Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad 2011’de İngiliz Sunday Telegraph gazetesine verdiği mülakatta Suriye’yi bölgenin fay hattı olarak nitelendirmiş, “Suriye şimdi bölgenin merkezi. Fay hattı. Eğer zeminle fazla oynarsanız, depreme yol açarsınız. Suriye’deki bir sorun tüm bölgeyi yakar. Eğer plan Suriye’yi bölmekse tüm bölge bölünür. Başka bir Afganistan ya da onlarca Afganistan daha mı görmek istiyorsunuz?” demişti.
Esad’ın sözleri o dönemde “tehdit” olarak aktarılmıştı, Esad’ın öngörüsü kısmen gerçekleşti. Tamamen gerçekleşmesi ise Rusya ile Batı arasındaki krizin daha ne kadar süreceğine ve derinleşeceğine bağlı. Önce sahadaki duruma daha sonra dile getirilen olasılıklara bakalım:
Suriye yönetimi artık kangren haline gelmiş Guta’yı geri almak üzere. Guta sadece Şam’ın komşusu kırsal bir bölge olmaktan daha fazla anlam taşıyor. Suriye ordusunun Guta’yı alması psikolojik üstünlük sağlamasının yanı sıra alınan her cepheden sonra olduğu gibi ordunun başka yerlere yönelme imkanlarına yenisini ekliyor.
Suriye geneline baktığımız zaman merkezde Hama ile Humus arasında kalan Rastan ve Telbise ile kuzeyde İdlib ve kırsalı, güneyde ise Dera ve kırsalı dışında önemli merkez kalmadı.
Bu merkezlerden hangisinin öncelikli olduğunu zaman gösterecek. İdlib bugüne kadar ülkenin hemen her tarafından toplanan ya da çıkartılan militanların gönderildiği merkez oldu. Aynı uygulamanın devam ettirilip Dera ve Hama – Humus arasındaki militanların gönderilmesi için önce buralara yönelinmesi de ihtimal.
Suriye içinden kaynaklanan savaş artık bitti. Ancak Dera da İdlib de, Kürt bölgeleri de bölgesel ve küresel rekabet başlığı altında ele alınması gereken yerler.
Dera İsrail ve Suudi Arabistan – Ürdün için önemli. Bilindiği gibi Suriye ordusunun İsrail’e karşı konuşlanması Dera ve kırsalındaydı. Radarlar ve savunma sistemlerinin yanı sıra füze de dahil Suriye’nin vurucu gücü bu bölgede bulunuyordu. Kriz döneminde bu konuşlanma büyük ölçüde zarar gördü. Suriye ordusunun Dera merkez ve kırsalı geri alması İsrail’e karşı olan gücün yeniden toparlanmasının yanı sıra ordunun ve Hizbullah’ın Lübnan’ı da içine alacak şekilde uzanan o bölgede daha rahat hareket etmesi anlamına gelecek. Bu da İsrail’in sık sık dile getirdiği ve Suriye’ye yönelik saldırılarına gerekçe olarak gösterdiği “İran’ın Suriye’deki yapılanmasının” bu kez “yakın tehdit” olarak devam etmesi demek. İsrail buna izin vermek istemeyecektir. Suudi Arabistan ve Ürdün de İsrail’in bu çabalarına mümkün olan desteği verir.
Güney cephesindeki mücadele “vekiller” düzeyinde sürdüğü sürece “lokal” kalabilir ancak asıl fay hattını aktörlerin sahaya çoktan girdiği kuzey bölgesi oluşturuyor.
Zira Suriye’nin bölünme, AKP iktidarının kendisine yakın anlayışa nüfuz alanı oluşturma, ABD’nin yerleşme, İran – ABD ve Rusya – ABD rekabetinden bahsettiğimizde akla kuzey geliyor.
Kuzeyde bugün yaşanan durum savaşın bir sonucu olmasının yanı sıra gelecekte yaşanması olası gelişmeler için de sebep olma potansiyelini barındırıyor.
Türkiye Fırat’tan İdlib’in güney sınırına kadar uzanan nüfuz bölgesini bırakacak mı? Suriye önceki gün Türkiye’ye koşulsuz çekilme çağrısını yineledi. Bu çağrılar gelecekte oluşacak fiili durumu şimdiden kayıtlara geçirme ve duyurma amacı da taşıyor. Pratikte yaşanabilecek olasılıklarla ilgili konuşmak için henüz erken ancak her ihtimal olası.
