, PYD, SDG kastediliyor. Kadın hakları sözü de yasaklardan vazgeçmesi, ilk yıllarında yaptıkları gibi tepki göstermek yerine kadınları görünce “mırıldanıp geçmesi” tavsiyesi verilmiş olmalı, ki o da “şimdilik” kaydıyladır.

BARIŞ VAKFI BASIN AÇIKLAMASI

Ekim ayı boyunca Devlet Bahçeli’nin DEM’e yakınlaşması, Öcalan açılımıyla çıtayı arşa yükseltmesi konuşulurken barış ve demokrasi üzerine çalışan sivil toplum örgütlerinde kelebekler uçuşmaya başladı. Barış Vakfı Basın Açıklaması üzerine daha önce yazmıştım. Basın açıklamasıyla yetinmeyen Barış Vakfı 7 Aralık'ta tam günlük bir çalıştay gerçekleştirdi. 2000’li yıllardan günümüze yani Oslo görüşmelerinden, Kürt açılımına ve 2013 demokratik çözüm sürecine dair bilgilerimizi tazeleyip bilmediklerimizi sürecin aktörleri de olan katılımcılardan dinledik. Hem hafıza tazeleme hem öğrenme fırsatı oldu katılan herkes için.

Toplumsal barışın inşası kolay değil. Bir çırpıda olmuyor. Usanmadan tekrar tekrar denemek gerek. Üstelik Türkiye olarak çatışma çözüm yöntemleri üzerine hayli müktesebat biriktirmiş olduğumuzu bir kere daha ve ayrıntılarıyla tespit etmiş olduk çalıştayda. Sağlı, sollu, orta yollu diyerek basitleştirmiş olmayayım ama toplumun her kesiminden ve sözünü sakınmayan insanlar vardı salonda. Akademik analizler, siyasi değerlendirmeler, deneyim aktarımları yeni fikirler üretilmesini mümkün kıldı. Bütün mesele bu yeni fikirlerin ve eski deneyimlerin harmanlanarak hayata geçirilme yollarının bulunması. Barış Vakfı çalıştayı planlarken bunu da düşünmüş ve bir oturumu da sivil topluma ayırmıştı. Çünkü toplumu ancak sivil toplum gönüllülerinin organizasyonu ile barış yönüne kanalize etmek mümkün olur. Nitekim önceki süreçlerin akamete uğramasında iktidarın sivil topluma aktif aktör olma şansı tanımayışı önemli etkenlerdendi.

Çalıştayın tek üzücü tarafı akademisyen, politikacı, uzman olanların sivil toplum oturumuna katılmadan çıkmasıydı. İktidar sivil toplumu işlevsiz kılmak için her türlü baskıyı uygularken sabahtan akşama kadar birlikte konuşup tartıştığımız insanların, kendilerini dinleyenleri dinlemekten kaçınması, bir diğer iktidar sorunu oluşturuyor. Neyse sitemim Barış Vakfına değil ünlülerin, ünsüzlere kulak vermeyişine. Bu engeli de aşarsak gün olur barışırız.

Suriye’de barış konuşuluyorsa bugün biz ülkemizde özlenen barışı haydi haydi gerçekleştiririz, çok uzak olmayan bir gün. Yine iyi ki varlar dedirten özgür basın gündeme taşıdı, çalıştayı. Gazetemizden Barış Avşar ve Ferhat Yaşar da oradaydı. Haberler yapıldı. Ben sadece kendi bakış açımla değerlendirmek istedim, çok geç kalmış olmama rağmen.

ORTAK YAŞAM AĞI BASIN AÇIKLAMASI

İki gün sonra Mardin’deydik. Bu kez Ortak Yaşam Ağı (OYA) ile son yazımda kısaca değindiğim kayyım karşıtı basın açıklamasını gerçekleştirdik. Görevden el çektirilerek yerlerine kayyum atanan, seçilmiş eş başkanlarla buluştuk.

Ortak Yaşam Ağı (OYA) kayyım karşıtı basın açıklaması-Mardin

Ahmet Türk ve Demir bize yaşadıkları haksızlıklardan söz ettiler. Soruşturmaların haksızlığı ve soruşturma bahaneli görevden el çektirmenin adaletsizliği üzerine görüşlerini paylaştılar bizlerle. ‘Kayyım atanmasına kadar geçen 7 ayda kadın birimlerinin açılıp açılmadığı, ne tür faaliyetler yapıldığı’ yönündeki soruma aldığım yanıt, tek kelimeyle ibretlikti. Eş Başkan Devrim Demir “Geçmiş dönemde kayyım kadın birimlerinin çalışmalarını sonlandırdığı için biz yeniden inşa sürecindeydik. 25 Kasım için hazırlanırken kayyım ataması gerçekleşti.” Kimse kusura bakmasın, herkes de yerini bilsin, bir ‘Kürt ağası’ politikacı ile apolitik bir ‘şarkıcı’ eşbaşkanlığı, Mardin gibi deneyimli kadın örgütlerine sahip şehirde hiçbir şey yapamamış, kadınlara hizmet adına. Yazık, gerçekten çok yazık, onlar adına ben utandım kıymetli katılımcılardan oluşan grubumuzdan. Çünkü basın açıklaması ilk taslağında yer alan kadına şiddet ve kadın haklarına ilişkin cümlelerin metnin son halinden çıkarıldığını görünce son gece dayanamayıp eski cümlelerden bir kısmının tekrar eklenmesi için hayli ısrar etmiştim. Var olsunlar gruptaki arkadaşların pek çoğu destekledi ve eklendi. Çünkü iktidarın kayyum politikası ile eş başkanlık sistemi ve kadın çalışmaları arasındaki doğrudan ilişki çok açıktı. Fakat Mardin’de bu cevabı alınca gruba karşı yerin dibine geçmiş hissettim kendimi. Üstelik tam orada olduğumuz günlerde Kayyım, kadınlara renkli, topuklu ayakkabıyı, kot pantolonu ve yüksek sesle konuşmayı, gülmeyi yasaklamıştı. Bu yasakları dahi benim hatırlatmam ilginç oldu.

