Endüstriyel bira ve alkol hem şirketlerine hem de devlet bütçesine ciddi kaynak sağlıyor. Sadece 2018’de toplanacak alkol vergileri neredeyse Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bütçesinin iki, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın iki buçuk, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın dört ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ise beş katı. Yani endüstriyel alkol şirket kârları ve bütçe için faydalı, ev yapımı ise doğanın bizlere verdiği lütuf olduğu için ucuz.
Her şey Anadolu Grubu’nun patronu Tuncay Özilhan’ın konuşması ile başladı. Grubun dokuz aylık faaliyet raporuna göre bira satışları geçen yıl yurt içinde yüzde 5.7 oranında düşmüştü. Özilhan bu durumu evde bira üretiminin artmasıyla ilişkilendirerek, “Bira satışı düşüyor ama tüketim konusunda emin değilim. Bunun nedeni de evde bira yapımının artması. Çok ucuza alınan cihazlarla evde bira yapılıyor. Bugün 7.5 liralık biranın dört lirası vergi” dedi ve tartışma başladı.
Tepkiler bir anda yükseldi ve ertesi gün “Ben evde birayı değil, merdiven altını kastettim” mealinde bir açıklama yaparak çark etti. Hatta “Temennim yeni vergiler gelmesi değil, mevcut vergi oranlarının yeniden değerlendirilmesidir” diyerek toplumun kanayan yarası olan vergilere değinerek olayı tatlıya bağladı.
Ama tam de öyle olmadı. Bu vesile ile herkes eteğindeki taşları döktü. Hatta o şirketin birasını boykot etme, yerel bira üretim organizasyonları kurulması gibi her renkten tartışmalar da yaşandı.
Asıl soru 24 saatte neden Özilhan’ın çark ettiğiydi. Alkol tüketicileri bu kadar mı güçlüydü? Yoksa çok ciddi bir tepki mi vardı? Bir gücü varsa nereden geliyordu? Adı konmamış bir bakanlığın, kendisine para harcamayan bir idari yapının parçası olduğumuzu biliyor muyuz? Olaya biraz farklı bakarsak asıl resmi görebiliriz.
1- Bira vergisiz de pahalı. Özilhan 7,5 liralık biranın 4 lirası vergi dedi. Yani biranın maliyeti 3,5 TL! Birayı evde yapsanız bile bu kadar pahalı değil. Bira temel olarak malt, şerbetçi otu ve sudan oluşur. Malt dediğimiz şey alkolü belli usullerle arpa veya buğdaydan elde etme. Bu durumda alkol, şerbetçi otu ve su maliyet unsuru. 2017’de Anadolu Grubu şerbetçi otunun bir kilosuna bu sene 7,55 TL verdi. Birkaç gram kullanıldığına göre ciddi bir maliyet olmasa gerek. Alkol de benzer şekilde. Koca şişenin yüzde 5’i alkol. Bir litre alkol 20 TL deseniz, içinde 50 kuruşluk alkol olduğunu göreceksiniz. Dağıtım, üretim deseniz asgari ücretin 1603 TL olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Yani bira işinde ciddi para var, Özilhan satış kaybı kaygısında haklı.
2- Bira alkolün amiral gemisi. TÜİK verilerine göre 2016’da tüketilen alkolün litre olarak yüzde 87’si bira. Alkol eşiti olarak bakıldığında bu oran düşse bile bira yarıdan fazla paya sahip. Yani bira, alkol piyasasının en güçlü belirleyeni. Bu durumda bira pazarının güçlü oyuncusu alkol pazarının da güçlü oyuncusu demek oluyor.
3- Alkolün gerçek fiyatı nedir? Markette 7,5 TL’ye satılan yüzde 5’lik alkollü birayı düşünün. Bu durumda 1 lt alkol için 300 TL veriyorsunuz. Benzer şekilde rakıyı ele alalım. 70’liği 93 TL olan yüzde 45 alkol oranlı klasik bir rakıda alkolün litresi de 295 TL’ye geliyor. Aynı hesabı Tekirdağ için yapın, bir litre alkol 305 TL’ye geliyor. İlginç değil mi? Sanki alkol fiyatı 300 TL’ye sabitlenmiş, ambalajına göre fiyat biraz değişiyor. Vergisiz birayı hesaplarsak 140 TL gibi bir fiyat çıkıyor. Yani markette vergi dahil 20-25 TL’ye satılan bir litre alkol bir anda vergisiz 140 TL’ye, vergili 300 TL’ye çıkıyor.
4- Alkoldeki vergi nerede var? Alkollü içkinin içkiden çok vergi olduğunu biliyoruz. Ama büyük resmi görebiliyor muyuz? TÜİK verilerine göre 2010 yılında 1 milyar 57 milyon litre içki tüketilmiş. Bu miktar 2016’da 1 milyar 33 milyon litreye düşmüş. Net alkol olarak bakıldığında düşüş yüzde 10 civarı. Bu durumda vergi gelirleri ne olmuştur sizce? 2010 yılında 2,9 milyar TL alkolden vergi alınmış. Bu miktar 2016’da 7,9 milyar TL olmuş. Yani alkol tüketimi azalmış ama vergisi katlanmış.
5- Diyanet İşleri mi büyük, alkol vergileri mi? Asıl sorun alkol tüketiminden toplanan vergilerin Diyanet İşleri’nin bütçesinden bile fazla olması. Diyanet dediğimizi bakmayın, onun bütçesi bile 12 bakanlıktan fazla. Diyanet’in 2010 bütçesi 2,7 milyar ve 2018’de bunun üç katı. 2010 yılında alkolden 2,9 milyar TL vergi geliri elde edilirken bu miktarın 2018’de 10,5 milyar TL’ye çıkması bekleniyor. Anlayacağınız Diyanet’in giderleri tıpkı alkolden elde edilen vergi gelirleri gibi katlanarak artmış.
Anlayacağınız aslında bira ve alkol üretmek çok ucuz. Düşünsenize hasat sonu fazla ve çürümeye yüz tutacak meyveler yüzyıllardır köylerde heba edilmez ve güzelce alkol yapılırdı. Halen de pek çok yerde öyle. Yani alkol bedavadır aslında. Alkol yapmak doğanın bahşettiği ürünleri değerlendirmek, boşa harcamamaktır. O yüzden de bir kat daha keyif verir. Ama sistem “evde yapma hazır al, böylece hem şirketler kâr etsin hem de Diyanet’in bile giderlerinden daha çok vergi ver” diyor. Böylece aslında sıfıra yakın maliyetli alkolü, hadi bağın bahçen yok diye marketten 20 TL’ye aldığın alkolü sana 300 TL’ye satıyorlar.
Endüstriyel bira ve alkol hem şirketlerine hem de devlet bütçesine ciddi kaynak sağlıyor. Sadece 2018’de toplanacak alkol vergileri neredeyse Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bütçesinin iki, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın iki buçuk, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın dört ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ise beş katı. Yani endüstriyel alkol şirket kârları ve bütçe için faydalı, ev yapımı ise doğanın bizlere verdiği lütuf olduğu için ucuz.