Fransa seçimleri: ‘Yeni Halk Cephesi, Macron’un tüm hesaplarını alt üst etti’

Fransa'daki erken seçimleri değerlendiren Ahmet İnsel'e göre, sol partilerin ittifak kararı Cumhurbaşkanı Macron'un tüm hesaplarını alt üst etti. Engin Sustam, Macron'un ateşle oynadığı görüşünde.

Abone ol

İSTANBUL - Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde ‘aşırı sağın’ sandıklardan güçlenerek çıkması, Fransa iç siyasetinde deprem etkisi yarattı. Jordan Bardella’nın liderliğindeki faşist Ulusal Birlik (RN) partisinin seçimi yüzde 31,4 oyla birinci sırada tamamlamasının ardından Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, meclisi feshederek erken seçim kararı aldı. Seçmenler, ikinci turu 7 Temmuz’da yapılacak milletvekili seçimi için bugün sandık başına gidiyor. 

RN’nin AP seçiminde bu kadar yüksek oy alıp Parlamento'ya 30 vekil göndermeye hak kazanması sürpriz olmasa da erken seçim kararının şaşkınlık yarattığını söylemek mümkün. Peki, Macron’u bu kararı almaya iten neydi? Bir hafta sonra sandıklar kapandığında ortaya nasıl bir sonuç çıkacak? Bu bağlamda Macron’un ‘aşırı sağ’ ve ‘aşırı sol’ partilere işaret ederek yaptığı ‘iç savaş’ açıklamasını nasıl okumak gerekiyor? 

Paris 8 Üniversitesi’nden Doç. Dr. Engin Sustam’a göre, faşist hareketin İkinci Dünya Savaşı itibarıyla Fransa’daki deneyimi de düşünüldüğünde, Macron’un bu adımı çok tehlikeli bir oyun, uçurumda siyaset yapmak gibi bir durum. Sustam, “Macron'un siyaseten kaybettiğini, artık bir yönetememe krizi yaşadığını sadece ben değil herkes görüyor” değerlendirmesinde bulundu. Emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet İnsel de sol partilerin Yeni Halk Cephesi (NFP) adı altında ittifak kurmasının Macron’un tüm hesaplarını alt üst ettiğinin altını çizdi. İnsel, “Hiçbir parti grubu mecliste çoğunluğa sahip olamazsa o durumda hükümet kurmakta zorluk çekecekler. Ve esas kaos belki o zaman başlayacak” diye konuştu.

‘MACRON “SOL MECBUR KALIP BİZİM ADAYIMIZA OY VERİR” DİYE DÜŞÜNDÜ’

Ahmet İnsel - Engin Sustam

Macron’un partisinin 2022 genel seçimlerinden sonra meclis çoğunluğunu kaybettiğini ve ülkeyi azınlık hükümetiyle yönettiğini hatırlatan Prof. Dr. İnsel, azınlık hükümetinde Macron’un daha çok meclis dışından atadığı teknokrat veya sivil toplumdan gelen kişiler olduğunu, geçtiğimiz dönemde göçmenlerle ilgili yasayı, özellikle de emeklilik yasasının değiştirilmesini meclisteki karşı oylara rağmen anayasanın verdiği bir imkanla meclis oylaması yapmadan uygulamaya koyduklarını anımsattı.

“AP seçimleri Macron'un partisinin 2022'deki durumdan da çok daha geriye düştüğünü açıkça göstermiş oldu” diyen İnsel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Macron'un Cumhurbaşkanlığı süresi 2027'de sona eriyor. Geri kalan üç yıl zarfında daha da zayıflamış bir hükümetle bu işi götüremeyeceği, zaten büyük ihtimalle AP seçimlerinden sonra en azından hükümetin istifa etmesi ve Macron'un yeni bir hükümet kurması bekleniyordu. Bunu bu şekilde yapamayacağını anladığı için herhalde bir tür baskın erken seçime gitti. Baskın erken seçime giderken çeşitli gerekçeler veya çeşitli değerlendirmeleri arasında anladığım kadarıyla en öne çıkan değerlendirmesi çevreci ve sol partilerin, yani Yeşiller, Komünist Parti, Sosyalist Parti ve Boyun Eğmeyen Fransa olmak üzere dört partinin 2022 seçimlerine ortak listede girip de sonra parlamentoda ayrı ayrı gruplar kurması ve birbirlerine düşmesinden güç alarak ‘Bunlar baskın bir seçimde birlikte davranamazlar, ikinci turda benim adayımla aşırı sağın adayı karşı karşıya gelir, sol da eli mecbur olur, yine bizim adayımıza oy verir ve ben çoğunluğu elde ederim’ düşüncesiydi.”

