Fenerbahçe ezber bozdu

Portekizli teknik direktörün dünyayı yeniden keşfetmesine gerek yok ama Süper Lig'i biraz daha tanımasına gerek var gibi gözüküyor. Adana Demirspor maçından sonra, "Türkiye Ligi'nde çok mücadeleci maçlar oluyor, takımlar savunma yapmayı biliyor" demişti. Bu hafta takımların hücum da yapabileceğini öğrenmiş oldu.

Eren Topuz etopuz@gazeteduvar.com.tr

Salı günü oynadığı 120 dakikalık Lille maçından hem fiziksel hem mental olarak hasarlı çıkan Fenerbahçe için Göztepe deplasmanının kolay geçmeyeceği belliydi.

Fenerbahçe'nin bir önceki Portekizlisi Jorge Jesus kadroda rotasyon yapmayı tercih eden, ilk 11'ini tahmin etmesi zor bir isimdi. Belli ki Mourinho'nun 11'ini tahmin etmek de kolay olmayacak.

Ağır bulduğu söylenen, pek süre vermediği Becao'yu sürpriz şekilde 11'e yazmıştı, ismi transfer haberleriyle geçen Ferdi yedekti. Ancak asıl sürpriz ileri hattaydı çünkü Dzeko ve En Nesyri beraber başlayacaktı. "Acaba çift santrfor mu?" derken ilk düdükle birlikte En Nesyri'in sağ kanatta, Tadic'in merkezde, Dzeko'nun ileri uçta oynayacağı belli oldu.

Kariyerinde nadiren kanatta oynayan En Nesyri'nin maça sağ çizgide başlamasından, İrfan'ın da kulübede kalmasından Mourinho'nun Dzeko ve Tadic'i takımın merkezinde gördüğü ve zorunlu bir durum olmazsa ilk 11'de yer vermeye devam edeceğini de anlıyoruz. Fred döndükten sonra kimin kulübeye geçeceği ise merak konusu.

GERİDEN OYUN KURAMAMAK

Maximin ve Szymanski'yi de sayarsak kağıt üstünde oldukça ofansif bir takım ortaya çıkıyordu ama oyunun kendisi öyle değildi. Sarı lacivertliler maçın ilk bölümlerinde defanstan topla çıkmak istedi, Göztepe ise ev sahibi olduğunu da hissettirerek Livakovic'e kadar agresif pres uyguladı.

Fenerbahçe, son Lille maçında yaşadığı sorunların benzerini Göztepe karşısında da yaşadı, stoperler dikine pasları vermekte başarılı değillerdi. Pres altındaki orta saha ikilisi İsmail ve Szymanski geriden top çıkarmakta zorlanınca topu rakip sahaya taşıma görevi beklere kaldı. Zaman zaman sağ kanatta Osayi, En Nesyri ve Tadic'in kurduğu üçgenlerle oyunu rakip sahaya taşısa da sarı lacivertliler kanatlarda sayısal üstünlük kurmayı başaramadı. Netice olarak ilk 15 dakikada yüzde 73 topla oynama oranına ulaşmasına rağmen rakip kalede tek bir şut denemesi bile gerçekleştiremedi Fenerbahçe.

Üstelik bu bölümde sergilenen görüntü de oldukça dağınıktı. Takım boyu uzun olan, sahanın neredeyse hiçbir bölümünde sayısal üstünlük sağlanamayan, rakip kaleye gidemeyen, geri dönüşlerde de ağır kalan, oyunu nasıl kuracağını bilemeyen bir Fenerbahçe vardı sahada.

Sarı lacivertliler geçtiğimiz sezonki kadrosunu her ne kadar korumayı başarmış olsa da saha içi ezberlerinin birçoğunu yıkmış durumda. Tadic-Ferdi, İrfan-Osayi, Dzeko-Szymanski gibi ikililerin hiç birisi artık yok. Yeni bir oyun, yeni roller, yeni ikililer ve üçlüler kuruyor Fenerbahçe. Maçın ilk bölümünde ne yaptığını bilmeme halinin asıl nedeni de buydu.

