'Fenomenler dünyanın dönüş şeklini değiştirdiler'

Sosyal medyanın ünlüleri youtuberları konunun uzmanlarıyla konuştuk. Araştırma görevlisi Şule Karataş Özaydın fenomenlerin hayatlarımıza nasıl girdiklerini anlatırken öğretim görevlisi Reyya Advan, "Fenomenler ortaya çıktığından beri bütün kurallar, alışılmış düzen alt üst oldu. Reklam sektörü, gençler, okul hayatı, yaşam biçimleri, anne baba olmak, her şey etkilendi" dedi.

Abone ol

ANKARA - Türkiye'de en çok ziyaret edilen sosyal ağ Youtube'da 8 milyonun üzerinde takipçisiyle en çok ilgi gören youtuber Enes Batur, geçtiğimiz günlerde amcasına sarf ettiği sözler nedeniyle tepki gördü. İzmirli sosyal medya fenomeni "Gaga Bulut" lakaplı Bulut Altuğ da geçtiğimiz hafta para karşılığında erkek çocukları öpüştürüp bu görüntüleri sosyal medya hesabından paylaştığı gerekçesiyle tutuklandı.

Enes Batur, Gaga Bulut gibi sayısı binleri aşan youtuberların ortak amacı farklı ve yeni içerikler üreterek takipçi kazanmak. Reklam verenlerle sıkı dirsek teması olan fenomenlerin yaşamları 7'den 70'e herkesin ilgisini çekiyor.

'HAYATIMIZIN BİR PARÇASI HALİNE GELDİ'

Üniversitelerin İletişim Fakülteleri'nde okuyan öğrencilerin gelecekte yapmak istedikleri mesleğe dair hayallerini dillendirirken,"Youtuber ya da sosyal medya fenomeni olmak istiyorum" cümlelerinin sık işitildiği bu dönemde sosyal medya fenomenlerini, reklam verenlerle olan ilişkilerini ve yarattığı etkiyi akademisyenlerle konuştuk. Hacettepe Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Araştırma Görevlisi Şule Karataş Özaydın ve Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi Reyya Advan’ın sorularımıza yanıtları şöyle oldu:

Gündelik hayatımızda sohbetlere konu olan, esprileri dilden dile dolaşan sosyal medya fenomenleri, youtuberlar, bloggerlar ya da vloggerlar hayatımıza nasıl girdi?

Şule Karataş Özaydın: Son birkaç yıldır çok biliniyor. Araştırmalarda özellikle batıdaki çocukların 2 yaşından itibaren en çok kullandığı sosyal medya uygulamasının Youtube olduğunu görüyoruz. Türkiye'de de en çok ziyaret edilen uygulama Youtube. Çok büyük bir pazar var burada ve bunun keşfedilmesiyle “youtuberlık” ortaya çıkıp yayıldı, hayatımızın bir parçası haline geldi. Bu kadar etkili olmalarının sebebi sadece Youtube'u değil insanların olduğu her mecrayı kullanıyor olmaları.

'İÇERİK ÇIKMAZI YAŞANIYOR'

Arama motorlarına “sosyal medya fenomeni” yazdığınızda, “nasıl fenomen olunur”, “bunun için ne yapmalıyız” sonuçları çıkıyor. Youteber nasıl olunuyor?

Şule Karataş Özaydın: Youtube’da bu kadar popüler olmak çoğunlukla şansa bağlanıyor. Bir diğer etken de zaman. Uzun yıllar o mecrada olan, üretimlerini amatörlükten profesyonelliğe dönüştüren insanlar takipçi sayılarını arttırarak ilerliyorlar. Youtube ile ilgilenen insanlar bunun sabır işi olduğunu söylüyor. Youtube daha Türkiye'de emekleme aşamasındayken içerik üretenler daha avantajlı olduğunu söylüyor. Şimdi bu mecraya girmek isteyenler daha dezavantajlı bir noktadalar. Çok fazla içerik var ve sizin fark yaratmanız gerekiyor. Belli bir süre sonra içerik çıkmazı yaşanıyor. Videolar birbirlerini taklit ediyor. İçerik ve enformasyon yağmuru içerisinde sürekli yeni bir şey bekleniyor. Oyun videolarıyla başlayan süreç “farklı ne yapabiliriz” ile ilerliyor. Daha “absürt” yollara giriliyor. Sınırları zorlayacak içerik peşine düşüyorlar.