‘KÜÇÜK SİYASİ HESAPLARA ÖNCELİK VEREREK ATEŞLE OYNADI’

Yeni Halk Cephesi, programını 14 Haziran'da Paris'te düzenlediği basın toplantısında kamuoyuyla paylaştı.

Macron’un beklentisinin aksine bu partilerin Yeni Halk Cephesi (NFP) adı altında birleşme kararı aldıklarını, iki gün sonra da 577 seçim bölgesinde tek aday çıkartmayı ve adayları bölüşmeyi başardıklarını söyleyen İnsel, “Bu tabii Macron'un bütün hesaplarını alt üst etti” diye konuştu. İnsel, konuyla ilgili şu değerlendirmede bulundu:

“Bu durumda baskın bir erken seçime giderek önümüzdeki üç yıl zarfında mecliste daha güçlü bir gruba sahip olmayı düşünürken şimdi belki de aşırı sağın mecliste en büyük grubu oluşturmasına, solun ikinci büyük grubu oluşturmasına, kendi partisinin de üçüncü duruma düşmesine ve büyük ihtimalle de bu gruplar arasında bir koalisyon hükümeti kurma ihtimalinin çok zor olmasına yol açacak bir karar aldı.” 

Doç. Dr. Engin Sustam da AP seçimleri öncesi Fransa’da yapılan kamuoyu yoklamalarına ve seçimlere katılım oranına işaret ederek, “Ulusal Birlik’in 9 Haziran’daki AP seçimlerinde bu rekor seviyeye ulaşacağı ortadaydı; bunu kimse dikkate almamıştı. Diğer taraftan da AP seçimlerinde yüzde 48 oy kullanılmama potansiyeli vardı. Macron’un tam bu havada, bu kadar çekimser oyun ve aşırı sağın rekora ulaştığı bir zamanda, Olimpiyat oyunlarının arifesinde, tatile çıkışların ardından başlayacak olan bir zaman diliminde küçük siyasi hesaplara öncelik vererek sert bir ateşle oynadığı açık” dedi.

UKRAYNA SAVAŞI, GÖÇMEN KARŞITLIĞI, YENİ KALEDONYA…

Peki, Fransa’da aşırı sağın yükselişinin ardında hangi sebepler yatıyor? Seçmenlerin tercihlerinde hangi konular etkili olacak ve 7 Temmuz akşamı sandıklar kapandığında Fransa’da nasıl bir tablo ortaya çıkacak? 

Aşırı sağın yükselişinin ardında üç temel neden olduğuna işaret eden Engin Sustam, Avrupa’da son 10 yılda inanılmaz boyutta artan nefret siyasetine de işaret ederek bu nedenleri şöyle sıraladı: “Birincisi, Ukrayna savaşı krizinin Avrupa toplumunda yarattığı kamplaşmayı unutmamak gerekiyor. İkincisi, göçmen ama özellikle de Müslüman göçmenlere yönelik artan nefret siyasetinin sosyopolitik etkisi var. Üçüncüsü ise özellikle Yeni Kaledonya’daki Kanaklar gibi bağımsızlıkçıların karşısında Fransızların bu otonomiyi ve onların özgürlük sebebini tanımayıp krizi büyütmesiyle başlayan, başka bir yöne yönelmesini sağlayan bir siyaset gündemi Fransa'yı tamamen krize soktu.”

‘SEÇİM SÜRECİ İLK KEZ BU KADAR GERGİN BİR HAVADA GEÇİYOR’
RN Ulusal Meclis Grubu Başkanı Marine Le Pen, parti lideri Jordan Bardella'nın basın toplantısında.

