Fransız demokrasisi için kritik viraj
Fransa, yıllardır korktuğu senaryoyu önlemek için son düzlüğe girmiş durumda. Fransız müesses nizamı çatırdarken RN, ilk turda olduğu gibi ikinci turda da aradan sıyrılıp gücüne güç katabilir.
Avrupa Parlamentosu seçimlerinin ardından Macron sürpriz bir kararla Meclis’i feshedip erken seçim çağrısı yapmıştı. Bu çağrıdan 3 hafta sonra Fransa, seçimlerin ilk turu için sandık başındaydı. Sonuçlar beklendiği gibi Marine Le Pen ve Jordan Bardella ikilisinin yönettiği Ulusal Birlik Partisi’nin (Rassemblement National, RN) zaferiyle sonuçlandı.(1)
Bu sonuçlar, uzun süredir Fransa’da da yükselme eğiliminde olan aşırı sağın artık pratik olarak da güç sahibi olduğunu göstermesi bakımından ilginç. RN, ikinci turdan da beklediği bir sonuçla çıkıp parlamentoda mutlak çoğunluğu elde ederse, Fransa tarihi için yeni bir sayfa açılacak demektir.
Aşırı sağın bu başarısı aslında sadece Fransa için değil, genel olarak jeopolitik trendlerle de uyum sağlayan dünya siyaseti için de geçerli. Bir zamanların marjinal partileri artık demokratik yöntemlerle ülke yönetimine ortak oluyor. Avrupa demokrasileri, bu partileri kapatmanın pratik olarak bir faydası olmadığını gördü. Müesses partilere karşı bilenen ve gittikçe kutuplaşan halk kitleleri, her seferinde tepkilerini dile getirebilecekleri reaksiyoner oylara yöneldiler. Bu da aşırı sağ söylemleri siyasetin göbeğine yerleştirdi. Dolayısıyla ırkçılık, yabancı düşmanlığı, antisemitizm, islamafobi gibi Batı demokrasisinin hassas noktaları da tabu olmaktan çıkıp gündelik yaşamın bir parçası haline geldi. Fakat bu yükselişin Fransa’da olmasının ayrı bir önemi var. Köklü demokrasi geleneğine ve kurumlarının gücüne güvenen Fransa için aşırı sağın iktidara gelmesi bir paradigma değişikliği demek. Bu değişikliğin Avrupa Birliği’nin Almanya ile beraber iki lokomotif ülkesinden birinde gerçekleştiğini düşününce, olası etkilerinin sadece Fransa’yla sınırlı kalmayacağını öngörmek güç olmaz. Üstelik Almanya’da RN’nin muadili olan AfD’nin, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde mevcut koalisyon partilerinin hepsinden daha fazla oy aldığını düşündüğümüzde tablo daha da netleşiyor.
Fransa, bir ay önce Rus tehdidine karşı Avrupa medeniyetini koruyan ülke imajını yaymak isterken şu an geleceği belirsiz kaotik bir politik ortamla karşı karşıya. Macron, meclisi feshetmekle oyun kurucu görevini fazla abartmışa benziyor. İlk tur sonuçları, bu kumarın en azından ilk elinin tamamen boşa çıktığını gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine daha 3 sene varken yürütmeyi aşırı sağa teslim ederek onların başarısız olma ihtimaline oynadı. Fakat merkez sağ ve merkez solu çöken bir ülke siyaseti için aşırı sağın halk nezdinde ne kadar kredisi olduğunu kestirmek de güç. İşler RN için istenildiği gibi gitmese bile yıllardır adım adım büyük bir medya desteğine kavuşan bir parti, kendi rızasını da üretebilir bir noktaya gelebilir. Fransızların hala büyük çoğunluğunun haber kaynağı olarak televizyonu tercih ettiğini düşündüğümüzde bu gücün ne kadar etkili ve kalıcı olabileceğini de göz önünde bulundurmak gerekiyor.(2)
