Eski sokaklardan bir ses yahut Beş Mayıs: Hüsnü Arkan

Şimdi, 2019 Mayıs’ı. Epey gürültü var. Deniz Gezmiş ve Attilâ İlhan cismen burada yoklar. Hüda ömür versin, Hüsnü Arkan yanı başımızda. Yazıyor, söylüyor, “rüzgârlanıyor”. Biz ne Yusuf-Hüseyin-Deniz’in ölüm fermanını imzalayanları hatırlıyoruz, ne de o kesif suskunluğa sebep olanları. “Beş Mayıs” diye bir şarkı dinliyoruz. Açlık, gene çoğunluktandır.

Mehmet Said Aydın msaydin@gazeteduvar.com.tr

O kadar çok gürültü var ki. Müziğin kıymeti bu zamanda anlaşılıyor gibi hissediyorum. Öte yandan, bu rabarbanın içinde, açlık grevi gibi –normal şartlarda müthiş ses çıkarması gereken– gerçekler var. Ama ne dilim hakiki bir şey söylemeye dönüyor, ne de çözüme dair araçlara sahibim. Öte yandan bütün yakın çevremi müthiş ilgilendirdiğini gördüğüm, bizzat içinde yaşadığım ve seçmeni olduğum şehrin seçimlerinin yenilenmesi kararı var. Ve mayısın başındayız. Mayıs ne tuhaf mevsim.

Hüsnü Arkan 1958 Kınık doğumlu. Dokuz Eylül Hukuk mezunu. Ezginin Günlüğü’nden bildik onu; bir zamanlar öğrenci evlerinde ev kayıtlarının dolaştığı rivayet edilir, bizim tevellüt yetmedi – büyük harfle bir “Ev Kayıtları” da anımsatmak isterim Vedat Yıldırım ve Cansun Küçüktürk imzalı. 2010’a kadar Ezginin Günlüğü, sonra solo kariyer, büyük harfle “Solo” isimli bir albüm. Romanlar, bir şiir kitabı, ilk tekli “Beş Mayıs”, sonra “Yalnız Değiliz” albümü, ardından da “Kırık Hava”. Arada, dilden dile dolaşan “Hoşgeldin” var Birsen Tezer şerikliğiyle.

Attilâ İlhan 1925 Menemen doğumlu. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıftayken mektuplaştığı kıza yazdığı Nâzım Hikmet şiirinden ötürü tutuklandı, okuldan uzaklaştırıldı. Ardından hukuk yoluyla okumaya hak kazandı (“adalet”); İstanbul Işık Lisesi’ne yazdırıldı. Amcası, ondan habersiz bir şiirini CHP şiir armağanına yolladı ve ikincilik ödülünü kazandı. İlk kitabı “Duvar”, kendi imkânlarıyla 1948’de yayımlandı. Rivayet edilir ki, İzmir’e gittiğinde, sahilde onu görenler birbirine “Şair geldi” dermiş. Paris yılları, üniversite, bohemlik, şiirler, İzmir, İstanbul, yayıncılık, kitaplar, romanlar, eleştiriler, gazetecilik, senaristlik… 10 Ekim 2005’te, İstanbul’da bu dünyaya veda etti.

Deniz Gezmiş 1947 Ayaş doğumlu – “Ayaşlı ve Kiracıları”nı anımsamamak ne mümkün. İstanbul Haydarpaşa Lisesi’nde okudu, sol düşünceyle tanışması o yıllara rastlıyor. İlk gözaltısı 1966’da yılında gerçekleşti; Ankara’dan İstanbul’a yürüyen Çorum Belediyesi temizlik işçilerinin Taksim Anıtı’na çelenk bırakmaları esnasında yaşanan gösteride. Aynı sene İstanbul Hukuk’a girdi. Mart 1968’de devlet bakanı protestosunda yakalandı, 2 Mayıs’a dek tutuklu kaldı. 12 Haziran 1968’deki İstanbul Üniversitesi işgalinde önemli roller oynadı. Altıncı Filo eylemi, yeni örgüt kurmalar, önderlik etmek, Ankara seyahatleri, Filistin, Balgat, 12 Mart, Nurhak, Gemerek, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan… 6 Mayıs 1972’de Ulucanlar Cezaevi’nde asılarak idam edildi.

