Vahap Seçer: Takiye siyaseti yapılıyor gibi geliyor kadın konusunda. Oysa ki biz düşündüklerimizi uygulayan bir çerçeve ortaya koyuyoruz. Ne düşünüyorsak, kadını nasıl görüyorsak, ne anlıyorsak, nasıl tanımlıyorsak, hayata geçirdiğimiz politikalar da tam buna uygun oluyor.
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nde, Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı “Yerel Eşitlik Eylem Planı”nı açıkladı. Kentte toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda sağlamayı, ayrımcılığa uğrayan tüm kesimlerin hayata uyumunu, “herkes için daha eşit bir kent”i amaçlayan bu planın arkasında kadınların çok ağırlıklı olduğu, oldukça güçlü, adanmış bir ekip var.
Dünkü program, sunucu Tuluhan Tekelioğlu’nun hazırladığı “Eşitlik” kısa belgeseliyle başladı. Açılış konuşmasını yapan Vahap Seçer’in ardından MBB Kadın Şube Müdürü Edibe Sahil, planın ayrıntılarını anlattı. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği Başkanı Prof Dr. Gülay Toksöz, BM Kadın Birimi Proje Analisti Ülkem Önal, Mersin KA.DER Temsilcisi İlksen Sorguç Dinçer gibi, proje destekçisi ve danışmanı tüm kadın konuşmacılar da kadınlar, çocuklar, LGBTI + engelliler, yaşlılar gibi tüm kırılgan gruplara yönelik olarak hazırlanmış bu üç yıllık planın herkes için daha eşit, özgür bir kent sağlamaya dönük amaçlarından ayrıntılarıyla bahsettiler.
Bu tanıtım toplantısı için yola çıktığımda açıkçası “söylenen” ve “yapılan” arasındaki örtüşmeye, o daimi meselemize dair kaygılarım vardı. Ama iki gün içinde yaptığımız, belediyenin kadın birimi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği şefliğince gerçekleştirilen uygulamalara dair ziyaretler yerel dönüşüme dair umutlarımı çok arttırdı. En çok dikkatimi çeken şeylerden biri eğitimden kadınlara boş zaman yaratmaya, istihdamdan psikolojik desteğe uzanan bir çerçevede faaliyet veren kadın ve çocuklara yönelik atölye ve merkezlerde, bilinçli bir sevecenlik ve adanmışlıkla çalışan eğitimci ve danışmanların “göz hizasında”, ihtiyacı hisseden ve çözüm üreten eşitlikçi bir yaklaşımı gerçekten benimsemiş olmaları. Mesela ehliyet almak isteyen kadına da bunun yolu yordamı konusunda yardımcı olunmaya çalışılıyor. Seçer’in konuşmasında verdiği, kadın şoförlere tüm toplu taşıma araçlarında öncelik tanınacağı bilgisiyle bu birleşince bütünlüklü bir tablo çıkıyor ortaya. Yoksul mahallelerde çok ucuza düzenli yemek, ekmek dağıtımı yapılıyor, üniversite öğrencilerinin hayatını kolaylaştıran uygulamalar var. Şiddetten kaçan kadınların buluşma noktası olarak düşünülebilecek otogarda kadın danışma merkezi kurmak gibi ince bir ayrıntı düzeyi var. Plana ve uygulamalarına dair Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’le söyleştik.
Merhaba. “Yerel Eşitlik Eylem Planı” tanıtımı çerçevesinde dünden beri Mersin’deyiz. Bu kısa zamanda gördüklerim doğrusu beni umutlandırdı. Sizin deyişinizle “minyatür bir Türkiye” olan, güzel ama zor bir şehirde bir erkek belediye başkanının yönetiminde toplumsal cinsiyet eşitliğini bu derece gözeten bir programın uygulanması…Çok sağlam bir kadın ekip var tabii, zaten baştan bu güzel. Sizin bu eylem planı çerçevesinde en çok önemsediğiniz, kısımlar neler? Biraz onlardan bahsedebilir misiniz?
