NBA'de bir şekilde playoff'lar oynanmaya devam ediyor. Bütün gözler Los Angeles Lakers'a fazla odaklı elbette ama asıl gözden kaçan, dikkatimizi vermediğimiz beklenmeyen sonuçlar ve hikayeler mevcut. Kim derdi ki Los Angeles Clippers ve Milwaukee Bucks konferans yarı finallerinde lige veda edecek? Ya Miami Heat? Onlar hesaplarda hiç yoktu.
Bir sonraki NBA yazımız NBA Finalleri üzerine olacaktı esasında ama bu sezonki playoff hikayesi o kadar ilginç yol almaya başladı ki buraya bir yazı parantezi açmamız şart oldu. Bugün şunu çok iyi anladık: NBA organizasyonu hakkında türlü komplo teorileri üretenlerin tamamı yanıldı. Tamamının iddiaları sadece bir palavradan ibaret kaldı. Anlatalım.
Gözümüzü iki dakika kapatalım ve sezon başına tekrar bir yolculuk yapalım. Lakers, bir önceki yıl LeBron James'i şehre getirdikten sonra ikinci bir hamleyi yapmış ve Anthony Davis'i kadrosuna katmış. Toronto Raptors'ü gelip şampiyon yapan Kawhi Leonard, şampiyon yaptığı gibi ayrılma kararı almış. Lakers'ın şehirdeki diğer komşusu Clippers yıllarca 'öteki takım' olmaktan yorulmuş, Kawhi Leonard ve Paul George'u kadrosuna katarak çok büyük bir adım atmış. Doğu Konferansı iyice zayıflamış. Sezon başından sezon ortasına kadar fark etmez, şunu herkes çok iyi biliyordu: Batı Konferansı Finali'nde Clippers-Lakers yani bir Los Angeles derbisi görürüz. Doğu Konferansı'ndan ise Giannis Antetokounmpo liderliğinde Milwuakee Bucks elini kolunu sallayarak NBA Finaali'ne yürür. Öngörülen hiçbir senaryo tutmadı. Hatta 1 ay önce bu hesapları tutturamayacak takımın Lakers olabileceği bile düşünüldü ki izleyiciler ve yorumcular bu konuda bile haklı çıkmadı ve yanıldı. Bütün bu hikayenin ortasında ise Miami Heat ve Denver Nuggets var. Birileri sezon ortasında “Miami Heat, Doğu Konferansı Finali oynayacak hatta NBA Finali için seride 2-0 öne geçecek” deselerdi herhalde ona mecazi anlamda, tabiri caizse deli gözüyle bakılırdı.
Bundan bir ay önce Pat Riley hakkında, daha doğrusu Pat Riley'nin söylemleri ve devamında oluşan tartışmalar hakkında bir yazı yazmıştım. O zamanlar Pat Riley'nin yüzde 100 doğru konuştuğunu iddia eden ender gazetecilerden biriydim. Şimdi ise “Voila!”, Pat Riley'nin ne kadar haklı olduğunu uygulamalı olarak gördük. Oyuncuların bireysel istatistiklerinin ne kadar sabun köpüğü olduğunu anlamış olduk. Gerçek olan bir şey var işte; “Şampiyonluk” veya söz gelimi takımını nereye taşıyabildiğin.
Yunan yıldız Giannis'ten yola çıkalım. Geçen sezonun MVP'si seçilen Giannis takımını Doğu Konferansı'na taşımıştı. Bu sezon ise Kawhi Leonard'ın da Toronto'dan ayrılıp Batı Konferası'na gidişiyle Bucks'ın NBA Finali'ne ulaşması kaçınılmaz görülüyordu. Bütün sezon fırtına gibi esti Giannis. İstatistikler, maç maç bireysel performanslar müthiş damga vurdu normal sezona. Ama işte iş gerçek sezona gelindiğinde belli oluyor. Yani playoff'lar. Amerikan spor jargonunda bir söz vardır ama bunu mecazi olarak algılamak lazım, herhangi sosyolojik ayrımcılıktan uzak.