Hüsnü Arkan, “Beş Mayıs” isminde bir şarkı yaptı. Söylerken iç çekti:

“Ben bu bahar çok değiştim be anne/ Yüreğim durup durup rüzgârlanıyor/ Ben bu bahar bir tiryaki gibi aydınlık içtim/ Unutmak istedim ama olmuyor/ Beni eski sokaklardan bir ses çağırıyor/ Gidince kaybedecek bi’ şey kalmıyor/ Bu güller var ya bu güller, bu bahar akşamında/ Ben bu gece mayısın beşiyim/ Ah benim güzel abim, uzun abim, uçurum çiçeği abim/ Ah benim giden abim, türkülere, dağlara/ Ah benim güzel abim, uzun abim, uçurum çiçeği abim/ Ah benim giden abim, türkülere, çocuklara// Ben bu bahar çok değiştim be anne

Ben bu bahar burda değilim/ Ben bu bahar hayatın pencerelerinden kaçıp/ Bir ilmiği çözer dönerim.”

Attilâ İlhan, kesif bir suskunluk varken, “Deniz Kasidesi” isminde bir şiir yazdı:

“açıklarda göz gözü görmez fırtınadan anlar gelir/ körfeze kocaman ve soğuk pelikanlar gelir/ buzlu bir hüzünle yüklü yorgun ve üzüntülü// kasırga sarsar katedralleri uzaktan çanlar gelir/ her biri bir rüzgâra uzanmış ezanlar gelir/ görünmez bir nabızdır atar telsizler büyülü// ermiş deniz fenerlerinden aydınlık dumanlar gelir/ eski bir şarkıda gemileriyle kaybolanlar gelir/ siyah yelkenleri rüya tozlarıyla örtülü// sanki deli bir su patlar çoğul yatağanlar gelir/ var mı yok mu anlaşılmaz yağlı korsanlar gelir/ kırbaçları kan içinde dev bıyıkları gürültülü// döner sis anaforları bir imdat çınlar gelir/ ıslıkların kemendiyle çekilip boğulanlar gelir/ boyunları kırılmış son derece ölü// canlanır liman meyhanelerinde anlatılanlar gelir/ inanılmaz ejderhalar kanatlı yılanlar gelir/ ihanet gibi kılçıklı kabahat gibi tüylü// bir çatışma parıldar ki batı’da kanlar gelir/ mor uğultulardan oyulmuş erguvanlar gelir/ vahşi yapraklarında tuz böceklerinin tülü// çözülür şimşeklerin demeti tel tel yananlar gelir/ tepeden tırnağa elektrik yeşil papağanlar gelir/ billurdan gagalarında çapraz bir rüzgâr gülü// günler dağılır altüst olmuş zamanlar gelir/ başka başka takvimlerden başka insanlar gelir/ ölümlerini tekrar tekrar yaşamaya gönüllü”.

Şimdi, 2019 Mayıs’ı. Epey gürültü var. Deniz Gezmiş ve Attilâ İlhan cismen burada yoklar. Hüda ömür versin, Hüsnü Arkan yanı başımızda. Yazıyor, söylüyor, “rüzgârlanıyor”. Biz ne Yusuf-Hüseyin-Deniz’in ölüm fermanını imzalayanları hatırlıyoruz, ne de o kesif suskunluğa sebep olanları. “Beş Mayıs” diye bir şarkı dinliyoruz. Açlık, gene çoğunluktandır.

Bizi, eski sokaklardan bir ses çağırıyor.

Tüm yazılarını göster