Eşsiz bir güzellik: Safranbolu
Bozulmamış tarihî dokusuyla Safranbolu, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde. Ahşap evleri ve çevresindeki cami, han, hamam, çeşme, türbe, lonca çarşılarıyla fantastik ilçe, ziyaretçileri bekliyor.
DUVAR- Kültür Bakanlığı tarafından 1976 yılında “Kentsel Sit” olarak koruma altına alınan Safranbolu; 1994 yılında UNESCO tarafından istisnai ve evrensel kültürel varlıkları bakımından Dünya Miras Listesi’ne alınmış. Koruma altına alınan eser sayısı yaklaşık 1.500. 1990’lı yılların başından bu yana küçük ve orta ölçekli turistik tesislerin oluşumuyla turizm, ilçe ekonomisindeki yerini hissettirmeye başlamış. Terk edilen konaklar, otel, lokanta gibi işlevlerle yaşama dönüştürülmüş, bozulan Arnavut kaldırımları yeniden yapılmış, anıtsal eserler restore edilmeye başlanmış. Kaybolmak üzere olan el sanatları turistik amaçla yeniden canlılık kazanmış.
HİTİTLERDEN BUGÜNE
Dilerseniz Safranbolu turumuzdan önce tarihine bir göz atalım. Bilinen tarihi MÖ 3000 yıllarına kadar giden Safranbolu, sırasıyla Hititler, Frigler, Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar, Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlıların egemenlik kurduğu bölgede yer alıyor. Safranbolu Kalesi’nin bugünkü Kent Tarihi Müzesi’nin ya da eski Hükûmet Konağı’nın bulunduğu tepe de Türklerin kesin egemenliğine Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan’ın oğlu Melik Muhiddin Mesut tarafından 1196 yılında geçmiş.
Safranbolu, 1927 yılında Zonguldak iline bağlanmış. Safranbolu’ya bağlı bulunan Ulus Bucağı 1945’te, Eflani ve Karabük bucakları 1953’te Safranbolu’dan ayrılarak ilçe hâline getirilmiş. Ancak 1937 yılında Türkiye’nin ilk ağır demir sanayinin Karabük’te kurulmasıyla Karabük hızlı bir gelişme göstermiş ve Karabük 1995 yılında Türkiye’nin yetmiş sekizinci ili olmuş ve böylece Safranbolu da Karabük’e bağlanmış.
EN GÜZEL MANZARA: HIDIRLIK TEPESİ
Gelelim günümüzdeki Safranbolu’ya... Şehirleri yüksekten görmeyi ve fotoğraflamayı seviyorsanız gideceğiniz adres Hıdırlık Tepesi olmalı. Safranbolu’ya Kastamonu tarafından geliyorsanız şehrin girişindeki tepede yer alıyor. Tüm kenti panoramik olarak görebileceğiniz bu tepede çayınızı, kahvenizi de içebilirsiniz. Burası geçmişte Safranbolu’ya ilk gelen Türklerin konuşlandığı, yağmur duasıyla Hıdırellez kutlamaları yaptığı önemli bir mekân. Köstendil Kaymakamı Hasan Paşa’nın Türbesi (1845), Hızır (Hıdır) Paşa’nın makamı, Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Dr. Ali Yaver Ataman’ın (1955) anıt mezarı ve iki adet namazgâh da burada yer alıyor
MUHTEŞEM EVLERİ
Bugünkü yapısını 17. ve 18. yüzyıllarda kazanan Safranbolu’nun evleri kent kültürünün günümüzde yaşanmasına katkıda bulunan önemli değerlerimizden. İlçe merkezinde 18. ve 19. ile 20. yüzyıl başlarında yapılmış yaklaşık 2.000 geleneksel Türk evi bulunuyor. Bu eserlerin 800 kadarı yasal koruma altında. Evler, Safranbolu´nun iki ayrı kesiminde gruplanmış durumda. Birincisi “Şehir” diye bilinen ve kışlık olarak kullanılan kesim, ikincisi “Bağlar” diye bilinen ve yazlık olarak kullanılan bölüm. Safranbolu evleri yalnızca mimarileri değil, konumlarıyla da Türk gelenekleri ve yaşam tarzı hakkında bilgi veriyor. Evler yanında bulunan evin görüş açısını kapatmayacak ve güneş almasını engellemeyecek şekilde inşa edilmiş. Bazıları müze olarak düzenlenmiş bu evlerde özellikle ahşap işlemeli tavanlar dikkat çekiyor. Evlerin bir bölümünün içinde yer alan havuz ise bulunduğu odaya serin bir hava vermek ve yangınlara karşı tedbir amacıyla yerleştirilmiş.