AP seçimlerinde sandık başına gitmeyen, göçmen kökenli kişilerin ağırlıkta olduğu bir seçmen kitlesinin bulunduğuna işaret eden Sustam’a göre, Fransa vatandaşı olan ama farklı dinamiklerden, farklı yerlerden gelen insanlar RN karşısında NFP etrafında pozisyon alacak. Seçimin bu iki siyasi oluşum arasında geçeceği öngörüsünde bulunan Sustam, otoriterlik, güvenlik ve milliyetçilik çağrısı yapan RN’nin göçmen karşıtı ve güvenlikçi bir siyaset izlediğine, bu açıdan NFP’nin 79 sayfalık programında ortaya koyduğu yaklaşımın tam tersi bir şey söylediklerine dikkat çekti. Yeni Halk Cephesi’nin adının 2’nci Dünya Savaşı’ndaki anti faşist harekete, o dönemdeki halk cephesi kavramına gönderme yaptığı bilgisini de veren Sustam, seçim sürecine ve sonrasına ilişkin şu gözlemleri paylaştı: 

“Analizler RN’nin belki de 275’e yakın milletvekili çıkarabileceği yönünde. Ama bu bir temsil gücü oluşturmuyor. Dolayısıyla Jordan Bardella bir şekilde merkez sağdaki diğer  dinamiklerle koalisyon yapmak zorunda kalacak. Ama yine Halk Cephesi’nden de sürprizler bekleniyor. Çok arada kaldı herkes. İlk kez Fransa'da seçimi bu kadar gergin bir havada geçirdik. Bundan önceki dönemde aşırı sağ harekete karşı bir baraj oluşturulsun diye sol ve liberaller yan yana gelmek zorunda kalmıştı ama bu, o gerginlik değil. Fransa’da aşırı sağ cephe ile sol cephe arasında inanılmaz bir kamplaşma var şu anda.”

MACRON, RN ADAYLARINA KARŞI SOLA DESTEK ÇAĞRISI YAPACAK MI?

Prof. Dr. İnsel’in verdiği bilgilere göre, Fransa'daki seçim sistemi, ilk turda bir bölgedeki kayıtlı seçmen sayısının yüzde 12,5'inden fazla oy alan partilerin ikinci tura katılabilmesini öngörüyor. İnsel, “Bu durumda aşırı sağ partinin ikinci tura kalacağı birçok yerde, sol ile aşırı sağ parti karşı karşıya geldiğinde Macroncuların partisinin, liberallerin bir cumhuriyetçi cephe geleneğine sadık kalarak aşırı sağa karşı sol partinin adayına kim olursa olsun oy verip vermeyeceklerini bilmiyoruz” dedi. Yapılan son kamuoyu yoklamalarına atıfla RN’nin mecliste çoğunluğa sahip olma ihtimalinin güçlü olduğunu belirten İnsel, “Bu, birinci tur sonrası Macron etrafındaki koalisyonun aşırı sağ adayın karşısındaki aday kim olursa olsun ona oy vermeye çağırıp çağırmamasına bağlı olacak” diye konuştu.

Seçime katılımın yüksek olacağı öngörüsünde de bulunan Ahmet İnsel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa Parlamentosu seçimlerinde katılım yüzde 51'di. 2022’de hemen Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından yapılan genel seçimlerde katılım yüzde 50'nin altına düşmüştü. Şimdi ise yüzde 65 hatta yüzde 70 katılım olması bekleniyor. Vekaletle verilen oy taleplerinde büyük bir patlama var. Tabii bu yeni katılım sadece aşırı sağa karşı oy verenler değil; bu, aşırı sağa oy vermek için sandığa gideceklerin sayısının artması anlamına da geliyor. Dolayısıyla ikinci tur sonuçlarını çıkarsamak zor.”

‘TÜRKİYE’DE OLANIN FRANSA’DA DA YAŞANMAYACAĞININ GARANTİSİ YOK’
Fransa Başbakanı Gabriel Attal ve Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron.

