Taner Öngür ve 43.75 albümü “Elektrik Gramofon”, bize “eski Türkiye”nin güzelliklerini hatırlatıyor. Önümüze serdikleri hazine, şu kötü günlerde bir küçük nefes almak için bire bir. Gündemi unutmadan ve yaşananlardan uzaklaşmadan biraz taze kan almak istiyorsanız kulağınızı “Elektrik Gramofon”a çevirin. Taner Öngür, duymayı özlediğimiz sesleri bize ulaştırıyor.
Dertli günler, dertli zamanlar geçiriyoruz. İnsanlar işlerinden
oluyor, ölülerini gömemiyor, yargılanma ve savunma hakkı ellerinden
alınıyor. Cenazeye saldıranlarla fotoğraf çektirenler, açlık
grevlerinin 190. gününde olanları “kaçma şüphesi var” diyerek
mahkemeye getirmiyor, avukatlarını gözaltına alıyor. Bir yandan yol
yapma bahanesiyle ağaçlar kesiliyor, rant için zeytinlikler yok
ediliyor, ormanlar yakılıyor. Art arda açılan İmam Hatip Liseleri
ve giderek geriye düşen müfredat ve sokakta içki içenlere yönelik
baskılar, kadına yönelik şiddet, er tarafı saran saygısızlık gibi
durumlardan söz etmiyorum bile… Yazık ki “yeni Türkiye” dedikleri
bu. Onun için zaman zaman yüzümüzü “eski Türkiye”ye çeviriyor,
geçmiş zamanları hayırla yâd ediyoruz. Üstelik şimdi yaşananları
unutmak değil ama küçük bir nefes almak için elimizde bir fırsat
var: “Eski Türkiye”nin ezgilerinden küçük bir demet, Taner Öngür
tarafından derlendi ve dinleyiciye sunuldu. On şarkıdan oluşan,
dolu dolu bir albüm bu: “Elektrik Gramofon”. İçeriği muazzam: “Eski
Türkiye’den Türkçe sözlü hafif müzik yahut 1920’ler ile 1970’ler
arası unutulmuş ya da kayıp İstanbul şarkıları”
Taner Öngür
(2017)
Açayım: Taner Öngür –ki onu aslında Moğollar’dan tanıyoruz– uzun
süredir “eski Türkiye”nin izlerini şarkılar üzerinden sürüyor.
‘70’li yıllar, ‘60’lı yıllar derken ‘20’lere kadar indi ve sadece
kendisini değil bizi de heyecanlandıran kayıtlara ulaştı. Bununla
kalmadı üstelik, onlara yeniden can verdi. Aralarından on tanesini,
43.75 adını verdiği grubuyla yorumladı. Haluk Önol (akustik ve
elektrik gitar), Emre ekşi (davul) ve Ayberk Kınık’tan (bas gitar)
oluşan ekip, Taner Öngür’ün elektrik gitarıyla şenleniyor. Grubun
adı, ekibin yaş ortalaması. Şu ara konserlerde davulu Replikas’tan
ve Saska’ya uzanan nice projeden tanıdığımız Orçun Baştürk çalıyor
ama kayıtlarda duyacağınız, Emre’nin davulu. Albüm, Donkey Farts
Production lisansıyla Tantana Recods tarafından yayımlanmış. Sadece
250 tane basıldı ve tümü 48 saat içinde tükendi. Şirket, yarından
itibaren tüm dijital platformlarda bulabileceğiniz albümün yeni
baskısı için küçük bir anket yapıyor. İki soru var: Albüme (ilkiyle
aynı sayıda ama küçük farkları olan) yeni bir baskı mı yapalım
yoksa albüm içinden iki şarkıyı (“Karakız” ve “Zehra”) 45’lik plak
olarak mı çıkartalım? Katılmak isterseniz, sosyal medya üzerinde
Tantana Records hesaplarını bulun, oyunuzu verin.
Albümde on şarkı olduğunu söylemiştim. Bestecisi ve söz yazarı
belli olmayan ya da çoktan unutulmuş şarkılar bunlar. Ortak
özellikleri İstanbul kökenli oluşları: Orada çıkmış, orada popüler
olmuş, orada unutulmuş. Bir kısmı memlekete yayılmamış bile. Taner
Öngür, bir yandan uzun zamandır giriştiği arkeolojik kazının
“bulgu”larını dinleyiciye aktarıyor. Bunu yaparken orijinal
yorumlara sadık kalıyor ama olduğu gibi çalmıyor, icrayı günümüze
uyarlarken çok sevdiği “surf” müziğe yaklaşıyor.
