Adımı yazdın mı dedi. Onun telefon numarasını yazıyordum. İlk tanışırken adını duyamadığım için bir daha sormaya çekiniyordum. Her zaman böyle olur. ‘Eşekkesen’ dedi. Yüzüne baktım. ‘Eşekkesen yaz’ dedi ‘burada herkes beni böyle tanır.’ Cenevre’de beni tanıyan birkaç arkadaşla otururken tanışmıştık. ‘Neye ihtiyacınız varsa söyle’ dedi buluruz. Siyasi iltica için geldiğimi düşünüyorlardı. ‘Tamam’ dedim. ‘Bak neye ihtiyacın varsa sakın çekinme…’
Arkadaşıma Eşekkesen’le tanıştım dedim. ‘Çok ilginç bir hikayesi var anlatmam yoksa yazarsın. Çünkü ben yazıcam’ dedi. Yazarım dedim. Dayanamadı anlattı. Çocukken bir ağanın yanına bir yıl boyunca çalışması için verilmişti. Henüz 11-12 yaşındaydı. Adam çok kötü davranıyordu. Bir gün kalkıp ahıra gitti. İki eşekten birini aldı, diğerini de peşinden gelmesinler diye kesti. Bu yüzden Eşekkesen adı.
Aradan 60 yıl geçmişti. 70’indeydi Eşekkesen. Sahiden herkes ona Eşekkesen diyordu. Bazıları Eşekkesen Abi ya da Eşekkesen Amca deyince daha garip oluyordu. İsviçre’liler Mösyö Eşekkesen demeye çalışıyorlardı. Ben biliyorum senin eşekkesen öyküsünü dedim. Anlattım. ‘Yok öyle değil abim’ dedi. Anlattı. Onu müslüman köyünde birisine ‘Azap’ vermişlerdi. 6 teneke arpa, 6 teneke buğday karşılığı olarak bir yıllığına. Yetimdi. ‘Fakirliğin gözü kör olsun’ dedi. İki gözü dedim. O köyde çalışıyor ahırda uyuyordu. Çok yorgundu evin kadını geldi. ‘Kalk donuz kızılbaş’ dedi.- n yi nazal n söylüyordu genizden ve unutulan asimile edilen Türkmenlerin nazal n si- ‘İnek hastalanmış mundar olmadan kesiver.’ 13-14 yaşındaydım ama iriceydim hani. ‘Tamam’ dedim. ‘Biraz uyuya kalmışım. Baktım karanlıkta birşey depişiyor. Köyde elektrik filan ne arar. Gittim elimi uzattım, ağzına geldi elim. Ağzı köpürüyor gibi geldi bana. Bıçağı vurdum gırtlağına. Eve gittim. Kestim dedim. Kadın gaz lambası ile geldi. Bir baktık eşekmiş.’ Taksirli ile eşek öldürmeydi hukukta bu. Kasıt yoktu. ‘İnek ne oldu’ dedim. ‘O da bu arada mundar oldu’ dedi. ‘Sonra kadın sopayla öyle bir dövdü ki’ dedi. Bir dayak 55 yıl sonra hatırlanıyorsa gerisini siz düşünün. ‘Yıl sonunda da sadece 6 teneke arpa verdiler. Buğdayı eşeğe saydılar.’ ‘Fakirliğin gözü kör olsun’ dedim. ‘İki gözü abim’ dedi.
Eski zamanların sürgünleri gibiydik. Herkes sahip çıkıyordu. Eşekkesen Yunanistan’dan domates getirmişti, Şırnak peyniri ve Yunan komşusunun yaptığı boğma rakı. Bir de Yunan’a kahpe derler. Dedi. Kahpe onu diyenler dedim. Güldük. Çok keskin bir boğmaydı. Sonra bir arkadaşın limuzinine domatesleri, Şırnak peynirini, Yunan boğma rakısını koyup eve götürdüm. Limuzin taksiciliği yapıyordu arkadaş. Gezerken limuzinle geziyorduk. Çok zengindim, çok arkadaşım vardı.
‘Sonra dilencilik yaptım ben abim’ dedi ‘tam 6 yıl. ‘Bir eşeğim vardı köy köy dolaşıyordum. Evlerin kapısına varıyordum. Buğday, bulgur, ekmek veriyorlardı, verdiklerini hemen o köyün bakkalına satıyordum.’ Eski masal kahramanları gibi üstünde eşekkeseni taşıyan, bir eşek geldi gözümün önüne. Bakkal da ucuz alıyordur herhalde diye düşündüm. Garip olan köylü bir süre sonra kendi buğdayını parayla satın alıyordu. ‘Öyle bir para kazandım ki abim’ dedi ‘Bir yıl sonra geldiğimde anama verdim, bir inek, bir koyun aldı.’ Nerede kalıyordun dedim. Köylerde dedi ‘Müslüman köyleri ahırda yatırıyordu. Alevi köyleri oda veriyordu.’
‘Fakirliğin gözü kör olsun’ dedim. ‘İkisi de olsun abim’ dedi…