Şule Karataş Özaydın

'BİLİMİN SOĞUK DİLİNİN KIRILDIĞINI DÜŞÜNÜYORLAR'

İnsanlar tam olarak ne istiyor bu fenomenlerden?

Şule Karataş Özaydın: Bu insanlar uzman değiller. Çok takipçisi olan profesyoneller ajanslarla birlikte çalışıyor. Genellikle insanların samimiyet aradığı söylenebilir. Bilimin soğuk dilinin burada kırıldığını düşünüyorlar. Orada amacı çok uç bilgiler öğrenmek olmasa bile çoğu zaman eğlenmek için giriyorlar. Özellikle küçük yaş gruplarının sık kullandığını görüyoruz. Youtube özellikle ergenlere özgürleştirici bir alan sunuyor. İngiltere'de yapılan son araştırmalarda gençler, "Biz sosyal medyada kendimizi yaratıcı olarak ifade etme şansı yakalıyoruz" diyorlar.

'FİYATI DA KENDİLERİ BELİRLİYORLAR'

Sosyal medya fenomenleri ne kadar para kazanıyor? Reklam verenlerle ilişkileri nasıl kuruluyor?

Reyya Advan: Sosyal medya fenomenleri kendi içlerinde sınıflandırılmış durumda. Takipçi sayısına göre sınıflandırılıyorlar. Reklam veren birinin sayfasında görünmek istediğinde takipçi sayısına bakıyor. Sosyal medya fenomeninin adı ne kadar biliniyorsa, ne kadar çok takipçisi varsa ona göre fiyatı da kendileri belirliyorlar. Şunu paylaşırım, şu şekilde yazarım, bunun fiyatı da budur diye bir şey yok. Büyük bir marka bir şey istiyorsa fiyat ona göre veriliyor. Ortalama şu kadar para kazanıyor, diyemeyiz. Çünkü bu her an değişiyor.

'TEK TEK PROFİLLERİNİ GÖREBİLDİĞİ GRUBA SESLENİYORLAR'

Geleneksel medya diye adlandırılan özellikle televizyon, reklam verenler açısından pahalı bir mecra hâlâ. Sosyal medya fenomenlerin takipçileri ise hedef kitlenin daha belirgin olduğu bir alan. Reklam veren açısından hazır şekilde bulunuyor. Bu çark reklam verenler açısından nasıl işliyor?

Reyya Advan: Reklam veren televizyona reklam verdiği zaman o televizyonu o gün içerisinde kim izliyorsa onların tamamına ulaşır. Bütün Türkiye'ye, "Ben de çok güzel kitaplar satıyorum" demenin anlamı yok. Reklam verenin spesifik bir hedef kitlesi var. Ürününü satın alacak insanlar onlar. Bu kişilere genel bir mecradan seslenmektense elinde hazır, tek tek profillerini görebildiği gruba sesleniyorlar. Nokta atışı yapıyorlar ve bu daha ucuza mâl oluyor. Televizyona bir reklam filmi yaptığında prodüksiyon bütçesi, onun kanallarda yayınlanması ciddi ücretlere denk düşüyor. Televizyon hâlâ en pahalı mecrayken reklam verenler de başka alanlara yöneliyor. Bir fenomenle anlaşıp, televizyona reklam filmi yapmak için harcayacağı paranın yarısından azıyla, doğrudan hedef kitleye tek tek ulaşıyorlar. Özellikle gençse hedef kitle, zaten televizyon izlemediğini düşününce sosyal medya fenomenleri ile doğrudan ulaşabiliyorlar.

'AAA AYNI BENİM YAŞADIĞIM ŞEYİ YAŞIYOR'

İnsanlar tam olarak nasıl bir özdeşlik kuruyor sosyal medya fenomenleriyle?

