Projenin, yap-işlet-devret modeli ile 500 milyon liraya mal olacağı söyleniyor. Demek ki ortada ciddi bir rant beklentisi var. Tarih, logolu bir ürün haline getiriliyor. Menderes’in hatırası başarısız bir logoda, bir marka olarak bir profile indirgeniyor. Bundan daha ucuz ve utanç verici bir şey olamaz.
Yassıada, yaslı bir adaydı. Çünkü ülkenin talihsiz darbeler
zincirinin ilkinin mekanı olmuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi
başbakanını idama götüren yargılaması burada yapılmıştı. Artık bu
utanç son bulmalı, ada “demokrasi ve özgürlükler adası” olmalıydı.
Ama güneş balçıkla sıvanmıyor. Mikrofonun açık olduğunu bilmeyen
NTV’den Oğuz Haksever’in canlı yayında “Neresi yaslı be, canını
okumuşsun” sözleri birden ekranlardan duyuluverdi. Bir kere “Kral
çıplak” denmişti. Bundan sonra “Tepkim projeyi hazırlayanlara
yönelikti” demek, nafileydi.
Kanımca o ya da bu siyasi görüşten diye ayırmadan, 80 milyonun
aklından geçen Haksever’in sözleri ne söylüyor bize? Bu içten gelen
tepkiyi nasıl anlamalı ve kendimize anlatmalıyız? “Canına
okumuşsun” sözü apaçık ortada duruyor. Çok katmanlı bir söz. Katman
denince akla önce en üstü gelir, sonra sırayla alta inilir. Ben tam
tersini yapacağım, tüm bunların altında yatan bugünün utancına
ulaşmak için.
KATMAN 4
Neden doğanın içinde, yüksek bir dağın tepesinden gördüğümüz
manzara karşısında büyülenir ve sessizleşiriz? Biliriz ki, bizden
(insanın türünden) çok daha eski bir şeyle karşı karşıyayızdır.
Bizden sonra da (yine tür olarak) orada olacaktır. Gördüğümüz
dünyanın bir parçası, dünyanın kendisidir.
Bu nedenle, bir kere boyu 740, eni 185 metre olan Yassıada’nın
fiziken canına okunmuş. Jeolojik bütünlüğü, topoğrafyası, florası
ve faunasu yok edilmiş, yeniden “dekore” edilmiş (bu kelimeyi sık
sık kullanacağım). Uzmanı değilim ama kim bilir hangi jeolojik
döneme aittir ve hepimizden önce kaç zamandır orada duruyordu? Öyle
“100 yeni yetişkin ağaç getireceğiz, zaten öncesindeki çalı çırpı”
demekle geçiştirilemez. Biz boşuna mı, ilkokulda bölgelerimizin
coğrafi özelliklerini öğrenirken, maki bitki topluluğunu
ezberledik, dünyanın bir parçası olduğunu öğrendik. Hoş, ayrıca
adanın eski fotoğrafları tam tersini söylüyor.
Aslında bu anlayışsızlığa şaşırmayalım. Şu an aynısı,
Anadolu’nun tümüne yapılıyor. Leyleklerin göç yolları üzerine
havalimanı inşa ediliyor, ormanlar yarılarak otoyollar açılıyor,
yaylaları zapt ediliyor, vatanın her köşesi yağmalanıyor. Eğer
becerebilirlerse milyon yıllık jeolojik oluşum, Karadeniz’i
Marmara’ya bağlayan Boğaz’ın aynısından bir tane daha yapılacak.
Bu, bir fani olarak nasıl bir haddini bilmezliktir?
.
KATMAN 3
Yassıada’nın insanlık tarihi 1960’da başlamıyor. Bunu milat
bellemiş olabilirler ama inşaattan önce 4'üncü yüzyıldan, Bizans
döneminden kalma mahzenler, dehlizler, arkeolojik buluntular vardı.
1700 yıllık bir tarih yok edildi. Bunlar yok edilirken, AKP’nin
dert ettiği Menderes ve arkadaşlarının tutuklu kaldığı bina ve
mahkeme salonu da yıkıldı, sonra da aslına uygun olarak yeniden
yapıldı. Bizans mahzenlerine ise kim aldırır? Onlar, tarihten
tümden silindi.
Aslına uygun ne demek? Zaten aslı vardı. Bir de buna müze
eklenmiş, bazı eşyalar da burada sergilenecek, balmumu heykeller
olacakmış. Bittiğinde karşımıza her ne çıkacaksa, 59 yıllık tarihin
yeniden dekore edilmiş halinden başka bir şey olmayacak. Canına
okunmuş bir tarihten kurtulan birkaç parça eşya, canını
kurtaramayan eski yapıların yenileri ve geçmişin yerine ikame
edecek balmumu heykeller, yeniden canlandırma sahneler. Milyon
yılları dekore etmekten çekinmeyenlerin, herhalde şurada birkaç on
yılı dert etmelerini beklemek hata olurdu.
