Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) bugün kasım ayı Para Politikası Kurulu toplantısını yapacak ve büyük ihtimalle de faizi tek haneye indirecek.
Ama bu karara bakmadan önce sizi tam bir yıl öncesine götürmek istiyorum.
1 Eylül 2021 tarihinde 8,27 TL olan dolar, eylül ve ekim aylarında fırtına gibi esmişti. Kasım ayına girilirken 1 dolar 9,54 TL’ye yükselmişti.
Kasım ayı ise tam bir faciaya dönüştü. TCMB’nin 17 Kasım’da tekrar faiz indirimlerine devam etmesi ve içeride artan döviz talebi ile 23 Kasım 2021’de dolar/TL 12,80 seviyesine çıktı. Yani sadece yirmi günde 1 doların değeri 3,5 TL’ye yakın arttı.
Hatırlayın lütfen! Herkesin endişe ile ne olacağını beklediği günlerdi. Dolar her gün rekor üzerine rekor kırıyordu.
Uzmanlar, piyasa analistleri hatta ve hatta birçok endişeli vatandaş sosyal medyada, medyada sürekli aynı şeyi söylüyordu.
“Merkez Bankası hala ne duruyorsun? Ülke krize gidiyor!”
24 Kasım 2021 günü yani tam bir yıl önce bugün Merkez Bankası’ndan şöyle bir açıklama geldi:
“Döviz kuru serbest piyasada belirlenmekte ve TCMB sadece aşırı oynaklığa müdahale etmektedir.”
Bu açıklama bile en azından bir günlüğüne dolar/TL’deki artışı tersine çevirmişti.
Açıklamanın ardından 25 Kasım 2021’de 1 dolar 12 TL seviyesine geri düştü ve TCMB’nin faiz indirimlerine devam edeceği beklentisi ile aralık ayında da rekorlar kırmaya devam etti. Hikâyenin geri kalanını zaten hepimiz çok iyi biliyoruz. Aralık ayının başında TCMB piyasaya açıktan döviz ihaleleri ile döviz satarak müdahale etmesine rağmen kurun ateşi sönmedi. Üzerine 17 Aralık 2021’deki toplantıdan da faiz indirimi kararı çıkınca işler iyice sarpa sardı.
Ardından kur korumalı mevduat uygulaması başladı. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati daha sonra yaptığı bir açıklamada “Politika faizini önemsizleştirdik, artık bir önemi yok” dedi.
Dövizin ateşi kısa bir süre sönse de aradan geçen bir yılın sonunda bugün dolar/TL 18,60 seviyesinin üzerinde.
Hepimizin yakından bildiği bu hikâyeyi tekrar hatırlatmamın nedeni de en başta söylediğim husus.
Bugün yine TCMB’nin faiz kararı var ve piyasa açısından sadece tek bir öneme sahip.
Bir gün yeniden normale dönme şansımız olursa, o normale döndüğümüz süreçte karşılaşacağımız hasara bu karar ne kadar katkıda bulunacak onu göreceğiz. Muhtemel bir faiz indirimi ile hasar büyümeye devam edecek gibi görünüyor.
Merkez Bankası’nı bu kadar oyunun dışına itmek doğru muydu?
İşte bu da yukarıda anlattığım geçen yılın hikayesinde saklı!
Geçtiğimiz yıl ekonomide yangın büyürken, kur yukarı doğru giderken ve herkes endişe ile ne olacağını beklerken TL’ye sahip çıkmasını umduğumuz tek yer Merkez Bankası idi. Hepimiz oraya mesaj gönderiyorduk.
Çünkü merkez bankaları böyle kurumlardır.
Her şeyin normal bir şekilde ilerlemesini sağlamakla yükümlüdürler. Ekonomide bir anormallik olduğunda da ilk müdahaleyi yapan ilk yardım ekibi olarak görülürler.
Bakın ABD Merkez Bankası’na!
Pandeminin başladığı günlerde ilk adımı atan orasıydı.
Ya da bakın Avrupa Merkez Bankası’na!
2010 yılında Avrupa Borç Krizi çıktığında yine ilk müdahale oradan geldi!
Daha birçok örneği var.
Şimdi size soruyorum.
Türkiye ekonomisinde geçtiğimiz yıl yaşadığımıza benzer akut bir finansal kriz ortamı yok. Ancak biliyoruz ki alınan önlemler ekonomideki kırılganlığı fazlasıyla arttırdı!
Tetikleyici bir gelişme ile birlikte ortaya çıkacak bir krizde ilk yardım yapacak bir kurumumuz var mı?
Bu kurumu önemsizleştirmekle gurur duyulur mu?