Reyya Advan: Çeşitli kimlikleri merak ederek yaşıyoruz. Nefret etse de insanlar bu kişileri takip ediyor. Örneğin Şeyma Subaşı. Kime sorsan sinir oluyor. Fakat çok takipçisi var ve adım adım izleniyor. İnsanlar sadece onun söylediğiyle ilgilenmiyor. Evinde ne var, koltuğu nasıl, bunları merak ediyor. Bir özdeşlik kuruyorlar. Türkiye'de tutan magazin kültürünün sosyal medyaya uyarlanmış hali gibi başladı bu fenomenler. Eskiden büyük bir muammaydı ünlülerin hayatı. Şimdi ise tüm açıklığıyla görebiliyoruz. Hiç ünlü olmamasına rağmen sosyal medya aracılığıyla ünlü olanları eğlenmek için izliyorlar. Esas dert kendisi gibi olduğunu görmek hoşuna gidiyor. İzlediği kişinin de anne, oğlunun markette sinir krizi geçirmesini görüyor. "Aaa aynı benim yaşadığım şeyi yaşıyor" diye düşünüyor. Hoşuna gidiyor, rahatlıyor. Kendisini bir şekilde tatmin ediyor. Benimle aynı acıları çekiyor diye düşünüyor.

Reyya Advan

'ESAS TEHLİKE YETİŞKİN OLMAYAN KİTLENİN ZAAFINDAN FAYDALANMAK'

Sosyal medya fenomenlerinin yaptıklarında tehlike yaratan bir yan var mı?

Reyya Advan: Tehlikeli olan Enes Barut gibi küçükleri hedefleyen sosyal medya fenomenleri. Bir anne birini takip ediyorsa, bütün gün bilgisayar başında ya da telefon başında “o kişi ne paylaşacak” diye bekliyorsa bu onun tercihidir. Düşünüp kötüye gittiğini fark ederse kendini yetişkin olduğu için durdurabilir. Esas tehlike yetişkin olmayan hedef kitlenin bu zaafından faydalanmak. Altı yedi yaşında çocukların elinde tabletler, telefonlar var. Büyüdükçe kendilerinin de sosyal medya hesapları, takipçileri oluyor. Birilerini takip etmezlerse arkadaşları tarafından dışlanıyorlar. "Şu fenomeni tanımıyor musun" sorusunu yanıtlayamıyorsan ergenlikte kimse seni grubuna dahil etmiyor. Onu bilmek, ne yaptığını ilk söyleyen olmak önemli hale geliyor. Çocukların ve ergenlerin “bunun bana zararı var” diyerek fark etmesi mümkün değil.

'ÇOCUK BU ALANDA PARA KAZANMAYI AMAÇLIYOR'

Büyüdüklerinde sosyal medya fenomeni olmak isteyen çocuklar var. Maddi açıdan da kolay para kazanma alanı olarak mı görülüyor?

Reyya Advan: Hayatlarının içine aldıkları fenomenler var ama uzakta bir yerdeler. Diğer taraftan bu çocukların kendi arkadaşları da var. Bir arkadaşı oyun videosu çekmeye başlıyor. Takipçisi artıyor ve 2 bin lira kazandığını söylüyor. 12 yaşında bir çocuk için inanılmaz bir şey bu. Diğer çocuk arkadaşını taklit ediyor ve ben de yapabilirim diyor. Taklidi tutmadığı zaman ve kendini arkadaşı kadar başarılı görmediği zaman bunun bunalımını yaşıyor. "Benim annem babam sabahtan akşama şu kadar çalışıyor, kazandığı para da 12 yaşındaki arkadaşının kazandığı parayla neredeyse aynı" diye düşünüyor. "Yazık bunlara" diyerek çocuk bu alanda para kazanmayı amaçlıyor.

'BEN ÇOK ŞEY OLAYIM İSTİYORLAR'

Reyya Advan: Şu anda iletişim fakültelerinde kendine hedef olarak fenomen olmayı koyan bir sürü öğrenci var. Lisede 1-2 şey yapıp takipçi sayısını arttırmış öğrenciler yaratıcı fikir bulma dersinde gelip, "Sosyal medyada fikir nasıl patlatılır" diye soruyor. Eski usul, “okul biter, işe girersin, çalışırsın” fikri çok anlamsız geliyor. Artık öyle bir dünya haline geldi ki onu görünce “deli miyim bu kadar çalışayım” diyor. Başarıya ulaşmış örnekler var ve “ben de fikir bulayım oradan yürürüm” düşüncesiyle hareket ediyorlar. Hiçbir şey olmayan insanlar birden bire çok şey oluyorlar çünkü. Sosyal medya bunu sağladığı için, ben de çok şey olayım istiyorlar.

