Bisiklet Federasyonu’ndaki siyasi hamlenin karşılığı pek doğru sonuçlanmamış gibi duruyor. Aksi olsaydı Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu küçülmek yerine büyürdü. Ama gördüğümüz gidi durum pek de istediği gibi değil.
Çok değil bundan birkaç yıl önceydi. Türkiye’nin en köklü organizasyonlarından biri olarak Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun ne kadar geliştiğinden, 'Dünya Turu' kapsamına alındıktan sonra daha da ilerleyebileceğinden bahsediyorduk. TUR zamanı geldiğinde bir kıpırtı olurdu içimizde. Büyük büyük yıldızlar Türkiye caddelerinde pedal basıyor, kitleler olgunlukla ve kalabalık bir şekilde olan biteni takip ediyordu. Mazbata bekler gibi TUR’un başlamasını bekliyorduk.
Sonunda yine siyaset gölgesi düştü bisiklete. Önce TUR’un yarış direktörlüğü sonra da doğrudan federasyon başkanlığı üzerinden bir görünmez el savaşı başladı. 2011’e kadar el yordamıyla giden ama tarihi 1963’lere kadar giden Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu, o tarihten itibaren ülkenin en doğru giden 3-4 organizasyonundan biri haline dönüşmüştü.
Dünyanın en önemli takımlarının ve sprinterlerinin ilgisi bu topraklardan nice yıldızların geçmesine ön ayak oldu. Alanya’dan yola çıkıp Ege kıyılarını dolaşan, aslen sprint kökenli TUR’umuz İstanbul’da noktalanır, herkesin takdirini ve dolayısıyla da basın ilgisini hak ederdi.
Ne olduysa sonra oldu zaten. Siyaset gölgesinde gidilen 2016 seçimleri sonrasında işin şekli değişti. Önce başlangıç yeri karıştı, sonra Dünya Turu kapsamına alınmasına karşın TUR’a Pro Tour takımlarının ilgisi azaldı. Akdeniz, Ege ve Marmara’yı dolaşan Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu, Marmara’ya kadar kapandı. Olumlu tarafından bakarsak, köklerine döndü de diyebiliriz belki. Ama biraz Pollyanna olmak lazım tabii.
İşte o Türkiye’nin en köklü ve 2011’den bu yana da en başarılı organizasyonlarından biri olarak görülen Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’nun 2019 edisyonu, bugün koşulacak final etabıyla tamamlanıyor. 55. Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu’na hem olumlu hem de olumsuz yanlarıyla bakmak gerekiyor.
İlk olarak olumlu yanlarını görelim. TUR hâlâ Dünya Turu kapsamında yer alıyor. Bu en önemli değer. Bir önemli değer daha var. Yıllardır ‘Olsa ne güzel olur’ dediğimiz Bursa, tura dahil edildi. Dolayısıyla sprinterlerin yanına kaliteli tırmanışçıların da burada neler yapabileceğini görmek işin güzel yanlarından biri.
Bora-Hansgrohe takımı ve Sam Bennett’in olması bir diğer önemli hadise. TUR’un hâlâ basın nezdinde değer görmesi de sevindirici haberlerin başında geliyor.
MARMARA'YA SIKIŞMAK...
Gelelim şimdi kötü yanlara. Yukarıda da değindiğim gibi, belki bazıları olumlu tarafından bakabilir ama Marmara’ya sıkışmak Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu için ileri değil geri adımdır.
Bunun en net ispatı da TUR’a katılan dünya takımı sayısının 11-12’lerden 6’ya kadar düşmesi. Bu dışarıdan bakıldığında TUR’un pek de parlak ilerlemediğini bize gösteriyor. Zira gerçekten de dünyanın en büyük yıldızları, en hızlı bisikletçilerini gördü bu gözler. Daha azıyla yetinmek hoşumuza gitmiyor doğal olarak.
Bisiklet Federasyonu’ndaki siyasi hamlenin karşılığı da pek doğru sonuçlanmamış gibi duruyor. Aksi olsaydı Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu küçülmek yerine büyürdü. Ama gördüğünüz gibi durum pek de istendiği gibi değil.
Ama işte insan eskiyi görüp de yenisinin onun yerini tutmamasına içerliyor. İstiyor ki ileriye doğru giden yolda 'u dönüşü' olmasın. Hele ki Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu gibi bir organizasyonda. Her kitleden insanın beğenisine mazhar olmuşken, sanki bir bir kayboluyor gibi duruyor eklenen tüm tuğlalar.
Korkarım ki önce Dünya Turu kapsamı ile ilgili sıkıntı yaşayacağız, sonrasında da kabuğuna çekilmek durumunda kalacak TUR’umuz. Umarım bunlar benim kötümserliğimden ileri geliyordur. Umarım benim gördüğüm olumsuzluklar, aslen olumsuzluk değildir. Ve umarım TUR geleneği elimizden kayıp gitmez.