Batman

Ertesi gün, 10 Aralık’ta kara yoluyla Batman’a geçtik. Mardin-Batman arasında sanki ülke dışına çıkıp da tekrar girmişiz gibi iki kere kontrolden geçtik. “Kürt Sorunu yok, bu ülkede Türklerin sahip olup da Kürtlerin sahip olmadığı ne var?” diyenlere duyurulur. Bizler ancak trafik kontrolünden geçeriz. Kürt illerine gidenler TEM kontrolünden geçiyor. Birkaç yıl önce Erzincan havaalanından şehir merkezine giderken -üstelik hayli kısa mesafe- üç kere kontrolden geçtiğimi hatırlıyorum. Madem “Türkiye sınırları içindeki PKK’lıların ayakkabı numarasına kadar biliyoruz” diyorlar o halde bu kontroller salt eziyet için mi? Herkesin elini vicdanına koyup öyle cevap vermesi gerekir. Düşünmeyenler, bilmeyenler için söylüyorum eşit yurttaşlık, barış ve demokrasi talepleri birer fantezi değil acil ihtiyaç arkadaşlar. Milliyetçilik adına konuşup bu ülkede Kürt Sorunu yok diyenlere de sormalı: Sizin milliyetçilik anlayışınıza bayrağımızın dalgalandığı her yerde özgürce gezmek dahil değil mi? Resmi eziyet bir yana Batman’da Gülistan Sönük 6 ay tek başkan olarak hem kadınlar hem kent için çok güzel işler gerçekleştirmiş ki bir kısmını son yazımda söyleşi olarak belirtmiştim.

Havle Kadın Derneği Konca Kuriş Anısına Uluslararası Kadın Çalıştayı - İstanbul

HAVLE ÇALIŞTAYI

Şimdi bir diğer basın açıklamasına geçeyim. 14 Aralık günü yine İstanbul’a gitmiştim. Havle Kadın Derneği Konca Kuriş Anısına Uluslararası Kadın Çalıştayı düzenlemişti. Sırma Kuriş annesi, fikirleri ve yaptıkları hakkında bilgilerimizi tazeledi. Konca Kuriş’e ve kendilerine yaşatılanlarla tüm salon bir kere daha hüzünlendi ve aynı şekilde bir kere daha kadınların eşitlik mücadelesi azmi bilenmiş oldu. Hizbullah terör örgütü militanlarının domuz bağıyla yaptığı ‘engizisyon’ işkencesine 35 gün direnen cesur ve güçlü kadını, Gonca Kuriş’i saygı, rahmet ve minnetle andık. Ve iki günlük çalıştayda toplumun her kesiminden, her yaştan feminist kadınlar, örgütler mücadelelerini, yapılan işleri ve planlarını paylaştı. Türk-Kürt, Alevi-Sünni, dindar-seküler ayrımı olmaksızın feminist ilke yöntemlerle bir arada benzer veya farklı eşitlik sorunları üzerinde tartışılması, konuşulması barışın ta kendisiydi aslında.

Barış ve Demokrasi için Birlik Vakfı basın açıklaması 

Aynı gün çalıştayın öğle molasına denk gelen bir başka basın açıklamasına katıldım. Barış ve Demokrasi için Birlik Vakfı tarafından gerçekleştirilen basın toplantısında, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve adaletin sağlanması ile toplumsal barışın gerçekleştirilmesi arasındaki ilişkiye odaklanılmıştı. İktidar Suriye’de HTŞ’ye demokrasi dersi verir-miş gibi yaparken içeride demokrasi güçleri, sivil toplum kendi ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamayı, umutlarını gerçekleştirmenin yolunu arıyor. Bu çalışmaların kartopu gibi büyüyerek etkili ve ortak politika oluşturmasını umalım.

Emek örgütleri, kadın örgütleri ve tüm sivil toplum kuruluşlarının katkısıyla yükselecek barış, demokrasi, eşit yurttaşlık, hukukun üstünlüğü ve gelir adaletinin sağlanması gibi temel öncelikler için yükselen sesler belki duyulur hale gelir. Siyasi muhalefet iç tartışmalarından ve iktidar Ortadoğu’ya ağabeylik taslamaktan fırsat bulursa, bu seslerin ve çabaların karşılık görmesi elbette mümkün. Şimdilik sivil alanda eşitlik, barış, demokrasi, hukuk ve adalet üzerine çalışmaya devam çünkü halkın itici gücü siyaseti barışa teşvik edebilir.

Tüm yazılarını göster