Vincent Bolloré gibi multimilyarder iş insanları da bu gücün farkında olacak ki, medya yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. 72 yaşındaki Bretonlu Bolloré,(3) sadece TV kanalları değil aynı zamanda magazin dergileri, gazeteler, radyo kanalları ve yayınevlerinden oluşan devasa bir medya imparatorluğu kurma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Diğer sermayedar medya patronları bu gücünü genelde ihaleler veya ticari işler için kullanırken; o, bu gücünü aşırı sağ ve komplocu ideolojileri yaygınlaştırmak için kullanıyor. Avrupa Parlamentosu seçimlerinin hemen ertesi günü merkez sağ partisi Cumhuriyetçiler’in lideri Eric Ciotti’nin partisinin demirbaşlarından eski cumhurbaşkanı Sarkozy yerine Bolloré’nin evine gidip bir nevi icazet alması ve ardından Fransız siyasetinde deprem etkisi yaratan RN ile ittifak kurma girişimi, Bolloré’nin mevcut politik denklemde ne kadar güçlü bir figür olduğunu da gösteriyor. Ciotti örneğinde de olduğu gibi merkez sağı bölünmüş, tradisyonel medya tarafından sürekli aşırılığa itilen ve karikatürize edilen solu parçalı görüntü veren ve yeni merkez iddiasındaki Macron’un partisinin düzensiz yapısı, RN’nin aradan sıyrılması için ideal oda sıcaklığını sağladı.
Macron’un başına buyruk ve kimseyi dinlemeden aldığı kararlar, hem partide kendisinden sonra güçlü bir figürün oluşmasını önledi hem de kendi partisi Ensemble içindeki otoritesini de sorgular noktaya getirdi. Macron’un ikinci tur için “demokratik ve cumhuriyet değerlerine saygılı” bir ittifak çağrısı da bu yüzden pek ciddiye alınmadı.
Şimdi Fransa, yıllardır korktuğu senaryoyu önlemek için son düzlüğe girmiş durumda. Boyun Eğmeyen Fransa (La France Insoumise, LFI) lideri Mélenchon, Sosyalist Parti lideri François Faure, Place Publique oluşumu lideri ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde RN’den sonra en yüksek oyu alan Raphaël Glucksmann gibi öne çıkan figürler RN karşısında ikinci adayı desteklemek için çağrıda bulundular. Macron ve Cumhuriyetçi cepheden ise karışık mesajlar gelmeye devam ediyor. Eski başbakan Édouard Philippe ve Cumhuriyetçiler’in önemli figürlerinden ve Avrupa Parlamentosu seçimlerinde liste başı olan François-Xavier Bellamy, sol ittifak Yeni Halk Cephesi’nin en güçlü partisi LFI’yi desteklemenin kritik bir hata olacağına yönelik demeçler verdiler. Fransız siyasetinin müesses nizamı çatırdarken RN, ilk turda olduğu gibi ikinci turda da aradan sıyrılıp gücüne güç katabilir.
Kaynakça:
1) Fransa'da Parlamento seçimleri iki tur şeklinde düzenleniyor. Toplamda 577 seçim bölgesi var ve her bir bölge sadece bir milletvekili çıkarabiliyor. İlk turda seçilebilmek için en az yüzde 25 katılımla oyların yüzde 50'sini almak gerekiyor. Herhangi bir aday bu orana ulaşamazsa, yüzde 12,5 oy oranına ulaşan tüm adaylar ikinci tur için yarışıyor.
2) 2020 yılında yapılan bir araştırma, Fransızların yüzde 48'inin haberler için hala televizyon kanallarını tercih ettiğini gösteriyor. İnternetten haberleri takip edenlerin oranı ise yüzde 18. Her iki kişiden biri de televizyonu en güvenilir birinci veya ikinci kaynak olarak görüyor. (https://mag.bouyguestelecom.fr/divertissement/la-television-est-elle-lecran-favori-des-francais)
3) Canal+ grubu televizyon kanalları (C8, Canal+, CNews, CStar), Editis yayınevi, radyo kanalları Europe 1 ve RFM, Le Journal du Dimanche gazetesi, Télé-Loisirs, Geo, Gala, Voici, Femme Actuelle, Capital, Paris Match gibi dergilerden oluşan büyük bir imparatorluğu yönetiyor.