FENERBAHÇE VİTES YÜKSELTİRSE

Göztepe'nin VAR'dan dönen golüne kadar sürdü Fenerbahçe'deki dağınıklık. VAR'dan dönen gol sarı lacivertlilerin de silkelenmesini sağladı. Sol kanatta Maximin içeri kat ettiğinde rakibi savunmayı nasıl sallayabildiğini izletti, sağda En Nesyri, Dzeko ve Tadic'le bağlantı kurabileceğini gösterdi. Vitesi yavaş yavaş yükselten sarı lacivertliler 40'lı dakikalarda rakip sahada atak sürekliliği sağlamayı başardı. İlk net pozisyon da 43'üncü dakikada geldi.

Maximin maç içinde birkaç kez gördüğümüz şekilde kanattan çıkıp serbest rolde sağ içte topla buluştu, müsait pozisyonda Dzeko'yu buldu, o da defans arkasına sarkan Osayi'yi karşı karşıya bıraktı. Pozisyon gol olmadı ama hazırlanışı sarı lacivertlilerin nasıl hücum yapabileceğini gösterdi. Hemen arkasından Jayden'ın ortasında En Nesyri'nin auta giden kafa vuruşu geldi. Ondan birkaç saniye sonraysa bu sefer En Nesyri, Osayi'yi defans arkasına kaçırdı ve penaltı geldi.

Devreye girmeden öne geçen Fenerbahçe, rakibi geriye yaslamayı başarmışken ataklarına devam etti. İlk yarının uzatma dakikalarında yine En Nesyri'nin hazırladığı atakta Tadic boş kaleye kaçırdı. Hemen arkasından ise orta sahada etrafında hiçbir Göztepe oyuncusu olmadan topla buluşan Szymanski, arka direkteki En Nesyri'ye adrese teslim bir orta açtı. Dar açıdan iyi bir kafa vuruşu yapan En Nesyri, Fenerbahçe kariyerinin ilk golünü attı ve farkı ikiye çıkardı.

MOURİNHO'NUN DEĞİŞİKLİKLERİ

Çok da parlak bir performans sergilemediği ilk yarıda son dakikalarda kurduğu baskıyla iki gol bulan Fenerbahçe ikinci yarıya da rahat çıkan taraf oldu. Rakibine net gol pozisyonu vermedi, 55-60 arası da benzer bir baskı kurarak üst üste üç pozisyon üretti ama üçüncü golü bulamadı.

Fenerbahçe'ye bu bölüme kadar tehlike oluşturamayan Göztepe, 66'da oyuna giren Tijanic'in 67'de kullandığı kornerde Koray Günter'in kafasıyla golü buldu ve maça yeniden ortak oldu.

Golden sonrası ise Fenerbahçe için yeni soru işaretleri doğurdu. Karşılaşmaya ilk müdahalesini 74'üncü dakikada yapan Mourinho, Maximin'in yerine Ferdi'yi, Osayi'nin yerine de Mert Müldür'ü aldı. Osayi-Mert değişikliğinin artık Mourinho'nun alışkanlıklarından birisi olduğunu söyleyebiliriz. Fenerbahçe'nin başında 4'ü Avrupa elemeleri olmak üzere 6'ncı resmi maçına çıkan Mourinho, 5'inde 60'lı dakikalardan sonra sağ bekte bu değişikliği yaptı. İki isim birbirinin muadili mi, iki ismi de bir maçı çıkaracak fiziksel seviyede görmüyor mu, değişiklik hakkını sağ bekte kullanmak mantıklı mı, bunlar elbette sorulabilir.

Diğer yandan kulübede İrfan, Oğuz Aydın, Cengiz gibi kanat oyuncuları varken Maximin'in yerine Ferdi'nin girmesi de rakibi atak yapmak için cesaretlendirecek bir hamle oldu. Nitekim maçın 75'ten sonraki bölümü de büyük ölçüde Fenerbahçe'nin sahasında geçti. Geriye yaslanan ve rakibi kendi yarı sahasında karşılamaya başlayan sarı lacivertliler bu bölümde baskıdan çıkmakta zorlandı. Mourinho'nun baskıya karşı yanıtı Tadic'i çıkarıp Krunic'i almak oldu. Dzeko'yu oyundan çıkarmadı, En Nesyri ise yerini 87'de Cenk Tosun'a bıraktı.

Mourinho kompakt şekilde topun arkasına geçerse Göztepe'nin hücumlarını savuşturacağı düşünmüş olabilir. Ancak fizik olarak zorlandığı belli olan Tadic'in 85 dakika, Dzeko'nun 90 dakika sahada kalması ve ileriye top taşıyacak bir kanatın oyuna alınmaması pek anlaşılabilir değil.

