Esra Özakça: Semih ve Nuriye çamaşırlarını kendileri elde yıkıyor

Esra Özakça, eşi Semih Özakça’yla yaptığı son görüşmeyi anlattı: "Bulundukları odada havalandırma yok. Çamaşırlarını kendileri elde yıkıyor, temizliği kendileri yapıyor. Odalarına gardiyanlar giriyor ama avukatlar 'hijyen' gerekçe gösterilerek alınmıyor."

Abone ol

DUVAR - Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın Kanun Hükmünde Kararname ile atıldıkları işlerine iade talebiyle başladıkları açlık grevleri 159'uncu gününde.

Ankara'daki Sincan Kampus Cezaevi'nin hastanesinde yatan eşi Semih Özakça’yla 7 Ağustos günü görüşen Esra Özakça, Bianet'ten Beyza Kural'a konuştu.

Kendisi de eşi gibi KHK ile işten atılan ve başlattığı açlık grevinin 84'üncü gününde olan Esra Özakça Sincan Kampus Cezaevi'nin hastanesinde boşaltılan koridorda iki ayrı odada tutulan iki eğitimcinin 28 Temmuz’da buraya sevk edilmeleri sonrasında yaşanan değişiklikleri anlattı. Esra Özakça şunları söyledi:

'BİRBİRLERİNİN SESLERİNİ DUYABİLİYORLARMIŞ'

“Kas ağrıları en çok şikayet ettikleri şey. Semih Numune Hastanesi’ne götürüldüğünde 57 kiloymuş ama onun da üzerinden geçmişti. Gördüğümde çok zayıftı. Hastaneden ‘refakatçi uygundur’ diye yazı göndermişler ama yalnız başlarına kalıyorlar. Bir kat boşaltılmış, sadece ikisi var. Aralarında boş bir oda var. Birbirlerini seslerini duyabiliyorlarmış ama ikisinin de çok sesi çıkmadığı için kısıtlı. Nuriye hoca bir gece cevap verememiş. ‘Gücüm yok cevap veremedim’ demiş."

Esra Özakça, açlık grevini evinde sürdürüyor. FOTOĞRAF: Bianet

'ODADAN ÇIKAMIYORLAR'

“Kaldıkları yer küçük bir oda. Güneş almıyor. Havalandırması yok. Hücredeyken havalandırmaya çıkabiliyorlardı. Odadan çıkamıyorlar. Odada banyo, tuvalet var. Çamaşırlarını kendileri elde yıkıyor, temizliği kendileri yapıyorlar. 2-3 günde bir kirlileri alıp temiz kıyafet verelim dedik ama cezaevinde eşya alıp verme prosedürü uzun.

Eşyalarının hepsi yanlarında değil. Belli şeyler gelmemiş daha. Hala kitaplarının verilmesinde sorun var. Semih çok şikayetçiydi. 10 kitap hakkı var, odasında altı kitap vardı dört kitabı vermiyorlar. Biz de yatırıyoruz ama gardiyanlar 20 kitaptan seçtiklerini götürüyorlarmış. Listeden Semih seçemiyor.

''UYAN ÖLÜ MÜSÜN DEĞİL MİSİN BAKACAĞIZ' DİYE UYANDIRIYORLAR'

“Semih’in her gün içeceklerini not aldığı çizelgesi var. ‘Bunları kendim yazdım ve çok yorgunum bugün’ diye not düşmüş her günün sonuna. Belli saatlerde kontrol ediliyorlar. Semih’i sabahları ‘Uyan ölü müsün değil misin diye bakacağız’ diye uyandırıyorlarmış. ‘Anlamıyor musunuz nefesimden?’ deyince de ‘Oradan anlaşılmıyor, bilincin açık mı nereden bilelim’ diyorlarmış. Müdahale yapmaya dair psikolojik baskı var.

'AVUKATLAR HİJYEN GEREKÇESİYLE ODALARINA GİREMİYOR'

"Avukatları her gün gidebiliyor. Ama hastaneye götürüldükten sonra görüş saatlerini kısıtladılar. Sabahtan öğleye bir saat, öğleden sonra bir saat avukat görebiliyor. Önceden avukatlar odalarına girebiliyorlardı. Şimdi odalarına giremiyorlar. Odalara girişteki küçük koridora masa koymuşlar; masanın etrafında görüşebiliyorlar. Bir kişiye bir avukat kısıtlaması geldi, iki avukat aynı anda giremiyor. Sebebini de ‘hijyen’ olarak açıklıyorlar. Ama Semih diyor ki ‘Odama 5-10 gardiyan istediğinde giriyor, önlem de almıyorlar, avukatlar maske ve eldivenli halde iken bu uygulanıyor’.