Arnavut kaldırımlı yolların ise sel sularına karşı dayanıklı olması ve rutubeti en aza indirmek amacıyla eğimli yapıldıkları biliniyor.
TARİHÎ ÇARŞI
Karabük’ün en çok ziyaret edilen yerlerinin başında gelen Safranbolu merkezini baştan sona gezmek için en az bir gününüzü ayırmanız gerekiyor. Tarihte önemli bir ticaret merkezi olan Safranbolu’da arastalar, ticari mübadelenin merkezleri olarak önemli rol üstlenmiş.
YEMENİCİLER ARASTASI
Köprülü Mehmet Paşa Cami’sine bitişik kırk sekiz ahşap dükkândan oluşan ve “yemeni” denilen ayakkabının yapıldığı eski Lonca Çarşısı restore edilmiş. Günümüzdeki adı, Yemeniciler Arastası.
DEMİRCİLER ARASTASI
İzzet Mehmet Paşa Camisi altından geçen Akçasu Deresi’nin iki yakasına kurulan Demirciler Arastası, sıcak, soğuk demircilik el sanatlarının üretildiği yaşayan tek lonca çarşısı. Bakırcı ve kalaycı esnafları da bu çarşı içerisinde çalışıyor.
CİNCİ HAN VE HAMAMI
Safranbolu’da han olarak en göze çarpan yapısı şüphesiz Cinci Han. İlçe merkezinin ortasında bulunan, Sultan İbrahim’in Anadolu kazaskerlerinden Cinci Hoca’nın (Kazasker Hüseyin Efendi) eserlerinden “Cinci Han”ın teras katından da manzara müthiş. Buradan Safranbolu’yu panoramik şekilde izleyebilirsiniz.
Yine Cinci Hoca tarafından yapılan Cinci Hamamı (Yeni Hamam), hâlen hizmet veriyor.
TARİHÎ CAMİLERİ
Kentin tarihî ve mimari açıdan önemli değere sahip camileri ise Ulu Cami, Eski Cami-Gazi Süleyman Paşa Cami, Köprülü Mehmet Paşa Cami, Kazdağlıoğlu Cami, Hidayetullah Cami, Taş Minare Cami, Dağdelen Cami, İzzet Mehmet Paşa Cami ve Lütfiye-Kaçak Cami...
KENT TARİHİ MÜZESİ
1904-1906 yılları arasında kale olarak adlandırılan tepeye inşa edilen yapı, 19 Ocak 1976 yılına kadar hükûmet konağı olarak kullanılmış ve bu tarihte çıkan yangın sonucunda kullanılamaz hâle gelmiş. 2000 yılında Kültür Bakanlığı tarafından restorasyon çalışmalarına başlanmış ve 2006 yılında tamamlanarak, Kent Tarihi Müzesi olarak hizmete açılmış.
Üç katlı müzede Safranbolu’nun günümüze kadar geçirdiği evreleri kronolojik olarak izleyebilirsiniz. Birinci katta; Safranbolu’nun ve binanın tarihçesi, haritaları, kültürel yayınları, uydu görüntüsü, sergi salonu ve konferans salonu bulunuyor. İkinci kat girişindeki salonda, Cumhuriyet dönemine ait kıyafetler sergilenerek, Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine kadar uzanan Safranbolu tarihiyle ilgili bilgiler görsel detaylarla aktarılıyor. Zemin katta ise Safranbolu’daki önemli esnafların çalışma ortamları özgün canlandırma tekniğiyle ziyaretçilere sunulmuş.
SAAT KULESİ
Kent Tarihi Müzesi bünyesinde yer alan Safranbolu Saat Kulesi ise Padişah III. Selim’in Safranbolulu Sadrazamı İzzet Mehmet Paşa tarafından 1797 yılında yaptırılmış. Kare planlı, saat zembereksiz Saat Kulesi, 1990’lı yıllarda restore edilmiş.
