Yalan değil, ilkgençlik yıllarımda Alpay'dan dinlediğim "Eylül'de Gel" şarkısı hâlâ kekre bir tat bırakıyor dimağımda.
"Görenler dönmüş/Hem de mutlu diyecekler/Ağaçlar sevinçten başımıza/Konfet gibi yaprak dökülecekler."
Kederli, buruk başlayan şarkı böyle umutlu ve temkinli bir sevinçle biter. Sevincin temkinli olma hali, sanırım Alpay'ın sesinden ve şarkının "Yaprak dökecekler" nakaratıyla bitmesinden kaynaklanıyor.
Şarkıdaki kekre tat, artık çok geride kalmış okul yıllarını hatırlatmasıyla, bir daha asla yaşanmayacak heyecanlara, duygulara, bunalımlara, sevinçlere ait zamanların iyiden iyiye uzaklaşmasıyla ilgili olmalı.
Çocukluk ve ilkgençlik zamanlarının uzaklaştığını en iyi "Eylül'de Gel" şarkısı hatırlatır. Acı, ağır, merhametsiz bir şekilde.
Derken, abartıyor muyum acaba? "Eylülün Sesiyle" cevap versin, okul yolundan uzak düşmüş kuşakdaşlarım.
Çünkü şimdi, ağaçların yapraklarında birikmiş yaz tozlarına bakarken, kuvvetle hissediyorum, herkesin mutlaka vardır bir "Eylül'de Gel" şarkısı.
*
Derken, "Eylülün Sesiyle" (Edip Cansever) söyleyecek olursak, okullar açılıyor. Okullar açılıyor diye milyonlarca kişinin, öğrencilerin ve velilerin içi sevinçle dolmuyor maalesef. Herkesin kulağına gelmiştir, birçok üniversite öğrencisi, kazandığı bölüme kaydını yapmakla yetinme kararı almış. Çünkü gideceği şehirde yurda kaydını yaptıramamış ve ev kirası ödeyecek ekonomik güçten yoksun.
Oysa istediği okulda, istediği bölümde okuyabilmek için gece gündüz çalışmış, dershaneye gitmiş, belki özel dersler almıştır. Ve işte, ekonomik koşulların gerçekliği duvar gibi karşısına çıkmıştır, okuma hevesini ertelemek zorunda bırakmıştır. Bu kırılmış hevesin hesabını kim verecek?
Şubat ayında Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği ile Ekmek ve Gül, eğitimin her kademesinde ayrım gözetmeksizin bütün öğrenciler için 1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek talebi için kampanya başlatmış, Milli Eğitim Bakanlığı'na (MEB) bu taleple başvuruda bulunmuştu.
Bakanlık, kadınların başvurusuna verdiği yanıtta "2022-2023 eğitim öğretim yılının ikinci döneminden itibaren ücretsiz beslenme uygulaması başladı" demişti.
Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği ile Ekmek ve Gül, "Bu cevap, sadece anaokulları ve taşımalı eğitim kurumlarında ücretsiz yemek uygulaması başlayacağını belirten karara atıf içeriyor. Oysa bizim talebimiz tüm devlet okullarında, eğitimin tüm kademelerinde ayrımsız tüm öğrencilere 1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek verilmesiydi" karşılığını verdi.
Geçtiğimiz şubat ayında yaşanan gelişmeler bu şekildeydi.
Şimdi soru şu: Yeni eğitim öğretim döneminde kaç öğrenci devlet okuluna aç gidecek, devlet okulundan aç dönecek? Bu açlığın sorumlusundan kim hesap soracak?
Ve başka sorular: Kürtçe dersler ne olacak? Ataması yapılan birkaç Kürtçe dersi öğretmeni öğrenci bulabilecek mi? Kısaca anadilinde eğitim görmenin önündeki engeller kaldırılacak mı?
Çocuklar devlet okuluna aç gidip aç dönerken, anadilinde eğitim görmek engellenirken Türkiye Yüzyılı'nın Milli Eğitim Bakanı ne yapıyor? Öğretmenlerin kıyafetini dizayn etmekle meşgul.
Okul yolu güle oynaya gittiğim bir yol olmadı hiçbir zaman. Bu itiraf, hiçbir öğrenciye ilham vermesin. Bütün sorunlara rağmen öğrenciler çocukluk yapma haklarını kullansın ve okula güle oynaya gitsin.
*
Sonra, işte, nihayet Eylül. Diyarbakır'ı teslim alan insafsız sıcakların kırılacağına dair iyimserlik güçleniyor.
Yine de Eylül bir can sıkıntısıyla geliyor.
"Ağustosa çekildi, eylülün sesi
Birazdan konuşacak
Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar."
Şu sıcaklar ve ekonomik meseleler bir yana, Diyarbakır'ın aklı Kuzey ve Doğu Suriye'de olup bitenlerde. Yeni bir kanlı süreç başlayacak endişesi ve öfkesi, can sıkıntısı olarak beliriyor. Aynı şekilde Kerkük'teki gelişmeler de öyle. Kürtler, yaşadıkları toprak parçası üzerinde huzur bulamasın diye and içilmiş sanki.
Kürtler, YSP Diyarbakır Milletvekili Sevilay Çelenk'in sosyal medyada yaptığı bir paylaşım nedeniyle yine sosyal medyada kıyameti koparıyor. Altıüstü bir kutlama mesajının üzerinden bu kadar enerji harcamanın akılalır yanı yok. Bu nedenle, Sevilay Çelenk makul bir açıklama yapmışken linçin devam etmesi, YPS'ye yönelik bilinçli bir karalama operasyonu gibi algılanıyor. Allah akıl fikir versin deyip durumu uhrevi bir mecraya havale etmek ya da "Sakin ol şampiyon" demek mümkün. Ama bu o kadar kolay değil çünkü YSP geleneği çok büyük bedeller üzerine inşa edildi. Bunun hatırına olsa bile meseleye soğukkanlılıkla, değerbilirlilikle, hakkaniyetle yaklaşmak gerekiyor.
Çünkü:
"Sonra bir kır kahvesi kendini okurken
Masaları toplanmış, bardakları toplanmış
Tam kendini okurken
Derim ki bir semti iyi tanımak kadar
İyi tanımalı dünyayı
Açın radyolarınızı: eylülün sesi
Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar."
*
Ayların en zalimi değildir belki ama şöyle bir huyu vardır eylülün, kendisiyle birlikte şiirleri ve şarkıları da getirir.
Eylül demişken akla, Yahya Kemal Beyatlı'ın "Eylül Sonu" şiirindeki şu dizeler de gelir elbette:
"Günler kısaldı... Kanlıca'nın ihtiyarları
Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları."
Çok severim "Eylül Sonu" şiirini ve fakat kendimden uzak tutarım, muhtemelen ilkgençlik yıllarını çoktan geride bırakmış birçok insan gibi. Çünkü bu dizeler, birçok dünya nimetine ve hayata veda etmeye hazırlık gibidir.
Oysa "Eylülde Gel" şarkısında bir gençlik havası, "Eylülün Sesiyle" şiirinde bir öfke ve itiraz nidası var. Gençlik ile öfke ve itiraz, insanın hayata karşı umudunu besliyor. O vakit, bu Eylül yazısını, Eylülün Sesiyle bitirelim. Değil mi ki daha yapacak çok işimiz var.
"Sıkılmak iyi baylar
Biz hazır tuttukça böyle
İçi yangından alev alev
Dışı buz tutmuş kalplerimizi."