Evvel Temmuz: Çok tanrılı dönemlerden bugüne...

Hatay’ın Samandağ ilçesinde gelenekselleşen Evvel Temmuz Festivali’nin 19’uncusu yapıldı.. Yüksek Sadakat, Mazlum Çimen, Manuş Baba konserleri büyük ilgi gördü. Panellerde siyasi gündem tartışıldı. Festivale yönelik eleştirilerden biri de kültür sanat etkinliklerinin yeterli olmadığı yönündeydi.

Abone ol

HATAY - Samandağ’da, belki nemli ve sert olduğu için, sersemletici bir rüzgar vardı. Bu durumdan şikayetçi olduğumu söyleyemem. Hava nemli olsa da insanın tenini yalayıp geçen rüzgar, terlemenin önüne geçiyordu çünkü. Buna rağmen bir iki kişi, “Hava çok sıcak” diye ısrar edince, “Sıcak görmek istiyorsanız, Diyarbakır’a gidin” dedim.

Sahiden de Diyarbakır’da son günlerde 40 derecenin altına düşmemişti sıcaklar. Yaprağın kımıldamadığı ağır havada nefes almak bile zahmetli bir şeydir. Oturduğumuz kafeden epey ilerideki denizde dalgalar köpürüyor. Dalga sesleri bize kadar geliyor. Dalgaların sesi benim için yeterince ürkütücü. Ama yine de sahilin neredeyse boş olmasının nedenini, bir Samandağlıya sormadan edemiyorum. “Bu mevsimde deniz hep böyledir” diyor. “Açık deniz ve bir dalgakıran da olmadığı için, dip dalgalar insanı kendine çeker. Her yıl, denize girmeden yapamayan birkaç kişi hayatını kaybeder. Eylülde sakinleşmeye başlar deniz. Samandağlılar bunu bilir ve denize girmek için bu ayı beklerler.”

Oturduğum yerden ancak küçük bir parçasını görebildiğim kumsalın 16 kilometre olduğunu da aktarıyor. “Ama kimse ilgilenmiyor Samandağ’la, şehir de kumsal da bakımsız” diyor. Daha sonra göreceğim, sahildeki birçok yapı bakımsız. Sahil için yeni bir projenin hazırlıkları varmış ve şimdiki yapıların birçoğu yıkılacakmış. Bu nedenle mevcut yapılar inşa edildikleri ilk hallerini koruyorlar. Restorasyon, iç düzenleme, ek binalar heba edilecek para olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle biraz salaş bir görünüm arz ediyor sahildeki yapıların çoğu. Ama bunun bir kendine özgülük havası yarattığını de belirtmek gerekiyor.

FESTİVALE YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Samandağ’da buluştuğumuz Sezai Sarıoğlu ile en son ne zaman muhabbet etmiştik, ikimiz de hatırlamıyoruz. Benden bir gün önce gelmiş Samandağ’a. İkimizin de Samandağ’da bulunma nedeni 19 yıldır düzenlenen Evvel Temmuz Festivali. Festival, Arap Alevi kültürüne ait bir geleneği yaşatmaya çalışıyor. Festivalin adını aldığı Evvel Temmuz’un hikâyesi ise kısaca şöyle: Miladi takvime göre Temmuz ayının 14’ü, Rumi takvime göre ayın 1’i oluyor. “Bir” Arapçada “evvel” diye ifade ediliyor. Bu nedenle 14 Temmuz, Türkiye’de yaşayan Arap Alevilerin inanışlarına göre “Evvel Temmuz” olarak kabul ediliyor. Tarihi 4000 yıl öncesine kadar uzandığı söylenen Evvel Temmuz, çok tanrılı dinler döneminde hasadın yapıldığı ve bir sonraki hasat döneminin bereketli geçmesi için bereket tanrısı Temmuz’a kurbanların adandığı gün. Tek tanrılı dinlere geçişten sonra, bu gelenek Arap Alevi coğrafyasında devam etmiş.

