F-35 yasağı tekrar ABD Kongresi'nde!
Türkiye’nin F-35 savaş uçağı projesindeki varlığı, hak ve hukuk bir kenara itilerek, yine de sona erdirilirse buna şaşırmamak gerekir. Trump yönetimindeki Beyaz Saray önemli konularda dahi rahatlıkla yanlış kararlar alabilmektedir. Böyle bir gelişmenin F-35 projesinin üzerindeki etkilerinin ötesinde, Türkiye-ABD ilişkilerine yeni bir darbe vuracağı gibi NATO ittifakına da derin yansımaları olacağı ve Türkiye’nin dış ilişkilerini kökten etkileyeceği söylenebilir.
Faruk Loğoğlu*
ABD Kongresi birkaç ay önce, Rus S-400 füzelerinin alınmasıyla bağlantılı olarak F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye teslimini durdurma çağrısı yolunda bir değişikliğe bütçe kanununda yer vermişti. Ancak Kongre, bu yasağın etki ve sonuçları hakkında Pentagon’dan bir rapor hazırlamasını istemişti. 90 günlük süreden sonra bu rapor, Pentagon tarafından “gizli” kaydıyla ABD Kongresi'ne geçtiğimiz günlerde sunulmuştur.
Gazete Duvar’da 24 Ağustos 2018 tarihli konuyla ilgili yazımda belirttiğim üzere, Kongre, Savunma Bakanlığı’ndan raporda, “Türk Hükümetinin ABD’ye karşı son bir yıldır attığı kışkırtıcı adımlar” ışığında, F-35 satış yasağının ABD-Türkiye ilişkilerine yapacağı etkinin, özellikle İncirlik faktörü dahil ABD’nin Türkiye’deki askeri ve diplomatik faaliyetlerine olası yansımalarının ve S-400 füzelerinin yaratabileceği sorunların değerlendirilmesini istemişti.
Türkiye, başından beri ortak olduğu F-35 projesi kapsamında 100’den fazla uçak almayı planlamaktadır. Bu arada ilk uçaklar Ağustos ayında ABD’de teslim edilmiş, Türk pilotların eğitimi de Arizona’da sürmektedir. 2019 Mart ayında iki uçağın daha Türkiye’ye teslimi öngörülmektedir.
Savunma Bakanı Mattis, Kongre'ye daha önce gönderdiği mektupta Türkiye’nin projeden çıkartılmasının F-35’lerin üretiminde ciddi gecikmelere yol açabileceğini belirtmişti. Bilindiği üzere, Türkiye uçağın bazı önemli parçalarını üretmekte ve Eskişehir Avrupa için “motor onarımı ve yenileme merkezi” olarak görev yapmaktadır. Türkiye’nin projeden dışlanması halinde, bunun nasıl ikame edilebileceği yanıt arayan sorunlardan birisi olacaktır.
F-35’ler konusu haliyle Türk-Amerikan ilişkilerinin seyriyle ilintili olacaktır. Oysa, Rahip Brunson’un salıverilmesinden sonraki ilk günlerde Türkiye-ABD yönetimleri arasında gözlenen göreceli düzelme eğilimi daha şimdiden tıkanmışa benzemektedir. Bilinen ikili ve bölgesel sorunların hiçbirinde somut bir ilerleme yoktur. Özellikle PYD/YPG bağlamındaki anlaşmazlık boyutlanarak devam etmekte, Menbiç’te uygulanmayan anlaşmadan sonra şimdi de YPG’yi korumak için ABD sınırımızda gözetleme noktaları oluşturmaktadır. Yönetim tarafından İran yaptırımları kapsamında petrol ithalatı için Türkiye’ye tanınan muafiyet ise geçici olup, altı aylık süre dolduğunda ne olacağı belli değildir.
ABD Kongresi'nde ise Türkiye aleyhindeki eğilimlerde bir değişiklik yoktur. Temsilciler Meclisi'nde çoğunluğu kazanan Demokratlar insan hakları ve özgürlükler konularında daha duyarlı olacaklar, Türkiye’ye yönelik eleştiri ve talepler yakın gelecekte muhtemelen artacaktır.
Öte yandan, ABD’de önde gelen düşünce kuruluşlarında da Türkiye’nin dostluğu, müttefiklik ilişkisi, önem ve değeri sürekli sorgulanmaktadır. Bu nedenle gerek Kongre gerek Beyaz Saray üzerinde bu kuruluşların bir hayli etkili olduklarını da unutmamamız gerekiyor.
Şimdi neredeyiz? Pentagon’un yukarıda bahsettiğim ve henüz içeriği bilinmeyen raporu ışığında şimdi Kongre tarafından atılabilecek yeni adımı bekleyeceğiz. Ancak Pentagon içgüdüsel olarak askerden askere ilişkilere sahip çıkıp stratejik çıkarlar nedeniyle Türkiye’yi kaybetmek istemeyebilir ve raporunu da bu havada, bir denge gözeterek kaleme almış olabilir. Önümüzdeki dönemde Kongre Pentagon’dan daha fazla bilgi talep edebilir. Herhâlükârda Kongre Pentagon’un önerilerine uymak durumunda değildir.
Ankara S-400’ler konusunda kararlı, PYD/YPG konusundaki görüşlerinde ısrarlı, İran yaptırımlarına da karşıdır. Halk Bankası davası ve Gülen’in iadesi konularında da bir gelişme yoktur. Öbür tarafta ise, Kongre’nin olumsuz eğilimi ve Trump’ın öngörülemeyen tutumları iyimser olmayı ayrıca engellemektedir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin F-35 savaş uçağı projesindeki varlığı, hak ve hukuk bir kenara itilerek, yine de sona erdirilirse buna şaşırmamak gerekir. Trump yönetimindeki Beyaz Saray önemli konularda dahi rahatlıkla yanlış kararlar alabilmektedir. Böyle bir gelişmenin F-35 projesinin üzerindeki etkilerinin ötesinde, Türkiye-ABD ilişkilerine yeni bir darbe vuracağı gibi NATO ittifakına da derin yansımaları olacağı ve Türkiye’nin dış ilişkilerini kökten etkileyeceği söylenebilir.
Dolayısıyla, Ankara’nın olası bir olumsuz senaryoya karşı hazırlıklı olması gerekmektedir. Kuşkusuz bu arada Türkiye hem Kongre hem Trump yönetimi nezdinde hak ve hukukunu korumak için girişimlerini aralıksız sürdürmelidir.
*Emekli diplomat, eski CHP milletvekili