Vahap Seçer: Aslında biz yapılması gerekenleri yapıyoruz. Politikalarımız zaten bu plan içerisinde bulunan bütün temaları, kavramları barındırıyor. “Yerel Eşitlik Eylem Planı” dediğimiz şey de bunların belli bir düzen, disiplin içinde hayata geçirilmesi. Bu yoğun süreci izlemek, denetlemek, veri elde edebilmek adına bu eylem planı yürütülüyor. Bu önemli. “Genel eşitlik kavramı çerçevesinde uygulamalarınızda en çok önem verdiğiniz alanlar hangisi,” derseniz, öncelikle kadınların ekonomik olarak özgür olmalarının birçok şeyi çözeceğini düşünüyorum. Kadınlar bir başına ayaklarının üzerinde durabilmeli.
Hayati bir nokta bu tabii... Kadın cinayetlerinde faili değil yine kadını suçlamak toplumda yaygın bir eğilim. Bu eylem planının bir diğer önemli yanı da Canan Güllü’nün vurguladığı gibi, Mersin gibi kadına şiddetin, kadın cinayetlerinin yoğun biçimde yaşandığı bir kentte hayata geçirilmesi. Özgecan Aslan, Müslüme gibi dehşetiyle geniş toplum kesimlerinin de dikkatini çeken cinayetler burada gerçekleşti. Müslüme’yle de gündeme geldi, “kadınlar biliyorsa neden susuyor?” Bu eylem planı şiddetin de bu çaresizliğin de temelinin eşitsizlik olduğunu öne çıkaran, çözüm üretmeye çalışan bir program. Gücünü bu bakış açısından ve bütünlüklü yaklaşımdan alıyor diyebilir miyiz?
Vahap Seçer: Evet. Kadının ekonomik bağımsızlığının olması gerekiyor ki ailede şiddet görüyorsa kendini güvencede hissetsin, ona göre bir çözüm yolu bulsun. Şiddet gören kadın, eğer bu şiddetten kurtulmak, bu kötü hayattan kaçıp kurtulmak istiyorsa ama sığınacağı bir liman yoksa orada çakılı kalır. Ve o eziyeti çekmeye devam eder. İşte o sığınacağı liman öncelikle geçimini sağlayacak işinin olmasıdır, akarının olmasıdır. Ona dönemsel olarak sağlayacağınız, geçici bir fayda değil. Kadınlara yönelik istihdam alanları yaratmak zorundayız. Bunun yolu meslek edindirmektir, bir çalışma alanında iş vermektir. Tarımda, tekstilde, sanayide, belediyede, daha birçok yerde… Bugün izlediğiniz çok kısa sürede yapılmış o güzel filmde de vardı. Burada unutulmuş yerler, binlerce insanın yaşadığı…. Bundan otuz sene önce doğudan, Güneydoğu’dan göç etmiş insanlar ama yürüyecek sokak alt yapısı yok… Böyle mahallelerde geçen bir film izlediniz. Kadınlar okuma yazma öğreniyordu. Biz bu noktalara dokunmaya başladık. İnsanlar hakikaten bir kere hizmette eşitsizler. Konuşmamda da belirttiğim gibi, eşitlik kavramını hayata geçirecek kişi yerel düzeyde belediye başkanı, ülke genelinde de cumhurbaşkanıdır. Herkese, her görüşe, her cinsiyete eşit hizmet götürmek zorundasınız. Bunu çok değerli görüyorum. Yerel eşitlik eylem planı bunun bir metne dayanması, ilkesel bir çerçeveye, kaidelere bağlanması ve takip edilebilmesi, geleceğe dair referans oluşturabilmesi, başka kurumlara ya da belediyelere referans olabilmesi açısından da çok önemli.
Bu planın şöyle bir önemi de var. Bugünkü konuşmalarda da değinildi. Özellikle 2018’den itibaren “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramının hükümetin gündeminden ciddi olarak düştüğünü ve odağın “aile”ye kaydırıldığını görüyoruz. Bunun olduğu, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedildiği bir dönemde siz tamamen bu kavram üzerine kurulu bir belediyecilik anlayışıyla çok kapsamlı bir planı hayata geçiriyorsunuz. Kadınları, çocukları, dezavantajlı grupları, engellileri, yaşlıları, göçmenleri, LGBTI + ve “erk”e sahip olmayan herkesi desteklemeye, görünür kılmaya, hayatını kolaylaştırmaya yönelik ki toplumsal cinsiyet eşitliğinin anlamı da bu zaten. Bu konuda toplumsal ya da siyasal bir dirençle engellerle karşılaştınız mı? Varsa bunlarla baş etmek için neler yapıyorsunuz?