Osmanlı döneminin kültürel izlerini taşıyan, özellikle 1901 yılında II. Abdülhamid’in tahta çıkışının yirmi beşinci yıl dönümü şerefiyle Anadolu’nun dört bir yanında yapılması talimatı verilen saat kulelerinin minyatürleri de Tarihî Saat Kulesi ve Kent Tarihi Müzesi çevresinde bulunan alanda sergileniyor.
TABAKHANE MÜZESİ
Safranbolu’da gezebileceğiniz Tabakhane Müzesi, 800 yıllık geçmişe sahip ve 200’e yakın tabakhaneden bugüne ulaşabilmiş, Türkiye’nin ilk ve tek gezi tabakhanesi.
TÜRK KAHVE MÜZESİ
Mustafa Kemal Atatürk’ün kahve içtiği fincanı, asırlık değirmenleri, ilk günkü gibi kahve kokan dibek ve cezveleri, üstü örtülmüş, saklı kalmış kahve kültürümüze ışık tutan en özel eserleri görmek istiyorsanız Safranbolu Türk Kahve Müzesi’ne gitmelisiniz.
LOKUM VE SAFRAN MÜZESİ
Lokum ve Safran Müzesi’nde ise ilçeyle özdeşleşen coğrafi işaretli lokum ve safranın tarihsel süreçleri anlatılıyor.
Söz safrana ve lokuma gelmişken burada bir parantez açmalıyız. Safran, çok eski çağlardan beri çiçek tepecikleri, baharat ve gıda boyası olarak kullanılan soğanlı bir bitki. Çiğdemle yakın akraba olan bu bitkinin (Crocos Savitus) ana yurdunun Akdeniz ve İran olduğu sanılıyor. Ağustos-eylül aylarında soğan şeklinde ekildikten sonra ekim ayında huni biçiminde mor çiçekler açıyor. Çiçeklerin tam ortasında üç parçalı, kırmızımsı turuncu tepecikler yer alıyor.
Sabah güneş doğmadan toplanıp kurutulan ve baharat olarak kullanılan bu organlar bileşimindeki koyu sarı renkli boyama maddesinden ötürü içine katıldığı yiyeceği sarıya boyuyor. Çiçekler açtıktan sonra tepecikler tek tek elle toplanıp kömür ateşinin üzerinde bal mumu ile karıştırılarak kurutuluyor. En çok balık ve pirinç yemeklerine, bazı Akdeniz ülkelerinde ise ekmek ve pastacılık ürünlerine katılıyor. Ayrıca ilaç ve kozmetik sanayisinde de kullanılıyor.
Yaklaşık 10 gram safran elde etmek için 1.430 tepecik gerekli. Bu nedenle pahalı ve değerli bir ürün olan safranın yerini günümüzde maalesef başka gıda boyaları almasına rağmen Hâlen Safranbolu’nun Davutobası, Geren ve Aşağı Güney köylerinde üretiliyor. Safranbolu’da safrandan zerde adı verilen pirinçli bir tatlı hazırlanıyor.
Safranbolu Lokumu da diğer lokumlara göre daha hafif olması, yapımında mineral bakımından zengin ve doğal Safranbolu sularının kullanılması sayesinde şöhret kazanmış. Kente gelmişken tadına bakmayı unutmayın. Hatta sevdiklerinize de hediye olarak götürebilirsiniz.
İNCEKAYA KANYONU
Gezimize kaldığımız yerden devam edelim ama bu sefer biraz doğaya çıkalım. Bölgenin arazi yapısını ilgi çekici hâle getiren kanyonların başında İncekaya Kanyonu gelmektedir. Üzerinde İncekaya Su Kemeri’nin yer aldığı kanyon oldukça dik ve derin yamaçlara sahip. İncekaya Su Kemeri’ndeki köprü sayesinde yaya olarak kanyonun diğer tarafına geçmek de mümkün. Sadrazam İzzet Mehmet Paşa tarafından, Safranbolu’ya su getirmek için yaptırılan İncekaya Su Kemeri, 116 metre uzunluğunda ve altı kemerli oldukça görkemli bir yapı. 110-220 cm değişen genişlikteki kemerin altından Tokatlı Deresi akıyor.