“Elektrik Gramofon”, bir
yandan “Rampa”dan “Karakız”a ulaşan kantoları dinleyiciye
hatırlatırken diğer yandan “Hamsi Cha Cha” ya da “Schiki Schiki
Baba” gibi görece bildik şarkıları yeniden gün yüzüne çıkartıyor.
Bunların ikincisi ‘80’li yıllarda Durmuş Çiğdem yorumuyla ortalığı
sallamış, ilki Şecaattin Tanyerli diskografisinde ayrıksı bir
hattın kapısını açmıştı. “Schiki Schiki Baba”, içinde bulunduğumuz
coğrafyayı oluşturan milletlerin ortak şarkısı. Sadece Balkan
ülkeleri değil, Ortadoğu ve Kafkasya’da bulunan ülkeler de sahip
çıkıyor. Taner Öngür, albüm notlarında bunu “Misirlou”ya
benzetiyor: “…herkes kendine ait olduğunu iddia ediyor.” Nice
kılığa giren şarkı, bu albümde rock’n’roll sularında yüzüyor.
“Hamsi Cha Cha” ise, ‘60’lı yıllarda yapılmış “Batılı”
düzenlemelere örnek. Henüz ne yapacağımızı bilmediğimiz, farklı
denemelere kulaç attığımız yılların esintisini bize getiriyor.
Öngür, kimi kaynaklarda bunun bir çocuk şarkısı olduğu bilgisine
rastladığını söylüyor ve ekliyor: “Herhalde çocukları balık yemeye
teşvik etmek için yazılmış.”
Notlar, plağın içinden çıkan dört sayfalık mektuptan. Taner
Öngür, dinleyiciye albümün yapım sürecini anlatıyor ve şarkılar
hakkında bilgiler veriyor. “Kıymetli Dinleyen” hitabıyla başlayan
mektuptaki bilgilere kendi dokunuşları dahil. Bu anlamda kıymetli
bir albüm bu. Çoktan tükenmiş olması, biraz da bundan.
Sona yaklaşırken, meraklı dinleyici için küçük bir tüyo vereyim:
Şarkıların (en azından bir kısmının) orijinallerine piyasadaki
(yazık ki az bulunan) kimi CD’ler üzerinden ulaşmak mümkün ancak
kimini bulmak sahiden zor. Hepsini dinlemek isterseniz, “Elektrik
Gramofon” şart. Taner Öngür’ün şahane dokunuşları, albümü
güzelleştirmiş. Her ne kadar şarkılar güzelse de asıl güzellik,
bunları Taner Öngür yorumuyla dinlemek.
Bir şey daha: Bu yazıda, bu şarkıların bazılarını yıllardır
sahnede ve albümlerinde dinleyiciye ulaştıran Sema’nın adını
zikretmek şart. “İstanbullu Hanımların Dillerindeki Şarkılar”ı ve
“Ekho”ları unutmak mümkün değil. Açtığı yol, en az Taner Öngür’ün
dokunuşları kadar kıymetli.
Taner Öngür
(1964)
Taner Öngür’ü Moğollar’dan tanıyoruz ama “hizmet”i çok:
“Alarm”dan “Sarı Kuru”ya uzanan solo albümleri, her müzikseverin
arşivinde olması gereken çalışmalar. Belki artık kaset ve CD’lerine
ulaşmak mümkün değil ama hepsi dijital platformlarda bulunabiliyor.
Üstelik 1993 tarihli ilk solo albüm “Alarm”ın 2016’da yapılan yeni
bir kaydı da var! Şarkılar olgunlaşmış, Taner Usta orijinallerden
uzaklaşmamış ama onlara daha dingin bir yol çizmiş. Bütün bunları
yazarken Okan Dinçer ve Kontrastları’ndan MFÖ’ye uzanan “icracı”
Taner Öngür’ü unutmuyorum elbette. Hikâyelerini anlatmaya kalksam
kendimi durduramam; onun için şimdilik burada bırakayım.
Özetleyeyim: Taner Öngür ve 43.75 albümü “Elektrik Gramofon”,
bize “eski Türkiye”nin güzelliklerini hatırlatıyor. Önümüze
serdikleri hazine, şu kötü günlerde bir küçük nefes almak için bire
bir. Gündemi unutmadan ve yaşananlardan uzaklaşmadan biraz taze kan
almak istiyorsanız kulağınızı “Elektrik Gramofon”a çevirin. Taner
Öngür, duymayı özlediğimiz sesleri bize ulaştırıyor.