Türkiye’de Kanun Hükmünde Kararname ile bir kültür/sanat dergisi kapandı. 25 yıllık Evrensel Kültür dergisini mühürlediler.
Benim ilk yazımın yayınlandığı dergiydi Evrensel Kültür. 1993’ün Mart sayısıydı. “Kültürkıyım: Devlette Yıkıcılığın Kökenleri”… Başlık da buydu. (Kapatma kararına ne de güzel uyuyor!) Bir antropoloji yazısıydı, farklı olana tahammülsüzlüğün ve kıyıcılığın ilkel topluluklardaki kökleri üzerineydi. Kendisiyle tanıştığım ilk gün derginin Genel Yayın Yönetmeni Aydın Çubukçu istemişti benden yazmamı. Antropolojiye meraklıydı, ben de Üniversitede Sosyal Antropoloji son sınıf öğrencisiydim ve bu yakışıklı, zeki adamın yazdıklarına hayrandım. Benim için “Beethoven’e beste göstermek” gibi bir şeydi onun dergisine yazmak. Ama cesaretlendirdi. Sonra hep yazdım. Bir ara mutfağında da çalıştım. Evrensel Kültür benim okulum, Aydın Çubukçu da öğretmenim oldu. Hem okudum hem yazdım.
Bir kurum olarak Evrensel Kültür 25 yıl boyunca, yalnızca bir dergi değil, bir okul olarak, insan yetiştiren, yazar yetiştiren bir okul olarak çalıştı. Üretim atölyesiydi adeta. Konu üreten, bakış açısı üreten, yazı, şiir, öykü, resim üreten bir atölye… Türkiye’nin kültür/sanat dergiciliğinde bu bakımdan kendine has bir konumu vardı.
“Anadolu koskocaman bir evrensel kültür merkezidir.”
Yıllar önce, derginin adını taşıyan Kültür Merkezi’nin Ankara’daki açılışında böyle söylemişti Can Yücel, nur içinde yatsın. Pazar sabahı bir muhabir arkadaşımız telefonda bana “derginin kapatılması hakkında ne düşündüğümü” sorduğunda aklıma ilk bu geldi. Şair Baba’nın dediği tabi ki doğruydu: Anadolu evrensel kültür demekti, Evrensel Kültür de Anadolu! Aralık 1991’deki ilk sayısından itibaren dergi, insanlığın bütün ilerici, demokratik kültürel birikimini Anadolu’nun kendi kültürü, gelenekleri, türküleri, masalları, resimleri, romanlarıyla buluşturmak gibi bir görev yüklemişti kendine. Aydın Hocamın dediği gibi, “Evrensel Kültür bu görevi bir ansiklopedi anlayışıyla yaptı.”
Türkiye ve benzeri ülkelerde muhalefet, politik alanda zayıf olmasına rağmen kültürel alanda yetkindir. İlerici, demokratik birikimi yarına zenginleştirerek taşımak arzusundaki Evrensel Kültür, bu kadim gerçeğin apaçık ifadesi ve simgesiydi. Çöküş halindeki bir toplumun içine doğan her sayısı bir diriliş iradesiydi. Dergicilik öldü denilen bir dönemde, Türkiye gibi istikrarsızlıklar ülkesinde, arkasında büyük medya sermayeleri, holdingler olmadan, üstelik sanatla, şiirle, denemeyle, eleştiriyle hiç işi olmayan bir toplumda 25 yıldır her ay çıkmayı başarabilmiş bir dergi… Ancak böyle kapanabildi.
Evrensel Kültür’ün kapanabilmiş olması, politik muhalefetin güncel yetersizliğindendir. Kendi kültürel yetkinliği o yetersizlikten ütopik kopuşu simgeliyordu. Gelecekle olan ilişkimizi, demokratik toplum hayalimizi, günün koşullarında artık mevcut eylem programlarımızdan (imza kampanyalarından, toplu dilekçelerden, engellenen basın açıklamalarından, izin verilmeyen protesto gösterilerinden) daha güçlü biçimde ifade etmekteydi.
O yüzden, Evrensel Kültür’ün yayın hayatına devam edebilmesi gerekiyor. Onun sağladığı ütopik kopuşu demokratik toplumu yaratacak somut bir politik geçişe dönüştürecek şeyin ne olduğu sorusu ise ortadadır.
Ne zaman olacağını, nasıl olacağını bilemeyiz… Ama Evrensel Kültür’ün kapatılabilmesini mümkün kılmış bir toplumun içyüzünün açığa çıkması, üyelerini fazlasıyla utandıracaktır.