Hemen merak edilen soruyla başlayalım; FARC silahlı mücadeleye
geri döndü mü? Bunu diyebilmek oldukça zor. Çünkü uzun zamandır
devam eden, gizli iç tartışmaların sonucunda, Kumandan Marquez ile
ilan edilen, tekrar silahlara sarılma kararı, partide azınlık
durumunda. FARC-EP özellikle tarihsel olarak, bir Marksist-Leninist
parti ama her zaman, her şeyin daha solu var, daha sağı olduğu
gibi. Bu yüzden partinin önceden de sol kanadı olarak bilinen,
Kumandan Marquez ve çok muhtemel Kumandan Santrich silahlı
mücadeleye geri döndüklerini açıkladılar ki bu ancak FARC’ın solu
yeniden silaha sarıldı diyebiliriz.
FARC’ın merkez komitesi çoğunluğu, şu anda yukarıda saydığım iki
komutan dışında, ‘barış sürecine bağlı olduklarını' ve ‘daha iyi
bir Kolombiya’ ve ‘sosyal adalet’ sağlanması için mücadeleye devam
edeceklerini bir parti bildirisi ile açıkladılar. Bu yüzden barış
anlaşmasının koşullarının bütünüyle uygulanmasını talep ettiler.
FARC-EP'nin son lideri ve şimdi yasal partinin lideri Timochenco ve
yine partinin en etkili komutanlarından Catatumbo, bir basın
toplantısında, hükümetin barış koşullarını ihlal etmesine karşı ‘1
milyon imza’ kampanyasını başlattı.
‘Silahlar ve imzalar’ ile ayrılarak yürüyor şimdi FARC…
Kod adıyla ‘Timochenco’ yani yasal adıyla Rodrigo Londoño
partinin reformist kanadından sayılıyordu zaten hep. FARC-EP’nin
son kongresinde Kolombiya dağlarında okuduğu bildirinin son sözüyle
hatırlıyorum Timochenco’yu daha çok. ‘El Fin- Bitti’ dediğinde, bir
an için sessizlik oldu gibi gelmişti bana. Belki de bizim uslanmaz
romantizmimiz ama sahiden böyle hissetmiştim ve yanında FARC’ın
1963 Marquetalia’daki ilk kurucularından bir yaşlı bir gerilla
vardı…
Sonra herkes dans etti.
Kumandan Marquez ‘silahlara hoş geldik’ dediği son açıklamasında
da, ‘Marquetalia’ya gönderme yaparak, "Marquetalia’da yeniden
başlatıyoruz mücadeleyi" dedi. Kumandan Marquez hem Küba’da
sürdürülen ‘barış’ müzakereleri esnasında hem de son kongre
sırasında, sadece ‘barış’ yanlısı değil, 'barışın mimarı' da
sayılıyordu. Her ne kadar Havana görüşmeleri sırasında, ‘her şey
burada bitmiyor, anlaşma gerilla ve halk tarafından bütünüyle
tartışılarak kabul edilecek’ gibi, barışa zorunlu olmadıklarına
dair konuşmalar yapmış olsa da barış anlaşmasının 'esas oğlanı'ydı.
Katıldığımız Havana müzakerelerinde ve FARC-EP’nin son kongresinde
de ‘barış’ denilince akla gelen ilk isim ‘Marquez’ idi. Ayrıca son
kongrede konuştuğum bütün delegelerden neredeyse hepsi, bazı
endişeleri olsa da anlaşma yanlısıydılar. Kumandan Rodrigo Cadete
hariç.
-Şimdi burada durup, başka bir ana dönüyorum. Bogota’da bir
bardaydık. Az ışıklı, masalarından sigara dumanı ve neşe yükselen
bir yerdi. Üç-dört solcu akademisyen vardı masada, beş-altı solcu
öğrenci, ikisi üçü sıkı militan. Bildiğiniz dünyayı değiştirme
masası işte. Havana’da müzakereler devam ediyordu. Barış sürecini
teorik olarak hazırladığını söyleyen bir akademisyen de masadaydı.
Bir ara kalktılar, genç bir öğrenciyle. Dans edeceklerdi belki.