Fransa’da erken seçime gidilen süreçte, Cumhurbaşkanı Macron, katıldığı bir podcast yayında, ‘aşırı sağ’ ve ‘aşırı sol’ olarak nitelendirdiği partilerin karar verici pozisyona gelmesi durumunda ülkede bir iç savaşın fitilinin ateşlenebileceği yönünde bir açıklama yaptı. Macron’un ‘aşırı sol’ ifadesi ile özellikle Jean-Luc Mélenchon’un Boyun Eğmeyen Fransa partisi ile parçası olduğu NFP’ye atıfta bulunduğunu belirten Doç. Dr. Engin Sustam’a göre, bu, Fransa ve Avrupa’nın yaşadığı deneyimi unutarak yapılmış sorumsuz ve talihsiz bir tespit. Macron’un sosyal demokrat bir tabandan, sosyalist partiden geldiğini ama sonradan liberal partinin kurucularından biri olduğunu hatırlatan Sustam, “Bu açıklamanın sadece siyasi sorumsuzluğun bir sonucu değil, ülkenin içindeki sosyopolitik durumun kapasitesini de örten, dramatikleştiren inanılmaz siyasal bir hata olduğunu düşünüyorum. Çünkü tarihsel olarak da sol ve faşizm arasındaki ayrımları hiçe sayan bir açıklama” dedi.

Sustam, sözlerini şöyle sürdürdü: “Macron, aslında ‘Beni seçmezseniz ya da benim bulunduğum dinamiği seçmezseniz bakın aşırı sağ ya da aşırı sol gelirse ne olacağını göreceksiniz’ gibi bir korku, bir makyavel siyaset ve bir dezenformasyon siyaseti izliyor - ki bu çok etkili. Erdoğan’ın son 10-15 yıllık siyaseti bunun üzerine kuruluydu ve Türkiye’de nereye geldiğimizi görüyoruz. Aynı şeyin Fransa için olmayacağının hiçbir garantisi yok.”

‘DANIŞMANLARI MACRON’UN SUSUP KENARDA DURMASINI İSTİYOR’

Macron’un, kendisi dışında kim varsa ‘bu ülkeyi felakete sürükler’ teması üzerinden siyaset yapmayı meslek edindiğini söyleyen Ahmet İnsel’e göre, Macron’un aşırı sol ve aşırı sağ karşısında ‘aşırı merkez’ olarak adlandırdığı ve savunduğu strateji, esasında Fransa’yı bugünkü durumuna getirmiş durumda. İnsel, bu durumu şu sözlerle açıkladı:

“Giderek siyaset izleyicilerinin, yorumcularının kabul etmeye başladığı bir olgu var. Fransa'da merkez sağ ve merkez sola dayalı, onların birbirinin yerini alması, alternatif olarak hükümetlerin merkez sol ve merkez sağ arasında el değiştirmesine dayalı denge, demokrasinin omurgasını oluşturuyor. Macron bunu aşırı merkez adı altında, hem merkez sağı hem merkez solu büyük ölçüde çökerterek büyük bir boşluk yarattı ve esas itibariyle de aşırı sağ Ulusal Birlik’in önüne inanılmaz bir bulvar açtı.”

Sağ ve Macroncu partilerin özellikle Boyun Eğmeyen Fransa’yı yıllardır bir çeşit ‘umacı’ olarak kullanma şeklinde kasıtlı bir strateji izlediğine dikkat çeken İnsel, bu şekilde sola karşı yaratmaya çalıştıkları korkuyu, aşırı sağa karşı korkuyla dengeleyerek kendilerine bir boşluk alanı açmaya çalıştıklarına işaret etti. “O çöktü” diyen İnsel, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Şunu görmek lazım. Fransa’da her seçim bölgesinde her milletvekili kendi afişini ve seçim bildirisini hazırlar. Çünkü burası tek milletvekilinin seçildiği dar bölge sistemidir. Bugün Macron'un partisinin milletvekilleri kendi afişlerinde Macron'un fotoğrafının yer almasını kesinlikle istemiyorlar, hiçbiri koymadı. Macron'un şöyle bir durumu var; kendisi bunun farkında mı bilmiyoruz ama şu anda Fransa'da en çok tepki çeken siyasetçi kimdir derseniz aşırı sağdan sola kadar Macron'dur. Şu anda partisinin siyasi danışmanları Macron'un susup kenarda durmasını istiyorlar çünkü konuştukça partisini daha çok batırdığını düşünüyorlar ama o da inatla konuşmaya devam ediyor.”