“Playoffs are where men split from boys” yani playoff'lar erkeklerle küçük oğlan çocuklarının ayrıldığı yerdir.
Burada kastedilen şudur esasında; playoff'lar normal sezona göre daha sert geçmektedir. Gerek temaslı oyun açısında gerek performans ve stres açısından. O yüzden mızmızlanmaya yer olmadığını ima etmektedir bu söylem. Çok bilinen bir sözdür.
Ben her zaman iddia ediyordum; Giannis atfedildiği kadar büyük bir oyuncu değil. İyi bir oyuncu ama büyük bir oyuncu değil. Bunun ayrımını iyi yapmak gerekiyor. Büyük oyuncular hangi koşulda olursa olsun takım arkadaşlarının kaderlerini elinde tutar ve o takımı vaat edilen noktaya ulaştırır. Defalarca gördük ki Giannis bu baskı altından hiçbir kez çıkamadı.
Dönelim Clippers'a. Clippers'ın hikayesi biraz Türkiye'de Fenerbahçe Spor Kulübü'nün futbolda düştüğü hatalara benziyor. Onu al, bunu al, tamam güçlüyüz, hadi şampiyonluğa oynayalım. Arkadaş, takım sporlarında böyle bir şey yok. Kadro mühendisliği diye bir gerçek var, doğru kimyayı oluşturmak diye bir şey, doğru parçaları bir araya getirip oynanacak doğru oyunu bulmak diye bir şey var. Bence Clippers'ın yarattığı hayal kırıklığı Bucks'ınkinden de fazla. Çünkü Bucks'ın Giannis etrafında her ne kadar iyi bir kadro yapılanması olsa da Clippers'da Kawhi Leonard ve Paul George var. Clippers'ın kadro derinliği Batı Konferansı'nda kimsede yok. Bu yüzden tam ve gerçek bir hayal kırıklığıdır Clippers'ın durumu. Bana Clippers'ın Batı Konferansı'nda Lakers'ı eleyeceğini iddia edenler oldu aylardır.
Denver Nuggets ve Miami Heat'i kutlamak mı gerekir yoksa bu başarıyı, yukarıda bahsettiğimiz takımların başarısızlıkları üzerinden mi okumamız gerekiyor çok emin olamıyorum. Miami Heat'in müthiş bir kadrosu yok, bunu biliyoruz. Ama doğru oyunu buldukları bir gerçek. Denver ise fırına verilmiş bir kek gibi. Fırının camından kekin kabardığını görüyorsun ve fırının ağzını açıp keki azıcık çıkarıp bir bıçak saplayarak içine bakıyorsun pişmiş mi diye. İçinin pişmesinin azıcık daha vakti olduğu düşünerek keki fırına geri ittiriyorsun. Denver'in hikayesi biraz böyle. İyi un, iyi şeker, iyi kakao ama sadece biraz daha zamanları olduğunu düşünüyorum. Denver'ın bu takımı bozmaması durumunda 1-2 yıl içinde Dallas Mavericks ile beraber ligin en ilginç ve en fazla rüzgar estiren takımlarına dönüşecektir.
Lakers'ın Denver'ı eleyeceğini öngörüyorum ve muhtemelen bizi bir Los Angeles Lakers-Miami Heat Finali bekliyor diyebiliriz. Batı'dan Lakers'ın gelmesi pek sürpriz değil ama Heat'ın başarı hikayesi gerçekten yazılası. Bu sezon başarılıların hikayelerinden başarısızların hikayelerinin anlatılacağı bir yıl olacak gibi duruyor. Clippers ve Buck, yola çıkarken ne diye çıktılar? Şimdi ise neredeler? Tatildeler. Evdeki hesapları çarşıya uymadı. Sadece onlar için değil, bütün sezon altı boş komplo senaryoları yazanlar için de.