TSK’nın büyük sevinç ile karşılandığı haberlerinin sadece Türkmenler ile çekilmiş fotoğraflarla servis edilmesi Afrin’de bayram havasının hiç de yaşanmadığını gösteriyor. Kendi tarihsel köylerinden, yaşam alanlarından göçmek zorunda bırakılan Kürtler bundan sonra nasıl bir mücadele verecekler? Afrin’in yerlisi olanlar elbet geri dönmek isteyeceklerdir. Bu da gelecekte Afrin merkezin de çatışma alanına döneceği anlamına geliyor.
Türkiye Afrin’i alarak “Kürt tehlikesini” bertaraf etmiş oluyor mu? Kürtlerin asıl bulunduğu alan yaklaşık 600 km uzunluğunda bir sınırın bulunduğu Fırat’ın doğusu ve Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi bu bölgeye müdahale etmeyi düşünüyor mu ve edebilecek mi? Münbiç gibi daha az önemde bir yer için bile ABD ile mutabakata varamayan hükümetin koskoca bölgeye de müdahale hesabı ne kadar isabetli? İktidar “kimseyi dinlemeyiz” diyor ama ABD ordusuna karşı hareket etmeyi göze alabilir mi? Alırsa Rusya - Batı çekişme alanlarından biri Suriye bu kez iki NATO müttefikinin karşı karşıya gelmesine mi sahne olacak?
Türkiye ile yaşadığı sorundan bağımsız olarak ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde kalıcı olmaya çalışması da ayrı bir sorun ya da sorunun ayrı bir parçasını oluşturuyor.
ABD’nin Suriye’deki varlığı için tek kesin söz “Kürtler dışında ABD’yi hiç kimsenin istemediğidir.” Bu durumda ABD’nin bölgeden çıkarılması için yaşanacak mücadelede Kürtler de taraf olarak görülecekler ve bu da Kürtler ile bölgedeki diğer unsurların çatışmasına neden olacak. ABD’nin o bölgeden çıkarılması halinde “kalıcı” Kürtler ile yaşanacak olumsuz bir süreç halklar arasında yıllar boyu sürecek kanlı bir dönemi başlatabilir.
Afrin’den sonra ikinci çekilmeyi Şengal’den yapan Kürtler yeni bir aşamaya mı hazırlanıyor? Yoksa bu çekilmeler artık PKK’nın Türkiye dışında da zemin kaybetmeye başladığının göstergesi mi? Eğer öyle ise Kürt halkı açısından nasıl bir dönem başlıyor? Böyle bir durum başta Türkiye olmak üzere ne gibi olasılıkları ortaya çıkartır?
Rusya ile Batı arasında “ajan zehirlenmesi” tezahürü ile daha da derinleşen krize bugüne kadar ABD’nin ateşli çıkışlarına karşın soğukkanlılığını korumaya çalışan başta Almanya olmak üzere Avrupalılar da müdahil oldu.
İngiltere – Rusya ikili sorunu olarak kalabilecekken Batı’nın bu sorunu birlik halinde Rusya’ya karşı yeni hamle için kullanması Ukrayna krizinden çok daha ciddi bir kriz ile karşı karşıya olunduğunu gösteriyor. Kriz gerçekten çok büyür ve sonraki aşamalarda bir şekilde içine alacağı Türkiye’yi de tarafını belli etme konusunda zorlayabilir mi?
İran ile ya da İran çerçevesinde halihazırda kriz sürüyor zaten. Yatay giden bu krizin de nitelik değiştirmesi ve çevresindeki ülkeler ve diğer aktörleri de içine katması olası. Olası İran krizi Türkiye’yi tercihe ve karşılığında olası etki ve tepkilere maruz bırakması gelişmelerden olabilir.
Bakış açısına göre Suriye bir neden, sonuç, katalizör, savaşın sahnelerinden biri olarak görülebilir. Ancak Suriye ile doğrudan ya da dolaylı ilgili aktörler, taraflar arasında hava her geçen gün ısınıyor.
Bugün ortaya çıkan durum ve yaşanan gelişmeler gelecekle ilgili hiç de olumlu sinyaller vermiyor.