İranlı yönetmen Asghar Farhadi, 74. Cannes Film Festivali'ni
(bir kez daha) son filmi "Bir Kahraman" ile ziyaret etti. Farhadi,
ülkesinde çektiği filmler dünya çapında büyük beğeni kazandıktan
sonra rotasını bir süreliğine Avrupa’ya çevirmiş ve sırasıyla önce
Fransa’da sonra İspanya’da geçen birer filme imza atmıştı. Ancak
Farhadi birçok yönetmenin aksine, hikâyelerini kendisine yabancı
ülkelere konumlandırsa da hiçbir zaman filmlerini 'hafifletmedi',
zaman zaman bakışının odak noktasına koyduğu yalan, ahlak ve vicdan
gibi temaları işlemekten asla vazgeçmedi. Yönetmen belki bu Avrupa
'gezintisi' açısından 'New York dönemine' bir süre ara veren Woody
Allen’a benzetilebilir.
Ancak yönetmenin bütün bu sinemasından 'vazgeçmeme' gayretine
rağmen, ülkesinde çektiği filmler hala onun en iyileri olarak
sayıldı ve Avrupa’ya 'geçiş' dönemi filmleri küçümsenmese de eski
eserlerinin 'yoğunluğunda' bulunmadı.
Bu yeni filmini tekrar kendi ülkesinde tasarlayan ve çeken
Farhadi, bir anlamda 'özüne' ve fetiş konularına tekrar dönerken
aynı zamanda yine ülkesine has ahlak değerlerini, vicdan
muhasebelerini, bağışlama ölçeklerini hiçbir 'yabancılaşma hissi'
yaratmadan bir kez daha çok çarpıcı bir şekilde sunuyor. Yönetmenin
filmlerini belli bir türe sokmak biraz zor olsa da bu yeni yapımı
"Bir Kahraman"ı, inandırıcılığını ve detaycılık anlayışını bir
'doktor' hassasiyetiyle ele alan ve bu sayede psikolojik bir
'thriller' izlenimi veren sağlam bir dram olarak
tanımlayabiliriz.
Rahim, birisine oldukça yüklü bir borcu olduğu için hapiste olan
40’lı yaşlarında bir adamdır. Hapishaneden izinli çıktığı iki gün
içerisinde borçlu olduğu adamdan borcunun bir kısmına karşılık
şikayetini geri çekmesini ister ama işler istediği gibi
gelişmez.
GÜLER BİR YÜZÜN ARKASINDAKİ HÜZÜN
Farhadi sinemasının 'alameti farikalarından' bir tanesi,
yönetmenin genelde baş karakter(ler)ini 'anormal' bir durumda
tanıtmamasından oluşur. Başkarakter bu filmde olduğu gibi, bir
hapishanede bile olsa kendince bir düzen kurmuş, hayatına yeni bir
yön vermiş ve 'pes etmemiş' kişilerdir. "Bir Kahraman"da
başkarakterle bağlantılı olan 'dışarıdaki' kişiler, bu hapishane
sürecinden neredeyse 'protagonistten' daha fazla
etkileniyorlar.
Örneğin filmin başkahramanı Rahim, hapishanede olmasına rağmen
'suçludan' ziyade 'çaresiz' bir adama benziyor. Kendisi, adi bir
suçtan içeride değil; dışarıda değer verdiği bir ailesi var ve
hüzünlü gülüşünün ardında kimseye zarar verme amacında olmayan bir
karakter yatıyor.
Senaryosunun merkezine sık sık yaptığı gibi 'dürüstlük' temasını
yerleştiren yönetmen, Rahim karakterinin bu kadar süredir hapis
yatmasının 'absürt'lüğünü, İran’daki 'şikayetçi' tarafa körü körüne
bağlı yargı sistemini 'eşelemek', eleştirmek için kullanıyor.
Aslında ülkesindeki bu 'kısasa kısas' değerleri Farhadi’nin
sinemasında yabancı olduğumuz şeyler değil ancak yönetmen bu sefer
bütün bunları kişisel bir vicdan 'çukurunda' değil, bürokratik
engeller arasında boğulan bir dünyada sergiliyor.
‘BİR AYRILIK’ FİLMİYLE AYRILANLAR
Filmde her şeyin 'fitilini ateşleyen' ve hikâyenin (somut)
merkezi haline gelen bir para olayı var. Ancak bu 'para' olayı
hikâyede o kadar hakim ki yönetmen birçok defa ele aldığı sosyal
problemlerin biraz yanından geçmesine ve daha çok yargı sistemine
yoğunlaşmasına yol açıyor. Kuşkusuz hikâyenin gelişimi ve olayların
akışı, tanıdığımız ve beklediğimiz incelikte ve ustalıkta oluşuyor
ama yönetmen, ülkesindeki 'orta sınıfın' borçlanmasına yol açan
para etkisini biraz 'es' geçiyor. Aksine filmde neredeyse
'sınırsızca' yemek yiyebilen aileler görüyoruz. Hatta ülkedeki
kadınların sosyal özgürleşmesi ile yasal sınırlandırmalar arasında
bölüşülen kültürel model, çok derinlikli işlenmemiş gibi duruyor.