KATMAN 2
Ya geriye kalan diğer her şey? Onlar, oteli, kafeterya ve
restoranı, pastanesi, yüzme havuzu, kuaför salonları, sauna ve
masaj odaları vesaireler ile 2019 model “her şey dahil” tatil köyü
dekorasyonunun son model parçaları. Mimarisi için artık eski
Anadolu Selçuklu ya da başka bir benzetme yapmayacağım. Türkiye’nin
her yerinde bıktırırcasına, o kadar çok tekrarlandı ve deforme oldu
ki, referans verdiği tarihten koptu. Artık karşımızda yeni bir
üslup var. İlerde mimarlık tarihçileri ya “AKP iktidarı dönemi
mimarisi” diyecekler ya da daha şık bir isim bulacaklardır.
Dekorasyonun parçası olarak Yassıada’ya uygun görülen yeni isim
“Demokrasi ve Özgürlükler Adası.” Logosu bile var. Logoda, Menderes
unutulmamış. Tam bir grafik tasarım harikası. Logoya dik bakınca
Menderes’in profili görünüyor. Muhtemelen idam edilmiş başbakanını
bir logoya yerleştiren tek ülkeyizdir.
.
KATMAN 1 (BUGÜN VE GELECEK)
Ada ilk kullanıma açıldığında devlet erkanı her 27 Mayıs'ta ve
benzeri dekorasyona eklenmiş tarihlerde törenler düzenleyecek, özel
yabancı konuklar adada ağırlanacak, kuvvetle ihtimal o sırada
“Demokrasi ve Özgürlükler Adası” halkın kullanımına
yasaklanacaktır. Çok kolay, vapur seferlerini iptal et, çevresine
bir iki hücum bot koy ve üstünde sürekli dönen helikopterler...
Geri kalan zamanda, ister günübirlik, ister beş yıldızlı otelde
kalarak, adanın tadını çıkaracaksınız. Bu arada da zaten mevcutken,
yıkılıp aslına uygun yepyeni yapılan Menderes ve arkadaşlarının
kaldığı bina, hücreler, yargılandıkları salon ve bunlara eklenen
müzeyi gezersiniz. Ama bu yan hizmetten yararlanmanız şart değil.
İsterseniz sadece denize sıfır restoranlarda güzel bir yemek yiyip,
bütün gün havuz kenarında güneşlenmekle de yetinebilirsiniz.
Küçük bir parantez. Hemen yakınındaki Sivri Ada’ya da yine bir
kongre merkezi yapılması düşünülüyor. Sivri Ada’nın da geçmişi
temiz değil. 1910 yılında İstanbul’dan toplanan 80 bin can, 80 bin
köpek ölmek üzere adaya bırakılıyor. Şimdi adada bu köpeklerin
anısına mermerin üzerine kazınmış küçük bir anıt duruyor.
.
KATMAN 0
Bu kadar katman, bu kadar üretilen söz, bu kadar çaba ne
için?
Demokrasi ve Özgürlükler Adası söyleminin merkezine
yerleştirilen Adnan Menderes’in canını alan mahkemenin sözleri
Yassıada’da okundu. Menderes ve arkadaşları ardından İmralı
Adası’nda asıldılar. İmralı Adası 29 yıl mezarlarına ev sahipliği
yaptı. 1990 yılında naaşları bir törenle İmralı'dan alınarak,
İstanbul'da alakasız bir yere, Adnan Menderes Bulvarı Topkapı
çıkışında yapılan anıt mezara nakledildi. Şu an İmralı’nın sahibi
başka. Bu nedenle oradan pek fazla bahsedilmiyor. Yoksa eminim
İmralı da bu projeden nasibini alırdı.
AKP inşaat imparatorluğunun dişlilerinden hiçbir şey kaçamıyor.
Her şeyi metalaştırıyor, bir ürün haline getiriyor, nakde
çeviriyor. Biliyor ki, durduğu an çökecek. Burada olduğu gibi
sadece coğrafyayı, toprağı metalaşmış arsa haline getirmiyor,
zamanı da metalaştırıyor. Projenin, yap-işlet-devret modeli ile 500
milyon liraya mal olacağı söyleniyor. Demek ki ortada ciddi bir
rant beklentisi var. Tarih, logolu bir ürün haline getiriliyor.
Menderes’in hatırası başarısız bir logoda, bir marka olarak bir
profile indirgeniyor. Bundan daha ucuz ve utanç verici bir şey
olamaz.
Türkiye geçmişi ile hesaplaşmayı bilmiyor. Ermeni Soykırımı,
Dersim Katliamı, 6 -7 Eylül Olayları, bugüne yaklaştıkça daha
niceleri ve asıl şimdiyle, kendimiz ile hesaplaşmayı, kabul etmeyi,
utanmayı ve utanmanın bir erdem olduğunu bilmiyoruz. Onun yerine
sürekli yeni utançlar yaratan bir tarih üretiminin içinde
ilerliyoruz.