Sigara dumanından ve havayı saran umuttan az ilerideki masa
görünmüyordu zaten. Bir başka akademisyen eğildi kulağıma -adını
bile duyamamıştım- bağırarak söyledi, ancak duyurmak için;
‘Marquez’i barış görüşmelerinin başına göndermelerinin nedeni ne
biliyor musun? Partinin en sol kanadını ikna edebilmek. Marquez
görüşmelere katılmasaydı, her şey bir yana onu ikna edemezlerdi…’
-
Burada soluklanıp, El Salvador’a gidiyoruz. Ah bellek nasıl bir
şeysin sen. Kumandan Villalobos El Salvador gerilla
hareketinin beş liderinden biri. FMLN cephesi kurulmadan, ERP'nin
lideri, barış müzakerecilerinden ve barış anlaşmasının
imzacılarından biri. Barıştan hemen sonra Harvard’a okumaya gitti.
Dünyanın bir sürü yerindeki görüşmelerde ABD’nin danışmanı olarak
müzakereye katıldı ve Kolombiya görüşmelerinde ise Kolombiya
hükümetinin danışmanıydı. Bence Villalobos'un fikriydi
Marquez’in barış heyetinin başında Havana’da olması ya da FARC-EP,
Marquez’i önerdiğinde hiç itiraz edilmemesi. Bir polisiye romanı
tahmini bu ve muhtemel isyan edeceğini de tahmin etmiş olmalılar.
Zaten devletler paranoyaktır, haklı, haksız…’-
Biraz daha daha geriye gidelim. (Belleğin peşine takılmayın sizi
nereler sürükler! ) 1975’lerde El Salvadorlu devrimci şair ve ERP
hareketinin liderlerinden Roque Dalton, bir örgüt içi çatışmada
öldü. -
Kolombiya’da ‘FARC-EP yeniden silahlı mücadelede başarılı olur
mu?’ diye bir soru geliyordur hemen aklınıza. Silah bırakmış bir
gerilla hareketi bir ülkede yeniden ortaya pek çıkamadı. Buna
aykırı belki de tek bir ülke olarak Kolombiya’yı sayabilirim. Çünkü
FARC-EP iki kez asgari bir düzeye inmiş yeniden başlamıştı.
Bunlardan biri yine bir barış süreci girişimiydi ama silahlarını
terk etmemişlerdi. Bu yüzden yeniden böyle bir çıkış zor da olsa
mümkün olabilir. Ayrıca birinci bölgedeki bazı FARC kuvvetleri
baştan itibaren, barış sürecine katılmadılar. Ancak yine de tasfiye
ettikleri biçimde bir silahlı harekete dönüşmeleri, politik ve
teknik olarak oldukça zor geliyor bana.
Kolombiya’daki diğer gerilla grubu ELN ile bir ittifak
yapabilmeleri söz konusu ve ELN bunu, ‘Geç olsa da iyi bir adım’
olarak değerlendirdi ancak uzun yıllar aralarında çatışmalar
yaşayan iki yapının, bu durumda bile bir araya gelebilmesi hiç
kolay değil.
Tabii ki aslında barış anlaşmasını bozanların FARC’ın silahlı
mücadeleye tekrar dönen sol kanadı olduğunu söylemek hiç doğru
değil. Çünkü Kolombiya devleti, kendi imzaladığı anlaşmanın birçok
kuralına uymadı. Özellikle içinde BM delegelerinin de bulunacağı,
‘paramiliter’ güçlerin tasfiyesi hiç gerçekleşmemekle kalmadı, üç
yıldır silahlarını teslim etmiş, en az 150'ye yakın eski FARC
gerillası öldürüldü. Halk hareketlerinin, özellikle çevreci
hareketlerin liderleri kaçırıldı, öldürüldü. FARC tutsakları
serbest bırakılmadı ve hatta bazı liderleri tutuklandılar.
Ancak FARC politik olarak da bu süreçte çok güç yitirdi. Bu
Guatemala eski gerilla liderinin söylediklerini aklıma getiriyor
hemen. "Daha önce mesela basketbol oynuyordunuz şimdi futbol
oynuyorsunuz." diye anlatıyordu bu durumu. Bu gerilla hareketini
insanların zorla destekledikleri manasına gelmiyor yoksa zaten
bütün ülkelerde insanlar, ‘resmi zor’a karşın, onları destekliyor
ama yasal bir parti olduğunda, ‘efsane’ yeryüzüne iniyor
sanırım.
Var mı başka sorunuz?