TOKATLI KANYONU
Tokatlı Kanyonu da Safranbolu’nun tarihî yüzünün dışında doğal güzelliğini keşfedebileceğiniz bir yer. Kanyonun bir ucu Tokatlı Köyü’nde, diğer ucu ise Eski Çarşı’nın Gümüş Mahallesi’nde. Kanyondaki dere boyunca yürüyüş yapabilir, buradaki şelaleleri görebilirsiniz. Kanyon içerisinde paintball ve ata binme gibi çeşitli aktiviteler yapmak da mümkün.
DÜZCE (KİRPE) KANYONU
Safranbolu’ya on üç kilometre uzaklıktaki Düzce (Kirpe) Kanyonu’nun bir girişi Düzce köyünde, diğeri Kozcağız Mahallesi’nde. Bu kanyon, foto safari ve yaban hayatı koruma alanı olarak düzenlenmekle beraber bakir bir turizm alanı. Uzunluğu yaklaşık on bir kilometre.
SAKARALAN KANYONU
İlçe merkezine on bir kilometre uzaklıktaki Sakaralan Kanyonu ise Yörük ile Konarı köyleri arasında konuşlanmış bir yürüyüş alanı. Zor geçişlere sahip olması sebebiyle daha çok profesyoneller tarafından ilgi görüyor.
BULAK MAĞARASI
Safranbolu merkezine yaklaşık sekiz kilometre mesafedeki Bulak köyü sınırları içerisinde yer alan Bulak (Mencilis) Mağarası’nın uzunluğu altı kilometreye varıyor. Mağaranın yalnızca ilk 400 metresi ziyarete açık. Türkiye’nin dördüncü büyük mağarası niteliği taşıyor. 150 basamaklı bir inişi olsa da yolun sonunda tam bir görsel şölen sizi bekliyor.
Safranbolu’nun diğer mağaraları henüz turizme açılmamış Hızar Mağarası ve yine keşfedilmeyi bekleyen Ağzıkara Mağarası.
ULU YAYLA
Ulu Yayla, ilçe merkezine elli kilometre uzaklıkta ve Safranbolu-Ulus ve Eflani İlçelerinin kesiştiği noktada bulunuyor. Birçok ağaç çeşidi ile birlikte yaban hayvanını da bünyesinde barındıran yedi kilometre uzunluğunda ormanlık alanla çevrelenmiş. Ortasında bulunan gölet, içinden yer altı nehrinin geçtiği mağara ve çeşitli sporlara elverişli yamaçları Ulu Yayla’nın çekiciliğini artırıyor. Ahşap malzemeden yapılmış yayla evlerinin ormanla bütünleşmesi de muhteşem bir manzara oluşturuyor. Her yıl ağustos ayının ikinci haftasında “Ulu Yayla Şenlikleri” düzenleniyor.
SARIÇİÇEK YAYLASI
Sarıçiçek Yaylası ise ilçe merkezine sekiz kilometre mesafede. 1.700 metre yükseklikte ve orman dokusu açısından oldukça zengin. Yürüyüş, atla ya da dağ bisikleti ile gezinti ve kamp yapabilme bakımından elverişli durumda.
SAFRANBOLU’YA NASIL GİDİLİR?
Safranbolu’ya Ankara-İstanbul kara yolunun Gerede kavşağından Karabük’e gelen seksen iki kilometrelik asfalt yol üzerinden ulaşılıyor. Karabük’e sekiz, Bartın’a seksen, Kastamonu’ya 105 kilometre uzaklıkta.
İlçeye günün belirli saatlerinde birçok otobüs firması tarafından ulaşım imkânı sağlanıyor. Karabük il merkezine gelen araçların büyük bir kısmı Safranbolu’ya da uğruyor.
Hava yolunu kullanarak Safranbolu’ya gelmeyi düşünenler; Ankara Esenboğa, İstanbul Atatürk ve Sabiha Gökçen havalimanlarını kullanabilir. İstanbul’a yaklaşık beş (441 kilometre), Ankara’ya ise iki buçuk saat (234 kilometre) mesafede yer alıyor.
Ayrıca Zonguldak ve Kastamonu havalimanları da tercih edilebilir.
(KÜLTÜR SANAT SERVİSİ)