Vahap Seçer: Mersin bu açıdan avantajlı bir kent. Demografik açıdan baktığınız zaman da herkesin temsil edildiği herkesin herkese aslında saygı duyduğu bir kent. Başta vurguladığınız, benim söylediğim şekilde, Türkiye özeti gibi bir kent. Burada yapılan çalışmalar da tüm Türkiye'yi kapsayabilecek nitelikte olur. Konya gibi, Kayseri gibi mesela Siirt gibi daha homojen kent yapılarına oranla Mersin farklıdır. Hem dünya görüşü hem yaşam biçimi hem sosyokültürel seviye açısından. Renklerin bir arada olduğu bir renk cümbüşü Mersin. Bu açıdan bir sıkıntı yaşamadığımızı söyleyebilirim.
Siyasal açıdansa… Bu planın şu anki bu hükümet algısıyla çok çelişen tarafları var. Şimdi aslında baktığınız zaman onlar da söylemlerinde “kadını özgürleştiriyoruz,” diyorlar, kadını öne çıkarıyorlar. Tabii ki tamamen bu iktidarı destekleyen kitlelere değil sözüm ama tabii orayı oluşturan o ideolojik çerçeve, anlayış bir kere kadını ikinci planda gören bir anlayış. Belki bu biraz ağır kaçabilir ama takiye siyaseti yapılıyor gibi geliyor kadın konusunda da. Oysa ki biz düşündüklerimizi uygulayan bir çerçeve ortaya koyuyoruz. Ne düşünüyorsak, kadını nasıl görüyorsak, ne anlıyorsak, nasıl tanımlıyorsak, hayata geçirdiğimiz politikalar da tam buna uygun oluyor.
Dezavantajlı tüm gruplarla ilgili olarak da… Hiçbir toplumsal gerçeğe yüzümüzü dönemeyiz, sırtımızı çeviremeyiz. Her gruba dair olması gereken tüm çalışmaları yapıyoruz. Herhangi bir, bizi çok derinden etkileyecek bir dirençle karşılaştığımızı da söyleyemeyiz. Ama eleştiriler olabiliyor, gayet doğaldır. Mersin özgür bir kent. İnsanların çok rahat yaşayabildiği, bu açıdan da değerli bir kent. Burada özellikle son yerel seçimden sonra süratli bir biçimde atmosfer özgürlüğe doğru bir değişime uğradı. Şimdi artık havada özgürlük kokusu var Mersin'de. Kendini daha iyi, daha güvende hissetmenin kokusu var. Bu sanıyorum belediyemizle başladı ve derinden hissediliyor. Burada da belki fazla tevazuya kaçmamak gerek. Çünkü bu hissiyatı başta ben belediye başkanı olarak tüm topluma veriyorum. Bunun altını çizerek veriyorum. Bunu kalpten, samimi olarak veriyorum ve böyle de davranınca toplum bunu çok hızlı özümsüyor. Burada bir takiye, bir riyakarlık söz konusu olsa bu kadar rahat kendimizi ifade edemeyiz ya da ifade ettiğimiz şeyleri dikte edemeyiz, böyle söylemek belki daha doğru. Mersin’in Türkiye'de belli bir süre sonra bu anlamda çok daha değeri görülecek. Yaşanabilir kentlerin, özgür, insanların kendini güvende hissettiği, görece bir refahın sağlandığı, çevre koşulları iyi, şehircilik anlayışı iyi bir kent olarak… Doğaya saygının olduğu kurda, kuşa, böceğe, hayvana saygının olduğu bir kent haline dönüşecek. Bundan eminim.
Teşekkürler. Türkiye, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi kavramlar söz konusu olduğunda söylenenle yapılanın çok farklılaşabildiği, zor bir ülke. Bu kısa gezide burada hayata geçirilmeye çalışılan planın “lafta kalmayan”, içten ve hayata yansıyan yanını hissettim kendi adıma. Bu konudaki adımların artarak, genişleyerek sürmesi dileğiyle. Sizin eklemek istediğiniz son bir şey var mı?
Vahap Seçer: Teşekkürler. Benim söylememden ziyade sizin hissetmeniz önemli bunları. Katıldınız, bizimle beraber oldunuz. Umarım Mersin’i sevdiniz, bizleri sevdiniz. Her zaman bekleriz sizleri.