Bizce yönetmenin "Bir Ayrılık" filmi, İran’daki evli kadınların
dayanılmaz durumunu daha 'kalbinden' yakalıyordu. "Bir Kahraman" da
Rahim’in kız kardeşi veya arkadaşı gibi iyi çizilmiş kadın
karakterler hikâyede önemli roller oynuyorlar ama yönetmen sanki bu
karakterlerin 'katmanlarının' sonuna kadar gitmekten imtina ediyor,
daha çok başkarakterinin ne pahasına olursa olsun özgürleşme
sürecine eğiliyor.
Bütün bunlara rağmen Farhadi’nin ana karakterlerini kurduğu
hakimiyet ve aralarında oluşturduğu denge bir kez daha 'göz
kamaştırıyor'! Nasıl "Bir Ayrılık" filmindeki anne ve baba eşit
dengede duruyorsa ve ikisinin de ayrılmak için kendileri açısından
haklı gerekçileri bulunuyorsa, burada da hem Rahim’in hem de borçlu
olduğu adamın bu 'sancılı' durumu sürdürmek için mantıklı nedenleri
bulunuyor. Ne iflas ettiği için ve borcunu ödeyemediği için
hapishaneye düşen Rahim’e, ne de onunla kişisel bir hesabı yok gibi
görünen ama verdiği önemli miktarda parayı geri alamadığı için
kendisi de çok zor duruma düşen, hatta borçlarının bir kısmı için
kızının çeyizini bile satmak zorunda kalan adama kızabiliyoruz.
YALANLARI DOĞURAN YALANLAR
Rahim, hapishaneden çıkmak için kız arkadaşından aldığı yüklü
miktardaki parayı yolda bulmuş ve fakir olmasına rağmen bu parayı
reddediyormuş gibi davranarak, (sözde) sahibine geri vermek gibi
biraz tuhaf bir plan kurguluyor. Sonuç, belki kendisinin de
beklediğinden fazla oluyor. Elinde olan ender değerlerden biri olan
'dürüstlükten' bu büyük yalanla vazgeçen Rahim, hapishaneden
çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda basının büyük ilgisini çekiyor;
kendisine onur plaketi sunuluyor ve adeta bir yerel kahramana
dönüşüyor. Ancak onun bu ciddi 'sıçrayışından' sonra, aynı yerde
kalmak için daha birçok yalana daha ihtiyacı oluyor ve bir süre
sonra bu durum kontrolden çıkıyor. Aslında her ülkede olan medyanın
(ve sanal ortamın) ilgisiyle yaşanan 'sarhoşluk', durumun tersine
dönmesiyle İran’da çok daha sert yaşanıyor. Uydurduğu hikâyeleri
sağlam temellere oturtamayan, yaptığını iddia ettiği işlerde birçok
boşluk ve soru işareti bulunan Rahim, adeta debelendikçe daha da
batıyor. Ona olaydan sonra kucak açanlar, katı yargı kurallarından
medya ilgisiyle sıyrılan ancak sonrasında yine medyayla başlayan
'linçle' daha gaddar olan hapishane yöneticileri oluyor. Normalde,
görevleri gereği 'dış' etkenlere kulaklarını tıkaması gereken bu
adamlar, değindiğimiz gibi belki de Rahim’den de fazla bu
popülerliğin 'meyvesini' yemeye çalışıyorlar.
Filmin final bölümü ise yine Farhadi’ye özgü izler taşıyor.
Yönetmen, her filminde yaptığı gibi biraz 'ucu açık' ama yine kendi
içinde bir tutarlılığa oturan, başkarakter gibi seyircinin de adeta
üstüne kapanan bir 'kapı' oluşturuyor!
Son olarak değinmemiz gerekir ki yönetmenin 'üstünkörü'
işlediğini düşündüğümüz konular, genel anlamda değil Farhadi’nin
sinemasını düşündüğümüzde ufak kusurlar gibi görünüyor. Ancak yine
de karşımızda, oyunculuk ve yönetmenlik açısından üst düzey, yalan,
vicdan ve ahlak gibi birçok temayı senaryosuna ustaca katan ve
hatta bizce izledikten sonra bile aklımızda bir süre kalacak çok
sağlam bir dram var. Aynı… Evet, Farhadi’nin diğer filmlerinde
olduğu gibi…