Portekizli teknik direktörün dünyayı yeniden keşfetmesine gerek yok ama Süper Lig'i biraz daha tanıması gerekecek gibi gözüküyor. Geçtiğimiz hafta Adana Demirspor maçından sonra, "Türkiye Ligi'nde çok mücadeleci maçlar oluyor, bunu gördüm. Takımlar savunma yapmayı biliyor, rakibin temposunu düşürmesini sağlayabiliyorlar" demişti. Bu hafta takımların hücum da yapabileceğini öğrenmiş oldu.

Skoru korumak için daha çok savunmacı alıp rakibin gelmesini beklerseniz rakip de gelir. Üstelik rakibe gelmesi için 20 dakika gibi bir süre verirseniz o sürede golü de bulurlar. Livakovic'in kurtarışları olmasa çok daha erken de bulabilirdi Göztepe beraberlik golünü.

Sonuç olarak eksik, yorgun ve moralsiz Fenerbahçe, 2-0 öne geçtiği Göztepe deplasmanında üstünlüğünü koruyamadı ve İzmir'de 2 puan bıraktı. Ligin bu bölümünde kaybedilen puanlar mazur görülebilir, ileriki haftalarda telafi edilebilir. Mourinho'nun yeni puan kayıpları yaşamamak için öncelik vermesi gereken yerler ise Süper Lig'in mekaniğini bir an önce kavramak ve takımın saha içindeki yeni ezberlerini oturtmak olmalı.

ALİ KOÇ'U İTMEK

Saha içi bir yana, saha dışı olaylar da kaldığı yerden devam ediyor. Maçın 50'nci dakikasında kameralar yön değiştirdi. Ali Koç ve etrafındaki kalabalığın sahaya girişini, üzerlerine tribünden su şişesi yağışını ve sonradan Göztepe'de görevli olduğunu öğrendiğimiz bir kişinin itmesi sonucu Ali Koç'un yere düşmesini izledik.

Öncelikle adını koyalım, Fenerbahçe Başkanı'na nerede olursa olsun fiziksel şiddette bulunulması bir skandaldır. TFF'nin yeni yönetiminin de karşı karşıya olduğu ilk ciddi sınavıdır.

Ali Koç'un maç oynanırken orada olması elbette yanlıştır. Öğrenebildiğimiz kadarıyla güvenlik önlemleri nedeniyle Fenerbahçe taraftarlarının bir bölümü bileti olmasına rağmen stada giremedi. Durumu protesto eden taraftarlara biber gazı sıkıldı. Ali Koç'a da konuyla ilgili çağrı yapılması üzerine devre arasında protokolden inip Fenerbahçe tribününe gitti ve taraftarlarla görüştü.

Ali Koç artık toy bir başkan değil, üçüncü dönemini yaşıyor. Protokolden çıkıp deplasman tribününe gitmek için Göztepe tribününün önünden yürümesi gerektiğini biliyor. Bunun tepkiyle karşılanacağını da öngörmesi gerekirdi. Yine de taraftarın yanına gitmeye karar verdiyse maç başlamadan önce dönmesi gerekirdi. Maç oynanırken rakip takım başkanının saha kenarında yürümesi absürd bir durumdur, Koç'un ve yanındakilerin bunu hesaplayamamış olmaları hatadır.

Protokoldeki yerine gitmeye çalışan Koç'un önünün kesilmesi, sahadan yürümeye çalışınca da bir kulüp görevlisi tarafından arkadan itilerek saldırıya uğraması ise normalleştirilip geçiştirilemeyecek kadar ciddi bir krizdir.

Ali Koç bazılarını kendisinin yarattığı, bazısının istemeden içine düştüğü krizlerin Fenerbahçe'nin gidişatını olumlu etkilemediğini önceki sezonlarda gördü, tecrübe etti. Futbol takımının sağlıklı bir sezon geçirmesini istiyorsa artık böyle krizlerin ortasında olmamalı, içine düşeceği durumları öngörebilmeli.

Yeni TFF yönetimine düşen de sezonun geri kalanında benzer fiziksel saldırıların yaşanmaması için caydırıcı cezalar uygulamaktır.

Tüm yazılarını göster