Peki bu çocuklar ya da gençler, istediklerini elde edemediklerinde ne olacak?

Reyya Advan: 12-13 yaşında lise çağında fenomen olan ve para kazanan çocuklar var. Bir şeyler öğrenirsin, bundan mutlu olursun. Bu bir süreçtir. O süreç son dönemde bitti. Bugün bir sürü takipçisi olan bir genç bir süre sonra tekrara düşmeye başlıyor ya da ondan daha iyisi çıkıyor. Çünkü hedef kitle sadık değil. İstediğini verdiğin sürece hedef kitle seninle olur. Takipçileri azalır, reklam alamamaya başlar, etkinliklere çağrılmaz. O zaman depresyon başlar.

'BUGÜN ÇOK ÜNLÜYKEN YARIN YERDEN YERE VURULABİLİYOR'

Reyya Advan: Süreç bu fenomenleri yeni bir şey aramaya itiyor. Devamlı bir panik yaşanıyor. Çok rekabetçi bir sektör, devamlı yeni isimler çıkıyor. Bu yaşlardaki birisinin bir yandan okula gitmesi bir yandan ergenliğini sosyal çevresinde yaşaması gerekiyor. Onları bırakıp yeni bir şey bulmak zorundayım, takipçilerimi kaybetmemek zorundayım derdine düştüğü zaman o panik ve stresle çok yanlış yapabiliyor. Böyle olunca yabancı hesaplara bakıyor, oradan buradan fikir araklıyor. Arakladığı ortaya çıktığında bir anda bitiyor. Bugün çok ünlüyken yarın yerden yere vurulabiliyor. İnsanlar takibi bırakıyor ve ortada kalıyor. Cebinde parası varsa başka tatminler aramaya yöneliyor. Çocuğunu kullanarak ünlü olan bir anne o çocuk büyüdükçe ilgi çekmemeye başlıyor. İki üç yaşındayken giydirip fotoğraflarını çekiyor. Çocuk büyüyor ve 6 yaşına gelince insanlar o kadar da takip etmemeye başlıyorlar. Yeniler de arkadan geliyor. Bu sefer o çocukla başka neler yapabilirim derdine düşüyor. İnsanlar şuurunu yitirerek hareket ediyor.

'KONTROL EDİLEMEZ BİR DÜNYA VAR'

Birçok boyutunu anlattınız sosyal medya fenomenlerinin. Çocukların olumsuz etkilenmelerinden tutun da medya sektöründeki çalışma ilişkilerinde yaşattıkları dönüşüme kadar. Sosyal medya fenomenleri çok şeyi dönüştürmüşe benziyor.

Reyya Advan: Fenomenler dünyanın dönüş şeklini değiştirdiler. Çarkı öbür tarafa doğru çevirmeye başladılar. Hep alıştığımız bir hayat tarzımız vardı. Çocuklar reklamlardan etkileniyor diyorduk. Şimdi kontrol edilemez bir dünya var. Yabancı olduğumuz bir dünya var. Çünkü hâlâ çok yeni. Bize bunun getirecekleri neler bilmiyoruz, sonuçlarını çözemiyoruz. İnternetle doğan kuşak yeni yeni büyüyor ve geri dönüşü tam anlamıyla alamıyoruz. Fenomenler ortaya çıktığında bütün kurallar, alışılmış düzen alt üst oldu. Reklam sektörü etkilendi, gençler etkilendi, okul hayatı, yaşam biçimleri, anne baba olma, her şey etkilendi. Bir takım fenomenlerin varlığıyla savaşarak anne babalık yapmak zorunda ebeveynler. Çocuklar bir takım fenomenlerin varlığıyla arkadaş edinmek zorundalar. Bütün sistem bir anda onların yönetimi altına girmiş oldu. Çarklar başka türlü dönüyor ve nasıl döndüğünü hangi hızla döndüğünü tam bilemiyoruz.