Şair Sezai Sarıoğlu, festivalin konukları arasındaydı.

Festival 4 gün sürecek ve her akşam, yerel sanatçıların da katılacağı konserler düzenlenecek, paneller gerçekleştirilecek şekilde düzenlenmiş. Çeşitli kurumların etkinlikleri de festival kapsamına alınmış. Paneller siyaset ağırlıklı. Tek sanat-şiir etkinliği, Sezai Sarıoğlu, Utkun Büyükaşık, Eşref yener ve Dolunay Aker’le katılacağımız, “Barbarları Beklerken-Şiirin İtaatsizliği, Şairin Uzlaşmazlığı Üzerine Bir Diyalog” başlıklı panel-söyleşi.

Vakıflı köyünde yaşayan bir Ermeni, festivalin çok politikleştiğini, politik grupların kendini göstermek için yarıştığını söyledi. Dediğine göre Evvel Temmuz, insanların sahile inip piknik yaptığı, hep birlikte eğlendiği bir gelenekti. Bana göre ise içeriği politik etkinliklerin yapılmasında hiçbir sakınca yok. Ancak festivalin kültür sanat kısmı eksik kalmıştı. Bu eksik kalmışlığı festivali tertip eden arkadaşlarla konuşmayı isterdim elbette. Ama ne yazık ki tertip komitesinde yer alan arkadaşları hep ayaküstü ve başka telaşlar içinde görmek mümkün oldu. Şakayla karışık “Dünyayı kurtarmaya çalışırken küçük meselelere zaman ayıramıyorlar” demişti bir başka festival konuğu. Bu eleştirileri, festivali, büyük emeklerle hazırladıklarından hiç kuşku duymadığım arkadaşlar için buraya not düşüyorum, önümüzdeki festivallerde kimi aksaklıkları giderebilmeleri umuduyla.

ŞİİRİ SAVUNMAK

Şairin ve genel olarak sanatçının toplumsal siyasal konulardaki duyarsızlığı hakkında vakti zamanında çalıştığım gazetede epey yazmıştım. Bunu hatırlattım panelde ve haksız olmamakla beraber, zaman zaman çok “sert” yazdığımı da. Paneli yöneten Utkun Büyükaşık’ın soruları da bunu tartışmaya açıyordu zaten. Ama sonra, şiiri-şairi savunmak konusuna geldim. Şiiri ve şairi (genel olarak sanatı ve sanatçıyı) siyasal baskılara karşı savunmaktan söz etmiyorum. Aynı zamanda okur olarak etkinliklere katılmaktan, kitapları edinmekten söz ediyorum. Kitapçıların raflarında, şiir kitaplarına zavallı bir bölümün ayrılmasında şiir okurunun hiç mi payı yok? Bir genç şairin kitabını ne kadar ısrarla isteyebildik kitapçılardan? Cep telefonlarından yüzlerce işlem yapabiliyoruz ama kaç kişi şiir kitabı sipariş ediyor?

Şairin ve genel olarak sanatçının toplumsal siyasal konulardaki duyarsızlığı hakkında vakti zamanında çalıştığım gazetede epey yazmıştım. Bunu hatırlattım panelde ve haksız olmamakla beraber, zaman zaman çok “sert” yazdığımı da.

Sezai Sarıoğlu’nun panelde söyledikleri önemliydi. Dolunay Akel ile Eşref Yener’in söyledikleri de öyle. Yeni tanıdığım iki şair, notlar alarak katılmışlardı panele. Söyledikleri, şiir yazmakla yetinmediklerini, şiir yazmanın onlar için bir heves olmadığını, şiir üzerine kafa yorduklarını gösterdiği için önemliydi. Evvel Temmuz Festivali’nin benim için en güzel taraflarından biri, bu iki genç şairin şiirleriyle tanışmak oldu, diyebilirim.