Fadime Göktepe: ‘Gitme’ desen, ‘sen de gel’ diyordu

23 yıl önce dövülerek öldürülen gazeteci Metin Göktepe'nin annesi Fadime Göktepe, 'tutuklu gazetelerin bir an önce bırakılması için çağrı' yapıyor. Göktepe'nin gazeteciliği ise şu sözlerle anlatıyor; "Nerede bir şey varsa giderdi, ‘gitme’ desen, ‘sen de gel’ diyordu. Yılmadan gerçeğin peşinde koşan her gazeteci biraz Metin’dir"

Abone ol

DUVAR -   23 yıl önce bugün  “Mutlaka ben izlemeliyim” diyerek gittiği haberi izlerken gözaltına alınan ve götürüldüğü spor salonunda işkence sonucu katledilen Metin Göktepe, ölüm yıldönümünde Esenler'de bulunan mezarı başında anılacak. Göktepe'nin davası sürerken neredeyse tüm duruşmaları takip eden anne Fadime Göktepe 'Metin Göktepe’yi ve  Metin Göktepe'nin gazeteciliğini anlatı: Metin de kimseye yok demezdi, ne olsa koşar giderdi, en önce o koşardı.

Evrensel'den Meltem Akyol'a konuşan Fadime Göktepe Metin Göktepe'nin çalışma hayatını şöyle anlatıyor; "Çok iyi bir çocuktu Metin. Arkadaşları çok severdi onu. Hiç yaramaz bir çocuk değildi. Hiç kimse Metin için şikayete gelmedi benim kapıma. Herkesi severdi, hiç ayrım yapmazdı. Kötülüğe çalışmıyordu, hep iyiliğe... Beni de çok severdi, ‘Annemi yanıma alacağım’ diyordu... Bir şey olsa Metin koşarak giderdi, hiç evde durmuyordu ki. Nerede bir şey varsa giderdi, ‘gitme’ desen, ‘sen de gel’ diyordu.”

8 Ocak 1996’da yaşananları şöyle anlatıyor Fadime Göktepe "O gün dedim Metin gitme. İçerime bir sızı girmişti ama yani öleceği aklıma gelmezdi. Dedim bir şey yapacaklar çocuğa. Akşam gelmedi, aramadı. Uyuyamadım. Aziz vardı. Anne dedi, çayımı hazırla, baktım ekmek yok. Ekmek alayım dedim, Aziz ben giderim dedi. Gitti, sonra ağlayarak geldi, Aziz ne oldu dedim, abim dedi, polisler vurmuş. Ben kendimi şaşırmışım, nereye gideceğim, nereye gireceğim bilmiyorum. Kapılar kapalı, balkonun kapısı açık, Levent’i (Tüzel) gördüm, dedim Metin’ime bir şey oldu. Orada düşmüşüm..."

'DÜNYA GELDİ METİN İÇİN…'

Fadime Göktepe Aydın'da gerçekleşen duruşmayı şöyle anlatmaya devam ediyor; "Aydın’a gideceğiz, ‘ben dedim ki korkarım bunlar bizi yetiştirmeyecek’ neyse gittik gittik, dediler araba bozuldu. Biz dolanıyoruz, araba yok... Sonra bir araba bulundu, şoför ‘ben sizi yetiştireceğim’ dedi, yetiştirdi de. Bizi o kadar kalabalık karşıladı ki... Duruşma bitti, kadınlar beni eve götürdü, yemek yapmışlar. Sonra öbür ay Afyon’a verdiler. Hepsine gittim, hiç durmadım... Onlar bekledi ki gitmeyeyim ama ben gittim, Dünya geldi Metin için. Herkes çok uğraştı, gazeteciler, arkadaşları, (Ahmet Şık ve Fatih Polat’ın adını hiç düşürmüyor ağzından, bir de Levent Tüzel’in) Emek Partisi, kimse bırakmadı.” Hatırlayamadığı olaylar, isimler oluyor... Kendine kızıyor öyle olunca...

Metin’in katili 'Mehmet Ağar’dır, Tansu Çiller’dir, Orhan Taşanlar’dır' diyerek devam ediyor Fadime Göktepe "Şimdi geziyorlar rahat rahat ama ölmeyecekler mi? Ben onları hiç unutmam. İki elim yakalarında. O katiller hep fıldır fıldır geziyorlar, gazetecileri içeri alıyorlar. Gazeteciler içerden çıksın, gazeteciler, cezaevindeki diğer insanlar... Onlar çıksınlar… Analar ağlamasın, öyle acılar yaşattılar, o kadar şeyler yaptılar ki. İşçiler ölmesin, çocuklarımız ölmesin. Çocuklarımızı cezaevine koymasınlar. Barış istiyoruz, adalet istiyoruz, insan hakkı istiyoruz... İyi bir devlet istiyoruz”

Kardeşi Meryem Göktepe ise spor salonunda yaşananları şöyle anlatıyor; "Metin gözaltında ısrarla, ben gazeteciyim, adım Metin Göktepe’ dedi. Kendi haberini yapmıştı aslında Metin orada. Gözaltında kaybedilmelerin çok yoğun olduğu bir dönemde. O nedenle Metin ısrarla kendini, adını gazetesini söylüyordu. Salondakilerin tanıklığına da izin veriyordu aslında... Kendisinin de kaybedilme ihtimalini görmüş olduğunu düşünüyorum...”

Meryem Göktepe şöyle devam ediyor; "Metin nasıl bir gazetecilik yapıyordu, emekçinin yanındaydı, adaletsizliğin, hak ihlallerinin haberini yapıyordu. Bakıyorsunuz bir gece yarısı bir kararla binlerce emekçi işinden oluyor, bakıyorsunuz grev yapan havaalanı işçileri bir gece yarısı yaka paça alınıyor gözaltına. Metin ne yapıyordu işte bunların haberini yapıyordu. Bugün olsa bunları yapardı. Bunlar hepsi Metin’i hatırlatıyor, Metin olsa burada olurdu, Metin olsa şurada olurdu diyorum. Havaalanı işçileri eylemdeydi ya işte ‘Metin olsa işçilerle yatıp kalkıyor olurdu’ diyorum. Gazetecilerin mesleğini yapmasına izin verilmiyor, eskiden doğruları yazan gazetecileri öldürüyorlardı, şimdi bir mesleği öldürmeye çalışıyorlar. Bu sadece gazetecilerin sorunu değil, bu hepimizin sorunu...”